- 442 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BOKBÖCEĞİ FAHMET–2
15 günlük firari dönemimde ilginç bir olay yaşandı…
Adıyaman alay komutanı bokböceği Fahmet’i çağırmış…
Şişirilmiş dosyalarla basında aleyhimde kampanya başlatmasını istemiş… Bokböceği Fahmet, Kâhta’ya dönünce hemen işyerime uğramış…
Kardeşimin ağzını ararken, baklayı ağzından kaçırmış…
Kardeşim, yarım saat geçmeden olayı bana illetti…
Tepkim çok sert oldu. Bokböceği Fahmet bu görevden vazgeçti…
1975 yılında bir ağa ile büyük kavgamızda Bokböceği Fahmet hemen yanımda, karşı tarafa taş atıyordu…
Belediye parkı içindeki dernekte (KDKD) verilen her seminerde, Bokböceği Fahmet hazır bulunurdu…
Kambersiz düğün olmaz, bokböceği Fahmet’siz ise seminer olmazdı…
Bu seminerlerin hesabı da işkencede soruldu…
1975 yılında askere gittim.
Bokböceği Fahmet’in raporlarıyla “sakıncalı piyade” olarak 18 ay askerlik yaptım.
İlkokul mezunu bana onbaşılık yapıyordu… Diplomam para etmedi… Girdiğimiz çavuşluk sınavında yüz üzerinden yüz almama rağmen çavuş, onbaşı yapılmadım.
Sebep: Bokböceği Fahmet’in raporları…
Askerlik dönüşü ticari beyaz bir Renault taksiyle, Adıyaman’dan Kâhta’ya geldim.
Karayollarında Devlet hastanesi önünde indim…
Bokböceği Fahmet karşımdaydı. Bana hoş geldin demeden arabanın plakasını, rengini, markasını not etmiş.
İşkenceciler sorguda, askerlik dönüşü Kâhta’ya geldiğim arabanın plakasını, rengini, markasını sordular… Unutmuştum:
— Aradan yıllar geçti, hatırlamıyorum, dedim.
Onlar övünerek bana hatırlattılar:
— Aldığın nefesi, attığın her adımı izledik… İt sürüsü kadar bokböceklerimiz var…
Tanımadığım taksicinin, müşteri olarak beni arabasına aldığı için getirip işkence edeceklerinden korkuyordum.
Hala taksiciye işkence edip etmediklerinden emin değilim…
Bokböceği Fahmet yüzünden taksicinin canı da yanmış olabilir.
Siverek ilçesinde kaldığım aylarda, Karaca Dağ eteklerinde bir köyün öğretmensizlikten okullarının kapalı olduğunu öğrendim.
Kemal Sunal’ın “Deli Kaymakam” rolü gibi bir rol üstlendim. Kendi kendimi köye öğretmen olarak atadım.
Maaşsız o köy çocuklarına okuma yazma öğretmeye başladım.
Uzak, sapa bir köydü. Çok yoksullardı. Ben onları çok sevdim. Köyün çocukları ve büyükleri beni sevdiler…
Çok güzel bir anımdır…
Bu anımı işyerimde arkadaşlara anlatırken bokböceği Fahmet oradaydı. Bu anımı da rapor etmişti. Sorguda işkenceciler sordular. Onlara anlatma gereği duymadım…
Bir gün bokböceği Fahmet ile Fırat nehrine doğru yolculuğa çıktık. Aysadık ziyaretinin hemen üstünde bir grup arkadaşla karşılaştık.
Bir kaçı kulağıma fısıldadı:
— Bokböceği Fahmet’in ölüsü mü, dirisi mi gelecek?
Fırat’ta boğulursa benden bilirler diye suya girmedik.
Tilli köprüsünü geçtik. Çaylarbaşı’ından Siverek ilçesine doğru döndük. Siverek’te kitapçılara uğradık.
Bende olmayan birkaç kitap ve Dersim olayları ile ilgili büyük birkaç resim aldım.
Bokböceği Fahmet, aldığım kitapları ve resimleri rapor etmiş…
İşkencede, Siverek’te aldıklarımın listesini gösterdiler.
Bokböceği Fahmet, verdiği raporların işkencede bana gösterileceğini tahmin etmemişti.
Siverek’e giden iki kişi yani ben ve Bokböceği Fahmet…
Uğradığımız kitapçılar bizi tanımaz. Aldığım kitapların listesini işkencecilere kim verdi? Ben beni ihbar etmediğime göre hangi bokböceği bu listeyi verdi?
Siverek’te silah ve mermi aradığım yalanı da rapora eklenmişti…
Adıyaman’a gitmiştim. Bir kasetçinin önünden geçerken vitrinde Kâhtalı Mıçı’nın kasetini gördüm. İçeri girdim.
Kâhtalı Mıçı’nın on değişik kasetini alırken Bokböceği Fahmet içeri girdi. Merhabalaştık. Beraber Kâhta’ya geldik.
İşkenceciler sorguda Kâhtalı Mıçı’nın on kasetinin hesabını sordular…
Bu gün de vitrinlerde Kâhtalı sanatçıların kasetini görsem içeri girer alırım…
Sevdiğim için alırım. Ekonomik katkım olsun diye alırım. Teşvik etmek için alırım…
Onlar doğduğum toprakların sanatçılarıdır… Çok zor şartlarda kaset ve albüm yaptıklarını biliyorum...
Onlara destek olmak, bir Kâhtalı olarak benim görevimdir…
Kâhta’da silahlı eylemleri doğru bulmuyordum…
Kâhtalılara acı ve gözyaşından başka bir şey getirmeyecekti…
Kâhtalıların birbirine kurşun sıkmasını isteyen ajan provokatörler vardı… Ben bunlara karşı gençlerimizi uyarıyordum…
12 Mart bana çok şey öğretmişti…
Kâhtalıların birbirine düşmanlığı, yalnız gençlere değil bütün Kâhtalılara zararı olurdu.
Bazı gençlerimiz, silahlı mücadeleyi savunan dışardan gelen örgütlere katıldı. Benden umudunu kesen Bokböceği Fahmet, bu gruplarından birine girdi.
O gençleri rapor etmeye başladı…
Bir gün sevdiğim bir arkadaş geldi. Bokböceği Fahmet’ten uzak durmamı söyledi. Sebebini sordum.
Olayı anlattı:
— Bokböceği Fahmet Malatya ilinde MİT binasına girmiş. Kâhtalı bir esnaf Bokböceği Fahmet’i görmüş. Hemşerim diye arksından MİT binasına girmiş. Esnafı iyice dövmüşler… Esnaf binanın MİT binası olduğunu bilmediğini, hemşerisini görmek için geldiğini söylemiş. Bokböceği Fahmet’in binaya gelmediğini söylemişler.
Esnafın siyasetle hiç ilgisi yoktu…
Arkadaş beni uyardı:
— Bokböceği Fahmet tehlikelidir. Kendini ondan korumalısın…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.