Gecekondu
Bakımlı, güzel bir bahçe hayal edin.
Öyle muazzam bir güzellikte ki hünerli ustalar tarafından içine büyük bir emekle gayet geniş bir malikâne yapılmış , nakkaşlarca bihempa nakışlar işlenmiş olsun duvarlarına. Hadimler tarafından bakılan gülistanı ömre bedel güzellik sunsun o kadim bahçeye adım atan misafirlere. Namını duyan hünermendler, epey uzak diyarlardan geliyor olsunlar misafiriniz olarak. Kimisi bizzat o güzellikleri görmeye , bazıları yapacağınız ikramlardan istifade etmeye, ötekiler de de o eşsiz güzelliğin benzerini inşaa edebilir miyiz hevesiyle ziyaret etmekteler sizi.
Ne gariptir ki maliki olduğunuz bahçe ve beraberindeki arazinizin hemen yanıbaşında hasid bir komşunuz var ve bu komşu ailece size cephe almakta cehaletlerine çözüm bulamadıkları için. Her ne kadar siz farkında olmasanız da o komşularınızın küçük çocukları hanelerindeki yetişkinlere nazaran sizin şaşalı vaziyetinize ulaşma yolunda çözüm arayışındalar ilkin denizde damla hükmünde bir çabaları olsa da.
Siz bu vaziyetinizle zirvedesiniz çağdaşlarınıza göre. Malumdur, zirveye çıkan insanların çoğunun gafil avlandığı hodgamlık sizi her ne kadar geç avlamış olsa da ağlarını örmekte gecikmemiş. Ve görkemli mâlikanenizi yıpranmaz, tamiri de gerek değildir diyerek ihmal etmişsiniz. Bu da yetmezmiş gibi belki de mühim gördüğünüz bir çok şeyden daha da mühim olan şey, ordaki sanatkârları ihmal edip küstürmüş artık çok uzun bir süre hem kendilerinden hem hünerlerinden mahrum kalmışsınız.
Bu fırsatları iyi değerlendiren ve eski hatalarını iyi tahlil eden yanıbaşınızdaki komşunuz, sırf dikkatinizi çekmesin diye kıymetsizleştirdiğiniz sanatkârları, gizliden sahiplenip hünerlerinden hayal bile etmekte zorlanacağınız eserler oluşturma yolunda ilerleme kaydetmişler.
Bu ahvâlden ötürü bir müddet sonra bir de bakıyorsunuz ki yanıbaşınızdaki kıymetsiz arazi , sizin mağrur ve viran malikâneniz karşısında öyle bir saray inşaa etmiş ki hayretler içinde kalıyorsunuz . Fakat huylu hıyundan vazgeçmeyecek kaidesini nefsinize layık gördüğünüz için " benim malikânem saraylara bedel " deyip hakikati ısrarla görmemekte ve çiğnemekte inad ediyorsunuz. Oysa size kadim düşmanlık besleyen komşularınız "malikâne gayet muntazam, hatta esin kaynağımız ; fakat biz ondan daha zarif bir yapı inşaa ettik ve ziynetlendirdik " diyerek size hem tarihi hem fıtrî bir alçakgönüllükle beraber ders ve uyarıda bulunuyorlar. Lakin Skolastik dönemleri aratmayan tavırlarınız bir adım ötesini görmenize mani oluyor. Aslında vaktiyle sizde elmas kıymetiyle değer gören bütün güzellikler küstürüldüğü için komşularınızda el üstünde tutularak sinenize manevi ve zehirli bir ok hükmünde saplanıyor.
Bir müddet sonra şaaşalı dönemlerde ilgi ve uğrak olan mekanınız artık fi tarihiyle hemhâl oluyor . Artık emeğin , gayretin ve terakkinin yalnızca bahsini duyar oluyorsunuz.
Hatta bu yaşanan nahoş vaziyetlerden ötürü vahşet sahrasında merhametsiz arslanlara yem olduğunuzu gördüğünüz kabus dolu bir uykudan kan ter içinde uyandığınız sisli bir şafakta " bu muazzam sarayın yanındaki gecekondu gibi duran hane ne" diye bir cümle sizin sancılı ve ağrılı son demlerinize denk geliyor .
Vaktiyle şaaşalı olan o bahçeniz Şark , Malikâneniz Bağdat, Şam, Horasan, Kudüs , İstanbul , Cizre, Tillo, Van ve Beyazıd odalarından oluşan kadim bir Kasr, siz bu odalarda ilimle , hünerle iştigal etmeyip tembelliği marifet bilen Şark ahalisisiniz.
Komşularınız ise sizin güzel ve kıymettar hasletlerinizle gayret ve çalışmayı terakki ve tesanüd ile yoğuran Garp ehli.