KAR...
Kar... Beyaz bir masumiyetin en suskun adı...Kar...Beyaz eylem onca kirli şehrin üstünde arındırmak için dünyayı.Bazense erken bir sabah çekip gitmek için.Kısık sesli bir rüzgarın hafif hareketleriyle dağılıp toz halini alan beyaz ayrılık.Kar...İçinde bitememiş ve ertelenmiş tüm sevgileri barındıran kalplerin ağrılı yüzü...Yolların kapanmasına inat yeni bir ayrılık...Türkülerin beyaz kederi kar...Hicranlı bir yara yüreğin çok derinlerinde...Uzun bir şiir şairlerin kaleminde.Ya da bir şairin şair olma sebebi, bir aşığın gitme...Belki de bir vefasızın terk etme sebebi,bir trenin gitme.Bir şarkıyı yeniden dinlemek için uzun bir gece belki de kar... Durup düşünmek için iyi bir zaman ya da yeniden başlamak için, içinde umudun kırıntılarını barndıran kar...Yağmurun acısını yüreğinden silmek için kar ve her karlı bekleyişlerin sonunda beyazın üstünde damla damla yağmurlu akşamlar ...O duru bakışlar ,o aydınlık yüz kışa teslim olmuş ruhların ince sızısı kar...Ne çok ayrıntı var oysa sana dair bir bilsen...Ne yarım kalmış romanlar...Hayatın gerçeği sanılan kabullenilmişlikler ve yenilgiler var en çok.Sonra vazgeçişler en vazgeçilmesi mümkün olmayanlardan bile... Oysa sen tozlu raflarda yarım kalmış bir kitabın adısın...Oysa sen bitme cesareti gösterememiş şiirlerin kafiyeli aşkı...Kazanılmış bir zafersin sen ve kaybedilmiş bir sevgili...Sonra en sonra tarihlere kaydedilmiş unutulmayan bir ayrılığın en acı şahidisin...Baharların gitme sebebi kar ve baharların gelme... Sen ey kar; mecburi bir terkedişin asla dinmeyen sızısının adısın sen.Ben ...Ben o sonsuz hasretin karlı bir kışıyım, bir günün geceye teslim olma sebebi...Batmakta olan bir güneşin gece üzerine doğma ihtimali olmayan tüm karanlıkları için... Fuzuli Tünelinin Nostajik Yolcusu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.