- 2757 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KİMSELERE YARANAMAYAN PAŞA: MUSTAFA MUĞLALI -2-
1943 de otuz üç terörist kaçakçıyı mı yoksa tamamen masum otuz üç insanı mı öldürdüğüne bir türlü karar veremediğimiz Mustafa Muğlalı Paşa 14 Temmuz 1947 de emeki oldu. Emekli olmasına emekli oldu ama rahat ve huzur denen kavram hiç bir zaman bu paşanın yanından bile geçmedi.
Sonrasını Yılmaz Özdil’in kaleminden okuyalım ( Bu bölümde yazılanlar aynen gerçektir.)
…..‘’Aradan beş sene daha geçti, 1948( 1943 deki Van-Özalp olayını kast ediyor ) … Çiçeği burnundaki Demokrat Parti, ilk yaptığı işlerden biri olarak, bu meseleyi meclise taşıdı. Van Özalp’te çatışma olmadığını, 33 kaçakçının 3’üncü Ordu Komutanı’nın emriyle kurşuna dizildiğini öne sürdü. Soruşturma açtırdı.
Aradan bir sene daha geçti, 1949… Demokrat Parti’nin suçladığı ordu komutanı tutuklandı. Ancak, kısa süre sonra serbest bırakıldı.
Aradan bir sene daha geçti, 1950… Demokrat Parti iktidara geldi. 1947’de emekli olan 69 yaşındaki ordu komutanının dosyasını gene açtırdı. Şırrak… İdama mahkum ettirdi.
Aradan bir sene daha geçti, 1951… Askeri Yargıtay kararı bozdu. Yeniden yargılama kararı verildi. Ancak, 70 yaşına gelen ordu komutanının ömrü yetmedi, tutukluyken, askeri hastanede vefat etti. Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. Dava düştü.
Bundan sonrasında Yılmaz Özdil, Mustafa ‘’Muğlalı Menemen olayı sebebiyle şeriatçıların baş düşmanıydı’’ derken aynı paşanın Şeyh Sait ve Dersim İsyanlarının bastırılmasında da rol oynadığını, bu sebeple de şeriatçı-bölücü- yobazların baş düşmanı olduğunu söylüyor. Tabii ki vatansever(!) devrimcilere hiç dokunmadan. Öyle ya Ahmed Arif’in 33 Kurşununu amentü gibi okuyup Muğlalıya lanet okuyanlar biz Ülkücüler ya da bizim yeşil komünist dediğimiz akıncılardı(!) Geçmişte öyle olduğu gibi bu gün de 33 Kurşun ağıdı Atatürkçü Düşünce Derneklerinde,Atatürkçülerin(!) ve sol görüşlülerin çoğunlukta olduğu şiir dinletilerinde değil de Ülkü Ocaklarında, Alperen Ocaklarında ve şimdilerde yeni yeni türeyen Osmanlı Ocaklarında okunuyor(!) Onlar yas tutuyor 33 Kaçakçı ya da terörist veyahut tamamen sivil vatandaşın arkasından (!)
Devam edelim.
Mustafa Muğlalı 1951 ölüyor ama Mustafa Muğlalı olayı onun ölümüyle kapanmıyor.
1997 de Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın itibarı iade edildi ve Naaşı devlet töreniyle Devlet Mezarlığına nakledildi. . Harp Akademileri Komutanlığı’nın bahçesine büstü dikildi.
Yılmaz Özdil’in elleri titrediği için yazamadığı şeyi ben yazayım: Evet 1997 de Mutafa Muğlalı’ya itibarı iade edildi. Kim tarafından mı? Hani T.C. İnkılap tarihi ve Atatürkçülük ders kitaplarında ‘’Şeyh Sait İsyanı ‘’ sebebiyle adı geçen bir tarikat vardır: Nakşibendi Tarikatı diye . Şeyh Sait işte o tarikattendir. Hah..İşte Mustafa Muğlalı’ya itibarını iade eden Hükümetin başında da bir Nakşi Bendi Tarikatı mensubu vardır 1997 yılında: Turgut Özal. Yani şeriatçı – bölücü- yobazlar Mustafa Muğlalı Paşa’ya Devrimciler, solcular, benim sevgi pıtırcıklarım kadar düşman değillerdir aslında.
Ama bitmedi. Devam ediyoruz.
2004 Yılında Van Özalp’te, hudut tabur komutanlığının bulunduğu kışlaya, Mustafa Muğlalı ismi verildi.
Yılmaz Özdil’in burada da elleri titremiş. Van Özalp gibi bir yerde. Yani 1943 yılındaki o kötü olayın geçtiği yerde bir kışlaya Mustafa Muğlalı’nın adının verilmesi olayının yine - Haydi bölücü demeyelim ama – şeriatçı ve yobaz (!) diye nitelediği bir hükümet döneminde verildiğini yazamamış.
‘’Daha bitmedi mi?’’ dediğinizi duyar gibiyim. Sabır, az kaldı.
Devamını yine Yılmaz Özdil’in kaleminden aynen yayınlayalım:
…., ‘’2010… Bir taraftan Ergenekon-Balyoz-Casusluk iftiraları süreci başlatılmış, bir taraftan “açılım süreci” başlatılmıştı. TSK imha edilirken, PKK’yla masaya oturulmuştu. BDP milletvekili Fatma Kurtulan, fırsat bu fırsat, Mustafa Muğlalı Kışlası’nı meclis gündemine taşıdı. İsminin derhal değiştirilmesi istendi.
İşte tam bu sırada ne oldu biliyor musunuz?
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Van’da miting yaptı. Aynen şunları söyledi: “Başbakandan rica ediyorum, hükümetsin, başbakansın, 33 köylünün kurşuna dizildiği yerde, bunun ismini kışlaya verme, bu ismi değiştirin, istirham ediyoruz, buradan çağrı yapıyorum, bakalım Recep bey çağrımıza nasıl cevap verecek.”
[İlginç değil mi? Şeriatçı- yobaz ve hatta bölücü olup Mustafa Muğlalı düşmanı olan hükümet(!) onun adını kışlaya veriyor; Atatürk’ün partisi, Mustafa Muğlalı dostu CHP ve onun başındaki lideri ‘’O ismi kaldırın oradan ‘’ diyor.]
E, Recep beyin canına minnetti… Muhalefet partisi muhalefet etmiyor, tam tersine, istirham ediyor, gollük pas veriyordu. Kışlanın ismi değiştirildi. Orgeneral Mustafa Muğlalı tabelası indirildi. Şehit Astsubay Erkan Durukan Kışlası yapıldı.
Her ne kadar 2004 yılında o kışlaya Mustafa Muğlalı adının verilmesi Recep Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu hükumet döneminde gerçekleşse de daha sonra Kemal Kılıçdarğlu’nun ricasıyla o ismin değiştirilmesi neden Recep Bey’in canına minnetti o kısımdaki mantıksızlığı anlamasak da, ya da o kışlaya - ismi daha fazla yakışan - birinin, bir şehit Astsubay’ın isminin verilmesinin ne sakıncası olduğunu anlayamasak da o kısma fazla takılmayalım.
Neticede Mustafa Muğlalı Müslüman olmaya karar verip de olamadan ölen Rum genci gibi ne İsa’ya ne Muhammed’e yar olamamıştı.
Devamında Yılmaz Özdil bir şeyin daha altını çiziyor ve diyor ki:
2014… Suriye’de emperyalist güçlerin paylaşım kavgası başladı. Kimisi köktendincileri kullanıyordu, kimisi Kürt milliyetçilerini… Kobani’de IŞİD tarafından öldürülen YPG’li Mahmut Zengin’in cenazesi, Van Özalp’e getirildi. Cenazeyi taşıyan yüzleri maskeli PKK’lılar, Apo posterleri ve PKK bayraklarıyla, Şehit Astsubay Erkan Durukan Kışlası’nın önünde resmi geçit yaptı.
Cumhuriyet tarihinde bir ilk’ti. Asker-polis seyretti. Bu resmi geçidin neden orada yapıldığını elbette herkes biliyordu… Mustafa Muğlalı tabelasını indirtenler, açılım sayesinde siyasi zaferlerini taçlandırmıştı.
Doğru mudur? Evet maalesef doğrudur. Açılım denen çözümsüzlük sürecinde pkk terör örgütü o kışlanın önünde resmi geçit yapmıştır. Böyle bir rezalete göz yumanlar bu gün ne kadar ‘’ Son terörist de etkisiz hale getirilinceye kadar mücadeleye devam edilecektir .’’ deseler de daha pek çok yanlışları gibi bu yanlışları da asla affedilemez.’’ Biz yanılmışız ‘’ mazeretiyle geçiştitilercek bir şey değildir bu.
Ve son sözler:
Ve, sene 2015… Devrim şehidi Kubilay’ın 85 sene evvel çekilmiş siyah beyaz vesikalık fotoğrafındaki gözlerine iyi bakın lütfen.
IŞİD zihniyetinin taa o zamanlarda bu topraklara ekilen tohumlarına, demokrasiyi yoketmek için demokratik yolları kullanan kravatlı yobazlara, Şeyh Said’in manevi torunlarına, Demokrat Parti çizgisiyle HDP çizgisinin nasıl kesiştiğine, devrimin yuvasına yerleşen guguk kuşlarının sinsi marifetlerine… Acı acı gülümsediğini göreceksiniz.
Gol kime? Söylemeye gerek yok.
Peki bizzat kendi kalemiyle ( Ya da klavyesi ile ) Atatürk’ün kurduğu partinin başındaki şahsın ‘’ “Başbakandan rica ediyorum, hükümetsin, başbakansın, 33 köylünün kurşuna dizildiği yerde, bunun ismini kışlaya verme, bu ismi değiştirin, istirham ediyoruz, buradan çağrı yapıyorum, bakalım Recep bey çağrımıza nasıl cevap verecek.” Sözlerini yazdığı halde o kaleye atılan bir gol, oraya yöneltilen bir şut, CHP-HDP çizgisinin kesişmişliği ile ilgili bir söz var mı? Yok. Olamaz da zaten. Neden olamaz? Çünkü gaye üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.
Evet..Bitti.
Resimler:
1- Mustafa Muğlalı Paşa
2- Şehid Asteğemen Mustafa Fehmi Kubilay
3- Menemen’de idam edilenler
4- Van- Özalp olayında öldürülenler. ( Burada okuyucuyu yanıltmayalım. Bu fotoğrafın 1943 yılındaki 33 Kurşun olayına da, 16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde 7 öğrencinin ölümü, 41 öğrencinin de yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı olaya da hatta Kahramanmaraş olaylarına ait olduğu da söylenmektedir. Hangisi doğru bilemiyorum.)
YORUMLAR
kimse yorum yazmamış şaşırdım ben yazayım bari dedim. Burası Türkiye burada şaşırmayacaksın. Bir zamanlar vstan haini olanlar gunumuzde kahraman olabilir veya ters ve verilen sözlerden donulur veya inkar edilir. Doğru sanılıp yapılan icasflsrdan afedersiniz hata etmişiz değip vaz geçilebilinir. Hatta bak adamlar açık yüreklilikle hatalarını anladılar ve soyluyorlar diye milletin gozunde igibarları bile artabilir birim yapabilirler. Dediğim gibi burası Türkiye her an her şey olabilir.
Tebrikler selam ve sevgiler saygılar
sami biberoğulları
Yorumunda da belirttiğin gibi kimim ne zaman itibar kazanacağı, kimin ne zaman itibardan düşeceği belli olmuyor bizim memlekette.
Öyle sanıyorum ki ben de yavaş yavaş itibardan düşüyorum. İlk kez bir yazıma sadece bir tek yorum yazılıyor.
Tekrar teşekkürlerimle birlikte selam ve sevgilerimi gönderiyorum.