insanlaşan makine
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
HER / AŞK
Gözlerinin dupduru mavisinde ne çok hüznü biriktirmiş Theodore.
Kırmızı gömleği, bel üstü pantolonu, bıyıkları, alnına düşürdüğü bir tutam perçemiyle; bu kadar bildik öğelerle nasıl başka bir dünyanın adamı olmuş filmin baş oyuncusu? Los Angeles’in yıllar sonrasını anlatan bir zamanda eski moda nasıl böyle sıradışı işlenebilmiş? Bıyıklar, Theodore’un aydınlık yüzünü moçolaştırmamış; aksine ona hem entelektüellik hem cazibe katmış. Theodore, yazarları olan bir şirkette çalışıyor. İşi mektup yazmak. Eskinin arzuhalcileri gibi bir meslek. Mektup yazmayı bilemeyen insanlar adına, duygu dolu cümleler yaratmakla geçiyor günleri. Oysa, birazdan öğreneceğimiz üzere, kendi duygu dünyasında hiç de başarılı değil Theodore. Her gün düzenli bir şekilde gidip geldiği ofisinde, yüzüne astığı tebessümle izliyoruz bir süre onu. Akşam, çantasını omuzlayıp evine döndüğünde ise onu bekleyen yok. Yalnızlığın derin çukurunda debelenen genç bir adamın dıramını seyrederken buluyoruz kendimizi.
Yalnızlık...asıl bu mu vurgulanıyor filmde? Merak etmeyin tek bir konu üzerinden melodıram yaratan bir filmle başbaşa değiliz. Gerçi, çamaşır suyuyla yıkanıp ağartılmış çok yorum okudum bu filmle ilgili. Tek yönlü çıkarımlar kimyasal bir etki yapıyor insanda.
Yalnızlık gül rengi bir şerbet gibi sadece bir fon bu filmde.
Bir gün, günlük işlerini takip etsin diye yeni çıkan ve popüler olmaya başlayan bir işletim sistemi satın alır Theodore. bu sistem, bir sekreter gibidir adeta. Theodore, sekreterin sesini kadın sesi olarak kodlar. Scarlett Johansson’ın sesi süper bir seçim bence. Çünkü film içe işleyen bu sesle dolup taşıyor. Sesin bir adı da olmalı. Yine Theodore’un seçimiyle sanal sekreterin adı Samantha olur. Şimdi başlıyor muhabbet herkesin hayretleriyle. Sabah, sıcacık bir günaydınla uyanıyor Theodore. Sıcak ne kelime, sanki yıllardır dost birinin sesi bu. Hafif meşrepliğe kaçmayan bir kıkırdayışla neşe dolu bir ses. O an aydınlığı artıyor uykadaki yüzün. Hüzün dağılıp geniş bir muhabbet yayılıyor odaya. Yatak odasına süzülen gün ışığı, ilk kez tamlaşıyor. Dağınık saçlı Theodore şaşkın aynı zamanda. Böylece günler geçiyor. Her gün bir yenisi ekleniyor dostluklarına. Samantha, eşsiz bilgisiyle itnernette süzülen mistik bir prenses gibi. Aşk nasıl olabilir bu ikilinin arasında? Zihnimiz reddediyor şiddetle. Mecnun çölleri, Ferhat dağları aştı aşk için, kovuşma garantisi olmadan. Edebiyat dünyasında aşkı incelediğimizde, sevmenin, sevenin kapasitesiyle ilgili bir güç olduğunu anlayabiliriz. Eğer Theodore’un sevme gücü olmasaydı o aşkı hissedebilir miydi? Yalnızlık onu bu güçlü aşka itmiştir diye düşünebiliriz.Öyleyse Theodore’un çevresinde ona ilgi gösteren başka kadınların olmaması gerekirdi. Hatta biriyle de deniyor yeni bir ilişkiyi Theodore. Israr üzerine tanışmaya gidiyor. Fakat,kadın çok hoş olsa da ilişki bağımlısı biri. Hemen kapmak istiyor Theodore’u. İlk günden yapışık bir ilgiden hoşlanmıyor Theodore. Kısacası Theodore ile Samantha birbirlerine deliler gibi aşık olurlar. İnanması zor bir aşkla karşı karşıyayız. İşletim sisteminin bir gün kendisini yenilemek için yayına ara verdiği dakikalarda bu aşkın etkisini daha çok anlıyoruz, bundan habersiz olan Theodore Samantha’ya ulaşamayınca çıldırır. Bu sahneler görmeye değer. Çılgınlar gibi kendini sokağa atan Theodore annesini yitiren bir yavru ceylandan farksızdır.
Bir de eski eş var. Boşanma işlemleri henüz tamamlanmamış. Başarısız bir evlilik. Theodore’la eski eşinin buluştuğu sahnedeyiz. Theodore ona Samantha’dan bahseder. Bunun üzerine eski eşinin söylediği söz şu: sende gerçek biriyle ilişki kurma cesareti yok. Bu sözler Theodore’u çok fazla etkiler. Film bu iç çatışmalarla ilerlerken seyircinin dudağını uçuklatan olaylar gündeme gelir. Samantha değişmeye başlar. Yaşadığı dünyada kendisi gibi olanlarla iletişim kuran Samantha yüzlerce yeni insanla diyolog halindedir artık. Üstelik bunlardan bazılarına aşık olur. Theodore, Samantha’nın başkalarına olan aşkını öğrendiğinde yıkılır. Samantha, aşkın paylaşıldıkça çoğaldığını, şimdi Theodore karşı daha yoğun aşk hissettğini söyler. Bu bir Dünyalının anlayabileceği bir şey değildir.
Final sahnelerine gelelim. Samantha ile Theodore’un vedalaşması...Samantha artık gideceğini söyler. Çünkü, işletim sistemlerinin hesaba katmadıkları bir şey olmuştur. Varlıkları makine olmanın ötesine geçmiştir. Samantha, sanılanın aksine Theodore’u makineleştirmemiş, ona aşkı öğreterek kendisi bir makineyken insanlaşmaya başlamıştır.
Evren organik bir bütün diyen bazı uzmanlar haklıysa şayet neden olmasın. Her zerre bir ruh taşıyor dersek, her dalga, her ses bir gün kendi ruhunu keşfedemez mi? Bu sorularla veda ediyoruz filme. Samantha’nın Theodore’a dediği gibi; bir gün bir aralıkta, iki kelimenin arasındaki bir boşlukta evrenin mucize aşkıyla karşılaşmaya...ne dersiniz.
En özgün senaryo dalında oscar ödül aldı Her /Aşk. derim ki yönetmen ve senarist Spike Jonze’ye ne kadar teşekkür etsek azdır.
(sinema söyleşisi-4-)
YORUMLAR
"Mektup yazmayı bilemeyen insanlar adına, duygu dolu cümleler yaratmakla geçiyor günleri."
Günümüzde gelişen teknolojinin etkisiyle anlamını yitiren mektup eski devirlerde kültürel bir dokuya, dokunuşa sahip başlıbaşına bir olgudur. Aşk mektuplarının yanında, bir dostla mektuplaşılması, asker mektubu, harp dönemlerinde cephedeki askerle ailesi arasındaki mektuplaşmalar, edebi bir tür olarak mektup, şehir mektubu, vs. ne çok türü vardır. Bazen düşünüyorum da; günümüzde teknoloji gelişti, internet, cep telefonu var da ne oldu sanki. İnsanlar yazıda iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz, kısaltma görüntüsü altında dili katletmeler. Mektup türünün yitip gitmesiyle, erozyona uğrayan romantizm.
"Oysa, birazdan öğreneceğimiz üzere, kendi duygu dünyasında hiç de başarılı değil Theodore."
Görev duygusuyla çalışan biri. Bireysel dünyasını kapıda bırakanlardan o. Bu anlamda, bazen düşünürüm de bazı meslek özellikle zor. Mesela tiyatro oyunculuğu. Kötü gününde komedi, iyi gününde trajedi oynamak nasıl bir şey acaba? Ki temsiller de sezon boyu devam eder. Tüm bir tiyatro sezonunda aynı temsil kaç kez oynuyor, değil mi? Birde güldürü sanatçıları için çok kez özel yaşantısında espri yapmaz, pek de gülmez denir. Mantıklı değil mi ama? İnsanları güldürmek onun mesleği. Nasıl diğer mesleklerde mesai mefhumu var. Komedyen için de insanları güldürmek, espri yapmak sekiz beş. Eve niye iş götürsün ki? Bir cerrah evinde ameliyat yapar mı? İlk bakışta ne ilgisi var canım denir? Gülmek, güldürmek doğal yaşamın parçası. Canım kardeşim senin için doğal yaşam, adamın mesleği, gün boyu boğazına kadar espriye batmış, özelinde de dinlenmesin mi? Kaldı ki; güldürü sanatçısı da özel yaşantısında mutsuz biri olamaz mı? Böyle bir mesleği ifa etmek ne kadar zor olmalı. Bu bağlamda Theodore'yi anlıyorum. Yalnızlıkları, acıları da olsa işini yaparken maske takacak.
"Merak etmeyin tek bir konu üzerinden melodram yaratan bir filmle başbaşa değiliz."
Sanatsallık tek boyutlulukla gücünü duyuramaz zaten. Mesela şiirde sembolizm akımı vardır ya. Şair tematik bağlamda ilk bakışta anlatılanı anlatmaz salt. Dünya çapında büyük eserler farklı kesitler sunarken, hayatı da kat kat keserler. Hatta geometri alanında karşımıza çıkan derinlik, genişlik, yükseklik gibi ögeler sanat eserlerinin analizinde de kullanılmaz mı? Örneğin eserde güçlü bir inanç tasavvuru var mı? Ya da sanatçı bir konuda arayış içerisinde ve hayatı sorgulayıcı bir tavra mı sahip? Yahut sizin de arz ettiğiniz gibi farklı ögelere mi yer veriyor?
Final bölümünde de; insana insan olmanın erdemleri hatırlatılmış sanırım. Mekanik ögelerin bile ruhsal kazanımları modern insan için bir ibret levhası olarak görünüyor. Ne kadar sofistike dursa da. Bu tarz filmlerde absürd ögeler insanı besler. Önemli olan eser üzerinden verilen ders. Bir bakıma "fabl" misali. Hayvanların kişileştirilmesi gerçek yaşamda organik karşılığını nasıl bulsun ki? Fakat bu önemli değil. Verilen ders önem arz etmekte.
Yine ilginç bir yazı, başarılı bir anlatım.
Yüreğe, emeğe, kaleme, kelama bereket...
müget
müget
Sen böyle anlatınca bu film izlenmez mi? Müget, kendimi bir sanat dergisinin sinama sayfalarında hissettirdi yazın. Son derece profesyonelce geldi bana.İlgiyle başladım ve bitirdim. Günün en iyi yazısı bana kalırsa.
Sevgilerimle.
müget
Kaleminizden filmin kritiğini okumak zevk verdi
Ahh Samantha 641 deyişi hala kulaklarım da hatırlattınız
Tekrar izlemek farz oldu
Ama söylediğiniz gibi bazı duyguları gerçekten çok sığ yaşayabiliyoruz yada anlayamıyoruz
Kodumuz da yok
Teşekkür ve tebrik ederim
Saygılar