- 7402 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
NOEL BABA -YILBAŞI- İSLAM DİNİNDE TEŞEBBÜH (BENZEME) MESELESİ ...
İslami Terminolojide Tasavvufi terbiye altına giren her bir müslümanın hayatında meydana gelen en önemli değişiklik, onun Allah katında değerli olan şahıslara ve hayatlarına duyduğu ilgi , yakınlık, hayranlık ve onlara benzeme arzusudur.
Esasen insanın şekillenmesinde , insanı kamil yada insanı nagıs olmasında kimleri örnek aldığı meselesi çok önem arz eden bir husustur.
Buna “teşebbüh” denilir.Yani model edinme (rol-model) ve numune alma mevzuudur.
Ebu Davud’un kaydettiği “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır” hadisi şerifi ve Tirmizi’nin kaydettiği “Bizim dışımızdakilere benzeyen bizden değildir” hadisi şerifi sırrınca hidayete ve kurtuluşa ermekte yada erememekte en başta gelen unsur budur ki tasavvufta ve teşebbühte asıl hedefi “Gad efleha” sırrına mazhar olabilmektir.
Her yılbaşı geldiğinde sosyal medyada bu hadis-i şerifin olduğu resimler paylaşılır.
Müslümanlar yılbaşı imtihanından yüzünün akıyla imanına halel gelmeden çıksınlar diye ikazlar yapılır.
Noel Baba adlı Hristiyan papazın resimlerinin olduğu kırmızı şapkalı sakallı resimler ortada dolaştırılır .
Çamlar hazırlanır hindiler kesilir tombalalar içkiler günler öncesinden marketlerden alınıp hazır edilir.
Kimdir bu Noel Baba?
Hristiyan Antalya Kaşta yaşamış.
Yılbaşında bacadan girip çocuklara heybesindeki hediyyeleri dağıtan keşiş!!
Bize ne Hristiyan keşişten.
Noel Baba sapığı bizi neden ilgilendiriyor bu derecede.
Müslüman mahallesinde yıllardır Hristiyanlar niye salyangoz satıyorlar.
Siz hiç bir kandil gecesinde bizim adetlerimizi yapan hristiyan ya da yahudi gördünüz mü?
Asla göremezsiniz boşuna aramayın.
Siz hiç Kurban bayramında kurban kesen Ramazan Bayramında bayram namazına giden öncesinde bir gün oruç tutan hristiyan ya da yahudi gördünüz mü?
Asla göremezsiniz.
O halde Ey müslüman kardeşim sen niye onların yılbaşı yortusunu kutlama gafletine düşüyorsun?
Bunu yaptığın zaman onlarla bir olacağını İslam dairesinden çıkacağını düşünemiyorsun?
Kendine örnek olarak neden Noel Baba sapığını hristiyan keşişi tercih ediyorsun?
Model alacak o kadar İslam büyüğü var ki kitaplar onların örnek ahlakıyla dolu.
Bütün Peygamberler bütün veliler bütün salih müslümanlar bize rol model olmuşlar yıllardır.
Okulda öğrenciler ısrarla, coşkuyla –“Öğretmenim ne olur bu ders yapalım” dediler. –“Ne yapacağız?” diye sordum. Hep bir ağızdan cevap verdiler; -“Yılbaşı çekilişi”
Peyami Safa diyor ki: “... Şu yılbaşı gecelerinin manasını bir türlü anlamıyorum. Sevinecek ne var? Evvelâ her şey tersine: Yeryüzü ve insan bir yaş daha ihtiyarlıyor, kainat bir yıl daha eskiyor, buna, ‘yeni sene’ diyorlar.
Herkes ölüme bir yıl daha yaklaşıyor, buna seviniyorlar. Hayatın bir parçasını kaybetmek hoş bir şeymiş gibi, hep birbirlerini tebrik ediyorlar... “
Arif Nihat Asya’dan da birkaç cümle alalım: "Yılbaşı neyimiz olur diye soruyorum.
Ramazan Bayramımız mı? Kandilimiz mi, Kurban Bayramı’mız mı?
Biz muharremlerle, martlarla başlayan yılları da biliriz ki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi efendi yıllardı.
Memleketimize, herhalde, Beyoğlu’ndan giren, Haliç’i atlayarak Fatih’lere, Aksaray’lara, sonra Rumeli’ye ve Boğaz’ı aşarak önce Kadıköy’lere, Moda’lara ve sonra Üsküdar’lara ve oradan Anadolu’ya geçen bu bunak neyimiz olur? Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pirimiz mi?
İstanbul’un Tepebaşı’ndan Adana’nın Tepebağı’na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir? Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin’e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda nenin nesidir...
Bunu hiç merak ettiniz mi? Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O Haçlı Seferlerinden kalma bir kılıç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor. O evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer Lermit’tir...
Kardeşlerini Mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor.
O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, şu memlekette ocağına incir dikildikten sonra, kılığını değiştirmiş... Ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan; çocuklarımızdan başlamıştır.
Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakârlığının sebebini düşünmediniz mi?
Bırakın onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz...
Sakalı elimde kaldı ve altından Lüsifer çıktı. Bilirsiniz ki casuslar da kıyafetlerini ekseriya böyle değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin yahut bırakın: Haç’ında çarmıha gereyim onu.
Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa çıkarken ceplerini yoklamayın unutmayınız: Muhakkak bir şeyimizi çalmıştır.
Arif Nihat Asya’
Kültür emperyalizmi denen şey budur işte. Kültür, bilginin hayat tarzı haline gelen görüntüsüdür. Yeme, içme, giyme ve selamlaşmanızdır. Dünyaya bakışınız, sonra sanatınız, mimariniz, şiiriniz ve nihayet bütün bunlarla kurulan medeniyetinizdir.
Bir milletin temeli ve kökleri, o ülke insanının millî-mânevî değerleri, örf ve âdetleri,
velhâsıl irfan ve ahlâkıdır. Diğer bir tâbirle, millî kültürüdür.
Sözünü ettiğimiz kültürel etkileşimi küçümseyenler bir gün sosyal hayatlarında da taklit ettikleri milletler gibi yaşamaya başlarlar. Ardından onlar gibi düşünme gelir. İnançları değişir.
Yıllar önce bir sempozyumda Çapa Tıp Fakültesi öğretim üyesi bir doktordan dinlemiştim, desibeli yüksek Rock Müziği dinleyen gençlerimizin Amerikan gençleri gibi boylarının uzadığını ve kafalarının küçüldüğünü anlatmıştı.
Yılbaşı kutlamaları “görünmez kilise” doktrini çerçevesinde Batılı değerlerin ve yaşama tarzının evrenselleştirilmesidir. Medya, tüketim alışkanlıkları, eğlence ve magazin sektörü eşliğinde kitlelere empoze edilen pagan geleneklerdir.
Kısaca yılbaşı kutlamaları, global (âlem şümul) kültür kandırmacısı ve aşağılayıcı bir teslimiyet ile içimize sızmış bir virüstür.
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’in anlamlı yılbaşı beyanatından bir paragrafla bitirelim: "Benim Diyanet İşleri Başkanı olarak en çok itiraz edeceğim husus, bu Noel tüketim ekonomisi üzerinden hem de çocuklar üzerinden bir kültür ve kimlik erozyonunun oluşmasıdır.
Buna millet olarak, buna bilim adamları, fikir adamları, düşünce adamları, öğretmenler, üniversitelerin üzerinde kafa yorması lazım. Bu sıradan bir hadise değildir. Özellikle Noel tüketim ekonomisi üzerinden, çocuklar üzerinde bir kültür ve kimlik erozyonu oluşturmak doğru değildir."
Yılbaşı âdetlerine, kutlamalarına özenen ruh çöküntüsüne uğramış insanların bu eğilimi, taklit ve benzeme meselesi, son derece ciddi ve tehlikeli bir iştir.
Yılbaşı kutlanır mı?
Yılbaşı ile Noel birbirinden farklıdır; fakat Noel kutlamalarının devamı sayılabileceğinden yılbaşı gecesi onlar gibi eğlenmek, çam kesip evi çamla süslemek caiz olmaz. Çünkü bayramlarında onlar gibi eğlenmek, onlara benzemek olur.
Din kitaplarında buyuruluyor ki:
Noel günü ve gecesinde, kâfirlerin paskalya ve yortularında, onlar gibi bayram yapan küfre girer.
Yılbaşı münasebetiyle Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde milyonlarca çam fidanı Noel hurafesi uğruna kesilip yok edilmektedir. Hristiyan ülkelerde olduğu gibi, Müslüman ülkelerde de bu cinayetler işlenmemeli.
Hristiyanlara benzememek için yılbaşı gecesi hindi yememeli! Yenirse mekruh olur. Birkaç gün sonra yenebilir. Kumar oynamak, tombala çekmek gibi oyunlar ise zaten her zaman caiz değildir. Bu gece, gayrı müslimlere benzemek gayesiyle çeşitli yiyecek, içecek almak da caiz olmaz.
Her zaman ne alınıyorsa onları almakta mahzur yoktur. Bu geceye ayrı bir önem vermemelidir.
Yalnız Hristiyanların değil, Yahudilerin ve bütün bâtıl dinlerin ibadetlerini yapmak, onlara benzemek olur. Mesela 21 Martı Nevruz Bayramı diyerek kutlamak da böyledir.
Kâfirlerin ibadetleri ve çirkin işleri hariç, mubah olan âdetlerini yapmakta mahzur yoktur. Yani onlara benzemiş olunmaz.
Noeli kutlamak asla caiz değildir. Bir zaruret olursa, caiz olur. Mesela devletlerarası protokolde zaruret olduğu için kutlamak caiz olur.
Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır! Sanki mübarek geceymiş gibi mevlid okutmak, sohbetler düzenlemek uygun değildir.
Bu gecenin diğer gecelerden farkı yoktur. Bu geceye değer veriyormuş gibi hareket etmek doğru değildir. Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gecede aynı ibadetleri yapmalıdır.
Yılbaşı kutlamak caiz midir? Yılbaşı gecesinde neler yapılabilir?
Cevap:
“Zulüm yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velileriniz de yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz." (Hûd, 113)
"O (Allah) size Kitapta: "Allah’ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır" (Nisa, 140)
"Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır.” (Ebu Davud Libas, 4; Müsned,11/50)
Şeklî taklit itikadî taklide götürür..
İnsan ancak sevdiğini, takdir ettiği ve büyük gördüğünü taklit eder. Şeklî taklit itikadî taklide götürür. Yani Hıristiyanların bayramını kutlamak İslami esasları kabul etmiş bir kimsenin inancını sarsabilir.
Bu nedenle Hıristiyanların âdeti olan miladi yılbaşını kutlamak Müslüman bir kimse için caiz değildir. İslamiyet’te miladi yılbaşı değil hicri yılbaşı kabul edilir.(Fetvalarla Çağdaş Hayat)
Yani İslamiyet’te yılbaşı gecesi Muharrem ayının birinci gecesidir. Müslümanlara ait olan Hicri yılbaşını tebrik etmek veya kutlamakta ise bir mahzur yoktur.
Müslüman’ın, bir başka dinin alameti olan bir fiili isteyerek yapması küfürdür.
Yılbaşı gibi başka inançların alameti olan günlere, kutlama maksadıyla katılmak aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi almak, ziyafet çekmek caiz görülmemiştir. Bu hareketleri yapmakta ısrar eden ve tevbe etmemiş bir insanın imanı çok ciddi bir tehlike altındadır.
Hatta Hanefî âlimlerinin bu konudaki görüşü şöyledir:
Başka inançların gereği olan bayram ve kutlamalara katılan ve bundan tevbe etmeyen onlar gibi kâfirdir.
Dolayısı ile Müslüman bir kimsenin, böyleleriyle oturması, kesmede ve pişirmede onlara yardımcı olması onu günahkâr yapar. (Türkmanî, Kitabu’l-üma fî’havâdisi ve’l-bida’, 1/293-94.)
Yılbaşı gecesi nasıl geçirilmelidir ...
İnsanların zevk ve eğlenceye düştüğü bir gecede bir Müslüman dinine yakışır bir tarzda davranmalıdır. Yılbaşı gecesinde Allah’ın razı olmadığı pek çok durum meydana gelmektedir.
Bir Müslüman’ın o gecede Allah’ı razı edecek ibadetlerde bulunması elbette ki güzel olacaktır. Yeni bir yıla başlayan Müslüman geride bıraktığı bir yılda Allah’ın rızasına uygun olan ve olmayan amellerinin muhasebesini yapabilir.
Buradan hareketle Müslümanların İslam dışı diğer bayramları kutlaması, bunlara iştirak etmesi ve Allah’ın rızasına uygun olmayan düşüncelerin ürünü olan fiilleri bayram olarak kabul etmesi, küfre destek olmaktan başka bir şey değildir. İslâm dışı dinlerin törenlerine iştirak edip, dinî merasimlerine katılmak imanı zedeleyecek bir şeydir.
***
İSLAMA GÖRE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMANIN HÜKMÜ..
Bir zamanların İslam diyarı olan coğrafyalarda yaşayan genetik Müslümanlarda (!) son 30 senedir, teknolojinin de hızla gelişmesiyle Batıdan etkilenme ve bunun neticesinde maymun meslekiyatı olan taklitçilikte bir o kadar hız kazanmış, bunun neticesinde kafir batıyı her pis işlerde örnek alır olmuşlardır.
---- Bu pis işlerden bazıları doğum günleri , evlilik yıldönümleri , sevgililer günü, anneler-babalar günü, yeni yıl-yılbaşı (Noel) vs. kutlanmalarıdır.
Oysa Müslümanların kutlayacakları günleri belirlenmiştir.
"Enes bin. Malik(ra) dan şöyle bir rivayet vardır :
Rasulullah (sav) Medine--i Münevvereye teşrif ettiklerinde Medinelilerin eğlenip oynadıkları iki günleri vardı. Efendimiz:
-’Bu günler neyin nesidir?’ dedi.
-Dediler ki: -’Biz cahiliyye devrinde bu günlerde eğlenirdik (Ya Rasulullah) ’Bunun üzerine Rasulullah (sav): -’Şüphesiz Allah (cc) size bu günlerin yerine daha iyilerini, Kurban ve fıtır günlerini (Kurban ve Ramazan Bayramlarını)verdi’"
( Medinelilerin kutladığı günler Bunların biri Nevrûz, diğeri de Mihrican’dı. Nevrûz Mart ayının 21de , Mihrican’da Eylül’ün 21’de kutlanırdı. )
(Ebu Davud (4/ 258) K.Salat Bab: 239 Hadis no: 1134)
Kim bir kavmin(topluluğun) karartısını (yaptıkları işleri) çoğaltırsa o da onlardandır. Ve kim bir kavmin amelinden razı olursa onların amellerinde ortaktır."
(Kim hangi kavmin karartısını çoğaltıyorsa, sayısını çoğaltıyorsa o da ondandır. Kim iman tarafının görüşlerini, amellerini, hükümlerini, bayramlarını beğeniyor kabul ediyorsa ondandır. Kimde kafirlerin görüşlerini, amellerini, hükümlerini, bayramlarını beğeniyorsa o da ondandır. )
(İbni kesir Cami’u-Mesanid ve’s-Sünen (27/308) hadis no: 589)
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: "Dinlerini parça parça edip, gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur..."(En’am: 159)
--Şeyhul islam Ebussud hazretleri şöyle buyuruyor..: "Bu ayet-i Kerime onlardan her bakımdan uzak kalmayı gerektirmektedir. Bütün meselelerde olmayıp sadece bir kısım meselelerde dahi olsa onların inançlarına tabi olanlar, tabi oldukları şeyde onlarla beraberdirler. Çünkü bu: "Ben bundanım, bu da bendendir" diyen kimsenin ifadesine benzemektedir ve bununla adeta şu söylenmek istenmiştir: "Ben, onun türündenim, o da benim türümdendir."
Çünkü iki şahıs, ancak tür noktasında birleşirler. Nitekim: "Onlar birbirlerindendir..."(Tevbe: 67) ayet-i Kerimesinde ifade buyrulan da budur. Rasulullah (s.a.v.) de Ali’ye (r.a.) şöyle buyurmuştur: "Sen bendensin, ben de sendenim."
(Buhari Fedailu Ashabinnebi: 9, Müslim Cihad: 90, Tirmizi Menakıb: 20, İbni Mace Mukaddime: 11, Ahmed: 1/170, 177 3/22, Camiu’l-Usül: 6/33.)
(Kişi bu tür günleri kutlayarak, sorduğumuz zaman ümmeti olmakla övündüğü peygamberimizi (sav) değil aksine savaştığı necis kafirleri örnek almış ve benzemiş olur.)
Dinimizde yaş günü bu günkü yapılan tarzda kutlaması diye bir uygulama yoktur. Ancak, her yıl ömür takviminden düşen bir yaprağın nelerle dolu olduğuna bakmalı, onun muhasebesini yapmalı, kıyamet günü gelip hesaba çekilmeden kendini hesaba çekmeli, yarın karşısına çıkmasını, yüzünü güldürmesini istediği işleri çoğaltmalı, yüzünü kızartacak davranışları varsa onları tövbe edip affettirmeli, benzeri kötülükleri bir daha yapmamaya kendini zorlamalı, her yaş yılının bir öncekine nazaran daha olgun maddî-manevî daha karlı olmasına dikkat etmeli. Yoksa Müslüman sadece yaşı sayısınca mum söndürmenin saçmalığına kendini kaptırmamalıdır.
Bu günku yapılan tarzda (mumlu ve tepinmeli) Doğum günü kutlamak, Yahudi ve Hristiyanların âdetidir. Dolayısıyla doğum günü kutlamak caiz değildir!
Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Yahudi ve Hristiyanlara uymayı yasaklıyor.
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Herkim bir kavme benzemek isterse, o kimse onlardandır’ buyurdu.”
Ebu Davud 4031, Albânî İrva 1269
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır! Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.”
Maide 51
ANNELER GÜNÜ, BABALAR GÜNÜ, SEVGİLİLER GÜNÜ, EVLİLİK YILDÖNÜMÜ GİBİ ADETLERİN İSLAMLA KURAN-I KERİM SÜNNET-İ SENİYYE İLE YAKINDAN UZAKTAN ALAKASI YOKTUR.BUNLAR HIRİSTİYAN VE YAHUDİ ADETLERİDİR...
.
İŞİN ÖZÜ (İNANDIĞI GİBİ YAŞAMAYAN, YAŞADIĞI GİBİ İNANMAYA BAŞLAR)
Şerife Şevval Kardelen
***
PEKİ BİZLER KİME BENZEMELİYİZ..
Bizler, dört defa malının tamamını Fisebilillah hibe eden, geridekilere ne bıraktın ? sorusuna Allah ve Rasülünü bıraktım, yetmez mi ? diyen Hz.Ebu Bekir Sıddık’ı kendimize rol model almalıyız.
Bizler Halife olunca her saat başı kendisine “ölüm var ya Ömer” diye hatırlatacak bir memur tutarak, maaşını kendi cebinden ödeyen, Devlet işlerini yürüttüğü esnada gelerek selam veren arkadaşının selamını bir müddet almayan, sonra kandili söndürerek cebinden çıkardığı mumu yakarak selama cevap veren ve şahsi işlerimi devlet imkanlarıyla, beytül-malla görmemeye çalışıyorum diyen Hz.Ömer’i kendimize rol model almalıyız.
Bizler , melekler bile kendisinden haya eden,İslamın yeni yayıldığı günlerde müşriklerle girilen savaşlarda müslümanları finans olarak destekleyen İslam ordusuna bütün varını yoğunu seferber eden Hz.Osman ra. kendimize rol model almalıyız.
Bizler, islamın bir savaşında yere yıktığı kafiri üç kere islama davet eden, menfi cevap vermesi üzerine katledeceği esnada aşağıdan beri yüzüne tükürdüğü için salıveren ve biraz önce dinim içindi,şimdi ise nefsim için olacak diye öldürmekten vazgeçtim diyen,böylece onun “İslam ne muazzam bir din” diyerek şehadet getirmesine sebep olan Hz.Ali’yi örnek almalıyız.
Bizler , cesedim tabuttan alınıp kabre konulurken dar kefenin içinde uzuvlarım belli olmasın ve erkekler tarafından fark edilmesin için beni gece karanlığında defnedin diye evlatları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin’e vasiyet eden Hz.Fatıma’yı kendimize kızlarımıza rol model alıp onun gibi olmaya çalışmalıyız.
Bizler,bir savaşta kocasının,babasının,oğlunun ve kardeşinin şehit düşmüş bedenlerini gördüğü halde “benim peygamberim nerede?O varsa hepimize yeter” diyen Hz.Sümeyra’yı kendimize model almalıyız.
Bizler, yüzlerce kilo ağırlığındaki kayanın altında ve zıt yönlere koşturulan develere ayaklarından bağlanarak eziyet gördüğü esnada bile kelime-i şehadeti okuyan peygamberimizin müezzini Hz.Bilal ve islamın ilk şehidi Hz.Sümeyye ‘yi örnek almalıyız.
Bizler, belki hanımımın tesiriyle anamın hakkını çiğnerim korkusuyla annesinin vefatına kadar evlenmeyen tabiinin en büyüğü ve Rasulüllah aşığı ( ki efendimiz hırkasını ona hediye olarak göndermiştir) Hz.Veysel Karani’yi örnek almalıyız.
Bizler helada (tuvalette) kullandığı taharet tası kırıldığı için günlerce ağlayan ve “yıllardan beri benim avretimi sadece bu gördü,şimdi ise yenisi görecek” diyerek edep dersi veren İmamı Muhammed Birgivi’yi kendimize örnek almalıyız.
Bizler , Rasulullah’ın makberi şerifini tunç ile inşa ettirirken çalışan ustalara “aletlerinize keçe bağlayın, ses çıkararak Rasülü rahatsız etmeyesiniz” diyen Gazneli Mahmud Hazretleri’ni,
Bizler ısırdığı elmayı helal ettirebilmek için yıllarca köleliğe razı olan İmamı Azam’ın babası Hz.Sabit’i,
Bizler Küfe’de koyun çalındığı için yedi sene koyun eti yemeyen ve defolu kumaşı sattığı için ortağından ayrılarak o günkü hâsılatın tamamını tasadduk eden ve iyiliği başına kakmış olurum korkusuyla alacaklı olduğu kişinin sahanlığına sığınmayıp sırılsıklam ıslanan fıkıh evinin sahibi ve “levlessenetan leheleken-numan” sözünün sahibi İmamı Azam’ı,
Bizler “Allah’ımızın bunca nimeti karşısında rukularda beşten az, secdelerde yediden az tesbih okumaktan haya ederim” diyen ve “Mektubat” isimli eserini alemi islama manevi miras bırakan İmam Rabbani’yi,
Bizler , kendi dükkanının da bulunduğu çarşıda yangın çıktığı için oraya doğru koşan, bütün dükkanlar kül oldu ama senin dükkanına bir zarar olmadı haberini alınca önce hamd eden,sonrada diğer müslümanların zararlarını unutarak niçin hamdettim (sevindim) diyerek hamdine tam otuz sene tevbe eden Sırrı Sakati hazretlerini,
Bizler yerde çamurlar içinde bulduğu ayet yazılı kağıdı hürmetle çamurlar arasından alıp kaldırarak velayet rütbesine ulaşan Hz. Bişri Hafi’yi,
Bizler “nereden geliyorsun” sualine “cehennemden geliyorum,ateş lazım oldu,cehenneme gittim,bana:herkes buraya ateşini dünyadan getirir,sana ateş veremeyiz dediler” diyen,Ve kendisine olan borcunu ödemediği için mezarlığa gidip beklemeye başlayan “nasıl olsa eninde,sonunda buraya gelirde ödersin” diyen Hz. Behlül ‘ü,
Bizler , fetihten sonra yolunu keserek bizim dua haklarımızı unutma diyen dervişlere “ben sizin duanızın bereketini unutmayayım, sizde benim mücahid askerlerimin kılıçlarının hakkını unutmayın” diyerek çok mühim bir noktaya dikkatleri çeken ve kuşbakışı bakıldığında Arapça “Muhammed” şeklinde hisar inşa ettiren Hz. Fatih’i kendimize rol model almalıyız.
Bizler , “ Allah’ım beni at sırtından indirtme, beni yatağımda öldürme ya Rabbi” diyerek vatana hizmet aşkını isbat eden Yavuz Sultan Selim’i örnek almalıyız.
Bizler , Medine-i Münevvere’ye kadar döşettiği tren yolunu inşa eden mühendisleri toplayarak “öyle bir proje uygulayın ki tren Rasulullah’ın Ravzası’na biraz mesafe varken motorları stop edilsin kendi hızıyla son durağa ulaşsın ve O’nun huzuruna saygısızca gürültüyle girilmesin” talimatını veren ve yatağından musluğa kadar teyemmüm abdesti ile giden manevi macamız Ulu Hakan Abdulhamid Hanı kendimize rol model almalıyız.
İslama hizmet eden başta alimleri son devirde hizmet eden din büyükleri alimleri kendimize rol model almalıyız.
Talebe yetiştiren Allah demenin yasaklandığı devirde Allahın kullarına Kuranı öğreten Ehl-i sünnet alimlerini örnek almalıyız.
Gençlerimize Allah şuur ve basiret versin.
Bir İslam alimine gösterilmeyen saygıyı bir ecnebi piçine bir artiste gösterdiklerine şahit olup üzülüyoruz.
Camiler boş stadyumlar dolu,
Medreseler boş kahvehaneler dolu.
İnternetkafeler dolu Kuran Kurları öğrencilere hasret.
Bu millete yapılan en büyük kötülük içki ve kahve kültürünün dans ve balenin operanın bu milletin evladına zorla benimsetilmiş olmasıdır.
Yıllar geçmesine rağmen bu muzir hastalık bir türlü milletimizden sökülüp atılamıyor.
Elin gavuru bilimle uğraşırken bize kahvede oyun oynamayı öğreten kültürü acaba kimler bize aşıladı.
Avrupalı sanayide ilerlerken bizi İslam dini değil hurafeleri ve kumar,içki,yılbaşı eğlencelerini dayatan milletin başına giydiği başörtü ile cuma namazı ile ilgili yasaklar koyan zihniyet bütün olumsuzlukların müsebbibidir.
Bizlere çok iş düşüyor.
Yaşlılar ümitsiz vaka gençlere özellikle beş yaşına gelmemiş sabilere gerçek İslamı ve İslam tarihini öğretmek için olağanüstü bir gayret etmek..
Yoksa ahirette Resulullahın yüzüne bakamayız.
Zararın neresinden dönülürse kardır demişler.
Ya da karanlığa kızmaktansa bir mumda biz yakmalıyız.
Bir mumdan ne çıkar demeyin.
Bir mıh bir nalı bir nal bir atı,bir at bir orduyu bir ordu da bir milleti kurtarır demişler.
Allah cc.dinine yardım edenlerin elbette yar ve yardımcısıdır.
O yardm edenlerin en hayırlısıdır.
24.12.2015//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.