- 1714 Okunma
- 25 Yorum
- 2 Beğeni
Bir Hayat Kokladım
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sabahları gelen telefonlar beni oldum olası mutlu eder. Gün yeni başlamıştır ve insanların ruhları daha bir arınmıştır o anlarda.
Tam bunları düşünürken telefonum acı acı değil, tatlı bir titreşimle “Ben buradayım” dedi. O ruhla gülümseyerek açtım telefonu.
“İstersen bana gel; hem kahve içer hem de biraz sohbet ederiz.” diyordu. Düşündüm pratik bir çabuklukla; dergideki işlerim bitmek üzereydi. “Olur” dedim, “Neden olmasın?”
Onu tanıyalı birkaç yıl olmuş, içten sohbetleriyle beni kendine bağlamıştı. Çok fazla söz etmez; ama hayata dair çok şey anlatırdı. “Anlattıkların senin yaşantından mı?” diye sormak hiç aklıma gelmemişti nedense. Bugüne kadar hep keyifle dinlemiş, içtiğimiz birer fincan kahvenin doyumsuz mutluluğunu daha çok hissetmiştim.
Kapıyı açtığında, her zaman görmeye alıştığım tatlı tebessümü ve derli toplu, modern giysisiyle karşımdaydı. Elini uzatıp elimden tuttu ve hemen odaya aldı beni.
Aynı yaşlarda sayılırdık. Onun yüz çizgileri az daha belirginleşmişti. “Yaşadığı hayatın derin çizgileridir belki” diye düşündüm bu kez. Kahvemi yudumlarken, gözlerinde ilk defa gördüğüm hüzün bulutu beni böyle düşünmeye itmişti belki de.
-Duydum ki; sana anlatılan hayat hikâyelerinden kendine göre paylar çıkarıp kısa öyküler yazıyormuşsun.
Şaşırdım…
-Evet, ama izinsiz hiçbir şey yazmadım şimdiye kadar. Hem kahramanların isimlerini de değiştirmişimdir her zaman.
Gülümsedi tatlı tatlı; ama hüzün bulutlarıyla süslü…
-Şimdi anlattıklarımı yazmanı istiyorum. İsim verip vermemen çok da önemli değil. Ben anlatayım; sen kendine göre kurgulayıp yaz.
-Olur.
Başladı anlatmaya…
-Çevremi, kim olduğumu ilkokula giderken algılamaya başladım. O güne kadar sadece annemin biricik kızıydım. Babam, ben doğmadan ölmüştü. Öyle söylerdi annem. Köyümüzde çıkan bir yangında tüm akrabalarımızı kaybetmişiz. Yangın çok büyükmüş; köyden sadece birkaç kişi kurtarılabilmiş. Annem bunları anlattıkça, ben evimizdeki sobanın alevinden bile korkar olmuştum. İlkokula gidene kadar hep yangında ölen akrabalarımıza üzülerek, gizli gizli ağlayarak büyüdüm.
Daldı birden. Sabit bir noktaya bakıyordu.
-İlkokula başladığım ilk gün, annem önlüğümü giydirmiş, saçlarımı çift örgü yapmış, elimden tutup sınıfıma götürmüştü. Annemin o güne kadar hiç yapmadığı bir şey dikkatimi çekti. Saçlarına küçük bir başörtüsü takmıştı. Heyecanımdan bir şey söyleyemedim; ama ne kadar da değiştirmişti başörtüsü onu. Oysa geceleri bir fabrikada çalışıyor, giderken de başörtüsü takmıyordu. Çalıştığı gecelerde, bana üst kattaki Fatma Teyze bakardı. Hatta gündüzleri pazara ya da başka şeyler almaya çıktığımızda bile takmazdı örtü. “Dönüşte sorarım” diye düşündüm içimden. Bunları düşünürken, “İşte öğretmenin kızım” dediğini duydum annemin ve o yöne gittik. Öğretmen elimden tutarak diğer öğrencilerinin olduğu sıraya oturttu beni. Annem ve diğer anneler de bizlere bakıyordu. Onlara el sallayıp öğretmenimi takip ettim.
-İçimden bir ses bu öykü çok tuhaf gelişecek diyor.
Hiç duymamıştı sanki beni. Devam etti.
-İlk günler çok güzel bir kız oturuyordu yanımda. Sonra annesi geldi, yerimi değiştirip başka bir sıraya oturttular beni. Defalarca böyle devam etti. Öğretmen beni birilerinin yanına oturtuyor, sonra o kişinin annesi geliyor ve sürekli benim yerim değiştiriliyordu. Anlayamıyordum bu davranışı. “Belki okulun kuralıdır” diyordum. Sonraları artık çok üzülür olmuştum. Hele ki en son yanımda oturan arkadaşıma çok bağlanmışken, onun da annesi sınıfa gelince olacakları tahmin edip ateşler içinde yerimden kendiliğimden kalktım. Öğretmenim tek başıma bir sıra ayarladı bana ve gidip oraya oturdum. Artık yanımda kimse oturmayacaktı. İlk kez ağlayarak eve gittim.
İster istemez acı bir “Off” çekmiştim ve hayretler içinde dinlediğimi fark ettim.
-Akşam yaklaşıyordu. Annemin fabrikaya gitme saati gelmek üzereydi. Beni o halde görünce ısrarla sordu. Üzülerek okulda olanı biteni anlattım. Beni defalarca öpüp bağrına bastı. “Tamam kuzum, demek ki buralardan ayrılma zamanımız gelmiş. Büyüdün; artık ayrılma zamanlarımızı sen belirleyeceksin. Ağlama, üzülme! İlerde sana her şeyi anlatacağım. Sadece anlayacak yaşa gelmeni bekliyorum” dedi.
Olayı anlamaya başlamış gibiydim; ama “Ya değilse” diye de merak ediyor, daha da dikkatli dinliyordum.
-Günler birbirini kovalıyor, değiştiğim okullar ve gittiğimiz her yeni ilçede aynı durum devam ediyordu. Bazen birkaç ay, bazen bir dönem sürüyordu.
Dudaklarımın titrediğini görüp bana bir su getirmeye kalktı. Döndüğünde aynı tebessüm… Şimdi görmüştüm o tebessümdeki acı tadı.
-On yedi yaşımda, lise son sınıfta son döneme geldiğimde, yine büyük bir kentin, en büyük ilçelerinden birindeydik. İçimden “İnşallah bu dönem sorunsuzca geçer de, hiç değilse lise burada biter; üniversite sınavlarına hazırlanacak vaktim olur” diye dua ediyordum.
Durakladı, gülümsedi…
-İstersen sonra devam edelim. Rengin değişti sanki.
-Asla! Lütfen devam et arkadaşım…
-Üniversite sınavlarına sadece üç hafta kalmıştı. Ufak tefek bazı huzursuzlukların dışında okuluma devam ediyor, büyük bir heyecanla sınavlara çalışıyordum son olay patlak verdiğinde. Yine okula bir veli gelmiş, sınıf öğretmenimizle konuşmuş, “Ya o kız başka sınıfa alınır ya da ben kızımı okuldan alırım” demişti. Sınıf öğretmenimiz bu teklife sinirlenerek karşı koymuş, müdürümüzle kavga bile etmişlerdi. Bu olay artık bardağı taşıran son damlaydı. Nasıl olsa okulun son günleriydi, sınav da çok yaklaşmıştı. Artık yoklama da alınmıyordu. Fiili lise hayatıma o an nokta koydum. Bir ara gider mezuniyet belgemi alırdım nasılsa; ama artık annem bana bir şeyleri açıklamak zorundaydı. Sabah, annem beni yatağımda görünce şaşırarak sordu neden gitmediğimi. Gitmeyeceğimi, sınavlara kadar evde çalışacağımı söyledim ve dün yaşadığım olayı aktardım. “Hem kahvaltımızı yapalım hem de sana anlatayım artık” dedi iç geçirerek. Kahvaltımızı yapıp çaylarımızı yudumlarken annemin ilk kez gözlerini benden kaçırdığını fark etmiştim. “Neresinden başlayacağımı bilmiyorum; bildiğim tek şey artık beni çok iyi anlayabileceğin.”
Düğüm çözülüyordu ve bende de sona dair müthiş bir telaş vardı. Garip olansa ben de gözlerimi kaçırmıştım arkadaşımdan.
-Önce köyümüzü anlattı. Güzelliklerini, yeşilliklerini, çeşmenin başında arkadaşları ile sohbetlerini… Gözleri hep uzaklardaydı. “İlkokulu bitirdikten sonra dedem ortaokulu okutmamış ve kız kısmına fazlası olmayacağını söylemişti sert ifadelerle. Onlara göre evlenecek yaşım gelmişti. Eve su getirmeye gittiğim çeşme hariç dışarı çıkmama da izin yoktu. Keşke ona da izin vermeselermiş de bu olay başıma gelmeseymiş.” dedi bir çırpıda annem. Meraklanıp sebebini sormuştum. İşte o an ağlayarak anlatmaya başladı.
Arkadaşıma acıma ifadesiyle baktığım belli olmasın diye gözlerimi kaçırıyordum. Dinlediğim en acı hayat hikâyelerindendi doğrusu.
-“Yine çeşmeye gittiğim bir gündü. Hava yağışlıydı ve diğer kızlardan hiç biri görünmüyordu. Testileri doldurmuş, eve doğru yürümeye başlamıştım ki, birkaç kişinin geldiğini gördüm. Görünmeden uzaklaşmak isterken onlar hızlı davranmış, ne olup bittiğini anlamadan ağzımı kapatıp, beni bir atın terkisine atmışlardı. Yaşım yeni on dört olmuştu. Kaldırdıkları dağda günlerce eziyet ettiler. Bıraktıklarında ya köye dönecektim ya da buralarda kurda kuşa yem olacaktım. Köye dönmeye karar verdim. Evimize döndüğümde sanki cenaze evi gibiydi. Herkes başıma gelenleri biliyor; ama ne yapacağını bilemiyordu. Amcamlar fermanımı imzalamış, katlime karar vermişlerdi. Canım babam kıyamadı bana. Suçum olmadığını biliyordu. Bir gece, ağlayarak usulca yanıma sokuldu. Elime para verip, sabah olmadan köyü terk etmemi söyledi. On dört yaşında bir kız çocuğu nasıl bir yerlere yalnız gidebilirdi ki? Ama gitmek zorundaydım. Aileme başka bir acı daha yaşatmayacaktım. Gecenin bir vakti çıktım köyden, yollara düştüm. Allah yardım etti, kasabaya kadar ulaşabildim. Sonra nasıl gideceğimi öğrenip şehre vardım. Yanımdaki para çok azdı. Hem iyice uzaklaşmam hem de sürekli karnımı doyurabilmem lazımdı. Birkaç gün, kendimce güvenli bulduğum kuytu köşelerde yattım. Sonra bir iş hanında temizlik ve çay işlerine yardım etmeye başladım. İşe başlamak için yalan söylemiştim. Gerçi büyük şehir olduğu için çok sorgulamamışlardı bile. Beni iş hanının yöneticisi işe almış, kalacak yer de sağlamıştı. Karnım büyüyüp sana hamile olduğumu anlayınca karnımı gizledim. Çalışmak zorundaydım. Babasının hangisi olduğunu bilmediğim bir çocuk taşıyordum içimde. Kıyamıyor, onu seviyordum. Hamileliğimin son zamanlarına kadar idare edebildim. Yöneticimiz iyi niyetli birisiydi. Son günlerimde her şeyi ona anlattım. Senin doğumuna eşi ile beraber yardımcı oldular. Onların evinde kaldım bir süre. Sonrasında iş hanında dedikodular çıkınca bir başka şehre taşındım. İş bulmak zordu. Hem seni, hem kendimi doyurmak için çalışmam gerekti. Nereye başvursam hep başka tekliflerle karşılaşıyordum. Sonunda pes ettim. Acı gerçekle bir pavyonda konsomatris olarak çalışmaya başladım. Kazandığım para ikimizi de doyurmaya yetiyordu. Sen okula başlayıncaya kadar çok fazla şehir dolaşmadan işime devam ettim. Sonrasında senin de bildiğin sebeplerden sürekli yer değiştirmeye başladık. Beni affet kızım. Seni doğurduğum için, sana bu eziyetleri yaşattığım için… Babanın kim olduğunu dahi bilmiyorum. O bir vicdansızlık yaptı diye ben de yapamazdım.”
-Biraz ara verelim ne olur. Bu acıyı ve çaresizliği hazmetmek istiyorum.
Acı acı güldü. Bir çaydan sonra yine devam etti.
-Annem her şeyi anlatmıştı. Yanına gidip o tertemiz elleri öpüp koklayarak sarıldım. Yaşadığım onca olayı o zaman daha iyi anlamaya başladım. Üniversite sınavlarına girip, bir başka şehirde iki yıl muhasebe üzerine eğitim yaptım. Ben okurken annem yine mecburen çalışıyordu. En kısa zamanda bir okul bitirip, annemi çektiği çileden kurtarmak için bu bölümü seçmiştim. İyi de oldu. Okul bitti. Bir bankada memur olarak işe başladığım zaman yine başka bir şehirdeydik. Ama bu defa hayata sıfırdan başlamak üzere… Artık annem bana değil, ben anneme bakacaktım. İşe başladığım zamanlar yirmili yaşlardaydım. Hayatımı işim ve annem üzerine kurmuştum. Yıllarca beni büyütmek uğruna acı çeken kadına, biraz olsun mutluluk yaşatmak istiyordum. Annem de bir an önce evlenip çoluk çocuğa karışmamı… “Torun sevmek istiyorum” diyordu sürekli. Hasan Bey’le evlenişim biraz da annemi mutlu etmek için oldu. O da benim gibi bankada memurdu. Annemle beraber aynı evde kalmayı kabul ettikten sonra, kısa zamanda evlendik. İlk oğlumu annemin kucağına verdiğim zaman gözlerindeki mutluluğu unutamam.
Vakit akşama yaklaşmıştı iyice. Eve gidip yemek yapmam lazımdı. Yemekten hemen sonra da bu yaşanmışlığı kaleme almak vardı tabii.
Gülhun ERTİLAV
YORUMLAR
Hala tecavüz kavramını kabul etmeyip, kadın sebebiyet vermiştir şeklinde genelleştirerek yargı veren önyargı yüklü insanlar var maalesef
İşin ilginci yöresel ortamlarda yetişmiş kimi kadınlar erkekten fazla hemcinslerini olumsuzluyor
Kendisininde çarkları içerisinde yoğrulduğu, öğütüldüğü töreye karşı öz varlığını ifade edebilme gücünü kendinde bulamıyor belli ki
Öyle ya! Kadının yanında yer alan sözler söylese, o ortamdaki erkekler ne diyon sen nene veya teyze diyecekler hani
Bunu göğüslemesi kolay mı acep?
Boşanmak istediği ya da boşandığı içim çarşıya çağrılıp kocası tarafından, eve dön çağrısına uymadığı için katledilen kadınlar. Oysa kadın mert, boşanmak istiyorsun, kocan seni neden çarşıya çağırıyor sanki, evine dön dediğinde döneceksen git değil mi? Dönmeyeceği halde gidiyor garibim. Sanırsınız kurbanlık koyun. Dediğim gibi kadın her şeyi göze alıp gidiyor, mert hani. İnsan pekala korkabilir, gitmeyebilir vesselam. Peki erkeğe ne demeli. Karını ya da eski karını çağırdın geldi. Baktın ikna edemedin, fakat çağrına uyduğunu görüyorsun. Demem o ki; o bir emanet sana be hey kahpe! Gönder gitsin yerine. Sonra çiçek mi yollarsın, aracılar mı koyarsın hakkındır, insan ol insan! Ama kime anlatacaksın. "Nato mermer nato kafa."
Nihayet
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza selam ve saygılarımla hanımefendi...
su_misali(Gülhun Ertilav)
ne kadar da haklı ve doğru bir yorum yazmışsınız
ülkemizde kadın her zaman suçlu ve haksız konumda
teşekkür ederim değerli yorumunuza
saygı ve selamlar
Hangi kadın böyle bir olayın içinde olmak ister ancak olmuş ise işte kadına has asaleti ile sonuca varır.Kadın olmak bir ayrıcalık ama anlayana...Çok güzel hayatın soluklarından alınmış bir tutam hikaye idi okuduğum sevgiler...kutlamak ta biraz geç kalsam da...
su_misali(Gülhun Ertilav)
elbette kadın olmak bir ayrıcalık
anlayana
teşekkürler değerli yoruma
selam ve saygılar
yaşanmışlığı anlatan kavi kalem olunca okuyucu büyük keyif alıyor......yüreğine sağlık güzel insan saygılarımla
su_misali(Gülhun Ertilav)
çok teşekkür ederim Tacettin ağabey
keşke bu olaylar hiç olmasa da hiç yazmasak
saygılar ağabey
BU TOPLUMUN EN TEMEL SORUNLARINDAN BİRİ KALİTE İNSAN OLMAK.Bu toplumda hep bir haksızlık vardır erkek erkeğe Ama haksızlık süreklidir kadınlara karşı. diyen düşünürün sözü aklıma takıldı.Yaşama teğet geçmek bazen ömre bedeldir.Bazı şeyleri yaşamakta zor, izlerini silmekte.Adı olmayan kadın yaşamından kesitler sunmuş dost. Anlayana ibretlik İşin daha da acısını hala yaşıyor toplum. Takım elbise giydi,kıravat taktı, hay hay efendim dedi diye ceza indirimi yapılan mahlukatlardan geçilmiyor. Söz çok dost
Son derce başarılı bir çalışma. Kocaman yüreğine alkış dost
su_misali(Gülhun Ertilav)
"kadının adı yok" belki ama acısı çok çok
teşekkür ederim değerli yorum için
saygı ve hürmetler
Sağlıksız toplum olduğumuz için trajik yaşanmışlıklar ve de yaşanılacaklar her daim olacaktır. Eli kalem tutan bizlerin görevi de, bunları çıkarıp yazmaktır. Off, pufff, vicdansızlık, bu nasıl dünya, diye yufka yürekli olmaya gerek yok bence. İnsanın olduğu her yerde dağ kanunları hüküm sürmekte. Mazlum durumumdaki avam tabakası her zaman örselenmekte. İşte burada yazar, devreye girmek zorunda. Yaşama beyaz bir sayfa çekene kadar, kötülükleri gün ışığına çıkarmaya devam. Gerisi sosyologların işi...
Tebrikler Gülhun. ( Kızımız İzmir' de hangi Üniversiteyi kazanmıştı. Ayrıca başarılar dilerim ona.)
Selamlar.
ayhansarıkaya tarafından 12/25/2015 5:25:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
su_misali(Gülhun Ertilav)
inşallah bir nebze olsun faydamız oluyordur
teşekkürler değerli yoruma Ayhan Abi
aile halkına çok çok selam ve sevgiler
Her şey anlıktır..Yaşananlar ve yaşatılanlara inat her şeyi tersinden düşünmek gerek..Düşünün !
‘’… İnsan elinden geldiği kadar hayal uğruna şeytana karşı koyabilir ama zamanı gelince, gökteki meleklerin tümü yardıma gelseler onu kurtaramazlar…’’
Penceremin tam karşısından geçenleri izlerken…Ve o an içimden geçenleri saymadım ama yazdım. Sessiz ce ama uslu uslu ve kimseye söylemeden okuyunuz…
-Bu benim hayatım. Ama önce beni dinleyin lütfen ! Eğer bilmeden duymadan bir ses işitirseniz, önce bana haber verin ve sonrasında ne isterseniz yazın. Kibirli bir ses tonu ,yumuşak bir dönüş ve kocaman harfleri yutar gibi, ama ince sesi ile başladı
Büyük sırlarla dolu. Sır gibi bir hayat yaşamış. Bir ev, paradan, seksten ve iki kadını öldürdükten sonra akıl çağını zindanda sonlandıran, amcamdan asla bahsedilmeyen, tepenin mezar sessizliğini andıran bir hane…
Bir insan bir zevk için ne kadar kötüleşebilir? Yılana dolanmış, onların yağlı vücutlarının ışıltısıyla parlayan, büyük bir akıl çıldırmasının aleni bir deliliğin hemen kıyısında ,paçaları ıslak bir şekilde yaşanan zevk, size ne yaptırabilir? Kaç ahlak yasasını ve yasak koyan kaç tanrıyı öldürtebilir? Vazgeçmeyi mi tercih edersiniz, yoksa susmayı mı ya da ‘vurun kahpeye ‘demeyi mi?
Daha da kötüsü…Ya unutamıyorsanız? Ya da varlığıyla sizi zehirleyen o duygudan her gün, her saat, her dakika ızdırap çanlarını dinler gibi bir sızıyı size hissettiriyorsa. Bir dilenci gibi kolunuza dolanan duyguları kendinizden uzaklaştıra mıyorsanız? Peki bu durumda kendinize acır mısınız? Bu durumda belki de size, bize ya da onlara ait olmayan, hatta kendimize bile yakıştıramadığınız davranışlara, kirli ve hastalıklı planlara sürüklüyorsa sizi, bizi, onları, kendi çaresizliğimizden beslenerek gittikçe büyüyorsa üstelik ?
Savaşamıyorsak, unutamadığımızı reddederek bir savaşçı gibi dimdik dururken, kendi içinizdeki kötülüğe karşı kurduğumuz tüm kaleleri, tek tek kaybediyorsak? İnsan doğasındaki vahşetin, kötülüğün ve hayvani güdülerin farkına olmadan ,bunlara sahip çıkıyorsak? Peki bu durumda kim ölmeli?
Hayat anlık davranışların kölesi durumuna düşmeden, düşürülmeden yaşatılmalı !
sevgiler
su_misali(Gülhun Ertilav)
bir an sayfamdaki yazıyı silip bu yorumu öykümün yerine eklemeyi düşündüm
güzel bir tahlildi sayın yazarım
ve
çok değerliydi yorumunuz
teşekkür ediyorum verdiğiniz emeğe
saygılarımla
birden , ben kızımı o kız çocuğu ile arkadaş yapar mıydım? sorusuyla başbaşa buldum kendimi utanarak.
önce kendimle test ettim acımasızlığı...kendime hodri meydan dedim. her acımasız kişi, kurban kadar zavallı değil mi? sürüde bir üye olarak yaşamak acıklı değil de ne?
sağlamına bir bir öykü sağlam da yazılınca.
tebrikler...
su_misali(Gülhun Ertilav)
Sevgili Müget, insanız işte hepimizin kusurları var. Yazarken ben de düşündüm ve gerçekten düşüncemden utandım
teşekkür ederim değerli yorum için
sevgiler
bu uzun yazıyı okumaya gözlerim dayanmadı sonuna da yaklaşmıştım.
Çok hüzünlü bir yazıydı kaleminize sağlık
Ahmet AYAZ
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim Ahmet Hocam
saygılar
Bir Hayat Kokladım
Kokladığınız hayata dair hikaye çok tanıdık maalesef :(...kaleminize sağlık..
su_misali(Gülhun Ertilav)
keşke olmasa böyle üzücü olaylar
saygılar
Toplumudaki Kadının yeri hep örsenmiştir zaten.. okurken ah evet dediğim ne çok şey oldu.. tebrik ederim selamlar.
su_misali(Gülhun Ertilav)
dünyada yeri yok ki kadının, ülkemde olsun
teşekkür ederim
sevgiler
Her insan hayatında farklı kareler var,
Erkek egemen toplumun,
İşte bir Atasözü:
“Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası.. Toplumda biz kadınların yerinin değişmeyeceni görmekteyiz acıyla. Allah güzel yazılar yazsın her birimize...
Kutların yalın kaleminizi...
Sevgiyle...
su_misali(Gülhun Ertilav)
"kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası"
işte özet
çok teşekkür ederim Oya hanım
sevgilerimle
Yaşadığımız hayattan acı bir kesit!
Akıcı bir anlatımla dile getirmişsiniz, ilgiyle sonuna kadar okudum. Yazının sonunda hikayenin kahramanıyla birlikte mutlu oldum.
Başarınızı kutluyorum.
Sağlıcakla...
su_misali(Gülhun Ertilav)
keşke hiç yaşanmasa böyle olaylar
teşekkürler Salih Hocam
saygılar
su_misali(Gülhun Ertilav)
keşke gerçek olmasa ve keşke hiç yaşanmasa böyle olaylar
teşekkür ederim Mehmet Bey
saygılar
Oooooo ben neden görmedim gündüz bu hikayeni?
Ne kadar akıcı, dubduru Türkçemizle yazan yüreğinin güzel süslemeleri ile
mükemmel bir hikaye
abim sen bu gidişle romana doğru uzanacak gibisin. :)
İnşallah romanlarında hşkayelerin ve şiirlerin kadar bomba olurve olacakta..
Görüne köy klavuz istemediğine göreee, romanların gelecek yakın senelerde
abim, yürekten kutluyorum..
Güne gelmesi ziyadesi ile menbun etti beni KUMRU YÜREKLİ kardeşim benim
zım kın gibi hikayelerinde buluşmak dileği ile kocaman selamlarımı yolladım... taaa Lahey'den :)
su_misali(Gülhun Ertilav)
Zafer Abim, verdiğin moral ile olacak sanırım :))
çok teşekkür ederim değerli yorumuna
selam olsun uzaklara ve bozkurt yüreğine
saygı ve hürmetlerimle
Tebrik ediyorum günün yazısını arkadaşım.
yine gerçek yaşantılardan öyküler, kurgu da olsa acıtıyor:(
su_misali(Gülhun Ertilav)
keşke hiç yaşanmasa da hiç yazmasak
teşekkürler
sevgiler
Hayatın acı gerçeklerinden bir kesit.
Arkadaşınız cesaretli bir insanmış, anlatabilmiş. Ya ömür boyu anlatamayıp içindeki yaralarla, hicranlarla, elem ve ızdıraplarla öteki aleme gidenlere ne demeli. Anlatacak çok şeyi olup da anlatamayanları diyorum.
Kaleminden acı ama güne yakışan bir öykü okudun.
Tebrik ediyorum arkadaşım.
Selam ve sevgilerimle.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Kadınlar içlerinde ne çok acı biriktiriyor aslında kimselere söyleyemedikleri
teşekkür ederim Sami hocam
saygılarımla
Güzel bir öyküydü. Sürükleyici bir dil ve anlatım öyküyü daha da okunur kılıyor. Kutlarım sizi. Selam ve dua ile sevgiyle kalınız efendim.
su_misali(Gülhun Ertilav)
motive eden yorumunuz için çok teşekkür ederim
saygılar Mehmet Bey
kalemınız varolsun Gulhun hanımcım... acı gercekler maalesef... bu durumda olanların Allah yardımcısı olsun....
su_misali(Gülhun Ertilav)
keşke böyle olmasa, keşke kadına değer verilse
teşekkürler Sevda Hanım
sevgiler
su_misali(Gülhun Ertilav)
keşke böyle olmasa, keşke kadına değer verilse
teşekkürler Sevda Hanım
sevgiler
Erkeklerin acımasızlığı. On dört yaşındaki bir kıza tecavüz edebiliyorlar.Son derece yüz kızartıcı bir durum
erkekler açısından.
Kadının bir suçu olmadığı halde toplumdan dışlanıyor ve onun yeri belirleniyor.
Gerçek, güzel bir öykü.
tebrikler,
sevgilerimle..
su_misali(Gülhun Ertilav)
kadının yaşamı bütün dünyada çok zor
teşekkürler yorum için
sevgiler kalemdaşım
Öyküyü dün gece okudum; ama ancak şimdi yazma fırsatım oldu görüşlerimi.
Aslında anı ve öykünün iç içe buluştuğu güzel bir anlatım demek lazım bu güzel yazıya. O kadar çok ana maddeler var ki yazıda...
-Çocukluktan başlayan ve eğitim sistemindeki hatır, gönül işlerini; velilerin baskın rollerini, torpili ortaya dökmesi.
-Köy hayatındaki kendini koruyamayan bir genç kızın masum haliyle uğradığı kötülüğe rağmen acımasızca suçlanması ve ölüm fermanının yapanlara değil de bizzat kıza çıkarılması.
-İş hayatının, temiz çalışma imkanı vermemesi nedeniyle kadını ancak konsomatris olarak kabullenmesi.
-Hayat denen zorlu sınavda şans faktörünün ne denli önemli olduğu.
İşte bir çırpıda çıkardıklarım...
İmlası, anlatımdaki derinliği, aslında zor olan dinlediğini nakletmenin başarılı bir grafik çizmesi de yazının ayrı güzellikleriydi.
Yürekten kutluyorum arkadaşım.
Nicelerine...
su_misali(Gülhun Ertilav)
kadın işte
suçlanan ve ikinci sınıf insan muamelesi gören varlık
çok teşekkür ederim Turgay Hocam
çok vefalısınız
en kısa zamanda sizden de bir öykü bekliyoruz
saygı ve hürmetlerimle
Yaşanan bir olay ve kaydedilen bir hikaye.
Yalın ve sade olmuş.Ama can alıcı noktaları daima
var.Ne diyelim bu memlekette olağan şeyler.
Hala Pakistan da kadın suçlu.Ya erkek?
İnşallah bunlar düzelir.Ellerine sağlık.
su_misali(Gülhun Ertilav)
dünyanın neresinde olursa olsun kadın olmak bir suç sanki
teşekkürler Kemal Bey, saygılar
eşsiz bir anlatımla çok güzel dokumuşsunuz öyküyü.
her satırında merakımın arttığı ve bir o kadar yüreğe dokunan.
yüreğinize sağlık sevgili hocam.
sevgilerimle...
kıymetli kaleminizi tebrik ediyorum.
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim Gülüm Hanım, çok vefalısınız
değerliydi yorumunuz
sevgilerimle
su_misali(Gülhun Ertilav)
dünyanın neresi olursa olsun her zaman kadını suçlarlar zordur kadın olmak
teşekkürler Erol Bey, değerliydi yorumunuz
saygılarımla
Olaydan olaya ustaca geçişler.
Anlatılanlar.
Anlatana anlatılanlar.
Okudukça artan merak...
Ve finalde vurucu gerçek.
Biliyorum ustalığını.
Selamlarımla Bacım...
su_misali(Gülhun Ertilav)
iç içe girmiş iki öykü gibiydi
nazik ziyaretiniz için teşekkürler
saygılar