- 603 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MEVLİD KANDİLİ KUTLAMAK, RESULÜ SEVMEK MİDİR?
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
MEVLİD KANDİLİ KUTLAMAK, RESULÜ SEVMEK MİDİR?
Kutsal gün ve gecelerimiz var. Bu zaman dilimlerinde, her zamankinden daha çok hassaslaşırız. Diğer zamanlarda yapmadıklarımızı, bu gecelerde yapmaya, diğer vakitlerde yerine getirmediğimiz ibadetlerimizi bu saatlerde ifa etmenin çabası içine gireriz. Kandil gecelerinde doldurmadığımız camileri bu anlarda tıklım tıklım doldururuz…
“Allah’ı seviyorum”, “resule âşığım” demek yeterli olur mu? Oluyor mu? Mevlid kandillerinde mevlid dinlemek, ilahilerle cuş-u huruşa gelmek… peygamberi sevmek midir? Elbette bunları yapmak güzel, yerinde ve anlamlı! Ancak bu vakitler bittikten, kandil geceleri sona erdikten sonraki hayatımız nasıl şekilleniyor? Resulün hayat ilkesini kendimize ilke ediniyor muyuz? Konuşmalarımız ne merkezde? Ticaretimizin durumu nasıl? İnsanlarla iletişimde hangi konumdayız? Resulullah; hayatında pasif olmamış, bir kenara çekilip tembel tembel oturmamış! “camiden eve, evden camiye” anlayışı yanlış. Söylediğimiz yanlışlardan birisi; “Namaz, Niyaz, Boğaz”. Bunlar, Müslümanı pasifize etmeye, islam’ı camiye hapsetmeye yönelik düşmanca sözlerdir!
Sevgili peygamberimiz; gençliğinden itibaren derneklere girmiş, bizzat aktif olarak çalışmış, toplumda hakemlik görevi ifa etmiş, hayatı boyunca siyasetin içinde olmuştur! Evet sevgili peygamberimiz asla; “siyasetten Allah’a sığınırım” dememiştir. Zira siyasete soğuk bakanları, Müslümanlara soğuk bakanlar yönetir. Her peygamberlerden, devlet başkanlığı yapanlar vardır. Peygamberimiz de bir devlet başkanıydı! Medine ilk İslam Devletinin başkentiydi. Asrı saadet denilen 4 halife dönemi, dünyada, adaletin, hukukun, kardeşliğin, barışın, sevginin… ikame edildiği en kutlu dönemlerdir.
Dünyada islami yönetimleri bir kenara bıraktığınız zaman, terör, zulüm, insan hakkı ihlalleri, düşmanlık, kin, nefret, kan ve gözyaşı… sel olmuş akmıştır! Kur’an, aktif Müslüman ister. Allah; mücadeleci, uyanık, haksızlığa tepki koyan, inanca zulüm söz konusu olduğu zaman- anne ve baban da olsa- karşı durmak, itiraz etmek, gerektiğinde bu zulmü ve haksızlığı gidermek için her türlü mücadeleyi emretmiştir. Peygamberler, bunun için savaş yapmıştır.
İman, uygulama ister. “ben müminim, ben Müslümanım” demekle iş bitmiyor. İmanın görünen yüzü ibadetlerdir. İbadetlerin parlaklığı, güzelliği de ahlakla ortaya çıkar. Sevgili peygamberimiz; “İslam, güzel ahlaktan ibarettir”, “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”… der. Yüce Mevla da; “sen ancak yüce bir ahlak üzerindesin” buyurur. Hz. Aişe’ye; “resulullah’ın ahlakı nasıldı? Diyene; “siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’andan ibaretti” demesi bize mesaj vermeli.
Toplum içinde gözyaşı dökmek, herkes görsün diye polyannavari hareketlerde bulunmak, daima maske takarak hayat sürmek, yanıbaşımızdaki insanlar; aç, açık, evsiz, barksız, muhtaç durumdayken, Müslümanlar işkence altındayken, haksızlıklar dizboyu iken… ne camilerde cemaate katılmak, ne her yıl umreye gitmek, heryıl Ramazan aylarında hatim yarışında bulunmak, bayram namazlarında camileri doldurmak… hatta secdeden alnımızı kaldırmamasak bile hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Zaten, cemaat, hac, umre, kur’an hatmi ve tüm ibadetlerin amacı; diğergâm insan olmak, başkalarına yardım etmek, veren el olmak, adam olmak ve adam kalmak içindir. Bunun için sevgili peygamberimiz; “insanların namazı sizi aldatmasın”, “Öyle Kur’an okuyucular vardır ki, Kur’an O’na lanet eder” derken, namazınız, Kur’anınız; ahlakınıza yansısın, samimiyet damarlarınızda dolaşan kan gibi olsun. “niçin yapmadığınızı söylersiniz?” diyor Rabbimiz. Mevlana da; “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sahte tavırlardan sakının, hayatınızda maskeler olmasın diyor.
Demek oluyor ki; kandil kutlamak önemli değil, önemli olan kandilden sonraki hayat! Kur’an okumak, Kur’an hatmetmek elbette güzel, hatta ibadet; ama Kur’an hayatımıza ne kadar giriyor? Yürüyen Kur’an mıyız? Yaşayan Kur’an mıyız? Kur’an, bizim hayatımızın her anını meşgul ediyor mu? (24 ARALIK 2015)
Kutsal gün ve gecelerimiz var. Bu zaman dilimlerinde, her zamankinden daha çok hassaslaşırız. Diğer zamanlarda yapmadıklarımızı, bu gecelerde yapmaya, diğer vakitlerde yerine getirmediğimiz ibadetlerimizi bu saatlerde ifa etmenin çabası içine gireriz. Kandil gecelerinde doldurmadığımız camileri bu anlarda tıklım tıklım doldururuz…
“Allah’ı seviyorum”, “resule âşığım” demek yeterli olur mu? Oluyor mu? Mevlid kandillerinde mevlid dinlemek, ilahilerle cuş-u huruşa gelmek… peygamberi sevmek midir? Elbette bunları yapmak güzel, yerinde ve anlamlı! Ancak bu vakitler bittikten, kandil geceleri sona erdikten sonraki hayatımız nasıl şekilleniyor? Resulün hayat ilkesini kendimize ilke ediniyor muyuz? Konuşmalarımız ne merkezde? Ticaretimizin durumu nasıl? İnsanlarla iletişimde hangi konumdayız? Resulullah; hayatında pasif olmamış, bir kenara çekilip tembel tembel oturmamış! “camiden eve, evden camiye” anlayışı yanlış. Söylediğimiz yanlışlardan birisi; “Namaz, Niyaz, Boğaz”. Bunlar, Müslümanı pasifize etmeye, islam’ı camiye hapsetmeye yönelik düşmanca sözlerdir!
Sevgili peygamberimiz; gençliğinden itibaren derneklere girmiş, bizzat aktif olarak çalışmış, toplumda hakemlik görevi ifa etmiş, hayatı boyunca siyasetin içinde olmuştur! Evet sevgili peygamberimiz asla; “siyasetten Allah’a sığınırım” dememiştir. Zira siyasete soğuk bakanları, Müslümanlara soğuk bakanlar yönetir. Her peygamberlerden, devlet başkanlığı yapanlar vardır. Peygamberimiz de bir devlet başkanıydı! Medine ilk İslam Devletinin başkentiydi. Asrı saadet denilen 4 halife dönemi, dünyada, adaletin, hukukun, kardeşliğin, barışın, sevginin… ikame edildiği en kutlu dönemlerdir.
Dünyada islami yönetimleri bir kenara bıraktığınız zaman, terör, zulüm, insan hakkı ihlalleri, düşmanlık, kin, nefret, kan ve gözyaşı… sel olmuş akmıştır! Kur’an, aktif Müslüman ister. Allah; mücadeleci, uyanık, haksızlığa tepki koyan, inanca zulüm söz konusu olduğu zaman- anne ve baban da olsa- karşı durmak, itiraz etmek, gerektiğinde bu zulmü ve haksızlığı gidermek için her türlü mücadeleyi emretmiştir. Peygamberler, bunun için savaş yapmıştır.
İman, uygulama ister. “ben müminim, ben Müslümanım” demekle iş bitmiyor. İmanın görünen yüzü ibadetlerdir. İbadetlerin parlaklığı, güzelliği de ahlakla ortaya çıkar. Sevgili peygamberimiz; “İslam, güzel ahlaktan ibarettir”, “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”… der. Yüce Mevla da; “sen ancak yüce bir ahlak üzerindesin” buyurur. Hz. Aişe’ye; “resulullah’ın ahlakı nasıldı? Diyene; “siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’andan ibaretti” demesi bize mesaj vermeli.
Toplum içinde gözyaşı dökmek, herkes görsün diye polyannavari hareketlerde bulunmak, daima maske takarak hayat sürmek, yanı başımızdaki insanlar; aç, açık, evsiz, barksız, muhtaç durumdayken, Müslümanlar işkence altındayken, haksızlıklar diz boyu iken… ne camilerde cemaate katılmak, ne her yıl umreye gitmek, her yıl Ramazan aylarında hatim yarışında bulunmak, bayram namazlarında camileri doldurmak… hatta secdeden alnımızı kaldırmasak bile hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Zaten, cemaat, hac, umre, kur’an hatmi ve tüm ibadetlerin amacı; diğergâm insan olmak, başkalarına yardım etmek, veren el olmak, adam olmak ve adam kalmak içindir. Bunun için sevgili peygamberimiz; “insanların namazı sizi aldatmasın”, “Öyle Kur’an okuyucular vardır ki, Kur’an O’na lanet eder” derken, namazınız, Kur’anınız; ahlakınıza yansısın, samimiyet damarlarınızda dolaşan kan gibi olsun. “niçin yapmadığınızı söylersiniz?” diyor Rabbimiz. Mevlana da; “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sahte tavırlardan sakının, hayatınızda maskeler olmasın diyor.
Demek oluyor ki; kandil kutlamak önemli değil, önemli olan kandilden sonraki hayat! Kur’an okumak, Kur’an hatmetmek elbette güzel, hatta ibadet; ama Kur’an hayatımıza ne kadar giriyor? Yürüyen Kur’an mıyız? Yaşayan Kur’an mıyız? Kur’an, bizim hayatımızın her anını meşgul ediyor mu? (24 ARALIK 2015)
YORUMLAR
Çok anlamlı bir makale, yazarı tebrik ederim.
Bizim hayatımız olmuş hikaye, inancımız ise masaldan farksız.
.....
Sevmek mi?
O da ne?
Biz ancak kendi nefsimizi sevenleriz, sevgiden falan bahsedersek siz ''havagazı'' anlayın!
.....
Allah'ı ve Peygamberi seven; bu inanılmaz alemin yaratıcısı, bize inanılmaz güzellikleri, malı, mülkü, serveti bağışlayan Mevla'ya ve onun elçisine zerre kadar gerçek sevgi ve saygımız olsa, sevgi hakkında söylediğimizin ''milyonda biri'' hakiki olsa, Türkiye dünyanın cenneti olur, insanları da melaike sayılırdı, ve insanlık önümüzde saygıyla eğilir, herkes bizi örnek almak için yarışırdı. Nerdeeeeeee!
Rahmetli babamın bir sözü kulağıma küpe olmuştur: ''Oğlum, biz çoktan ölmüşüz de, ağlayanımız yok'' derdi, nurlar içinde yatası merhum.
Ne kadar da haklıymış!
......................
Selam ve saygılar
Kederli tarafından 12/23/2015 2:20:04 PM zamanında düzenlenmiştir.