- 311 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne Oyunlar Oynardık
Büyüdüler büyüdüler, hadi o kelimeyi kullanmayayım da alınmasınlar. Siz biliyorsunuz canım ’’Eşek kadar oldular.’’ demiyorum ama bayağı büyüdüler işte çocuklarım. Gelelim küçüklüklerine. İlk emeklemeleri, ilk yürümeleri gözümün önünde hâlâ. Bir gün oğlumu aldım kucağıma, tuttum baş parmağını üflemeye başladım, balon şişirir gibi ’’Puf puf puf puf puf.’’ pufladıkça da oğlanı havaya kaldırıyorum, o safım da şişiyorum zannediyor. Rahmetli babam ile annem de yerlere yatıyorlar gülmekten. Biraz havaya kaldırıyorum, sonra balon sönerken nasıl küçülürse öyle aşağı doğru indiriyorum. Sonra bir daha şişiriyorum bir kaç kere, yine indiriyorum aşağıya. Bir zaman çok sevdiler bu oyunu, onları puf puf şişirmekten, kollarımda taşımaktan bayağı yorulmuştum ama yine de çok eğlendiğimizi hatırlıyorum.
Değişik oyunlarımızdan bir tanesi de kendi ayaklarımı oynatırken, ayaklarımı eşek sudan gelinceye kadar dövmekti. Oğluma önce ayağımı gösteriyorum, sonra sağa sola oynatıyorum, ondan sonrada ’’Hımmm dıt seni gidi yaramaz deyip ayağımı döverdim.’’ onlarda gülmekten bir hal olurlardı...
Masallarımız vardı bizim değişik masalar ama öyle bilinen masallara benzemeyen. Oğlum daha okula gitmiyor küçük. Geceleri ara sıra yanımıza geliyor ve aramızda yatıyor, küçükken her çocuğun yaptığı gibi. Bazen erken saatte geliyor bazen de geç saatte uyanıp geliyor yanımıza. Başa gelen çekilir tabi ki. Önce normal Pamuk prenses ya da Keloğlan masalları anlatıyordum, ama dönüp dolaşıp aynı masalları dinleyince oğlan sıkılmaya başladı haliyle. Eee Ahmet çalıştır kafayı sen de değişik masal anlat oğluna o zaman. Başlıyoor, yirminci ve yirmi birinci yüzyıl masalları bunlar. ’’Bir tane Barış varmıııış, Barış’ın bir de burnu varmııış barış burnu ile basket oynamaya gitmiş, burnu basketleri atamamış, Barış bütün basketleri tek tek atmış, oradakiler Barış’a aferin demiş ve elleri kızarıncaya kadar alkışlamışlar. Sonracımaaaaaa Barış okula gitmiş kulağı ile öğretmen Barış’ın kulağını derse kaldırmış, kulağı hiç bir soruyu bilememiş, daha sonra Barış kalkmış tahtaya ve bütün soruları bilmiiiş tabi ki aferinlerin hepsini de Barış almıııııış., öğretmende kulağı bir çekmiş bir çekmiş niye Barış gibi dersine çalışmadın sen demiş.’’
İşte böyle idi bizim masallar. Herkes normal masal anlatırken ben de ilginçlik olsun diye çocuklarıma böyle masallar anlattım. Sonra bir gün büyümüş olacak ki bizim oğlan ’’Baba kulak okula gider mi ya o zaten bana yapışık ki sanki sen beni kandırıyorsun gibi.’’ dedi. İşte o zaman anladım ki oğlumun masal zamanı geçmiş artık bunun bilincine vardım.
Bir gün yatağın üstünde zıp zıp zıplıyor daha dört beş yaşında var ya da yok. Baktım hanım salonda ben de çıktım yatağın üstüne başladım onun ile zıplamaya hoplamaya. Hanım içeriden duymuş gürültümüzü koştu geldi. Şöyle bize bir baktı, ulan şimdi ikinizi de ayağımın altına alırım bakışıydı bu sanki ’’Afferin afferin size koca çocuklar az tepinmişsiniz biraz daha tepinin de yatak hepten elden çıksın.’’ dedi. Son zıplamayı popomuz ile yapıp gösteriyi orada noktaladık...
İlkokul bire başladığında satranç öğrettim oğluma basit bir şekilde. ’’Bak oğlum buuu at, buuu fil, efendim sonracıma bunlar küçük olanlar piyon, ama sen sakın büyüyünce birilerinin piyonu olma hemi yavrum, aha da bu şah, öbürü vezir.’’ işte böyle anlattım. Babasından daha zeki olduğu her halinden belliydi zaten, kapıverdi hemen olayı. Ahmet kendine gel sayıyla ve oğluna asla galip gelmek yok. Şakır şakır satranç oynuyoruz ve bir kere dahi yenemedim/yenmedim onu o tarihte. Sonra da büyüyünce intikamımı alırım diyordum nasılsa, o da olmadı. İşte şimdilerde yirmi otuz kere oynadık mı bir kere filan yeniyorum zor ile şerle. Onu da mahsus mu yeniliyor acaba kerata babamın kalbi kırılmasın diye düşünmüyor değilim. Siz siz olun çocuklarınız ile oynamayı ihmal etmeyin azın tepinin korkmayın bir şey olmaz yer yerinden oynamaz, kıyamet kopmaz. Sadece hanımdan az fırça yersiniz, evin altı üstüne gelirse, o kadar, o da unutulur gider..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.