- 854 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Elifin Ölümü / Yangın
Bu eve artık katlanamıyorum evi satıp tamamen gitmem gerek bu şehirden ama nasıl henüz bunu yapabilecek gücü bulamıyorum kendimde.
Bide daha çalışmaya bile tam anlamıyla başlayamadığım için yılın altı ayı bu eve gelip en azından kira ödemeden ekonomi yapıyorum kendi kafama göre.
Tabiki o şehre geri döndüğümde tekrar ev aramak derdi olsada sorun olmadan kalacak yer bulabilmek imkanım olduğundan bu konuda rahatım en azından
Zaman zaman evi niye kiraya vermediğimi soruyor Elif.
Burayı kiraya verip birilerinin bu evin ruhuna tecavüz etmesine razı olmaktansa boş kalmasına razıydım ben.
Son bir ayın içine girmiştim yine bu lanet yerde. Muhtemelen bu evdeki gerçek anlamda son bir ayımda buydu. Sabah anne ve babamdan kalan tüm eski eşyaları toplayıp elmalık köyünün merasında yaktım. Bir fotoğraflar birde babamın üniformasıyla annemin nişan elbisesini bıraktım.
Kazaklar çoraplar gömlekler pantolonlar elbiseler paltolar fazla bişey yoktu aslında ama abartıp fazlaymış gibi davranıyordum. Yıllardır aynı yerlerinde duran sahipsiz elbiseler giyilmemiş giyilmeyen çamaşırların o büyük hüznü vardı hepsinde.
Eliften arabasını istediğimde soru sormadan vermiş olmasına şükran duyuyorum bunları yakacağımı bilse izin vermezdi böyle birşeye.
İyi kızdır Elif sapsarı beline kadar saçlarıyla
İnsanın kulağını tırmalamayan sesiyle, dişiliğinim göstergesi olan beden çıkıntılarıyla. Hele yemyeşil gözleri.
Lisede okuyan ergenliğinin doruğunda bir erkek için bakmanın bile bazı şeyler için yeterli olduğu biriydi Elif.
Onu lise bittikten sekiz yıl sonra tekrar gördüğümde ise saçlarını kestirmiş ve siyaha boyatmıştı.
Eskiden gülüşü size enerji veren kız gitmiş yerine derinlerde çok derinlerde biri gelmişti. Bedeni ve varlığı herkesin gözünü alacak kadar güzeldi hala hatta daha da güzel. Genç bir kadının o büyüleyici dişiliği vardı artık onda.
İlk karşılaşmamızda beni tanıyan oydu ben onu unutmasanda ilk an tanıyamamıştım.
Dört yıldır ne zaman buraya düşsem görüştüğüm iki üç kişiden biridir Elif.
Dört yıl içinde bir nevi anneliğimi üstlenmişti annemden sonra iyice dağıtmıştım.
Elif olmasa belki tam anlamıyla çökerdim. Eve gelir bana yemek yapar ortalığı toplar hasta olduğumda hastaneye gitmiyorsam gelir zorla götürür, çamaşırlarımı makineye atardı. Sevgililerimin bile böyle çok yakınıma sokulmasına izin vermemiştim ben. Yazdıklarımı ilk ona okutur beğenmesi için dua ederdim.
Bir nevi bağımlılıktı bu.
Elifin ise niçin bana yakın durduğunu çözemiyordum.
Bana aşık olamazdı aşık olsada dört yıldır bunu fark etmeyen biri için niye çırpınırdı ki bir kadın. Üstelik ben bu halimle evlenilecek erkek profilin tam zıttıydım. İçiyordum para kazansamda kitaplar içki sigara gereksiz onlarca dergi vb derken çabuk bitiyordu param birikim denen şey anca birikirdi benimle.
Bardan kaldırılacak kültürlü bir ağustos böceğiydim ama kesinlikle karınca değil.
Ben ona aşık mıydım bunuda bilmiyordum ona aşık olsam bile bunun bir izahı yoktu.
Erkekliğimin ona uyanıp uyanmadığını bile bilmiyordum güzeldi çekiciydi şefkatliydi akıllıydı hani bir kadında aranacak çok şey vardı orda.
Ara sıra film izlerken Elif uykuya dalıyordu omuzuma düşen başını o uyanana kadar hareket ettirmeden tutmaya çalışıyordum. Omzumun tutulmasına bedenimin kilitlenmesine niçin izin veriyordum ki.
Dizime yatardı kimi zaman yüzüne gözlerine kaçamak bakışlar atar susardım niye susardım bilmiyorum.
Bahar başı gelip yaz sonu döndüğüm için sıcak vakitlerde yan yanaydık hep.
Giyim konusunda rahattı Elif. Benim yanımda daha rahat onu tamamen çıplak görmemiştim elbette.
Ama bazı zamanlar ellerimin istem dışı olarak bacaklarına dokunduğunu sırtında gezdiğini biliyorum. Bunun devamı hiç olmuyordu ona dokunuyordum evet ama sadece dokunuyor ve her seferinde de çekiyordum ellerimi.
Elif ona dokunmama susardı sonra elimi çekmemede susardı.
Beraber susardık hep.
Bir seferinde ellerimi biraz daha yukarıda kalçalarına dokunurken bulmuştum.
Elimi hınçla çektiğimde gülümsemiş dizimden kalkmış kahve yapmış ve gitmişti.
Tekrar gelmesi bir haftayı bulmuştu belkide elimi çektiğim içindi bu bir hafta.
Zaman zaman rüyalarıma giriyordu bedeni ama rüyalarımın bile sonucu yoktu.
Altı ay boyunca bu şehirdeyken kimse ile olmuyordum biyolojik bir etki tepki meselesi olarak bakmayı yeğledim hep bu konuya.
Yani kokusunu nefesini hissedebilecek kadar yakınımda olan tek kadın Elifti sonuçta.
Diğer altı aylık süreçte ise ne Elif beni arıyordu nede ben onu.
Üstelik o altı ay içinde sevişe bileceğim kadar çok sevişiyor iki üç aylık sevgililer yapıyordum. Elifin E si bile aklıma gelmiyordu.
Yalovaya adım attığım anda ise Eliften başka kadın olmuyordu hayatımda.
Muhtemelen oda böyle yapıyordu sosyal medya denen mereti henüz kullanmayı bırakmamıştım. Facebookda resimlerini görüyordum sevişiyor muydu bu resim çektirdiği tiple. Seviyor muydu onu evet bu soruları kendime sorsamda. Sevişecek tabi diye cevaplamaktan başka birşey yapmıyordum.
Oysa Yalovaya geri dönmeme yakın Elifin facebookunda ne resim kalıyordu ne başka birşeyi.
Altı aylık periyotlar için ruhsal bir sevgililik yaşıyorduk galiba.
Tüm dünyayı soyutluyorduk onunlayken şehirde dolaşmam gerekirse onunla dolaşıyordum.
Eskilerden bizi görenler hep sevgili olduğumuzu düşünüyor olsada bunu inkar etme zahmetine girmiyorduk.
Gerçek neydi ne benim ne de onun bilip bilmediğini düşünmüyorum hala.
Anne ve babamın giysilerini yakarken dağlara taşlara sövüyordum her parçayı ateşe birer birer atıyor.
O parçayı annemin yada babamın giydiği anları düşünmeye çalışıyordum. Anılarım paramparçaydı babama dair olanların paramparça olması belki normaldi on bir yılda fazla bişey biriktirmem zordu zaten.
Ama annem içinde aynı durum geçerliydi beynimin içinden yavaş yavaş siliniyorlardı. Siliniyorlar ancak acıları azalmıyordu silinmeyle orantılı olarak acılarınında geçmesi gerekmez miydi. Geçmiyordu işte...
En son parçayıda ateşe atıp yanmasını seyrederken Annem ile babamı en son beraber gördüğüm anı hatırlayıp. Herşeyin yanmasını seyretmeye başladım
Uzun süre ateşin sönmesini bekleyerek son köz zerrelerinide suyla söndürüp şehre geri döndüm.
Elife arabasını teslim etmeye gittiğimde üzerimdeki kokuyu almıştı tedirginlikle
- Ne yaktın Serdal
- Ne yakıcam Elif ya gazete kağıdı falan
- Yalan söyleme kağıt kokusu değil bu
- Niye yalan söyleyeyim sana
- Kızacağımı bildiğin için, üstelik bu naylon kokusu kimyasal bir koku kağıt isi böyle kokmaz düşündüğümü yaptığını söyleme sakın. Vermeyecektim arabayı sana
- Yaktım evet yaptım oldu mu
- Niye
- Bilmiyorum
- Niye yaktın Serdal niye insan kendine niye kıyar daha mı iyi olacak böyle daha mı az acıyor çocuk musun sen kendine gel artık, böyle devam edersen kendi bokunda öleceksin ilk düşen sen misin. Ailesini ilk kaybeden. Dünyada neler var nasıl bu kadar kolay ergenler gibi siliyor kendini yerlere bırakıyorsun. Annen baban seni bu halde görse sana ne derlerdi sence. Bitmiş bıkmış ölmek için bile cesareti olmayan tipler gibisin. Kendini böyle salıcaksan git öl Serdal en azından içim rahat olur senin adına. Ya kendine gel yada at kendini iskeleden
- Ne diyorsun sen Elif
- Şey Serdal affet biraz çok oldu ben senin için söyledim sana bişey olmasından korkuyorum.
Ondan ilk kez böyle ağır cümleler duyuyordum dokunmuştu oda biraz ileri gittiğinin farkına vardı ama geç olmuştu içimdeki canavar ortaya çıkmış onu istemiyordu paramparça etmek istiyordum onun kalbini…
- Sanane Elif sanane anam mısın babam mı karım mı sevgilim mi. Senden yardım dilenen mi oldu bu güne kadar. Sana kötülüğüm mü oldu bir sözüm mü oldu sana. Bir kere seviştik mi öpüştük mü. Benim üzerimde nasıl böyle cümleler kuracak cesaretin var. Ölürsem ben ölürüm kötüysem ben kötüyüm. Çok sıkıldıysan gelme birdaha sakın gelme istemiyorsan bana acımak için gelme. Düşüyorsa biri ben düşüyorum. Bende gelmem bir daha korkma.
Gözlerimden ılık ılık birşeylerin aktığını fark ediyordum onun gözleride aynı durumdaydı
elini tutup avuç içini öpüp anahtarı bıraktım.
Çıkarken
Serdal diye bağırdığını duyuyordum duyuyordum ama dönmeyecektim bitmişti.
İki adım attığımda ılık gözyaşı akıntısı içimde çığlığa dönüştü çiğerlerimin sıkışıklığını yutkunarak geçirmeye çalışıyordum.
Dördüncü adımda köpek gibi pişmandım
beşinci adımda geri dönüp Elife sana aşığım ne olur sarıl öp seviş dağıl benimle diye bağırasım geldi.
Altıncı ve yedinci adımda dönüp ona sarılmamak için hızlanmaya başladım onuncu adımda koşuyordum…
Fatih caddesinin sonuna kadar koştum. İnsanlara çarpıyor küfürler yiyor yinede koşuyordum… iki kere yere düşmüştüm pantolonumun kimi yerleri yırtılmış avuç içlerim dizlerim soyulmuş hafif hafif kanıyordu.
Nefesim tıkanmıştı artık yığılır gibi kaldırıma oturup kaldım
insanlar bana bakıyor konuşuyorlardı.
Cebimden sigaramı çıkarıp salya sümük içmeye başladım.
Yedi aydır kesilmemiş saçlarım iki aylık sakalımla iyi bir tinerci profili çiziyordum.
Henüz üçüncü sigaramı yakmış titreyerek içmeye çalışıyordum ki . İki tane polis memuru
tepemde dikilmeye başladı. Önce kimliğimi istediler muhtemelen gbt sorgusundan sonra kimliğimi verip
- Burada oturamazsın kalk diyerek ayağıyla beni dürtmeye başladı göbekli ve kel olan
- Niçin memur bey şehrin istediğim noktasında otururum hırsız değilim arsız değilim
- Onu biz bilemeyiz insanlar rahatsız oluyor diye bağırdı genç güneş gözlüklü olan yeni polis olmuştu ve üniformasının gücünü kullanmak hoşuna gidiyordu.
- Ne sarhoşum ne madde kullanıyorum sadece burada oturuyorum. Kimsenin rahatsız olma durumu yok.
Bende ben burda oturmuş halde iken umursamadan yürüyenlerden rahatsız oluyorum onlar on saniyeliğine yürümeyi bırakırsa bende kalkarım.
Genç ve ateşli olanın baldırıma indirdiği tekme ile bildiğim tüm anayasal hakkımı sayarak oturduğum yerden kalkmayacağımı yüksek sesle tekrarladım. Genç olanın bana tekrar vuracağını düşünüyordum oda vurmayı düşünüyordu ki şişman ve kel olan onu durdurdu.
Dikkat çekmeye başlamıştı çünkü olay. Tipim tinerciye benzesede gayet iyi konuşuyordum. Muhtemelen beni başlarına bela olabilecek biri zannetmişti göbekli olan.
Emekliliğine az vardı ve bu süreçte bir solcu tipi haksız yere dövdüğü için soruşturma yemek istemiyordu.
Zaten insanlarda yavaş yavaş etrafımıza toplanmaya başlamıştı. Üniversite öğrencisi olduğunu düşündüğüm bir iki tipte polislere tepki gösterince beni bırakıp gittiler.
Aynasızlara karşı kazandığım küçük zaferimi kutlamak için bir sigara daha yakıp derin derin içime çektim.
Ardından aklıma Elif geldi tamda onun söylediği gibi düşmüş şekilde. Yalovanın en işlek üç caddesinin birleştiği noktadaydım. Beni tüm dünya bu halde görsede Elif görmemeliydi.
Kalktım girdiğim ilk büfeden üç beş permatik tıraş köpüğü ve bolca alkol aldım. Kristalden iki adet patates ekmek yaptırmayıda ihmal etmedim.
Eve girdiğimde ruh halim sadece pişmanlık doluydu bana iyi gelen tek şeyi.
Kendi elimin tersi ile hayatımdan çıkarmıştım.
Önce patates ekmeklerle karnımı doyurmaya başladım dolaptaki meyve suyu şişesini alıp kafama dikleyerek içmeye başladım.
Oh be ne güzeldi Elif olsa ne patates Ekmek yiyebilir nede bunu kafama dikebilirdim. Ona göre kristal Yalovadaki en kötü yerlerden biriydi.
Belki haklıydı ama artık ona neydi.
Karnımı doyurduktan sonra
İki ay önce aldığım tıraş makinası babamdan kalma saç kesme makasını sonrada aldığım permatikleri çıkardım. Permatiklerin ağzındaki güvenlik şeridini tırnak makası ile itina ile kesip. Çırılçıplak banyodaki boy aynasının karşısına geçtim.
Makası elime alıp saçlarımı hışımla kesmeye başladığımda Elifi düşündüğümü fark ettim vücudum titriyordu. Hakim olamadığım bir şekilde vücudumdaki heryer Elife tepki veriyor biz buradayız diyordu.
Yaşlanmıştım dizlerim ve avuçlarım ara ara sızlıyordu. Oysa sızlayıştan daha belirgin şeyler vardı.
Saçlarımı makasla kırpa bildiğim kadar kırpıp tıraş makinasının ağzına üç numaralı ucu koyup geriye kalana giriştim.
Ardından sakallarıma önce makasla sonrada permatiklerle giriştim yüzümde kesikler oluşturmayı ihmal etmiyordum. Aklımdan çıkmayan ise Elifti bu sefer onu arzu ile değil boğum boğum olmuş gırtlağımla özlüyordum.
Hani belki Elif sevgilim olsa o kesermiydi saçlarımı sakallarımı diye düşünüyordum. Ne güzel bir duygudur bu sonra tatmadığım bir şeye güzel dememin komikliği ile gülmeye başladım.
Suyu açıp altına girdiğimde yüzümde birçok kesik vardı ama istenmeyen tüy yoktu.
Hala gülüyordum yarım saat yada kırkbeş dakika sadece köpüklenip durulandım. Kirli değildim. İçime kapanmış berbat bir halde olsamda kokmaktan hep nefret ettiğim için yıkanmayı asla ihmal etmezdim.
Oysa kendimi ilk kez böyle kirli hissediyordum. Suyun altından çıkıyor aynaya bakıyor sonra yine suya girip köpükleniyordum. Defalarca ve defalarca
En sonunda vucüdum uzun süreli sıcak suya tepki vermeye başladı başım dönüyordu ki zaten Ağustosun başındaydık. Düşüp bi yerimi kırmamak için duştan çıkıp kurulanıp aynada kendime baktım.
Kendimi kendimle tanıştırıp giyinmek için odaya geçtim
Bunu istiyormuydum sokakta bile istediğim gibi oturamıyordum evimde bile oturmak için giyinmem mi gerekiyordu.
Kim gelecekti ki zaten Elif mi ondan başkasıda telefon edip gelmeyeceğine göre giyinmeyip o koltukta anadan üryan oturacak ve içecektim bokunu çıkaracak sonrada alkolü bırakacaktım Bir hafta içindede evi satıp bu şehri terk edecektim.
İbrahim Tenekecinin mırıldanmalar şiirini geveleyerek odanın yolunu tuttum
"içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gemilerimizi taşıyamasın sular
varsın yarı yolda uyuya kalsın
bize gönderilen bahar
içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gölgemiz olsun hüzün
dilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını
varsın annemiz olsun tütün
hayat daha sert vursun yumruklarını
içimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi
nedir alnımızdan öpmek için izimizi süren
kalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi
nedir yalnız bize yakışan bu serüven
bu serüven ki
bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri
ve terketti bizi huzur denen sevgili
kalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında
billur bir kuş gibi
içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu
beraber yürüyelim olur mu…"
Şiirin ortasına gelmiştim mutfağa girip dolaptaki biralardan ikisini ve kuruyemişleri alıp odaya doğru yürürken sesimi yükseltip devam ettim şiire. Adem babamızın cennette yürüdüğü gibiydim. Tabi onun elinde de bira ve kuruyemiş varmıydı bilmiyorum.
Salonun kapısını açtığımda hayatımın en büyük şoklarından biri ile karşı karşıyaydım
Elif oturmuş bir bira açmış içiyordu
şiiri duymuş olacak ki
sessizce fısıldar gibi
- Olur dedi
Şaşkınlığım geçince çıplaklığımı hatırlayıp geri dönmeyi denedim
Gülerek
- İlk kez bir erkeği çıplak görmüyorum korkma. Ama sürekli şeyinle karşı karşıya oturmak istemem altına bişey giyip gel yeter. Biraz oturup içip konuşalım bu gece. Bide dizlerindeki yaraları görmedim sanma yüzünde de kesilmeyen yer kalmamış bir dahaki sefere bir berbere git. Topcu eri gibi olmuşsun ama yakışmış hadi git bi short giyip gel. Böyle durma karşımda benimde bir nefsim var.
Uslu uslu elimdekileri olduğum yere bırakıp yatak odasına doğru yüremeye başladım. Yıllar sonra bir kadının beni çıplak görmesi utanmama sebep olmuştu. Tatlı bir utanmaydı bu bazı fırsatları insan ikinci defa yakalayamaz. Bu benim ikinci fırsatımdı onu öpebilir sevebilirdim saçlarına dokunup tamamen benim olmasını isteyebilirdim.
Yada hiçbir şey olmazdı sadece oturur içer gülerdik ona dokunurdum ve kaçardım hep yaptığım gibi.
İlk kez bir kadını inciltmek hususunda böyle tedirgindim… aynı tedirginlikle en çok da onu inciltmek istiyordum içimdeki canavarda uyanmıştı.
Odaya girdiğimde bulduğum ilk şeyi altıma geçirip Elifin yanına döndüm. Biralardan birini açıp bir sigara yaktım.
Parfüm sürmemişti salt teni kokuyordu aklımı alıyordu. Bilinçli olarak ona uyandığımı fark edince oturuş şeklimi değiştirdim.
Dizlerimde Elifin elini hissettiğimde titredim
usulca soyulmuş yaralarıma dokundu sesimi çıkarmıyordum. Sonra elleri yüzümdeki kesiklere değdi öylece dokundu ve sevdi.
Elini çekip
- Banada sigara yakar mısın dokuz yıl sonra senin için tekrar içicem
Bir sigara yakıp ona uzattım bir iki öksürüğün ardından derin bir nefes çekip
- Çok mu acıyor
- Yok
Elini sol göğsüme tam kalbimin üstüne koyup
- Bunu diyorum öbürleri zaten geçer ya bu geçmesine izin ver artık öldürecek yoksa seni. Ölmene izin vermem
Elini çekip kalbimin üzerinden öptü
- Az önce okuduğun şiir İbrahim Tenekecinin mırıldanmalarıydı değil mi
- Evet oydu
- Hadi bidaha oku
Şiiri okuduğumda aynı fısıltılı ses tonuyla
- Olur ama önce beni dinleyeceksin hep sen anlattın bu gece sıra bende. Bu gece ya ikimizde acıdan ölürüz.
Yada acılarımızı azda olsa sarmaya çalışırız.
Bu gece konuşucaz sonra istersen bir daha görüşmeyiz yada bu gecenin sonunda o içerdeki yatağın içinde sadece senin olurum.
Gülümsemiştim istem dışı onun beni isteyişini duymak çok güzeldi
Elif ellerimi tutup
- Gülme boşuna siz erkekler sevişmek istediğini nasıl söyleye biliyorsa bizimde bunu söyleme hakkımız var.
Yavaşca yanıma daha da sokuldu kolumun birini alıp kendine sardı
Gözlerime uzun uzun baktıktan sonra
- Önce beni bi öp bugünün özrü olarak o kaçışının
- Ben mi suçluyum şimdi
- Elbette öp hadi yoksa vazgeçerim
Onun ıslak dudaklarına değmek harikaydı titreyen nefesi o güzel ağzı. Onu ne kadar süre öptüm bilmiyorum sıradan bir ergenin ilk öpüşmesindeki gibi heyecanlıydım. Sanki ilk kez bir kadınıöpüyordum. Yada Elif tüm öptüklerimden başkaydı. Onu öpmemi istemişti bende buna dünden razı olduğum için tadını çıkardım o anın. Vücuduma yayılan ısı.
Kasıklarıma ağır ağır inen o durduralamaz duygu ayak parmak uçumdan ense köküme değin bedenim Elif diyordu.
Bunu farketmemesi önemsizdi
Usulca kendini geri çekti vücudumda ki çıkıntının halini apaçık görüyordu gülerek
- Daha var bayım size kendimi sunmama önce sahibinizle biraz konuşacağız. Serdal şimdi beni sadece dinle yorum yapma sana en baştan bazı şeyleri anlatıcam. Yıllar öncesinden bu güne ve şu an seninle olanlara değin…
YORUMLAR
konsantre roman. mekansız sizin için bir çok romanı bir araya toplayıp uygun fiyata ağzınıza ediyor. baştan bir uyarı koysaydın yarası olanlar okumasın diye, vicdansızlık bu :) ne güzel ismet ismet gidiyorduk nerden çıktı bu şimdi.
al bu da intikam şarkısı
[URL]https://www.youtube.com/watch?v=mw4g7rp5pn8[/URL]
Tsukuyomi
intikam ha :) sende mi bilimkurgu al sana
https://www.youtube.com/watch?v=yWlUCnVnyyY
grafspee
https://www.youtube.com/watch?v=i8Od1PuJelc
Tsukuyomi
Bu açıkca bir savaş ilanı dostum :)
bence daha uzun öpleydiniz Elifi '' bunun tam zamanı zaten anlatacakrından sonra birdaha Elif öpemeyecek çünkü; bana öyle entirka şeyler anlatacamış gibi geldi:)) ..hadi hayrılsı Serdal''
kolay gelsin ________________________
Tsukuyomi
Tsukuyomi
insanın kafası karışıyor. şöyle ki, bu metin içerisinde romanlık konular var. bir ara arkadaşın biriyle oturup, bana ara sıra anlattığı çocukluk ve gençlik hikayelerini baştan sona anlatmasını rica etmiştim. kırmadı beni sağ olsun, on sayfadan çok not çıkardım ona ait. ileride bir gün roman yazarsak, lazım olur babında. sonra kaybettim aldığım notları. bu yazı sonrası on dakikalık kısımlarla Fransız sineması izledim gibi. Türk işi sevişme/ yakınlaşma kısmına girmiyorum ama olsa olsa tabi Beyrut/ Fransa arası dönüşümlü yaşayan birisini de senin yerine koyabiliriz. Aslı nerede kestiremiyor, kendisi bile. Bir tarafta kaybettikleri, bir tarafta kazanmak için umduğu bazı şeyler.
son kısmı gözümden çıkmadı, biraz daha aceleye getirilmiş gibi. yaşasan da, yaşamasan da ya da hem yaşayıp hem yaşamasan da yazdıkların yönünden diyorum. insan yaşarken de yaşamadığını hissedip bazen aceleye getirir yaşamını. neyse bulamaç gibi oldu söylediklerim. yorum yazmayı pek beceremem zaten.
saçını siyaha boyatması komik geldi. ne bileyim, niye boyarlar ki sarı saçlarını kadınlar siyaha? Britney'de boyuyor. bir ara efsanesi vardı, çok sarhoşken türkün biri bunu tezgaha getiriyordu. 1-1.44 mb arası disketlere kaç tane britney resmi sığıyordu unuttum :)
Tsukuyomi
valla ben anlatırım sen notu al. Roman yazma işini benden güzel yapacağın kesin.
düşünsel olarak eklemelerde yaptım kesmelerde o an direk beraber olmuşda olabilirim belki.
ama herşeyden önce Elifi konuşturmak istiyorum bakalım denicez yapamazsam zaten yazmam.
şu saç boyama işi yada kestirme mazoşist bir açı
bir nevi kendilerine zarar veriyorlar.
:) bizim murat diye bir arkadaş vardı Britney Pamela vb arşiv yapardı. sonra o arşivi çaldırdı :D masturbasyon arşivi ile övünen bir varlık oluyor insan bazen.
aman :) neyse Britney olay dık bunlara hiç gerek olmazdı.
HakkınSesi
ota, *oka, saça, kıla, boya taka taka ne körelen beyinler var...
elifi konuşturma kısmını sevdim. dene bakalım, cesaret edersem, ben de denerim senin gibi :)
Tsukuyomi
neyse şu dediğin dip boyası işi. dibin tutmuş kızım senin neyin dip boyası diyorum.
kimi kadınlar oluyor böyle saçları zamanla çok güzel kırarıyor
bakımlı olmasınlar demiyorum elbet baksınlar kendilerine ama dip boyasına hayatın anlamını yüklemeye gerek yok.