- 1242 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TIRNAK ÇOCUK- 8
Kerhanedeki badana boyama işleri bitmek üzereydi ama Tırnak Çocuk( Cüneyt Usta) abayı iyi yakmıştı Naciye’ ye. Yüreği gümbür gümbür ediyordu şu orospuyu aklına getirdikçe. Âşık mı olmaya başlamıştı yoksa zilliye. Kendini yoklayıp duruyor; içinden gelen ses pek de yanlış söylemiyordu: Oğlum sen bu kadına abayı yaktın, işte şimdi hapı yuttun. Başının çaresine bak.
İşte bu sesten sonra mantıklı düşünemez oldu, başını deli danalar gibi alıp gitmek duvarlara vurmak istiyordu ama aklı fikri hep kerhanedeki Naciye’deydi. Bir sigara yakıp dumanını, pencerelerin camlarına yapışmış erkeklerin üzerilerine doğru üfledi: Ulan aç kurtlar, hiç mi sizin evde bekleyen garınız yok. Hadi ben neysem tek başına fişeğim, istediğim yerde patlarım.
Off çekti, elindeki tespihini sinirli sinirli şakırdatıp duruyordu. Üst katın penceresinden Naciye’ nin odasına gözleri kaydı. Çığlık sesleri, anlamsız kahkahalar yükseliyordu arada bir. Cama yapışmış erkeklerin hatti hesabı yoktu. İştahları kabarmış halde; birbirlerini çiğneyecekmiş gibi içeride anadan uryan gezinen, yarı çıplak frikik pozlar veren kadınları izlemeye çalışıyorlardı. Kalabalığı yarıp içeriye girip çıkan aç kurtlar, avından bir parça kotarmış olmanın rahatlığıyla kendilerini dışarıya atıyorlardı. Elimden gelse bu şerefsizlerin hepsini de sepetlerim, bula bula benim Naciye’me mi sulanıyorlar, diye mırıldandı. Ağzındaki sigarayı kemirecekmiş gibi geveleyip duruyordu.
Küçük kardeşi Cemil Usta, ağabeysini bu denli sıkıntılı görmemişti. Orospu Naciye’ye abayı yaktığını biliyordu ya bırak şunu başka kadın mı yok, söyleme cesaretini de bulamıyordu kendinde. Ağabeysinin sağı solu belli olmazdı. Eğer iş ciddiyse, yani abim, bu kadına aşık olduysa önüne geçilemez bir yanar dağ gibi bir gün patlar, bununla evlenir ben de orospuya yenge demek zorunda kalırım, içsel konuşmalarıyla hem boya yapıyor hem de abisini izliyordu. Nereden bulmuşlardı burasını. Koskoca Ankara’ da başka boyanacak bina mı yoktu? Böyle düşünürken de " kızıl saçlı’ yı" belleğinde canlandırdı. İlk aşkı sayılırdı kızıl saçlıyla ilişkisi. Bir daha ki denemesinde başka bir kadına git demişti ya aklı fikri ondaydı. Böyle giderse abisinden farkı olmayacaktı. Belki de babasının evine kerhaneden iki gelin gelecekti. Artık mahalle zil çalıp oynardı peşlerinden. Ne günlere kaldık be, diye seslenip fırçayı duvara hızlıca sürdü.
Tırnak Çocuk, iç dünyasındaki fırtınalarla boğuşup duruyordu:
Ulan şimdi şu garıyı çıkarmalı buradan bilinmeyen yerlere gidip yuva kurmalı. Hem kendisi de dememiş miydi, adetten düşmeden kaçıp gidelim başka şehirlere, çocuklarımız olsun irili ufaklı.
Gittikçe mantıklı düşünmekten uzaklaşıyor, duygularına yenik düşüyordu. Kerhanedeki boya işlerini yarım bırakıp kaçmayı bile aklına getiriyordu ama bir türlü ayakları dışarıya gidemiyordu. Hem verilmiş sözü vardı mütahide. Bir de parayı peşin almışlardı.
Ulan Naciye, yaktın beni be yaktın. Gadının hası olmasan var ya bir kalemde silip atarım seni ama olmuyor işte. Çoğu namuslu garıları cebinden çıkarırsın sen! Seni alıp gitmeli. Bu batakhaneden hayır çıkmaz. Ne gele gele başka şehirlere, ya da yurt dışına gaçıp gitmeli. Kim kime dum duma. Bu içsel konuşmalar, içindeki yanardağını alevlendirmiş patlamaya ramak kalmıştı adeta. Ağzındaki sigara izmaritini Naciye’ nin bulunduğu tarafa doğru fırlatırken var gücüyle hönkürdü:
Ulan aç kurtlar, Naciye’ mi size yem etmem, defolun oradan.
Merdivenleri uçarak indi, cama yapışmış aç kurtları sesiyle açtı:
Defolun ulan, evdeki garılarınız duruyorken ne işiniz var burada?
Tırnak Çocuk, bağrı açık vaziyette, gözleri öfkeden kan çanağını dönmüş halde içeriye daldı. Kadınlar, şaşkınlık içerisinde paniklediler. Bu deli de neyin nesi diye sağa sola kaçıştılar…
Tırnak Çocuk, avazı çıktığı kadar hönkürüyordu:
Naciyeeeee!
Naciye ise müşterisinin altından yeni kalkmış, aşağıya gelmek için elini yıkıyordu. Aşağıdan yükselen sesi algıladı:
Benim ki yine kükredi ya hadi hayırlısı!
Devam Edecek!
YORUMLAR
Yazıyı okurken böyle bir yer gerçekten var mıdır diye düşündüm.
Önceki bölümleri de okudum. Kadınların adlarının önüne eklenen sıfatlardan rahatsız olmadım desem yalan olacak. Erkek kahramanların inançsızlıkları (buna ister dini olarak ister ahlaki ister sağlık olarak yaklaşın) beni hayrete düşürdü. Zerre kadar bile mi çekincesi olmaz bir insanın? Fakat bunlar benim kendi değer yargılarımdan yola çıkarak vardığım düşünceler elbette. Hayatın içinde bunlar var. Bu ortamı gayet tabi bulan pek çok insan var. Okur burada değer yargılarıyla hikaye arasında sıkışıp, kahramanların aşklarına saygı duymayabiliyor. Belki de iki kardeş birbirini kıracak, belki tırnak çocuk kardeşini katledecek bu aşk uğruna.
O kadar doğal yazıyorsun ki, bizimle konuşuyor gibisin. Daha doğal nasıl olunabilirdi inan bilmiyorum. Süse püse gerek duymaman konunun yeterince iddialı oluşundan sanırım. Yaptığın benzetmeler bile halkın içinden. Bazı yazıları okurken boğuluyorum. Çoğu zaman kendimi okurken de boğuluyorum :) Ama ne yazarsan yaz senin yazdıklarını sonuna kadar ilgiyle okuyabiliyorum. Oysa diğerleri daha sanatsal yazıyorlar. Ama okunurluk açısından sana yetişemezler. Amaç okutmaksa eğer, sen bunu pek ala başarıyorsun. Hikayedeki sanatsallık da tamamen senin tarzın. Abartı yok, beyin yakan gizemler yok.
Daha nice öykülere inşallah.
Bakalım bu hikayede ağlayan nar gülen ayva kim olacak :)
Saygılarımla Ayhan Abi.
ayhansarıkaya
Değer yargılarına saygılıyım. Öykü, aslında gerçek hayattan alınma. Şöyle ki: Öyküde ki karakterler, benim evde boyama işine gelmişlerdi. Konu konuyu açıyor derken kerhanedeki boyama işlerini anlatınca böyle bir öykü çıktı kalemden. Aslında tıraşlama yaparak yazmaya dikkat ettim ama her ne kadar bazı kelimeler etik olmasa da itici gibi gelse de maalesef konuşulan dil böyle.(karakterler arasında) Hem sonra bunlar yaşanılan gerçekler. Yadsınamazlar. Bu ucubet görünen mekanlarda öyle trajik hayatlar var ki yazsan tuğla kalınlığında sayısız romanlar çıkar. John Steınbeck'in CENNET YOLU böyle bir temayı işleyen romanlarından biri ki yazarı J. Steınbeck bu romanı hakkında şöyle demiş:
Şimdiye kadar yazdıklarım bir denemeydi, nem var, nem yok, hepsini CENNET YOLU'na koydum.
Doğal yazıyorsunuz diyorsunuz. Doğrusu göğsüm kabardı. Aslında gördüğüm duyduğum şekilde yansıtmaya çalışıyorum. Bunu da becerebildiğimi pek sanmıyorum ama yine de idare eder, diye kendimi teselli ediyorum.
Bu arada senin yazdıklarını okumak da bambaşka bir haz veriyor insana.
Saygı ve sevgilerimle Aynur gardeşim.