- 690 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
Prison Break / İsmet
Bizim için ayrılan masaya geçtiğimizde İsmet heyecanlı bir şekilde
- Vegan faşizmine inat yaşasın tam bağımsız etoburluk diye gülümsedi
Şiparişlerimizi verdikten sonra masaya gelmiş olan aperatiflerle midemizden hafif hafif gelmeye başlayan sesleri bastırmak için tıkınmaya başladık.
İçerisi hınça hınç diyebileceğiniz şekilde müşteri doluydu.
Cam kenarındaki özel hazırlanmış olduğu açıkca belli olan yer hariç.
Ben mekanı garsonları ve insanları incelerken
İsmet koluma dokunarak gözleriyle üç arka masamızı işaret etti.
Bu İsmetin ortopedistiydi yanındaki üç diğer kadınla beraber sohbet edip yemek yiyorlardı.
Benim dikkatimi çeken ise ortopedistin hemen yanındaki kumral saçlı güzeldi. Omuzlarına dökülmüş saçları ile beraber gülüşü şiirsel bir hava kazanıyordu.
Ama burası Erzurumdu ve dayak yemek istemiyordum
İsmeti Ömer Selim ve İbrahiminde duyabileceği bir şekilde
- Sakın İsmet başımıza bir iş açma çok istiyorsan yarın bi yerini kırar hastaneye gideriz ama bu gün olmaz diyerek ikaz ettim.
Selim kadını ve arkadaşlarını bizden önce gördüğünü belirtmek için
- Görmeyecek diye rahatlamıştım ama sonunda gördü demek diye gülmeye başladı.
Ömer ve İbrahimde o masaya bakmaya başlayınca Kumral üzerinde hak idda etme gerekliliği hissederek
- Yarın İsmetle beraber bende hastaneye gidicem . Şu kumral aklımı aldı eh muhtemelen İsmet doktorla irtibata geçerse kumrala ulaşma şansım olur.
İbrahim Ömere dönerek
- Geriye iki sarışınlar kalıyor Ömer sen zaten evli olduğuna göre o ikisiylede Selim ve Ben tanışırım. Hepimiz İsmete muhtaç oluyoruz bu açıdan. Akşam kolunu bacağını iyi kırmak gerek tedavi işi uzun sürsün.
Selim bana bakarak
- Abi kumral niye nasıl niçin senin oluyor ki. İlk ben gördüm kuralı diyorsan ilk gören benim onları. Eee o zaman şöyle yapıyoruz bunu bir pes karşılaşmasında akşam çözüyoruz kaybeden aradan çekilir.
Zaten Erzurumda kaç günümüz kaldı ki hatunları tavlasak ne olur uzak ilişki bana göre değil.
Vazgeçtim kumralıda sarışınıda esmeride kalsın. İsmet doktoru tavlayamayacağına göre biz anca kebaplarımızı yeriz.
İsmet cebinden telefonunu çıkararak masaya koydu iki üç yere dokunduktan sonra bir iki mesaj gösterdi.
Hepimiz neyyy diye kalmıştık adam doktoru belki tavlamamıştı ama telefon numarasını almış üstüne mesaj atıp cevap bile almıştı.
Selimle şaşırmış bir şekilde
- Nasıl oldu lan bu
- Teknoloji
- Nasıl yani
- Ben mekatronik mühendisiyim
- Eee yani
- O gün kontrolde bileğime bakarken beni rahatlatmak için konuşmaya başladı Esra ordan doğru işte. Aslında mekatronik okumak istiyormuş ama işte Ömer gibi aile nedeniyle doktor olmuş
- Eee bu kadın senle dalga geçmişti içeriden çıkarken
- Lütfen arkadaşım onun adı Esra bende onunla dalga geçmiştim oda onun cevabını vermiş oldu işte orada.
- Vay anasını
- Daha bişey yok sadece konuşuyoruz seninde dediğin gibi çok uzak. Sevgili olmasakta arkadaş oluruz. Doktor egosu olmayan bir doktor bulmak çok zor bu günlerde...
Bu Ömere açıkca bir laf çakmaydı
Ömer beklenen şekilde tepki vermesede onu bu sohbetin içine çekmeyi başarmıştı İsmet
- Doktor egosuymuş bak sen o nasıl oluyormuş İsmet
- Bak îşte Tamda böyle mesleğinle ilgili birşey olduğunda hemen savunmaya geçiyorsun
- Geçerim tabi ben sana makatronik mühendisi diyormuyum
- Doktorcuğum lütfen ama ayıp ayıp yemek masasındayız
- Bırak yahu. Şuraya gelmişiz ağız tadıyla bi kebap yiyelim diye derdimiz beş dakikada yine kadınlar oldu
- Adem babadan beri böyle bu Ömer hormonlar olduğu sürece dertlerimizden biride kadınlar olacak diyerek araya girdi Selim
- Ne yani şimdi Adem babada hormonlar nedeniylemi yedi o elmayı
- Elbet tabi Ömer hem ne elması bildiğin cinsellik bu
- Ya o kadarını bende çözdüm ama cenneten kovulma gibi bir olayı sadece cinselliğe indirgemek çok uçarı.
- Nesi uçarı ki Ömer cinsellik yıllar boyu toplumların en gizli bahçesi oldu. Zira Şeytanın hem Havvayı hemde Ademi bu konuda motive ettiğinide biliyoruz gizlice cennete girerek. Aslında gizlicede değil Allahın izniyle yoksa şeytan kim oraya girmek kim
- Bu kapıdan bakarsak Allah bunların olmasına izin verdi
- Elbette tüm semavi dinler neye inanıyor herşeyi yaratan tek Tanrı . Eee biz insanlığın Üremesi için gerekli olan birleşmek. Aslında ben cennetten kovulmayı günah saymıyorum bu bence olması gerekendi. Nefsi yaratan Allah bu nefsi keşfetmemiz için Şeytanı kullandı.
- Çok derinleştirdin biz ilahiyatçı değiliz
- Ya Ömer bırak şu kıl tüccarlarını. Ne yani o sadece iyiyi mi yarattı sadece iyi olsa imtihan denen şeyin ne önemi kalır. Cinsellik ilk imtihandı ve kaybedildi zaten kaybedilmesini Yaradan istedi. Ama yanlış şurda Adem ve Havva ilk tohumu kendi güçleri ile değilde Şeytanın telkinleriyle attı. Belkide şeytana kanmayıp Yaratıcılarına bunu sorsalar cenneten kovulmadan orda üreyecektik.
- İki dakika üremeyin abi ne üreme merakı bu diyerek sohbete karıştı İbrahim
- Niye İbo üreyelim üremek iyi yeni Kabiller için Habiller yapmalı. Diye ona cevap verdim sonra Selime dönerek ee o zaman Kabil ilk günahın asıl cezası.
Cenneten kovulmak yada indirilmek farklı Kabilin kardeşini öldürmesi çok başka üstelik buda açık açık cinsellik odaklı çünkü ilk sorun evlilik mevzusu ile ilgili Kabil olması gerekene itiraz edip kendi ikizi ile evlenmek istiyordu. Şeytanın telkini ile atılan tohum kendini gösterip koyulmuş olan kurala karşı çıkıyor
- Tabiki öyle Serdal. Burdan da cennetten kovulma cinselliğin keşfi sonra kötü tohumun rahme inişi ardından aynı tohumum tekrar izinsiz olanı istemesi ve bir dizi olay sonucu cinayetin keşfi... Tabi sadece cinayetinde değil ensest dediğimiz kavramda buralara kadar uzanıyor. İlk etapta bi kız bi erkek ikiz doğuyor çapraz şekilde soyun devamı düzenleniyor. Habil Kabilin ikiziyle Kabilde Habilin ikiziyle evlenmeli normalde ama işte buna karşı çıkıyor Kabil. Elektra yada Oidipus kavramları ta buralara kadar inebilir.
- Aslında çok güzel bir noktaya değindin mit lerde hep böyle Yunan Roma Mısır yada bütün çok Tanrılı inançlarda ortaya çıkıyor bu kavram. O zaman şöyle bakalım insana verilmiş asıl ceza cenneten sürülmek değil cinayeti ve ensesti keşfetmek.
- Ne olacaktı ya
- Peki şuna ne diyorsun Şeytan Adem Ve Havvayı telkin ederken onlara ölümsüzlüğü vaad ediyordu.
- Üremek ölümsüzlüktür zaten. Hepimizde bir Adem yada Havva geni var tüm insanlıkta var bu. Adem ve Havva bir şekilde ölümsüz sayılır. Bu öteki taraftada devam edecek. Onların iyi yada kötü çocukları olarak gideceğiz oraya
- Doğru biz evlatlarımızı ölümsüzlük arzumuz için var ediyoruz. Biz ölsekte bizden bir parça bu dünyada kalıyor.
- Tabiki yoksa çocuk işinin sevgiyle falan alakası yok amaç sonsuzluk...
İsmet aramıza girerek
- Hop hop yeter Spinozalığı bırakın artık basit bir hoşlantıdan nereye geldik. Bakın cinsellikten bile daha baskın bir duygumuz var oda açlık işte bak onuda yokedecek güzeller geliyor.
İsmet haklıydı kebaplar geldiğinde kadınlarıda Ademide Havvayıda unutup yemek yemeye koyulmuştuk.
Tadını çıkara çıkara kebaplarımızı yerken bir anda mekanda olağan dışı bir hareketlilik oluştu.
Muhtemelen içerideki tek boş masayı ayırtanlar geliyordu. Kalbur üstü olduğu belli olan iki erkek ve iki kadın masaya yerleşti. Mekanda hizmet yarışı başlamıştı resmen garsonun biri gidiyor biri geliyordu.
Toplu bir mekanda özellikle yemek yenilen bir restoranda bu şekilde ayrımlara hep kıl olmuşumdur. Üstelik yüksek sesle konuşuyor ve daha yüksek sesle gülerek insanları rahatsız ediyorlardı kimi müşteriler bu durumdan rahatsız olacak ki.
Ayrıldılar restorandan ancak yerlerinin dolması fazla uzun sürmüyordu.
İsmet ve Ben ikişer şiş daha kebap artırmıştık. Selim üç şiş İbrahim ve Ömer de birer şiş.
Tekrar sohbete dalmış söylediklerimizi bekliyor arada Esra ve arkadaşlarına bakıyorduk. Selim ve ben tam İsmetin doktoru kendine nasıl aşık edebileceğinin planını yapmaya koyulmuşken. Bir anda restoranda bir şangırtı koptu. Yirmili yaşlardaki garson elindekilerle beraber yere kapaklandı. Kalbur üstülerin hemen yanında gerçekleşti olay.
Kalbur üstü dediğim tiplerden biri kalk ayağa salak diyerek çocukla dalga geçmeye başladı. Yanındakilerde tempo tutarak böyle işe yaramazları nasıl işe alırlar diye gülüşüyorlardı.
Yerdeki garson çocuk döktüklerini toplarken diğer garsonlarda ona yardım etmeye başladı. Şef garson ve müdür bizim kalbur üstülerin yanına gelerek özür dilemeye başladılar tüm restoran susmuş birtek kalbur üstüler konuşuyor garson çocuğa hakaretler ederek onun kovulması gerektiğini telkin ediyordu.
Bir anda İsmet ayağa kalktı Selim ve Ben aynı anda onu tutup oturtmaya çalışırken. İsmet ani bir hareketle silkinip.
- Biz haksızlığa susmak için yaşamadık şeytan asıl telkini bu tip olaylarda yapar adama.
Oruspu çocuğu garsona çelme taktı bırakın beni yoksa dostluğumuz biter.
Mecburi olarak onu bırakıp beklemeye başladık herhangi bir duruma karşı ona yardım edeceğimizde bir gerçekti.
İsmet yürüyerek garson çocuğu elinden tutup kaldırdı sonra restoranın tam ortasına doğru getirdi. Hepimiz susmuş onu izliyorduk hatta kalbur üstüler bile.
İsmet sert bir ses tonuyla konuşmaya başladı
garsonu işaret ederek
- Gördüğünüz bu çocuk saatlerce ayakta çalışarak ekmek parası kazanıyor ama görüyorsunuz ya şu masada oturan ve küçük dağları yarattıklarını sanan tipler bu çocuğa çelme takıp onu yere düşürüp sonrada bundan zevk alıyorlar. Muhtemelen bu çocuk bu gün kovulur ama şu masada gördükleriniz insan muamelesi görmeye devam edecek. İşte bu toplumu asıl bozan şerefsizler o masada oturan ve dünyayı yarattıklarını sanan tipler ve onlar gibi binlercesi. Cebinizde para olması size mazlumu aşşağılama hakkı vermez.
İsmetin garsona çelme taktığını idda eden adam şaşkınlığı üzerinden atıp bir adımda yerinden fırlayıp.
- Sen benim kim olduğumu biliyormusun bana nasıl böyle bir iftira atarsın. Sen kimsin seni maffederim nasıl böyle rezil edersin beni
- Biliyorum bayım siz bir kavşaksınız
- Kavşak ne demek ulan
- Kavşak değil aslında ama küçük beyniniz algılayamadığı için açık halde söyleyeyim bitin küçüğü yavrusuda denir yavşak yani bayım
Adam İsmetin üzerine yürümeye başlayınca biz ayağa kalkıp İsmetin yanına geçtik. Bundan çekinmiş olacak ki yerine oturdu bizde İsmeti masaya oturttuk. Şef garson ve müdür ortalığı toplamaya koyulmuştu. Yere düşen garson o ara gelip İsmetin kulağına
- Abi Allah razı olsun ama başınıza iş aldınız bu adam beylikdüzü ilçe başkanının oğlu başınıza bela olabilir.
İsmet çocuğun omzuna dokunarak
- Boşver Allah değilya bana dedi
Ortalık yatışmıştı ara sıra tipler bizim masaya bakıp kinli bakışlar atıyorlardı.
Bu sırada
Esra ve arkadaşları hesabı ödeyip kalktılar çıkmadan bizim masaya gelen Esra İsmete gözlerinin içi parlayarak bakıyordu.
- Yarın öğlen bir yerini kırmadan hastaneye gelip bana bi tost ısmarlaya bilirsin dedi
- Vallaha mı yemin et
- Tabiki ama öğleden önce gelme hastalara haksızlık olmasın
- Merak etme Esra
Esra geri dönerken ben Kumralla göz göze geldim ne güzel gülümsemeydi o. Kumral ve Esra gözden kaybolunca İsmete dönerek
- Kahramanın arkadaşı olmak arada işe yarıyormuş lan diye güldüm.
Tadımız kaçırmıştı aslında bu olay iki üç dakika daha sessizce oturup ikinci siparişlerimizi iptal edip hesabı ödeyip kalktık. Biz çıkarken İsmetin tartıştığı adamın bize işaret parmağı ile görürsünüz siz şeklinde el haraketleri yaptığını gördük ama unursamadan çıktık.
Biz yapacağımızı yapmıştık aslında İsmet yapmıştı
Dışarıya çıkınca Erzurum soğuğu iliklerime ilk kez işlememişti
Birer sigara yakarak keyifle içmeye başladık.
Sigaralarımız henüz yarısına gelmemişti ki.
Yirmi kişiye yakın bir topluluğun bize doğru gelmeye başladığını gördüm
Bizimkilere dönerek bunlar bize geliyor beyler erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır arabamızı öğrenmelerine gerek yok şimdi önce yavaşca konuşur gibi arkanızı dönün bir iki adım atıp koşun. Polis gelene kadar falan bunlar bizi öldürür kahramanlığa gerek yok çabuk.
İsmet sakın aptallık etme yürü
Dediğim gibi beşimizde arkamızı dönüp topuklarımız mabadımıza vura vura koşmaya başladık.
Yıllardır dayak yememiştim ve yemeyede niyedim yoktu
Hem gülüyor hemde kaçıyorduk.
Bi yirmi dakikaya yakın koştuk herhalde
Evin yeri öğrenilmesin diye ev tarafına hiç dönmüyorduk.
Sonunda artık takip edilmediğimize karar verip durunca ter içinde nefes nefese kaldırıma oturarak soluklanmaya başladık.
Beş on dakika öylece oturduktan sonra usul usul restoranın olduğu yere doğru yürümeye başladık. Üniversite yıllarına dönmüştük resmen.
Koşarak yirmi dakikada aldığımız yolu kırk dakikada zor almamız nasıl bir kaçış yaşadığımızın göstergesiydi.
Etrafı iyice gözleyip kimsenin bizi beklemediğine kanaat getirip hızlıca arabamıza atlayıp.
Yolda gördüğümüz bir büfeden üç beş arpa suyu alıp
Erkan Oğurdan Zahit bizi tan eylemeyi dinleye dinleye
evin yolunu tuttuk.
Bu gece rakı değil nasıl kaçtık ama gecesiydi sonuçta
Tabi bide İsmeti kutlama geçesi.
Kahraman kızı etkilemişti hemde fazlasıyla...
YORUMLAR
kos ismet koş :) iyki ismet, ömer, ibrahim ve serdal 20 kişiye kahramanlık edip savaşmadılar. koşu tarafı hikayenin en komik sahnesiydi.
ha bu arada kendini kral sanıp garsona çelme takmak ne kadar adamlık? baba parasıyla dünyaya hakim olduğunu sanıyor. erkek olsaydım bi yumrukta ona ben çakardım neyse ki.. ismet tüm insanı görevini yaptı.
4- arkadaşın birbiri ile dialogu çok enteresan, içten ve doğal, belki gerçek kişilikleri böyle, belki de sen böyle canlandırdın ama sevimli buluyorum nedense..
adem ile havva'nın içinde olması da ayrı bir muazzam.
ellerine sağlık hikayeyi sevenlerin için daha bir güzelleştirdiğin için
kutlarım
Tsukuyomi
yani biraz ötesi "ismet the ripper." en azından bazen bazı tiplere karşı benim olmak istediğim şey.
sonra da ripperlı mipperlı şeyler düşündüm diye kendime kızıyorum. "insanım ben ya" diyorum.
bi tarafta herhangi bir sonuca ulaşamayacaklarını bile bile felsefik tartışmalara giren kişiler, ki
zaten amaç da bu düşüncelerin içinde bulunmaktır, bunun keyfi bambaşkadır.
bazılarının düşünceleri bana zıt olsa da sevilecek kişiler...
öte yanda kafası sadece hile düşünen, hile hurdayla elde ettiği gücü sonuna kadar kullanan kişiler.
ve iyi olanın kötü olandan kaçmak zorunda kalması...
ve acı... ne acı.
Tsukuyomi
kaçmamamız...
haklı iken susuyoruz...
acı çok acı
konu hayli derin... şu Hz.Adem olayından bahsediyorum elbette. ama bütün her şeyi getirip cinselliğe bağlamak bence sadece olaya yüzeysel bakmaktır. aslında Adem-Havva olayında da, Habil-Kabil olayında da 'şehvet' hakimdir. şehveti maalesef kelime anlamıyla yanlış ya da eksik bildiğimizden bu olaylar sadece cinsellikle bağdaşır diyebiliriz. oysa hırs da vardır, merak da vardır, kibir de vardır yer yer.ha tabi yazıda kahramanlar tartışıyor, ben o masadan uzakta bunları söylerken bir hükmü de kalmıyordur.. her neyse..
"ismet.. esaslı çocukmuş" diyesim geldi sadece.
Tsukuyomi
hükmetme kibir yönetme ve devamlılık bunlar hep bu kavramın içinden uzun uzun çıkartılabilir. misal orda güçlünün güçsüze saldırısı bile bir kavramdır.
neyse bu konu fazla derin yavaş yavaş açmak gerek.
saygılarımla teşekkürler
Ne çok diyecek şey var lakin bendeniz ' çok yetenkli biri değilim ; .hisslerimi kalme dökme konusunda .
Kaleminizin yeteneği bir piyanonun tuşlarındaki o tınılı gizemli büylü sesini hep bir ayktan .adeta' bale yapan tuşlar gibi
nerde nasıl vurgulamı gerekmişse öyle çıkmış yazının ritmik sesleri.
en çok heycanldığım kısım ise .kaçmaları korkup hem neden kovaldıklarınıda pek kestirmiş değilim yada o ara filim yine benden koptu:)) sizin yazınızı okurken şu Amerikalı ' ünlü yazarların köşerindeki sitcom. söyelişlere benzetiyorum en azından bildiğimiz klasik yazar konuşmalrının çok üstlerinde .ve ben çok çekici buluyorum yazılarınzı.iyi iyi çok iyi evet devam '' lütfen..
saygılar..
Tsukuyomi
esrayı etkileme yöntemini çekirdekten haksızlığa karşı bir yöntemle sağlamak hoş bir ayrıntı.
hani bir de hiçbir kimsenin olaya karışmaması malum içimizdeki korku. evet, korku. sabit düzenin bozulma korkusu.
hikayedeki ömer, ibrahim, sen, selim ve diğerleri , burada bizler ve çoğumuz. haksızlık karşısında susmakta gerçekten becerikliyiz. bu yüzden zaten bu günleri yaşamıyor muyuz?
adını vermeyeceğim, Soma'daki tekme atan adam gözüme geldi. ekşi'de kendisine yazılanları kaldırmayı denedi, üzerine yazarlar bomba bir tepkiyle daha çok yazdılar. sırf bu yüzden (polis olsana, maaşı da iyidir) diyenlere inat, kimsenin emriyle inanmadığın tarz da sağa sola vurma eğilimi gütmeden yaşadığıma şükrediyorum. ( emir demiri gerçekte polislerde kesiyor bu arada)
Hz. Adem mevzusuna girmen beni çok memnun etti. aslında cımbızla .çekip, o kısmı ayrı düşündüm yazıyı okurken. arkadaşın biri, (yüce Allah hiç kardeşleri birbiriyle evlendirir mi? Adem ve Havva gibi kırk tane daha yarattı ve onların çocukları birbirleriyle evlendiler tezini ortaya atmıştı) bu konuları tartışmayı, açmayı da pek sevmem. hani Uygur'ların Çin bizi işgal ederken, biz camide Allah'ın isimlerini kaçlık tespihler de zikredelim diye düşünüyorduk gibi. ha, senin yazmanı istemem, bu uzamayacak, arada öykü içinde güzel konu malzemesi olacaktı.
bu arada Ayça'yı gönderdiler. televizyonu açtım da denk geldim :) prison break kısmı son kaçış sahnesine özgü olmuş sanırım. Dominic Purcell ile wentworth miller'in ikisinin de sosyal medya hesaplarını takip ederim. hani tekrardan başlarlar mı çekmeye diye diziyi. ama tık yok :) neyse senin gibi yazanlar çıkıyor arada :) öyle güzel bir senaryo yazmak için yeteneği geçtim, inanılmaz bir bilgi birikimi (araştırması) lazım. bunun için de zaman, zaman için de sabır, sabır için de gerekli rahatlık vs.
devam..
Tsukuyomi
Adem baba olayına gelince Ademler ve Havvalar bana da bir ara değişik gelmişti ama pek düşünmedim üstünde ben. Bence tekilden çoğula doğru herşey big bang olayı gibi.
Zira o kırk çift olayı şöyle bence bu tip olaylarla çok ilgilenen bir arkadaşıma göre 40 ikize kadar kardeşler çapraz şekilde evlendi ondan sonra yasaklandı ve herkes dağıtılmaya başlandı. Babil kulesi mevzusu gibi bence buda.
ve haksızlık kısmı evet haksızlığa hep susuyoruz sustukça zalim daha da güçlenir bakalım ne olur.
Ayça :D iyi olmuş boşver yeter o kadar para yeni oyuncular gelsin artık