- 2446 Okunma
- 12 Yorum
- 3 Beğeni
ZAFER İŞARETİ.
Bu gün sizlere zafer işareti olan, işaret parmağı ile ortaparmak vasıtasıyla yapılıp V harfine benzeyen işretin tarihçesini anlatmaya çalışacağım.
Bilindiği gibi bu işaret son zamanlarda bizzat pkk terör örgütü, bu mel’un örgütün meclisimiz içinde ya da dışındaki taraftarlarınca oldukça sıklıkla kullanıldığı gibi kendilerini sözde demokrasi ve insan haklarına adamış, ama gerçekte yaşantı olarak dünya iskime, ahret toşakıma bir hayat yaşayanlar ve yine özellikle maalesef aydın ve san’atçı kisvesiyle karşımıza çıkanlar tarafından oldukça fazla kullanır olmuştur.. Dahası bir elinde Atatürk, diğer elinde bebek katili Apo’nun resimlerini taşıyıp hâla kendilerini Atatürkçü olarak lanse edenler tarafından da kullanılır olmuştur.
Zafer işaretinin tarihçesine geçmeden önce hemen Atatürk’ten bir anıyla Atatürk’ün bırakın Kürtlerin özerkliğini, Kürt kelimesine bile ne kadar karşı olduğunu vurgulayalım da bir elinde Atatürk, diğer elinde Apo resmi olanların ne kadar Atatürkçü olduğunu herkes görsün.
Atatürk akşamları Çankaya’dan çıkarsa, çoğu zaman köşke, gece geç vakit dönerdi. Bir akşam yine erken çıktı. Parlak bir yaz mehtabı vardı, ortalık gündüz gibiydi.
Ata’nın geç döneceğini bilen muhafız erlerden bir kısmı, yol kenarındaki çimenlikte toplanmışlar güreşerek eğleniyorlardı. Atatürk, nedense o akşam erken dönmüştü. Otomobille geçerken, soyunup dökünmüş erlerin büyük bir telâşla kaçıştıklarını gördü.
İndi, bir el işaretiyle hepsini oldukları yerde durdurdu.’’Bozmayın keyfinizi!’’ Dedi.Birkaç adım ilerledi.
-Ne yapıyorsunuz burada?..
İri yapılı bir er cevap verdi:
-Oyun oynuyorduk paşam.
-Ne oyunu bu?
-Asker oyunu, güreşiyorduk;
-Pekâlâ, haydi güreşe devam edin, hanginiz baş pehlivan?
İri yapılı er, bir adım ilerledi:
-Benim efendim.
-Adın?
Kürt Mehmet!..
Atatürk’ün kaşları çatıldı:
-Yapın güzel ama, dilin düzgün değil. Sana kurt gibi kuvvetli olduğun için mi KURT MEHMET diyorlar?
Zeki Mehmet, Ata’nın “Kürt” lafına canı sıkıldığını anlamıştı:
-Paşam, kusura bakma, hem vücut, hem de dil ikisi birden terbiye edilemiyor. Evet benim adım KURT MEHMETtir..
Atatürk takdir dolu gözlerle Mehmet’e baktı:
-Aferin sende bu kabiliyet varken, dilini de düzeltirsin. Şimdi ünle bakalım da güreş başlasın! ( Rıza Ruşen Yüceer)
Gelelim şimdi Zafer işaretinin tarihçesine.
Genelde bu işaretin ilk kez II. Dünya Savaşı sonrasında o dönemin İngiltere başbakanı Winston Churchill tarafından savaş sonrası İngiltere’nin zaferini ifade etmek amacıyla kullandığı bilinir. Winston Churchil, işaret ve orta parmağı ile V harfi yapmıştır.
Neden V harfi? Çünkü İngilizcede ‘’Zafer’’ kelimesinin karşılığı ‘’Victory’’ dir. ‘’Victory’’ kelimesinin ilk harfi olan V harfi ile de zafer işareti yapılmıştır.
Peki ‘’Zafer işareti yaptığımız işaret parmağı ile orta parmak sizlere hangi bir spor dalını hatırlatıyor ?’’ desem… Sanırım herkes ‘’ Okçuluk’’ diyecektir.
Evet zafer işaretinin okçuluk ile çok yakından ilgisi vardır ama tabii ki spor olarak yapılan okçuluk ile ilgili değil. Ortaçağ savaşlarının en etkili silahı olarak kullanılan ok ve okçulukla ilgisi vardır ve zafer işareti dediğimiz bu işaretin tarihi çok eskilere taa 1415 yılına uzanmaktadır.
1413 yılında Avrupa’yı kasıp kavuran Yüzyıl Savaşları artık hızını yitirmiş, kesin olmasa da bir ateşkes ortamı doğurmuştu. Bu ateşkes ortamı içinde Fransız Kralı VI. Charles, tahtını daha da sağlama almak için baronlar arasında sürtüşmeler çıkarıyordu. Ancak bu sürtüşmeler bir başka ülkenin kralınının da ilgisini çekiyordu: İngiltere Kralı V. Henry.
V. Henry de aynen dedesi III. Edward gibi meşru Fransız Kralı olma sevdasındaydı ve Fransa’daki bu iç karışıklıklar ona aradığı fırsatı vermişti. Hemen ordusu ile yola çıktı. Çıkmasına çıktı ama öyle sayıca üstün bir ordusu da yoktu. Sadece 9.000 kişiden oluşuyordu ordusu.
Uzun ve sıkıntılı bir kuşatmanın ardından Harfleur’u ele geçiren Henry, dizanteri ve kayıplar dışında, ele geçirdiği küçük şehir için garnizon da ayırarak, elinde harekete geçirebileceği 6.000 civarı askerle Fransa’nın ortasında kalakalmıştı. Üstelik Fransa Kralı VI.Charles da Harfleur’un kendisine kazandırdığı süreyi mükemmel kullanarak çok güçlü ve donanımlı bir ordu toplayabilmişti.
Henry’nin yıldırım taarruzu planı suya düştüğü için başka bir çare düşünmesi gerekiyordu. Fransız kale ve şehirlerini kuşatacak gücü de takati de kalmamıştı. Yapabileceği tek şey büyük umutlar ve zafer nidalarıyla yola çıkardığı ordusunu Fransızlar ile savaşa sokmadan bütün Fransa’yı geçerek Calais’ten ülkesine geri dönmek ve Fransızların onurunu zedelemekti.
Uzatmayalım efendim neticede İngiliz ordusu ile Fransız ordusu Agincourt denen ve aslında oldukça geniş bir buğday tarlası olan bir alanda karşı karşıya geldiler. Fransız ordusu 30.0000 kişiden oluşurken İngiliz ordusu demin de belirttiğim gibi sadece 6.000 kişiydi.
Henry’nin tek umudu Tanrıydı. Çok dindar bir kral olan Henry süreki Tanrı’ya dua ediyordu bu felaketten sağ salim ve yüzünün akıyla kurtulmak için.Lakin duaları askerinin açlık ve dizanteriden birer birer ölmesini önleyemiyordu.
Kısacası her şey İngilizlerin aleyhineydi. Henry bindiği atından indi. Askerlerinin içinde bir nefer gibi savaşacaktı. Buna karşın Charles savaş meydanına gelmemişti. Savaş meydanına gelmediği gibi vali ve kontlara emanet ettiği ordusunda orduya kimin komuta edeceği de belli değildi. Fransız ordusu sayıca müthiş üstünlüklerine rağmen İngilizlerin saldırıya geçmesini, arkalarını verdikleri ormanlık araziden çıkmalarını, böylece onları açık alanda perişan etmeyi düşünüyorlardı. Düşündükleri gibi de oldu.
Henry’nin ordusu hızlı bir şekilde Fransız ordusuna yaklaşmaya başladı. Fransızlar ise hücuma geçeceklerine salak salak daha da yaklaşmalarını bekliyorlardı ki bu en büyük hataları oldu. Çünkü İngiliz okçularını hesaba katmamışlardı. İngilizler o tarihlerde pek de bilinmeyen değişik bir yay kullanıyorlardı ve Fransızlar olaya Fransızdı tamamen. İngilizlerin ok menziline girmişlerdi. ( Resim 2)
İngiliz okçularının bu ilk ok sağanağında Fransızlar ağır kayıplar vermeye başlayınca onlar da hücuma geçtiler. Ancak Henry’nin duaları nihayet kabul olmuş olsa gerek ki yağmakta olan yağmur şiddetini arttırmış ve savaş alanı adeta bir çamur-balçık tarlasına dönüşmüştü. Bu çamur ve balçık içinde hem kendileri hem de atları ağır zırh taşıyan Fransız ordusunun rahat hareket etmesi mümkün değildi. Okları tükenmiş olan İngilizler balta, kılıç ve topuzla Fransızları bir kaç saat içinde perişan ettiler.
Sonrasında Henry, Charles ile Troyes Antlaşması adı verilen bir antlaşma imzaladı. Bu antlaşmaya göre Charles öldükten sonra Fransa tahtının yasal varisi Henry idi. Hatta antlaşma daha sonra sakata gelmesin diye Charles’in kızı Catherine ile de evlendi. Ancak dindar Henry her şey için dua etmiş ama Tanrıdan kendisi için uzun bir ömür için dua etmeyi ihmal etmiş olsa gerek ki henüz 36 yaşındayken ve Charles hayattayken öte aleme yatay geçiş yapmıştı.
Şimdi diyeceksiniz ki ‘’ Hocam bu savaşın zafer işareti ile ilgisi ne?’’
Hemen izah edeyim.
İngiliz okçularının ne denli hünerli oldukları Fransız kralı tarafından biliniyordu. Özellikle Harfleur savaşında görülmüştü bu. O bakımdan Charles kendi komutanlarına ‘’ Esir ettiğiniz İngiliz okçularının, ok kullandıkları parmaklarını kesin’’ diye emir vermişti. Ancak yazdığım gibi savaşı İngilizler kazanınca İngiliz okçuları ‘’ Bak parmaklarımız sapasağlam ‘’ diyerek parmaklarını Charles’e gösterip onunla alay etmişlerdi. İşte bu sebepten dolayı o iki parmak yani işaret ve orta parmak zafer işareti olarak kullanılmıştır taaa 1415 yılından beri. Yani zafer işaretinin mucidi zannedildiği gibi Vinston Churchill olmayıp yine İngilizlere ait olmakla birlikte 1415 yılında Agincourt Zaferini kazanan İngiliz Okçularına aittir.
Evet…İngilizler gerek Agincourt, gerekse II. Dünya Savaşından zaferle çıktıkları için bu işareti kullanma hakkına sahiptirler. Peki bölücüler, ayrılıkçılar ve teröristler hangi zaferi kazanmışlardır ki zırt pırt her yerde bu işareti yaparlar?
RESİMLER:
1- Agnicourt Savaşının temsili resmi
2- Agnicourt Savaşında İngiliz okçuları.
3-Agnicourt Savaşının yapıldığı yer ( Günümüzdeki hali)
4- Henry ile Catherine’nin evliği
YORUMLAR
Atatürk'ün "kürt"ten ister soy olarak ister kelime olarak ister baska birsey olarak rahatsiz olmasi gayet normaldir.
Bugün Seyh sait isyani gibi hareketler ve yapilanmalar olmasa, Musul petrollerinden ya hala pay aliyorduk, yahutta hudutlar lehimize olarak degistirilmis olurdu. sadece bu bile Atatürk için ve bütün Türkler için yeterli sebep olabilir. Ki daha neler var neler.
Örnegin Atatürk 19 mayis 1919'da Samsun'a çiktigindan ta Agustos ayina kadar 1919'un, defalarca telgraflar, çagrilar yapmistir kürt asiretlerine. Malesef 4 ay kadar sabirla çagrilar yapan Atatürk hep olumsuz yanit almis yahutta hiç yanit alamamistir birçok kürt asiretinden.
Ki Sivas kongresi örnegin, çok zorlu geçmistir. Kara Vasif'lar, Refet begler, Halide Edip hanimlar hepsi manda veya mandaya yakin seyler teklif ediyorlardi, geçici dönem mandalari bilmem neleri teklif ediyorlardi.
Atatürk'ten baska ya istiklal ya ölüm diyen tam bagimsizci baska bir kimse vardi dersek, belki de yalan olur. Kazim Karabekir Pasa'nin 3.Ordu Müfettisligine bagli olan Kolordusu ile biat etmesi Atatürk'e biraz nefes aldirmistir, yoksa malesef açikça sunu söyleyebiliriz ki, Atatürk hayati boyunca malesef yalnizdi, onu anlayacak ne onun ayarina yakin biri vardi, kimse onun yanindan dahi geçemiyor.
Atatürk zamanüstü hatta tabiri caizse insanüstü, ötesi bir meziyetler, erdemler, kabiliyetler yumagiydi.
Umarim Sami beg bana kizmaz, son bir söz daha etmek istiyorum ki.
Mersin'li Hayri Yildirim beg'in bir sözü geldi aklima, Türk Ocaklarimizin birinde yaptigi bir konusmada çok tatli ve dogru birsey söylemisti; Atatürk 2015 yilinda turnusol kagidi farzedin gençler diyordu, her kimki ona yan bakiyorsa, negatif konusuyorsa, tereddüt etmeden bilin ki o haindir.
Aynen öyle düsünüyorum artik, Atatürk'a asik olmayabilirsiniz fakat ondan rahatsiz olan kisinin vatanimiza milletimize devletimize dost oldugu asla söylenemez.
"Mustafa Kemal Atatürk'tür Türk'ün Atası...
Tanrı'nın yarattığı en son Türk harikası...
Asla tartışılmaz alamet'i farikası"
(Alp Aldatmaz)
saygilarimla,
sami biberoğulları
Tarihe olan ilgin oldukça güzel. Hem yurt dışında yaşamak, hem de kendi tarihinden kopmamak güzel bir şey. Bunu pek çok vatandaşımız maalesef başaramıyor. Kutlarım.
Selam ve sevgilerimle.
Alp Aldatmaz
Atatürk'ün de dedigi gibi; Türklerin yasadigi heryer Misak'i Milli hudutlari dahilindedir.
Serhat beg'e alindim, yani alinmamak ne mümkün, Atatürk hakkinda ileri geri laf etmesi, basit birinden bahseder gibi bahsetmesi hatta iftira denilecek boyutta ithamlari hos degildi, kendimi pek tutamadim, tutmaya çalistim.
Sami beg müthis hayallerimiz var, hepsi de olasiliklar dahilinde.
New York'ta yasayan 100 bin Türk'ten birini Amerika'ya baskan yapmak, Hollanda'da yasayan 700 bin Türk'ten birini buraya baskan yapmak.
200 küsür bin Türk'ün yasadigi Belçika'da yine bir Türk kökenli baskan, Almanya'ya da baskan olacagimiz günler hiç uzak degildir.
Bizim görme ihtimalimiz dahi var bu dediklerimin birkaçini en azindan.
Hedeflerimizi hiç küçültmedik, ufkumuzu da köreltmedik.
Serhat beg'in hayallerinin ulasmadigi yere, elimizle dokunacagiz 3-5 belki 10-15 sene içinde.
Saygilarimla,
Genel olarak yazı içeriğinize katılıyorum Sami bey. Ben burada yazı içeriğinize değil, bu vatanı milletiyle birlikte kurtuluş savaşı vererek kurtaran Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'e saygısızca ifadelerle terbiyesizlik ölçeğini de aşan üsluplar kullanılması üzerine bu üslupları eleştireceğim.
Bu ülke ; halkıyla birlikte kurtuluş savaşı vererek savaşarak her köşesine Mehmetçiğimizin şehit kanları akıtılarak düşman işgalinden kurtarılan , Atatürk ve silah arkadaşlarının halkıyla birlikte kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletidir... Ne Batı Roma İmparatorluğu, ne de , Doğu roma İmparatorluğu ne de Rum Pontus Devleti ya da Ermenistan devleti değildir.Bu topraklarda yaşayan diğer ırklaın , geçmiş devletlerin topraklarımızda mevcut kalıntıları Türk düşmanı pek çok iç hain bu ülkede barınmaktadır. Bu ülkede yaşayan her vatandaş Türkiye Cumhuriyeti Devletinin eşit yurttaşları olarak TC kimliğiyle dolaşırken, bu ülkenin toprağından, suyundan, gelirinden, imkanlarından beslenirken, ekmek yediği tabağa pisleyerek, bu ülkeyi işgal edilmiş haldeyken , halkıyla, milletiyle düşmana karşı savaşarak düşman işgalinden kurtaran Türk ün kahraman Atatürküne bu tür terbiyesizce ithamlar ve hayasıca saygısızlıklarda bulunamaz... Ebediyete intikal etmiş milyonlarca kahraman şehit ve gazilerimizin de kemiklerini sızlatamaz hiç kimse.. Kuyruk acıları başka yerlerden geliyor. Türk olmayanların Türke ve Türkün kahramanlarına, Atasına, atalarına, Türkün tarihine, kültürüne, diline karşı bitmek bitmeyen besledikleri kinlerinin kaynağı, alenen Türke ezeli ve ebedi düşman oluşlarından kaynaklanmaktadır.
Mustafa Kemal ATATÜK, bu ülke, Osmanlı Devletinin toprakları tamamiyle düşmanlar tarafından işgal edilerek, ordusu terhis edilmiş, silahları toplatılmış Gemileri halice çekilerek tamamen İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, devlet olarak da bitirilmiş olduğu günlerde, o bahsettiğiniz Osmanlı nın padişahı ve yönetiminin Sevr antlaşmasıyla vatanın son anadolu topraklarını da düşman işgaline terk etmesi gibi bir ortam ve şartlarda, bu vatanın kahraman evlatlarıyla bu vatanı kurtarmıştır. İşgal devletleri, bu topraklarda yaşayan pek çok ermeni, rum, yahudi ve diğer ırklardan iç vatan hainlerini gülümseten ve çok mutlu eden işgallerini sürdürememiş, geldikleri gibi gitmişlerdir.
Koca Osmanlı imparatorluğunun egemenlik sınırları ve egemen olduğu o koca imparatorluk sınırlarını bir düşünün... O Osmanlı, o koca ülkeleri toprakları kime nasıl kaybetti bir düşünün. Bu peşkeşçi zihniyetler bitmez... Atatürk bu vatanı bu vatanın kahraman evlatlarıyla birlikte kurtuluş savaşını vererek kurtarmamalıydı değil mi beyefendi ? Bütün dert, İngiliz , Fransız mandalarına girmeyişimiz oldu... Çoook büyük derdiniz var Atatürkle. Buna kuyruk acısı desek sanırım yanılmış olmayız.
Mustafa Kemal Atatük'ü bu biçimde seviyesiz, haddini bilmezce düşman gibisine eleştirenlerin ortak özellikleri TÜRK DÜŞMANLIKLARIDIR. Bunu eskiden beri biliriz. İç hainler eliyle ülkeleri çökertme çiyanlıkları, yılanlıkları bu ülkede bitmedi ve bitmeyecek.Herkes haddini bilsin. Türk düşmanı başka ırkların mensubu ve içimizde yaşayan şahısların Türkün en büyük atası Atatürküne dil uzatanlarının da gün gelir o dilleri de koparılır.
Bu ülkeyi 93 sene önce parçalayıp İngilize, Fransıza, İtalyana, Yunana, Ermeniye yem etmeyi başaramayan , şu an bu ülke içerisinde TC vatandaşı kimliğiyle dolaşırken de , her an bu ülkeyi parçalamanın ve bu devletlere manda etmenin , işgal ettirmenin rüyalarını görenlere son sözüm şu'dur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatanı ve Milletiyle bir bütündür ve asla parçalanamaz...
( Bu ülke Anayasası' ndan... Vatanın birliği ve bütünlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetler vatana ihanet suçunu oluştururlar.Türk varlığı,birliği, bütünlüğü, vatanın birliği bütünlüğü, Türkün kurtuluş savaşı ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti, bütün vatandaşları bağlayan ortak bağlayıcı bağlardır. Bunları yıkarak ülkeyi parçalama faaliyetlerinin en hafif ifadesi vatana ihanet suçunu oluşturur. Bu ihanet suçunu bile bile işleyenler var. Ve bile bile işlemeye de devam ediyorlar.Herkesin kim ve ne oldukları bilgi dahilindedir. )
Toplumsal barışı dinamitleyen , toplumumuzun ulusal önderleri ve büyük tarihi değerlerimize, ulusal kahramanlarımıza, ölümlerinin üzerinden 77 seneler geçmiş olmasına rağmen hala bu tür eleştiri ve tenkit yazıları, sadece toplumsal ayrışmaları artırarak bu ülkenin birlik ve bütünlüğünü parçalayıp bizim düşmanlarımızın, iç hainlerimizin ise ağa babaları dostlarının işine gelecektir.Her bireyimiz sorumluluk duygusuyla hareket etmelidir.
Saygılar ...
Mert YİĞİTCAN tarafından 12/20/2015 8:56:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Bu yazımda ben öncelikli olarak zafer işaretinin nereden geldiği hakkında bilgi vermeye çalıştım. Yazı içerisinde geçen Atatürk ile ilgili anı da Atatürk'ün bu gün adına Kürt sorunu ya da terör sorunu veya Doğu ve Güneydoğu Anadolu sorunu dediğimiz soruna nasıl baktığını gösteren bir örnekti.
Ben hiç bir zaman Atatürk'e saygısızlık etmem. Dolayısıyla sanıyorum yorumunun en azından büyük bir bölünün muhatabı ben değilim.
Selam ve sevgilerimle.
Sami hocam
Mustafa kemal Atatürk ile ilgili anekdot tebessüm ettirdi.
Rahmetli, kürde, Türk'e, Laza, Çerkeze, velhasıl Osmanlı da dahil her şeye ve herkese karşıymış. Tamam, da nedense bir Siyonizme ve mason yapılanmalara karşı çıkamamış. Bir de onlara karşı olaymış çok iyi olacakmış ama.!?’’ Kürt denilmesine karşı olduğu gibi o yapılara da karşı olsaymış. Yüz yıl önce uçak elli küsur sene önce otomobil yapmış bir milletin bu gün dünya ülkelerinin yollarında giden kendi otomobili, semalarda her kıta'ya uçan uçağı olurdu. Üstelik ağır sanayimiz gelişmiş olacağı için cumhuriyet tarihinden günümüze kadar olan sürede Siyonizm’in dünyada ki,bankalarına borçlanmayıp o bankalara 2’5 trilyon dolar faiz ödememiş olurduk. Dolayısıyla ekonomisi ve demokrasisi gelişmiş bir ülke olacağımızdan, kendi ülkesinde işaret ve orta parmağıyla (V) zafer işareti yapan insanımız olmayacağı gibi, kendi tarihini bilmeyen uçak ve otomobil yapma iddiasında olan ülkesine işaret parmağıyla orta parmağının arasından başparmağın geçirip, yumruk yapan öz güven duygusunu kaybetmiş insanımızda olmayacaktı.
Saygı sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL tarafından 12/19/2015 10:20:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mert YİĞİTCAN
Mustafa Kemal Atatük'ü bu biçimde seviyesiz, haddini bilmezce düşman gibisine eleştirenlerin ortak özellikleri TÜRK DÜŞMANLIKLARIDIR. Bunu eskiden beri biliriz. İç hainler eliyle ülkeleri çökertme çiyanlıkları, yılanlıkları bu ülkede bitmedi ve bitmeyecek.Herkes haddini bilsin. Türk düşmanı başka ırkların mensubu ve içimizde yaşayan şahısların Türkün en büyük atası Atatürküne dil uzatanlarının da gün gelir o dilleri de koparılır.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ...
Alp Aldatmaz
Sonra Mert Yigitcan beg'in bu duyarli hareketini gönülden tebrik ediyor ve kutluyorum.
Atatürk Allah'in yarattigi ve Türk Tarihi'nin kaydettigi en büyük Türk'tür, bunu 10 cilt kitap yazar anlatabilirim, benim gibi bir siradan amatör bile onu anlata anlata bitiremez.
Son olarak sira Serhat Bingöl'e geldi.
Atatürk'ün Siyonizme karsi çikamamasi ve masonlara karsi çikamamasindan bahseden kisi, daha dogrusu Atatürk'ü elestirme cüretini kendinde bulacak kisinin öncelikle Atatürk'ü tanimasi gerekir. Belli ki daha Nutku bile okumamissin.
Atatürk Nutuk'ta senin tahmin edemeyecegin meselelere dahi çözümler sunuyor. Mason localarini Mahmut Esat Bozkurt beg ile birlikte zaten kapatan Atatürk'tür bunu bilmemen veya bilmemezlikten gelmen bence ciddi bir hadsizliktir, cidden bilmiyorduysan cehalettir, kaldi ki Atatürk tek dünya devleti düzenine dair açiklamalar dahi yapmistir Nutuk'ta.
Sen 2015'te hayattasin Serhat Bingöl beg, fakat inan Atatürk'ün 1935'teki öngörülerine sen bugün 2015'te zerrece sahip degilsindir.
Serhat BİNGÖL
İkincisi; sana öğretilen yanlı ve saptırılmış resmi öğretinin dışına çıkmak vatan hainliği değildir. Ülkenin düşmanlarca işkâl edildiği tarihi bir gerçektir. Ama unutma ki Mustafa Kemal basının çiftliğin de çalışan insanlardan oluşturduğu orduyla ve silah gücüyle düşmanla savaşmadı. O savaşlar Osmanlı ordusunun savaşıydı ve dolayısıyla Mustafa kemalde Osmanlı ordusunun şerefli üniformasını giymiş 57.alayın komutanıydı. Yani o savaşlar Osmanlı ordusunun zaferiydi. Bunu ben demiyorum ha, dünya siyasi tarihinde de böyle geçer ve Atatürkçülüğüyle bilinen bir çok Tarihçi yazar gibi İlber Ortaylı da bunu savunur.
Son cümle resmi tarih bilginin sınırlarında dolaşıp ezberci bir anlayışla kimseyi Türklük veya vatan hainliğiyle suçlama. Onun yerine karşıt görüşlerin kitaplarını da oku korkma gerçekle yüzleşmek kısa süreli bir travma yaşatsa da ülkene gerçek manada sahip çıkma noktasında sana vizyon kazandıracaktır.
Serhat BİNGÖL
Sende mesela Türkiye’de kişi başına milli gelir yıllık on bin altı yüz dolarken (on beş yıl önce bu rakam iki bin üç yüz dolardı) yaşadığın ülke nasıl olmuşta kişi başına milli geliri yıllık kırk bin dolara ulaştırmış. Ya da demokrasi ve insan hakların da nasıl olmuşta dünyanın öncelikli ülkeleri arasında yer almış sen onları anlat bizlere.
Şimdi çeşitli ifadelerle suçladığın ben naçizane istersem yeşil pasaport çıkarta bilecek dünyanın herhangi bir ülkesine yerleşebilecek ve oturma izni alacak hukuki haklara sahibim. ama ben nüfusunun %73 asgari ücretle çalışan yarı aç yarı tok yaşayan milletimin yanındayım. Gücüm yettiğince ülkeme istihdam sağlamaya çalışan yani bu ülkenin ekonomik ve siyasi sorunlarıyla boğuşan bir arkadaşınızım. Birileri kapış kapış milyon dolara rezidans daire alırken birilerinin pazarcı esnafının çürümüş diye yere attığı sebzeleri kapışan insanların olduğu ülkemde yaşıyorum. Bu sorunların çözülmesi umudunu ve çabasını acizane harcamaya çalışan ve umutlarını ülkesi adına güçlü tutmaya çalışan bir vatan Perverim. Bu nedenle sözlerimizde kırıcı olmamaya özen gösterelim.
Güzel paylaşımlarda buluşmak dileğimle
Alp Aldatmaz
Sizin Cumhurbaskaniniz da öyle, onun da cebinde amerikan pasaportu, Katar pasaport'u hazir bekliyor. Yani size de tahsis ediyordur taraftarlari olarak. Siradan bir aktrolden biraz fazlasiniz evet, size daha çok saygi göstermeliyiz.
Tayyip Türk degildir bu ispatlidir, bunu söylemek yerine, Atatürk'ün devrine niye gidiyorsun. Son 13 seneden bu kadar memnunsun da peki haberin yok mu yapilan özellestirmelerden? Satilan devletin tesekküllerinden?
Tamam hadi özellestirdin ve sattin sivadin herseyi de, paralar nerde?
Hazinede degil, çünkü 2013 yili sonu açiklanan özellestirmelerden elde edilen gelir komik bir rakamdi, 1,5 trilyon dolarlik rakam olmasi gerekirken, bunun 20'de biri 30'da biri kadar bir rakam açiklandi.
Bak hiç anmadigin bugünkü hükümetin bir hokkabazligina örnek vereyim, ki sen mason localarindan konu açtigin için veriyorum bu örnegi. Abdüllatif Sener akp'deyken Tayyip'in yanindayken ona hiç mason demeyenler, akp'den ayrildigi an medyaya hangi locaya üye oldugu yansitildi.
Bugün akp'deki üst düzey kisilerin bazilari mason degil, neden degil biliyor musun? Yahudi mason olmaz, direk yahudi olduklari için mason degiller. Tayyip'e yahudilerden baskasina verilmeyen, israil'in verdigi ödülü ben mi verdim? Sordun mu nasil aldigini?
Bak mesela bu heybeliada ruhban okulunun tapusu konusu, eger 20 sene önce herhangi bir hükümet dünyaya medya araciligi ile deseydi ki, Heybeliada Ruhban okulu'nun tapusunu ihale usulü ile satacagiz deseydi. 100 milyar dolar verirdi Papa, 200 milyar dolar verirdi ingiliz protestan kilisesi, 300 milyar dolar verirdi Moskova ortodoks kilisesi, 400 milyar dolar verirdi bir baskasi...
Tayyip 550 senedir hiçbir devlet adaminin satmadigi, kimseye vermedigi ve devletimizin olan bu tapuyu papaz'a hediye gibi verdi.
Yahu sadece bu tapu bile bugüne kadar özellestirmelerden elde edildigi iddia edilip açiklanan rakamlardan daha fazla para eder. Bizimle alay mi ediyorsunuz siz? Aptal mi saniyorsun Türk Milletini?
sami biberoğulları
Sevgili Serhat.
Tarih denen bilim ( Ki bazılarına göre bilim milim değildir ) Gayya kuyusu gibi sonsuz bir kuyudur. Anlatılacak, yazılacak konu kesinlikle bitmez tarihte. Bitmeyen bir şey daha vardır. Bizim ülkemize has mıdır yoksa tüm dünya ülkelerinde de böyle midir bilmiyorum ama tarihi olaylar ve durumlar üzerinde yapılan yorumlar, tenkitler, eleştiriler de bitmez bir türlü. Hatta öyle ki öğrenciye Malazgirt Zaferinin önemini anlatırken kalkar sorar ''Hocam Alparslan ordusunun başında savaşa giderken niçin atının kuyruğunu bağladı?'' Şaşırırsınız. '' O da nereden çıktı '' dersiniz . Bir bakarsınız yeni basım Tarih ders kitabında yazıyor. Öğrenciye mantıklı bir cevap vermek lazım '' Evladım at hızlı gitsin diye bağladı kuyruğunu.
Sonra bakarsınız öğrenci Veli Efendi hipodromunda soluğu almış büyüyünce. Dikkatle takip ediyor hangi atın kuyruğu bağlanmış ya da diğerlerinden kısaysa ona para basacak.
Umarım bir şeyler anlatabilmişimdir.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Bizdeyse durum maalesef öyle değil. Aslında kendi ülkemin insanını anlıyorum. Bu ülkede Atatürkçülük adına ülkede dönen dolapları dile getirdiği için Atatürkçü oğlu Atatürkçü olan insanlar ya işkence gördü ya da suikasta uğradı. Bunlardan biri benim edebiyat hocamdır. Diğerlerini de zaten kamuoyundan hepimiz tanıyoruz. Tek tek saymaya gerek yok. Hal böyle olunca da birileri de bilinçaltı ulan bende sesimi güçlü çıkartayım da Atatürkçülüğüm iyice anlaşılsın ne olur ne olmaz düşüncesine sahip.
Yani sonuçta, yarınlarda Mustafa Kemal ile ilgili bir sorun olsa emin ol bizler gibi insanlar yine taşın altına elimizi koyarız. O Atatürkçüyüm diye atıp tutanlar var ya öyle bir durumda höt dediler mi saklanacak yer ararlar geçmişte öyle oldu da oradan iyi biliyorum bu tipleri.
Sanırım bende ne demek istediğimi anlatmışımdır.
Saygı sevgilerimle
Hocam zafer kazanılmasa da kazanmış gibi göstermek kendilerini öyle boş hayallerle avutmaktır bana göre Atatürkçülüğe gelince Atatürkçüymüş gibi gözüküp zamanı geldiğinde kaleyi içten feth etmek bana göre eren erdemin yaptığı gibi kaleminize sağlık saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Batının kötü yanlarını almakta üstümüze yok bizim :)
Ben de bir çoğumuz gibi "Victory" yani zafer kelimesini temsilen işaret ve orta parmağının "V"şeklinde
havaya kaldırıldığını bilirdim.
Çok teşekkürler, yine sayenizde güzel bilgiler edindik.
sami biberoğulları
Bahsettiğiniz bilgi yanlış değil. Evet zafer işareti Victory kelimesinin ilk harfidir. Ancak bu işaretin isim babası diyelim artık Winston Churchill değildir.
Selam ve sevgilerimle.
hocam kalemine, zihnine sağlık. mükemmel bir yazı.. gönül ister ki herkes okusun.... tekrar kutluyorum
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Tarih kokan yazınızı ilgiyle okudum.Sizden ricam nevruzla ilgili bir yazı yazmanız.maalesef renkleri ve bu bayramıda kendilerine mal eden malum insanların gerçekleri görmelerini yürekten istiyorum.Kaleminize,emeğinize sağlık.Sağlıcakla kalın.
sami biberoğulları
Nevruzla ilgili bu sitede iki adet yayınlanmış yazım bulunmaktadır.
Yazıların linklerini veriyorum size. Oradan okuyabilirsiniz.
http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=127439
http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=127483
İlginiz için teşekkürlerimle birlikte selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Bilgilendirici, güzel bir yazıydı. Konuyla ilgili ben de birkaç şey söyleyeyim. Başkalarından görüp kullandıkları şeyler bununla da sınırlı kalmıyor. Mesela nevruz bayramı veya kırmızı, sarı, yeşil renklerinin bir arada kullanımı gibi. Kendilerine ait olmayan, üstüne üstlük zaferin z'sini kazanmadan o hareketi yapmaları, yine örneğini verdiğim gelenekleri üstlenici tavırları kadar saçma ve yersizdir. Başka kültürün geleneği olduğunu kabul edip de hoşuna gidiyor diye yapıyorsa kendi bileceği iştir. Fakat üstlenme meselesine kadar giderse bu iş, işte o zaman can sıkar hale gelir. Kendileri içinde öyle tabii. Biraz ondan, biraz şundan taktiğiyle 200 sene sonra ne olduklarını da unuturlar.
sami biberoğulları
SELAM VE SEVGİLERİMLE
Bence T.C bir yasa çıkartıp tezden bu topraklarda yasaklamalı bu eylemi...Böylece bu değersiz hareketten kurtulmuş olur.. Ya da sanır. Diğer kurtulduğunu sandığı şeyler gibi....
Lakin birilerine dokunan bazı şeylerin geçmişi nedense hep tersimize gelen şeylere dayanır... Keşke işimize gelen ve bir çok yerde kullandığımız o değerli sandığımız şeylerinde geçmişine şöyle bir bakabilsek...
Bence her şeyin geçmişine, tarihine bakmayınız hocam...Zira geçmiş, günahlarla dolu. Tarih bile kendi ayıbından utanır korkar oldu...
saygılar..
sami biberoğulları
O dönemlerde hiç olmazsa Hrıstiyan dünyasında endülüjansla, Müslüman dünyasında tevbe ile günahlardan kurtulmak mümkünmüş. Şimdi ne endülüjans kaldı ne de tevbeye inanan.
Selam ve sevgilerimle.