- 382 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Zugzwang
Satranç oyunu, daha taşlar yerinden hareket etmemişken de, ilk piyonunu kaptırdığın zamanda da, en büyük yardımcın "vezir"inin gidişine engel olmadığında hatta ve hatta oyuna sadece "Şah " ile devam etmek zorunda kaldığında bile milyonlarca ihtimale sahiptir. 64 kareye sınırlandırılmış sonsuz farklı başlangıç ve son bulunur. Bazı taşlar ne kadar önemsiz gözükse de hepsi oyun boyunca kullanılır ve farkına varmasanız bile ileriye dönük size fayda sağlar.
Bir piyon, rakibin taşını yeme dışında sadece ileri hareket etme gücüne sahiptir; fakat plan dahilinde doğru bir strateji uygulanır ve sabırlı olunursa bu en "önemsiz" taşlar vezire dönüşebilir.
Sadece artı şeklinde hareket edebilen kale ise bir anda Rok yapma imkanı verir.
Ummadığınız taş, baş yarar kısacası.
Bu sonsuz olasılıkları barındıran oyunda öyle bir an vardır ki, hiçbir hamle sizin açınızdan oyunun seyrini değiştiremez, o anda hiçbir hamle yapmayıp "pas" demek istersiniz; ama bildiğiniz üzere bu mümkün değildir. Tıkanıp kalmışsınızdır. İhtimallerin tükendiği bu anda sizin yapabileceğiniz tek şey, kendi sonunuzu hazırlamaktır.
Bu el kol bağlayan, size milyonlarca seçim şansı arasından şans bırakmayan, "aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık " sözünün tam karşılığını veren hamleye satrançta Zugzwang denir.
Aslında yaşamın satranca ne kadar benzediğine çok güzel bir örnektir Zugzwang. Hepimiz doğarak Zugzwang’ı yaşadık, ölürken de Zugzwang’ı yaşayacağız.
Hiçbirimizin doğarken seçim şansı yoktu... Biz, bizim dışımızda gelişen olayların sonucuyuz. Hepimiz doğarak kendi sonumuzu hazırladık bir bakıma...
İşte tam bu sırada başka bir durumla karşılaşıyoruz. Hayatımız bir satranç oyunundan ibaretse bir kez daha Zugzwang durumuna düşebilir miyiz?
Orası sizin ne kadar iyi veya güçlü olduğunuza değil, strateji, sabır ve zekanıza bağlı...
Hayatta çıkmaza girdiğimizde bu durumu düşünmek, bir nebze olsun içimizi rahatlatır ve bizi yine Araf, Cennet ve Cehennem arasında olasılıklara boğar. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, Cehennem’ de kalmak, Araf’ın sonsuzluğundan daha iyidir. Satranç ve yaşamda da, zor durumlarda kaçmak yerine, en kötü sonucu kabullenip bizi bu duruma getirenin kendimiz olduğunu anladığımız zaman, dünyadaki sonsuzluğun formülünü bulabiliriz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.