- 514 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tesadüf
Tesadüf
Tesadüf: “1. (isim) Yalnız ihtimallere bağlı olduğu düşünülen olayların kesin olmayan, değişebilen sebebi. 2. Rastlantı, rast geliş.”
Başlangıcı bilinmeyen bir şeyin teorisi, mutlak manada üretilemez; İzafi olur!
Sınırlanmış olan her şey, mutlak manada tesadüf olamaz! Tüm olasılıkların eşit olduğu sonsuz alanda ise zaten tesadüf olamaz! Açığa çıkan her ne ise onun tercih edilmesi gerekir; tercih ise olasılığı sonsuz ve eşit alanındaki eşitliği, tercih lehinde etkilemektir! Yani tercih olmadığında tesadüf de işlemez! Aslında “Tesadüf”, bir nevi tercihtir!
“Tanrı zar atmaz! ” diyen Einstein’a meslektaşı diyor; “Tanrı’ya ne yapması gerektiğini söylemeyi kes! ”
Tanrı ne yapar, ne yapmaz? Bunu kim bilir?
Cevap; hiç kimse ya da herkes kendi göreceli gözlemi kadar bilir! Herkese uyan genel bir cevabı birey, sadece kendisine verebilir, başkaları için bu kesinlik ifade etmez; zaten cevap, bireyin kendisine de izafidir!
Evrende her an, her şey olabilir! Tüm olasılıklar, tercihe açık tutulmuş. Gözlemci, bunlardan birini tercih ettiğinde o tercihi belirleyici rol oynuyor! Yani tercih, sayısız seçenekten bir durumu belirlemek oluyor! Yani tercih, diğer olası durumları iptal edip tercih edileni belirliyor! O halde evrende 3. Boyutta gözlemlenen her şey, tercih edilmiş demektir! “Kuantum fizikte çifte yarık deneyi” gözlemcinin etkisini açıklar! Gözlem de bir nevi tercih oluyor! Gözlenen şeyler, aslında “Tercih” eleğinden geçen şeyler olduğu için gözlem de gözlemciye göreceli olduğundan tüm gözlemler, gözlem esnasında zaten tercihe uğramış oluyor! Gözlenenler tercihe uğradığı için gözlemin izafi olması kaçınılmaz! Kısaca gözlem ile asıla ulaşmak, mutlak manada imkansız; gözleme ve gözlemciye göreceli bir tespit yapılabilir bu da aslen bireyseldir! Yani eşyanın hakikati, gözlemcinin izafiyetinden bağımsız olarak bilinemez! Gözlemciye izafi olan tüm sonuçların da geneli kapsaması beklenemez! Kişi kendi kapsam alanını genişlettiği ölçüde “Marifet” sahibi olur!
İlk hareket; başlangıç nasıl olur?
Cevap: Şu soruların içeriğinde!
Evreni bir noktadan “Big bang” (Büyük patlama) ile başlatmak asıla ulaştırır mı?
“Big bang” için de bir tercih edici gereklidir! İlk noktayı oluşturan bilinmiyor ise bir noktadan patlama ile evreni izah etmek başlangıçtan değil de başlangıca yakın bir izah olabilir! Öncesi bilinmiyor!
Açığa çıkış, tesadüfen olabilir mi?
Sınırsız alanda (yukarıda bahsettim, “Tesadüf” dahi bir tercihtir), tercih olmaksızın açığa çıkış mümkün görünmüyor!
Tavla oyununu çokları bilir; başlangıç için tesadüfi bir sayı elde etmek için “Zar” atılır! Oyun esnasında da her durum için tesadüf oluşturmak için iki adet “Zar” atılır! Oluşturulacak tesadüf dahi bir tercih ile olabilir! Bu dahi mutlak manada tesadüf olamıyor çünkü olasılıklar sınırlı! Bir zarda 6 olasılık var, iki zarın kombinasyonları ile sınırlı alanda oluşturulan bir tesadüfe göreceli oyun oynanıyor! Oyun sahası dahi 6 haneli 4 alan ile sınırlı! Yani ortada “Tesadüf” aslen yok, izafi bir tesadüf var!
Tavla misali, boyutlarda şöyle; tavla kutusu, zarlar ve pullar, 3. Boyutta algılanabiliyor! Tavla oyununun kuralları ve oyuncuların o kuralları işletişi, 2. Boyutta yazılım veya ruh şeklinde! Kuralların ve oyuncuların 2. Boyuttaki data durumu ancak 3. Boyutta donanım ile yani zarlar, pullar ve kutu kullanılarak açığa çıkıyor! Tavlada kullanılan 3. Boyuta ait tüm donanım, 2. Boyuttaki kurallar ve yeteneklerin sergilenmesine yarıyor! Yani aslında oyun, 2. Boyutta oynanıyor; 3. Boyutta donanım ile seyrediliyor! Şans ve tesadüf mutlak manada işlemiyor, sınırlı alanda bir başlangıç elde etmek için yine tercihe göreceli oluşuyor!
Tercih olmaksızın açığa çıkış mümkün değil!
Tesadüf olmadığına göre tercih edici olarak, başlangıç için “Tanrı” kabulü, ikna için yeterli olabilir mi?
Bu dahi kişinin kendi kendini ikna etmesiyle alakalı! Tesadüfün olmadığını bilen kişi, oluşları ya “Tanrı” üzerinden kabul eder ( bu dahi kendine izafidir) ya da bizzat kendi izafi gözlemlerini esas alır! Her ikisinde de vardığı sonuç kendi sonucu ve göreceli olmak durumunda! Kabulü her ne ise kendisi için olmak durumunda! Başkası için ya da genel olarak tüm insanlık için geçerli olacak, mutlak “Doğru” bir sonuca ulaşması mümkün olmayacak! Kendisiyle “İnsan” olma noktasında eşit kabul edilen diğerlerine -kendini ikna eden sonucu- kesin olarak kabul ettirme gibi bir yetkisi olmayacak! Bu yetkiyi almak veya kendini ikna eden “Başlangıç” teorisini, başkalarına da kabul ettirmek için geliştirilen söylem ve eylemlerin tamamı, “Tercih” kapsamında -frekansı kendi kabulü lehine çevirmek- için olabilir! Tarihsel süreçte, yetki almak için eşitlik ilkesini bozacak söylemler ve eylemler; önceleri “İnsan ilahlar”, sonraları “Yarı insan, yarı ilah”, daha sonraları “Seçilmiş ırk”, “Üstün insan” söylemlerinin geliştirmesi gözlemlenebilir!
Son tahlilde; herkes her şeyi, kendi göreceli gözlemi kadar bilir! Herkese uyan genel bir cevabı, birey sadece kendisine verebilir; başkaları için bu kesinlik ifade etmez! Zaten cevap, bireyin kendisine de izafidir! Başlangıcı bilinmeyen bir şeyin teorisi, mutlak manada üretilemez!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.