- 801 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RUSLARIN ŞAVŞAT MERKEZİNDEN SATLEL' İ İŞGALİ
26 Aralık 1914 günü Şavşat’daki bütün Türk Silahlı Kuvvetleri Yakup Cemil Bey ve Halit Bey emrinde Sakarya Dağından geçip Ardahan’a doğru yürümüştü. Stange Bey’in kumanda ettiği 8, Alay da Kadir Ağanın emrindeki Artvinli Gönüllüler ile Bahaeddin Şakir Bey emrindeki Ardanuçlu gönüllülerde yalnız cam yaylası üzerinden 26 Aralık 1914 günü Sahara doğrultusunda ilerlemişti.
Yalnız Çam ile Sakara dağı geçidinden Türk Silahlı kuvvetlerinin saldırıları sonucunda Hamşioğlu Nusret Bey ağır yara almış Ardahan 1914 Aralık 29 gecesine kadar düşman işgalinden kurtarılmıştı. Milis Güçleri kumandanı Hamşioğlu Ramiz Bey artık 300 kişilik milis kuvvetini orada bırakmış ve yanına aldığı 6 kişilik bir milis ile ağır yaralı olan kardeşi Nusret Beyle birlikte Şavşat’a hareket etti.
Rus kuvvetleri tarafından Şavşat’ın işgal edilmiş ve konağının Rus suvari birliğinin yerleşmiş olduğunu gördü. Konağın karşı yamacında ki Morğel ormanında saklandılar. 28 Aralık 1914 de Rus birliğine yapılan bir ihbar sonucunda etrafları sarılmış büyük bir çatışma oldu.
Bu çatışmada 3 kişi Ramiz , Nusret ve Şevki Ağa şehit oldu. Bir kişi kolundan yaralı olarak diğerleri kaçmayı başardı. 4 Ocak 1915 gecesi Rus Tugayının ani bir saldırısıyla Ardahan şehri yine Rusların eline geçti.
Yapılan çatışmada Kadir AĞA ve bir çok serdangeçtimiz şehit oldu. Yaralılarımız düşmana esir düştü. Ardahan’a artık yeni silahlı birliklerimizin gelmesi mümkün olamadığından bu nedenle Stange Bey emrindeki birliklerimiz yanlızçam geçidinden Ardanuç’a çekildiler. Hamşioğlu Ramiz Bey’in Ardahan’da Yusuf Bey’e bıraktığı milis güç birlikleri Halit Bey ile sakara geçidinde savunmayı sürdürdüler.
Sarıkamış bozgunumuzdan sonra Ruslar taarruzlarını artırdı, kuvvetlerimiz çekilmeye başladı.Aynı amanda ( 1915 mart sonlarına doğru ) Sahara’ daki kuvvetlerimizde çekilmeye mecbur kaldı. Sabit Bey , Berta deresinden Artvin tarafına çekildi. Şavşatlı kuvvetlerimizde dağılıp Şavşat’ın ormanlık yerlerine ve İmerhev’ in kayalık ıssız kesimlerine çekildi.
Ardahan Sahara üzeriden Karaköy’e inen Rus kuvvetleri ise Şavşat’ in iç vaziyetini iyice anlamak için orada bir ay kadar bekledi. Nihayet silahlı kuvvetlerin dağıldığını anlayınca, Rus Gobornatı ( vali ) yanına bir miktar süvari ve silahlı asker alıp Şavşat merkezine geldi, Satlel de Söğütlü de ( Hamşioğlu Konağına ) yerleşti.
Köylerden ele geçirilen halk tutulup Satlel’e getirildi. Ve etrafı çeperlenmiş olan mektep bahçesine kapatılarak ifadeleri alınmaya başlandı. Gobornat tercümanı ile halka bağırdı.
- Siz çok fenalık yaptınız, bu cezasız kalmayacaktır dedi. Akşam mektebe kapatılan ahaliyi gece yarısına kadar süngüler arasında , başlarına geleceği söylenen âkıbetlerini beklediler. Gobornat, üç defa ağzını açıp katliama emir vereceğini ve fakat güya dilinin bir türlü varmadığını sonradan açığa vurdu.
Gobornat Şavşat’ ın şenliği değil ağacı bile doğranacak, emrini almıştık demiştir. bu katliamdan kurtulmamıza sebep olanlar başta Ahıskalı Atabek oğullarından Server Bey olmak üzere Hamşi Temur Paşa ve çoraklı köyünden Hacı Şakir efendidir.
Temur Paşa bu günlerde Acara’ dan Şavşet’ e geçip Rusların yapmak istedikleri fenalığı önlemiştir. Haci Şakir Efendi ise Ruslar Karaköy’ den Şavşet ’e inerken Cirit düzü köyünde Goburnatın önüne çıkıp yaptığı görüşmede, halkın herhangi bir zülme uğramamasını sağlayacak sözlerle onu ikna etmiştir.
Ruslar daha Karaköyde iken Pınarlı Köyünden Alhan oğlu Yusuf Ağa ( 70 yaşlarında ölmüştür ) Kalkıp kendiliğinden Ahıska’ ya gitmiş ve eskiden tanıdığı Server Beyi yanlız olarak Şavşet’e getirmiştir.
Server Bey Şavşet’ te tekrar yerleşmeye başlayan Rus Hükümet damlarına ve Kumandan mevkiinde olanlara aynı zamanda tehdit edici bir lisan kullanmış ve ’ buralarda katliâm olamaz, Rusya’nın böyle bir emri yoktur ’ diyerek tehlikeyi önlemiştir.( M. Âdil Özder )
YAŞADIĞIM ANI.
1970 veya 1971 Temmuz ayının günlerinden bir gün idi. Babamla annem çarşıya alışveriş için gitmişlerdi. Ben evde kardeşlerimle birlikte idim. Evin en büyüğü ben olduğum için çocukların sorumlulukları benim üstümdeydi.
Konağımızın kapısının önünde köpeğimiz devamlı bulunurdu. Köpeğimiz havlayınca oturduğum konağın penceresinden baktım. Yaşlı bir kişinin Elma bahçesinden yukarıya doğru geldiğini ve bizim konağa doğru baktığını gördüm.
Hemen çocukları alıp dışarı çıktım. Benim gözümün önünden ayrılmayacaksınız diyerek onlara top verdim. Onlar top oynamaya başladılar. Bende yaşlıca olan gelen dedeyi karşıladım. “Buyur dede kime baktınız?” diye sordum. O da bana: “Sen kimsin?” diye sordu.
Onun bu sözü benim tuhafıma gitmişti. Sonra cevapladım: “Ben Şahap Bey’in oğluyum”. dedim. “Haaa!..” dedi. “Cevdet Beyin torunusun öyle mi ?” dedi. “Evet.” dedim. Sonra yavaş, yavaş yürüdü bende arkasından yürüdüm. Kendi kendine konuştuğunu gördüm. Bahçede biraz daha sağa sola bakındıktan sonra büyük dut ağıcının dibinde oturmak istediğini anladım. Yardımcı oldum oturdu.
Top oynayan çocukları gördü. Çocukları sordu bende kardeşlerimin olduğunu söyledim. Allah bağışlasın dedi. Oturduğu yerden bahçedeki yaşlı dut ağaçlarına, çeviz ağaçlarına bakıyordu. Gövdesinin ortası çürümüş oyuk olan yaşlı büyük Nalezir armut ağacına daha çok baktığını ve gözlerinin kızarıp dolduğunu gördüm onun burada bir şeyler yaşadığı anladım.
Bu dede geçmişten acaba ne anlatacak diye aklımdan geçirirken, o sırada oturduğu yere dut ağacından bir tane dut yakınına düştü. Oturduğu yerden biraz uzanarak onu alıp yedi. Onun o dutu alıp yediğini görünce dede dut dökeyim de ye dedim. Sağ ol yavrum, yere çok dökülür bende yiyemem ziyan olur dedi. Ama ben dinlemedim dutun bir dalını silkeledim yerden topladım önüne koydum. O topladığım dutu sesini çıkarmadan yedi. Sonra bana dönerek yavrum otur bakayım şuraya dedi.
Oturdum ona bakıyordum. Anladım ki bir şeyler anlatacak. Dedi ki ben Gürnatelliyim. Sizin bu aşağı mahalleden Şevki Ağa’nın çocukları torunları, benim de torunlarımdır yanlarına geldim. Oradan baktığımda konağı gördüm dayanamadım yavaş, yavaş buraya kadar geldim. Sende benim yaşlı biri olduğumu gördün bana hizmet etmek istiyorsun anladım senin bana hürmetin, hizmetin, aslından geliyor yavrum Allah senden razı olsun” dedi.
Şimdi sana burada yaşadığım korkunç olaylardan birini anlatacağım dedi. Buyurun dedim. Onun için iyi dinle yavrum” dedi ve anlattı. Hamd olsun Allah’ıma ki bu günleri de gördüm. “Ben senin çağında idim. Rus saldatları Şavşat’ın bütün köylerin’ den yaşlı, kadın, çil, çocuk demeden toplayıp bu büyük bahçeye getirip yığdılar. Ben de onların içinde idim.
Oturduğu yerden bastonu ile göstererek bir kısım halkı da orda okul vardı o okula doldurdular. Bir kısım halkı da etrafı çeperle çevrili olan yere doldurdular. Etrafımız süngüleri takılı rus saldatları ile çevrili idi. Kadınlar çocuklar ağlaşıyordu korku içindeydik. Yine oturduğu yerden bastonu ile göstererek konağın önünde sıra halinde köylerden toplanan erkekleri elleri bağlı ayakta bekletiyorlardı.
Bir ara konak’ tan Rus Gobornatı yanında subayı ile birlikte dışarı çıktıklarını gördük. Arkalarında Fitnat Hanım ile Pumpuli bati’nin ( Huriye Hanım ) elinde küçük bir tepsi ile Rus Gobornatın arkalarında dolaşıyordu. Gobornat ile bizim bulunduğuz yere yakın geldiler. Pumpulli Batti tepsinin içinde 1 tane cadı ve küçük tabakta tuz ikramda bulunuyor Gobornat’a yedirmeye çalışıyordu.
Ben bilmediğim için tuz ile cadı’dan ikram mı olur niye yedirmeye çalışıyor ki dedim. Dede de bana kötülüğün yapılaması, dostluğun olması, bir iyiliğin yapılması için tuz ekmek ikram edilir dedi.
Dost olalım bu kadar insanları katletmeyin, yazıktır, günahtır, kan akıtmayın diye her ikisi de rusça konuşuyor ricalarda bulunuyordu. Rusça konuşmalardan bizde az buçuk anlıyorduk. Gobornat bu hanımlara;
Değil insan, ağaçları bile ayakta kalmayacak doğrayacağım diyordu. Rus Gobornatına yanın da ki subay elleri bağlı dizili halde bekleyen insanları göstererek bunların çoğunun başı yeşil sarıklı diye söyleyince, Gobornat içlerinden birini ayırın, diğerlerini “rığa, rığa” dediğini duyduk.
Rusların başı sarıklılara dokunmadıkları için başlarlına sarık geçirmişlerdi. Gobornat’ın çok asabi biri olduğunu gördüm. Yanımızdan geçerek konağa gittiler. Bir zaman sonra dizili olan sarıklılardan birini iki saldat ortalarına alarak konağın içine girdiklerini gördük.
Umudumuz tamamen kesilmişti ki Server bey’in konağa geldiğini gördük. Suloban’dan Yusuf Ağanın gizlice Ahıska’ ya gitmiş olduğunu Fitnat hanım tarafından öğrendik. . Temur Paşa ve Server Atabey’e durumu iletmiş. Server Bey Konağa geldi. Rus Gobornatı ile Server Bey arasında sert tartışmalar olduğunu duyduk. Server Bey konak’da Rus Gobornatına burada hiç kimse öldürülemez Rusya’nın böyle bir emri yoktur diyormuş.
Beni Hamşizade Temür Bey ve ağabeyi Hamşizade Cemal Paşa gönderdi. Onlar Generalle görüşmeye gittiler. Kesinlikle kıyım yapamazsınız size gereken emir gelecek yapacağın katliamdan siz sorumlusunuz demiş. Pumpulli hanım yanımıza gelerek korkmayın dedi kurtulacaksınız diyerek bizleri teselli ederek bilgilendiriyordu.
Bir kır atlı köpük içinde bahçeden içeri girdiğini gördük. Yine bastonu ile oturduğu yerden Nalezir Armut ağacını göstererek, at o ağacın dibinde kulun attı patladı dedi. Rus saldatları onun etrafını sardılar konağa görürdüler. Meğer o Acaralıymış, Hamşizade Cemal ve Temür Paşa kardeşlerin General’den aldıkları mektubu bu Acaralı ile Gobornat’a göndermişler. Mektup da Şavşat’ta hiç kimseye dokunulmayacağını ve askerin geri çekilme emri yazıyormuş.
Fitnat Hanım’ın konaktan çıktığını ayakta elleri bağlı bekleyenlere bir şeyler konuştuğunu onların dağıldığını gördük. Hızlı adımlarla yanımıza gelerek herkes serbesttir dedi. Bizler sevinç çığlıkları atıyorduk, birbirlerimize sarılıyorduk. Sabahtan akşama kadar elleri bağlı vur emirlerini bekleyenlerden bir kaç tanesinin tigrat deresine inerek şalvarlarını yıkayanlarını gördüm dedi.
Bunları anlatırken gözleri doluyor ve yutkunuyordu. Ben de heyecanla dinliyor sanki o günleri yaşıyordum. Ben dedeme ne yapabilirim diye düşündüm. İçimden elini öpmek geldi, eğildim öptüm. Bana Allah bir daha o günleri yaşatmasın yavrum dedi.
Şimdi yavrum beni Şevki Ağalara kadar götür deyince, bende birazdan babam onlar gelirler bize gidelim bir yemek yiyelim dedim. Yok yavrum sağ ol dedi. Benim buraya kadar yürüdüğümü düşünemezler. Çıkar ararlar korkarlar bir yere düşüp öldüğümü sanırlar merak ederler dedi.
Koluna girdim bahçeden beraber yola çıktık aşağı mahalleye gidiyorduk ki Resul Avcı ile yolda karşılaştık. Zafer bey tamam ben götürürüm dedi. Tekrar tokalaştık elini öptüm oradan bahçeye geri döndüm. Bu dede Susuz köyü ( Gürnatel )’ den Resul Avcı’nın ailesinden olup Allah mekânını cennet etsin ruhu şad olsun.
(*) Söz konusu olan Dede’nın Susuz Köyü (Gürnatel) den İsmail Avcı’nın oğlu Hamit Avcı olduğunu öğrendim.
( Hamit Avcı : D: 1886 – Ö: 1978 ) Söğütlü Mahallesinden Şevki Demir, Hamit Avcı’nın eniştesi dir.Şevki Demir’in eşi Altun (Nene) Demirdir.
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.