- 695 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HERŞEY O'NDAN!
"HERŞEY O’NDAN!"
Dil ne bilir şekeri şerbeti
Aldığın lezzeti baldan mı sandın?
Ne arı, ne ağaç verir nimeti,
Elmayı, narı daldan mı sandın?
.
Baharı gönderir al gelin gibi,
Bir hazinedir ki görünmez dibi,
O Cemil’dir,cemal Onun tecellisi,
Güzeli yeşilden, aldan mı sandın?
.
Çok istesen de inadın olmaz,
Taktirden öte muradın olmaz,
O uçurursa senin kanadın olmaz,
Uçmayı kuştan, kartaldan mı sandın?
.
Gördüğün göremediğin göz O’nun,
Bildiğin, bilemediğin öz O’nun,
Dediğin, diyemediğin söz O’nun,
Kelamı dudaktan, dilden mi sandın?
.
O dilerse azlar çok olur,
O dilerse varlar yok olur,
O dilerse açlar tok olur,
Tokluğu paradan, puldan mı sandın?
.
İbrahim duada, Nemrut’un ateşinde,
Ateşler gülzar olur, türlü esrar içinde,
Oğul razı kurbandır babasının peşinde,
Kesmeyen bıçağı İsmail’den mi sandın?
.
Zulmün kucağında Musa’lar doğar,
Açılır bahr-ı ahmer küffarı boğar,
Sükut edince esbap, bıldırcın yağar,
Yoksa nusreti ebabilden mi sandın?
.
Kâh gülersin, kâh dilhunsun gözyaşına,
Gün olur tuz bulamazsın aşına,
Dün, bugün ne geldiyse başına,
Eden O’dur, eyleyen O, kuldan mı sandın?
.
Ateşini söndürdün, suyunda kaldın,
Sütünü içtin de koyunda kaldın,
Bir ömür yaşadın, oyunda kaldın,
Dünyayı evlattan, maldan mı sandın?
.
Mecnun’unki Leyla’ya bir nazar değil,
Gureba, derd-i fenadan bizar değil,
Bağban-ı mürşid’in hayali gülzar değil,
Bülbülün zarını gülden mi sandın?
.
O’nun sanatı, varlığın nakışında,
O’nun şefkati ananın bakışında,
O’nun rahmeti, suyun akışında,
Suyu pınardan, gölden mi sandın?
.
Ellerin titrer fer kesilir gözlerde,
Kapılırsın pek amansız bir derde,
Maraz, musibet ancak bir perde,
Kul, eceli Azrail’den mi sandın?
.
A’male bakarsın ateşi tartar,
Rahmete bakarsın ümidin artar,
Kurtar bizi Allah’ım kurtar,
Gönül ,necatı amelden mi sandın?
.
Bu şiir İbrahim Sayar’ın. Aslında şiir yerine “manzume” demek daha doğru olur. Çünkü şiirsellik yönü çok zayıf. Tam tamına on üç dörtlük saydım. Bazı dörtlükler sanki zorlama (doldurma)karalanmış gibi.
.
Yeğenim Volkan, Talha Bora Öge’nin yorumunu göndermiş bana. “Dayıcığım şu şiire bir yorum yapar mısın?” demiş. Dinledim Talha Bora Öge’yi. Mükemmel yorumlamış bu manzumeyi. O okurken kabak kemane inlemeye başlamış. Kabak kemanenin hicaz taksimi ve manzumenin sonlarına doğru bağlamanın feryadı, gitarın demi yoruma ayrı bir ahenk katmış.
Bu manzum anlatıda Yüce Yaratan’ın varlığı, birliği ve her olan bitenin mutlak hakimi ve hakemi, her bir derdin hekimi olduğu teması işlenmiş. "...mı (mi) sandın?" redifli sorularla biten dörtlüklerin her birinde O’nun bir vasfına dikkat çekilmiş. "Kün!" deyip âlemleri yaratan Allah’ın sıfatları dile getirilmiş.
On üç dörtlükten oluşan manzume teknik yönden hatalarla dolu. Dörtlükler hece ölçüsüyle yazılmış gibi. Serbest mi desek yoksa? Uyaklar da öyle...Dörtlüklerin kafiyelenişi abab / cccb...biçiminde. "...mı(mi) sandın?" la biten kıtalarda yinelenen bu redifle konu birliği sağlanmış. Aslında sorulan soruların yanıtı da biliniyor ve bizden bir cevap beklenmiyor. İstifhamdır bu.
Üçüncü dörtlüğe bir bakalım:
.
"Çok istesen de inadın olmaz,
Takdirden öte muradın olmaz,
O uçurursa, senin kanadın olmaz,
Uçmayı kuştan, kartaldan mı sandın?"
.
Evet, Allah "Yürü ya kulum!" derse yürütür, uçurur kolsuz kanatsız... Üçüncü dizede "Senin kanadın" tamlamasının yerine "Kolun kanadın" ikilemesi daha uygun gibi geliyor bana. Son dizenin şöyle olması gerekmez mi? " Uçmayı kanattan koldan mı sandın?"
.
Bir hayli uzun bir manzume. Sözü daha fazla uzatıp sabrınızı zorlamayayım. En iyisi burada noktayı koyayım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.