- 559 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bu Sabah
Bu sabah, henüz hangi günün sabahında bulunduğumu idrak edememişken, bazı kelimelerin bazı yeni yeni halleri, davetsiz bir halde dahil oldular az kelimeli, çok kullanılmaya pek elverişli olmayan lügatıma. Çok uzatıyorum lafı, biliyorum. Fakat bu tamamen cahilliğimi örtbas etme adına sergilemiş olduğum bir çaba. Ama tam manasıyla gizleyememiş olmalıyım ki kelimeler diyarından birileri fark etmişler cahilliğimi ve göndermişler en kalender, en cellat kelimelerini, aklıma.
Bu sabah, herhangi bir günün sabahındaymışçasına açarken çorak topraklar üzerine inşa edilmiş olan gözlerimi, takdim etti bana kendisini, çok tanıdık bir kelimenin tanımazlıktan geldiğim yenilenmiş hali. ‘Merhaba’ der gibi baktı bana sonundaki ’-siz’ takısıyla. Ve üstelik der gibi şeklinde ki o merhabasının ardından devam etti bir şeyler daha der gibi bakmaya ve merhabasının içerisine katmış olduğu, eski halinden beri var olan aşinalık durumunu yeni halinde had safhaya çıkarma isteğini gizlemeye çalışmadan. ‘Sensiz’ dedi, ağızda dağılamayacak kadar bayatlaşmış un kurabiyesi kıvamında olan bir kelimeyi telaffuz edermiş gibi ve ilave etti ‘Benim adım bu’ şeklinde bir cümleyi. Elbette, der gibi şeklinde izah etti bütün bu ‘konuşulamayan konuşmayı’ ama ben, bütünüyle, olduğu gibi anlamıştım bu konuşmaları. Kalbim, ciğerlerim ve diğer bütün uzuvlarımda anladılar bu sessizliği her dem baki olan konuşmadaki manayı, yoksa ne diye yok yere arızalanırdı sistematik halde sürüp giden çalışma hayatları.
Bu sabah, takvime bakmaya çekinir bir halde iken dikiliverdi karşıma, içinde bulunduğum günün adını temsil edercesine, eski tanıdık halinin yenilenmiş halinin yeniden yenilenmiş halindeki ‘sensizlik’ kelimesi. Bak ‘-lik’ takısını takmış sonuna, ‘-siz’ takısının sağlamış olduğu olumsuzluk havasını bir matem havasına çevirmek namına. Kalbim, ciğerlerim ve diğer bütün uzuvlarım susturdular gürültülü hallerini, taziye evi kurallarına uygunluk babında. İçimde ölenler var, içimizde ölenler var. İçimizde ölüp, ruhunu burada unutanlar var.
Bu sabah, kalkıp dayanasım geldi kelimeler diyarının kapısına. ‘Rahatsız etmeyin artık şu cahil hallerimi ve alın benden evrimleşmeye müsait iyi veya kötü manadaki her bir kelimeyi’ diyebilmek uğruna. Yoksa bu sabah, başındaki bu’yu atarak ‘Bir cinayet sabahı’ şeklinde anılacak. ‘Bakın tekrar ediyorum, lütfen, rahat bırakın bu cahillikten yana şikâyetçi olmayan hallerimi’. Yoksa bu sabah, bir cinayet sabahının çok da üzerinde ‘bir vahşet’ veya ‘bir katliam’ adlı tamlamalardan birine memnuniyetsiz ama çaresiz bir halde dahil olacak. ‘Bakın, bu sabah ve ben; bu sabahın, bu sabah olarak anılmasından, yaşanılmasından yanayız. Lütfen alın bu kapı önünüze çöp poşeti misali bıraktığım kelimeler yığınınızı ve bir daha bunları, herhangi bir günün herhangi bir bu sabahında yollamayın aklımın ‘sizsizlikten’ dolayı cahil kalmış olan lügatına’…