BİR ÇAPKIN DİLENCİ...
Yazının başlığı Yeni Türkü hayranlığımdan gelir benim. Ne güzel, ne içten bir şarkıdır o. Buram buram iyimser şeyler uçuşur tepemde. Uzaklardayken dinlenilesi bir şarkı şekerler...
Sırt çantamı topladım, vurdum kendimi yollara. Memleket özlemi almışken, toprağımın kokusunu içime çekesim geldi, nasılsa. Beni özleyenleri de gördüm sonra. Saçları biraz ağarmış, kulakları biraz paslanmış, gözleri biraz buğulanmış, çınar ağaçlarımı...
Zaman nasıl da akıp geçiyor diye iç geçirdiğim birkaç saniyelik zaman diliminde 15 yıl önceye bir gittim, bir geldim.
Küçük kulübelerde okudum ben. Bir türlü ısınamayan sobası vardı küçük okulumun. Ne zordu baş etmek otoriteyle, zorluklarla, o yaşta yasaklarla... Konuşulması yasak olan anadilime hasret kaldığım ne yıllar yaşamışım, farketmeden.
Bir daha dönmem dediğim toprakları, tertemiz havayı, şalvarlı kadınlarla dolu tütün tarlalarını nasıl da özlemişim oysa. Ne kadar uzağa gidersen git, ne kadar kalabalığa karışırsan karış, ne kadar acı çekersen çek verdiğin mücadele hep geçmiş, hep kendin için işte.
Bazen düşünüyorum... Eskiyi özlediğim için mi geldim buralara diye. Eskiden o yoktu, bu, şu yoktu çünkü. Ben vardım, çocukluğum vardı, biricik saflığım doya doya nefes alıyordu. Şimdilerde sıkışıp boğulduğum olgunluk savaşını vermek zorunda değildi. Engellere göğüs germe gibi bir zorunluluğum da yoktu.
Amaaaan! Yemişim engelleri.
Neyse...
Çok mu çok özlemsiz, çok mu çok sakin günleriniz, yarınlarınız olsun.
Severim sizi.
YORUMLAR
Sizi siz yapan, kaleminizi güçlü, yazdıklarınızı okunası yapan işte bu '' olduğunuz gibi '' görünmenizdendir.
Makyajsız, dobra, lafları eğip bükmeden, içinizden geldiği gibi...
Ahmet Kaya yıllar sonra haklı çıktı...
Ana dilinizi rahatça konuşabilir, hatta şarkı türkü de dinleyebilirsiniz. Tabi çok ama çok geç kalındı.