YORUMLAR
Kıymetli Kemal Hocam
Yazı dizinizin son bölümünü cepten okumuş olmama rağmen hafta sonu şehir dışında olmamadan dolayı yorum yapamamıştım. Bir aile dostumuzun misafiri olarak İstanbul'a geçtim iki gün misafiri olduğum aileye müşterek dostumuz olan bir başka ailede geldi. Hanımlar kendi aralarında konuşurken biz beylerde kendi aramızda sohbete daldık. İki Türk bir araya gelince hükümet kurar hükümet devirir diye bir söz vardır. Altı erkek bir araya gelirse ne olur tabi ki, devlet kurar devlet devirir durumu olur nitekim öylede oldu.))))
Uzatmayayım misafiri olduğumuz evin üniversite mezunu ve yurtta kalan hafta sonu olması nedeniyle eve gelen lise son sınıf öğrencisi olan oğullarıyla birlikte yeni ve eski kuşaklar hepimiz bir araya gelmiştik. Bu kadar insan bir arada olunca malum sohbetimiz siyaset, terör, Rusya meselesi falan derken konu nasıl o noktaya geldi hatırlamıyorum, bir anda kendimizi Osmanlıyı tartışır bulduk.
Fakat Osmanlıyı konuştuğumuz o sohbet esnasında dikkatimi çeken bir şey oldu. İyi kötü hepimiz lise veya üniversite tahsili olan az çok parmağı mürekkebe bulaşmış eline kalem almış insanlardık. Ancak Osmanlıdan bahsederken hepimiz öğrencilik yıllarımızdan kalma Osmanlı bilgilerinden değil de resmi öğretinin dışındaki akademik unvanı olan tarihçi yazarların yayınladığı kitaplardan,vesaire farklı kaynaklardan edindiğimiz bilgiler üzerinden konuşuyorduk.Niye!?’’
Çünkü hiçbirimiz okul yıllarından kalma sınırlı ve hatta saptırılmış Osmanlı bilgisiyle tartışamazdıkta ondan.
Bizlere öğretilen. Osmanlıda taht kavgalarının yaşandığı dönem, bunun paralelinde padişahların özel yaşamlarına dönük doğruluğu tartışılır bilgiler. Sonra tarihleriyle Osmanlının yaptığı savaşlar ve fetihler yükseliş dönemi, düşüş dönemi vesaire sonuç hasta adam Osmanlıdan bahsedilirdi. Ve nihayet Mustafa Kemal bir güneş gibi doğmuş ve makus kaderimizi değiştirmiştir, denilirdi. İyide…
Büyük Selçukludan gelmiş yirmi dört milyon kilometrekare toprağa ve üç kıta'ya altı yüz yıl boyunca hükmetmiş zengin siyasi ve kültürel kökleri olan Osmanlı imparatorluğundan aşağı yukarı bu düzeyde bahsedilmiş olmasın da bir tuhaflık ve haksızlık yok mu? Üstelik siyasi veya kültürel ve hatta ikili görüşmeleri bile mutlak kayıt altına alınan ve titizlikle arşivlenen birçok konuda olduğu gibi bu konuda dünyanın takdirini kazanmış bir devletten bizlerin hatırında kalacak hele ki olumlu manada resmi öğretiden aktarılmış maalesef.bir bilginin olmaması ne tuhaf!???
Bizim gibi misafir olan öğretmen emeklisi Mehmet hocanın kızı Pelin Avusturya’da okudu. ve orada yaşıyor. Babası Mehmet hocaya anlattığına göre Avusturya’da Osmanlı her yönüyle kapsamlı bir ders olarak anlatılırmış ve ağırlıkta arkeoloji, tıp, ezacılık, matematik, astronomi, mimarlık, mühendislik ve mühendisliğin kendi içindeki branşlarıyla birlikte Osmanlıdaki bilim ve bilim adamlarından, yaptıkları işlerden isim isim ve ayrıntılarıyla bahsedilirmiş.
Amerika bu günkü siyasetini ve gelişimini Osmanlıdan aldığı kanunlara ve siyasi prensiplere borçlu olduğu söylenirdi ya! aynen doğruymuş Kemal Hocam, üstelik vefa örneği olarak ta beyaz sarayda Kanuni Sultan Süleyman Han'ın dev bir kabartma portresi asılı duruyormuş.
Naçizane yurt dışına çıktığımda Osmanlı eserlerine denk geldiğimde sanki bir gün önce Osmanlı o yeri terk etmiş gibi o eserler pırıl pırıl muhafaza edilmiş görürken ülkemde ki Osmanlı eserleri bakımsızlıktan çürümek üzereydi.(son yıllarda bu konuda yapılan olumlu çalışmaları inkar etmeyelim) ama bizim kadar kendi tarihine düşman kendi ceddini aşağılayan kendi gerçeğini yok sayan başka bir toplum, millet, ülke her neyse nasıl tarif edersek edelim. Acizane ben bizim ülkemizde ki kadar garip anlayış ne gördüm görmedim.
Saygı ve sevgilerimle
Kemnur
Kemnur
Serhat BİNGÖL
İyi ki böyle bir yazı kaleme almışsınız ve iyi ki varsınız
Saygı ve sevgilerimle
Sevgili Kemal.
Daha önce de belirttiğim gibi bu dizinin dört bölümünü birden okudum. Okurken tüm yorumları da okudum çünkü tarih bildiğin gibi benim alanım.
Yorumuma geçmeden önce hemen bir klavye hatasını düzelteyim: Bu bölümde '', 10 Şubat 1432 Salı günü patlak veren isyanla '' demişsin o tabii ki 1632 olacak...
Gelelim yoruma:
Bence eli ayağı düzgün bir yazı olmuş. Aşırı sivrilikler görmedim yazıda. Evet yazıda aşırı sivrilikler yoktu ama yorumlara baktığımda aynı şeyi söylemem mümkün değil.
Serhat'ın da dediği gibi bundan yaklaşık 400 sene öncesinden bahsediyoruz. Dört yüz sene öncesinden bahsetmemize rağmen yorumlarımızı günümüz demokrasi ve insan hakları çerçevesinde yapıyoruz. Yahu İnsan hakları evrensel bildirgesi bile 1948 de kabul edildi.
1600 lü yıllarda İnsan hakları Evrensel bildirisi vardı da Osmanlı Padişahları bu bildiriyi mi çiğnediler?
Bizans Tarihine bir bakın. Kendi oğlunun kafasını takunya ile patlatan, metresini kral yaptırmak için öz oğlunun gözlerini oyduran kraliçelerle doludur. Avrupa tarihi de böyledir, Rus tarihi de...Yani o devirlerde insan hakları kavramı diye bir şey yok zaten. İnsan hakları kavramının olmadığı bir dünyada sanki sadece Osmanlılar insan haklarını çiğnemişler gibi yorumlar yapılmasını anlayamıyorum ben.
Engisizyonlar, Haçlı seferleri, Fransız ihtilalinde yaşanan vahşetler, giyotinler, daha yakın zamanlarda nazi zulmü, bütün bunlar yokmuş da sadece Osmanlılar elde kılıç seferden sefere koşmuşlar, yakmışlar, yıkmışlar, esir etmişler, köle pazarları kurmuşlar, devşirmişler,kardeş katletmişler..Mişler de mişler...
Haçlı Seferleri çok masum şeylerdi demek ki...
Ben sırf bu sebeple artık tarih yazmaktan soğudum. Çünkü benim yazdıklarımla milletin anladığı çok farklı şeyler.
Sana kolay gelsin diyorum.
SELAM VE SEVGİLERİMLE.
Kemnur
sami biberoğulları
Serhat BİNGÖL
Dolayısıyla sizlere çok iş düşüyor hocam çok iş…
Saygı sevgilerimle.
Kemnur
Sevgili Kemal,
Bu seri yazını dikkatl okudum...
Dizi olarak tarihimizi seyretmeye başladık, her ne kadar senaristlerin süzgecinden geçerek karşımıza geliyor ise de içince hakikatlerden bolca bulunması dolayısıyla daha iyi anlıyoruz geçmişte yaşananları. Tarih okuduk ama böylesine akılda kalıcı olmamıştı ve zaten okuduklarımızda özetten ibaretti.
Osmanlı ile bir zamanlar övünürken, Muhteşem Yüzyılla daha derinden tanıyıp, öğrenme fırsatı
bulunca "Neymişiz şu Osmanlı! " diye hayal kırıklıkları yaşadım...Şimdi bir sürü dedikodusuna rağmen, Kösem'i de bu yüzden izliyorum.
Hakikaten neyşmiş bu Osmanlı!!! Canları sıkıldıkça kalkıp ülke fetih etmeler, milletin karısını, kızını kaçırıp köle, cariye sonrasında sultan yapmalar, taht sevdasına düşünce acımadan kardeş, bacı, katledilmeleri zorla devşirme insanlar yaratmalar ve daha ne entrikalar, acımasızlıklar....
Hepsi içimi acıttı resmen. :(
Kemnur
inşallah bir sonraki yazı dizisi de yine tarih üzerine olur
paylaşım için teşekkürler Kemal Bey
saygılar