- 830 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
O unutamadığı İklimlerde Gezinmekteydi Hala
Hatırladığım kadarıyla 12 yıl önceydi. Yöneticisi olduğum kuruma bir görevle gelmişti. Yılların en sert kayalardan bir şeyler koparması ne kadar doğal karşılanıyorsa, acımasız zamanın bazı yanlarımızı törpülemesi de o kadar doğaldır.
Hatırladığım kadarıyla altın sarısı saçları vardı. Veya sarıya boyatmış olmalıydı. Eğer lens takmadıysa, adeta denizin maviliğini odama taşımıştı gözlerinde. Zarafeti bugünden farksızdı. Kışın son karını yararak boy gösteren kardelenleri hatırlatmıştı bana. Odama girişiyle adeta reyhan kokusu sarmıştı odamın dört yanını. Yüzümü yalayan nefesindeki serinlik, meltem gibi yüzümü yalarken, duyduğum heyecan ve şaşkınlığı hoş gördüğünü düşünmüştüm o zaman.
Bahtı kendisi kadar güzel olsun temennisinde bulunmuştum. Güleç yüzü, saygı ve zarafeti¸ güçlü karakter yapısı onun çok şey hak ettiğini düşünmeme yetiyordu.
Aradan uzun yıllar geçmişti. Yıllar, ikimizden de çok şeyler aldığını itiraf etmeliydim. İlk karşılamamız, işe gittiğimiz servis arabasında oldu. Ancak, tereddütle bakıştık birkaç kez. Yani, ben acep o mudur derken aynı soruyu onun da defalarca kendine sorduğunu öğrendim.
Aynı kurumda çalışıyorduk. Bir gün çıkageldi odama. Hoş geldin demek için gelmişti. İlk tanıştığımız nezaket ve zarafetinden hiçbir şey kaybetmemişti. Tek fark, bu defa saçlarını siyaha boyatmasıydı.
Kaleme aldığım “ Ölüm Gibidir Sonbaharda Ayrılık” adlı denememin son cümlelerini yazıyordum. Bir ayrılık hikayesiydi karaladığım metin. Son satırlarını tamamlamam için iki dakikalık izin istedim. Son paragrafını tamamladıktan sonra bir kahve söyledim.
O günden ve yarından yana için hiç bir şey konuşmadık. Geçmişe uzanan aklımızla dünü konuştuk hep hatırladığımız kadarıyla.
Son yazdığım metni kendisine okumamı söyledi. Başladım okumaya. Bir hıçkırık sesi tırmaladı kulaklarımı. Ne göreyim deniz gözlerinde denizin boşaldığına şahit olmakla çok üzülmüştüm.
Ne oldu sorusunu tamamlamadan hıçkırıklarla “bu yazıda kendimi buldum” cümlesi boğazında düğümlenivermişti.
Neden mi?
Çoğu insanın olduğu gibi, onun da bir ayrılık hikayesi varmış.
Kavruk, hüzün dolu, ve ömür boyu duygularına gem vurarak “bir gün gelmez mi?” diye, gözlerini yollara serdiği bir ayrılık hikayesi…
Beyninde ve sol yanında aldığı dehşetli travmayı kendisine yaşatanı ve unutamadığı ve yeniden o iklimi yaşar gibiydi.
Unutulduğu, terkedildiği o güz mevsiminde yediği vurgunu yeniden yaşıyor gibiydi.
O, unutamadığı iklimlerde gezinmekteydi hala… onu unutamadığı her halinden belliydi.
Gelir mi dersiniz?