- 1054 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
YAZ KIZIM -2-
Sevim Yıldıran diye adını değiştirdiğim kadının olayı aslında bilinen bir olay olmakla birlikte olayda anlamadığım bazı noktalar olduğu için isimleri değiştirerek yazıyorum .
Sevim Yıldıran Orta Anadolumuzun küçük bir ilinin şirin bir ilçesinin bir köyünde yaşamaktaydı.
Olaya geçmeden önce onun mahkemedeki son sözlerine baktığımızda şöyle bir ifadesi olduğunu görüyoruz: ‘’ “Ben hiçbir şeyi gönüllü yaşamadım. Eğer gönüllü ilişki olsaydı öldürmez, onunla çeker giderdim. 2 yıldır çocuklarıma hasret yaşamazdım. Kimse ne böyle ölmek ne de öldürmek ister, pişmanım”
Bu sözlere baktığımızda
1- Sevim Yıldıran evli bir kadındı ve çocukları vardı.
2- Bir başka erkekle gönüllü ya da gönülsüz gayrı meşru ilişki yaşıyordu.
3- Bu ilişkisi sebebiyle kocasından ayrılmış ve kendi çocuklarına hasret kalmıştı.
Şimdi olaya en başından başlayalım.
Anlaşılan o ki Sevim Yıldıran, yaşadığı köyünde evli ve çocukları olan Şemsettin Güder adlı bir kişinin dikkatini çekmişti. Köyde yaşayan bir kadın olmasına ve köyün ağır şartlarına rağmen fiziksel olarak oldukça güzel bir kadındı Sevim Yıldıran.. Şemsettin Güder ne zaman onu görse içinden ‘’ Böyle bir garım olsun, milyarlarca lira borcum olsun’’ derdi. Bazen de bu köyde birden fazla kadınla evlilik diye bir şeyin olmamasına esef ederdi. Öyle bir şey olsa ne yapıp eder Sevim’i de haremine katardı. Resmi nikahlı eşi ev işlerini görse, Sevim de her akşam cinsel arzularını tatmin etse ne güzel olurdu.
Bu fikrini açtığı çok yakın bir arkadaşı ‘’ Len oğlum Sevimde olan senin garıda da yok mu? Ne diye elin evli garısına gafayı dakıyon?’’ dese de Şemsettin ‘’ Öyle dime aagedeş. Mesela Türkan Şoray’ı düşün. Onun gençlik hallarıyla Aysel Gürel’in ölmeden önceki halları bir mi? Benim garı Aysel Gürel, Sevim ise Türkan Şoray’’ diye cevap verirdi.
Evet..Kendi karısını Aysel Gürel gibi görürdü ama onu boşamayı aklının ucundan bile geçirmezdi. Çünkü kendi karısı adeta ağır hizmet robotuydu. Akşam eve geldiğinde ayaklarını bile yıkardı. Böyle bir hızmet robotunu bir daha nerede bulacaktı? Ahhh ahhh Rabbım biraz da meymenet vereydi şu garıya, hiç bakar mıydı elin Sevim’ine?
Aslında Şemsettin’in kendisinde de öyle fazla bir meymenet yoktu. Karısı da zamanında köyün en güzel kızlarından biriydi. Hatta onu alana kadar emdiği süt burnundan gelmişti. Ama ne yazık ki çabuk çökmüştü kadıncağız. Şemsettin yarması onu eve kapattıktan sonra suyunu sıkmış posa haline getirmişti.
Peki Sevim tarafında durum nasıldı? Sevim yaşadığı hayattan memnun muydu? Hem fiziksel, hem de ruhsal ihtiyaçlarını tatmin etmiş miydi yaşadığı bu evlilik? Çocukları ve kocası onun hayatındaki her şey miydi? İşte bunu bilemiyoruz. Soruyu daha açık bir şekilde sorayım: Sevim, kocasıyla yatağa girdiğinde ‘’Hadi goçum. Her zamanki gibi uçur beni’’ mi diyordu yoksa kocasına karşı orgazm numarası yapıp gözlerini kapadığında bir başka erkeği mi , mesela Şemsettin’i mi düşünüyordu bunu asla bilmiyoruz.
Evet…Bu bilinmezlikler içinde bir diğer bilinmezlik de nasıl oluyorsa oluyor Şemsettin ve Sevim arasında bir cinsel beraberlik oluyor daha sonra.
Şemsettin, Sevim’e zorla mı sahip oluyor, yoksa Her ikisi de gönüllü bir ilişkiye mi giriyor orasını pek de anlıyamıyoruz. Ama köy yerinde bu tür ilişkilerin uzun süre saklanması elbette mümkün değil. Söylentiler, dedikodular Sevim’in kayınpederinin ve kocasının kulağına kadar gidiyor.
Bu arada hemen belirtelim bahsi geçen köy ve o çevrelerde namus cinayetleri pek sık görülen cinayetler arasında değildir. Bir karış tarla yüzünden çok yakın akrabalar birbirlerini öldürür ama namus dediğimiz bu gibi durumlarda silaha sarılma pek yoktur.
Sevim’in kocası Sevim’i babasının evine gönderiyor. Sevim baba evinde tabii ki horlanıyor, aşağılanıyor ama burada da Şemsettin ile arasındaki ilişki devam ediyor. Hatta bu ilişkiden hamile kalıp bir kız çocuğu bile dünyaya getiriyor. Ancak doğurduğu çocuğu kucağına alıp onu emzirmiyor bile. İşte bu durum da bize Sevim ile Şemsettin arasında ilk başlarda iki tarafın rızası olsa da daha sonraki ilişkilerde Sevim’in rızası olmadığını, bir şekilde bu ilişkiye zorlandığını gösteriyor.
Şemsettin’in karısını boşayıp kendini alma gibi bir niyeti olmadığı nihayet kafasına dank eden Sevim için artık bu ilişki bir işkenceye dönüşüyor. Bir taraftan ayrı kaldığı çocukları, bir taraftan hiç istemediği ve yeni doğurduğu bir çocuk, öte taraftan ne zaman cinsel arzuları kabarsa kendisine ‘’ Gel ‘’ diye telefon eden ve cinsel beraberliğe zorlayan Şemsettin’in baskıları Sevim’i canına tak ettiriyor.
19 Ağustos 2005 de Şemsettin, Sevim’e cep telefonundan mesaj yazarak birlikte olmak iştediğini söylüyor. Sevim bu isteğe olumsuz cevap verince tehdit ediyor. Yine olumsuz cevap verince elinde silahla Sevim’in kapısına dayanıyor. Sevim, Şemsettin’in elinde silah olduğunu görünce önce mutfağa koşup bir bıçak alıyor. Ama daha sonra sadece bıçakla ona karşı koyamayacağını anladığından av tüfeğini de yanına alıyor.
Burada bir nokta koyalım. Çünkü Sevim daha sonra mahkemede ‘’ Eğer kendi rızamla ilişkiye girmiş olsaydım’’şeklinde bir ifade kullandığına göre demek ki Şemsettin ile bir cinsel ilişki yaşanıyor ve büyük ihtimalle işte bu ilişkiden sonra öldürüyor Şemsettin’i. Ya da daha önceki ilişkileri için ‘’ Senin zaten gönlün varmış ‘’ diyen hakime böyle diyor.
‘’Gönüllü bir ilişkiden sonra niçin adamı öldürsün ki?’’sorusuna ‘’ Adam ilişkiye girdikten sonra kadına hakaret etmiştir. Kadın da dayanamıyıp öldürmüştür’’ diye bir cevap verilebilir ama bu durumda ‘’ Madem ki her iki taraf da gönüllüydü, o halde adam kadının evine niçin silahlı olarak geldi?’’ denilebilir. Yani nerden bakarsanız bakın en azından bu son ilşikide Sevim’in rızası yok.
Sevim elinde silah gördüğü Şemsettin’i vurur. Ancak Şemsettin bu vurulmayla ölmez, yaralanır ve yaralı halde Sevim’e ağır hakaretler ve küfürler yağdırır. İşte bu noktada Sevim artık cinnet geçirir ve elindeki bıçakla Şemsettin’in kafasını gövdesinden ayırır. Daha sonra kesik kafayı eline alıp köy meydanına atar. Akabinde jandarmaya giderek teslim olur.
Seneler sonra Sevim Yıldıran cinayeti olarak hukuk tarimize geçecek olan bu davada nihayet yakın zamanda karar çıkar.
HAKİM- Yaz kızım... Yüce Türk Milleti adına.
İlimiz bilmem ne ilçesinin, bilmem ne kasabasının, bilmem ne köyünde mukim 1985 doğumlu Falancadan olma, filancadan doğma Sevim Yıldıran, aynı köyde mukim Şemsettin Güder ile tamamen kendi rızası çerçevesinde defalarca cinsel ilişkiye girmiş olup son seferinde Nurettin Güderle cinsel ilişkiye girdikten sonra onu bilerek ve isteyerek tüfekle yaralamış, ancak bunu yeterli görmeyerek daha sonra bıçakla kafasını kesmiştir.
Mahkeme heyetimizin ortak kanaati ve delillerin incelenmesi sonucunda bu cinayet bilinçli ve hunharca adam öldürme suçu kapsamında değerlendirilmiş, katil Sevim Yıldıran için ağır tahrik indiriminin söz konusu edilemeyeceğine, adı geçen katilin Türk Ceza kanununun 81. Maddesi mucibince müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bitti sanıyorsunuz değil mi?
Hayır bitmedi. Savcı mahkemenin bu kararına itiraz ederek temyize gitti.
Yok yok. Sevim Yıldıran lehine temyize gitmedi.
Savcı, Sevim Yıldıran’ın cinayeti önceden planladığını, bu nedenle sanığın TCK’nın 81’inci maddesiyle cezalandırılmasının yeterli olmayacağını, savcılığın esas hakkındaki mütalaasında belirttiği üzere ’tasarlayarak adam öldürme’ suçuyla cezalandırılması gerektiğine ilişkin dilekçeyi Yargıtay’a gönderdi.
Yani özet olarak ‘’ Müebbet hapis cezası yeterli değil. Ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi gerekir.’’ dedi.
Sevim Yıldıran’ın avukatı da temyiz’e gitti. O da müvekkilinin bir cinnet halinde bu cinayeti işlediğini, onun yaşadığı travmaların mahkemece hiç nazar-ı dikkate alınmadığını, ağır tahrik indirimin asıl bu davada söz konusu edilmesi gerekirken tamamen göz ardı edildiğini, müvekkilinin yaptığının başta nefsi müdafaa daha sonra ise cinnet olduğunu , insanın kendi nikahlı karısına bile zorla sahip olmasının artık tecavüz suçu sayıldığını söyledi.
Son söz? Son söz yine adaletin maalesef… Bekleyip göreceğiz.
NOT
1- İki bölüm halinde yazdığım bu yazıda anlatılanlar tamamen olayların basına intikal eden halinden derlenerek yazılmıştır. Mahkeme tutanakları, şahit ve deliller hakkında bir bilgimiz yok. O bakımdan her ne kadar yanlışımız varsa affola.
2- Yazımın bu ikinci bölümünde ele aldığım konu şu sıralarda sosyal medyada fazlasıyla tartışılan bir konu. Sevim’in asıl adı, memleketi ve fotoğrafları boy boy yayınlanıyor. Şimdi ben bu iki bölümden sonra özellikle de bir bayan okuyucumun ‘’ Hocam Allah’ını seversen o Sevim denen kadının neresi güzel ‘’ diye yorum yapmasından korkuyorum ))))))))))))))))))))
ŞİMDİ BİTTİ…
YORUMLAR
Hâkimlerin başlıca amacı gerçekten adaleti sağlamak mı? Bu tartışılır bir konu. Çünkü artık meslek seçimleri karakterine uygunlukla olmuyor. Para herşeyin önüne geçmiş durumda. Hal böyle olunca bu tür durumları yaşıyor olmak da kaçınılmaz oluyor sanırım. Bu tür durumların çok içinde olan biri olarak (zabıt katibiyim) gerçekten işine dört elle sarılmış bir hâkimin bu kararı vereceğini sanmıyorum. Tam olarak tespit edilmemiş bir sürü durum olmalı. İşte burada ki tek eksik karşı tarafın ölmüş olması. Maalesef kanıtlanamayacak bir sürü bilinmez var. Ama bu en azından nefsi müdafaa olmalı imiş. Sonuçta karşı tarafta masum değil çünkü elinde silah var.
Adaletsiz adalet.! Adaletsiz yaşam.!
Kaleminize sağlık Sami Abim,
Saygılar..
Hay senin adaletini... dedirten cinsten ne çok şey yaşıyoruz bu sıradan hayatımızda. Ve çoğunu, eğer siz gibi değerli kalemler olmasa, üstümüze çöreklenen yılgınlıkla es geçiyoruz, geçeceğiz.
Adalet istiyoruz, adalet; içinde vicdanın hakim olduğu, bize insan olduğumuzu hatırlatan.
Kaleminizi sağlık hocam.
Sağlıcakla,
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
" Zinayı dört şahitle ispat: Zinanın Müslüman, erkek, adaletli ve hür dört erkek şahitle ispat edilmesi gerekir (en-Nisâ`, 4/15; en-Nûr, 24/4,13). Şahit sayısı dörtten az olur veya dördüncü şahit "sadece bunları bir yorgan altında gördüm" gibi kesin zinaya delâlet eden beyanda bulunmasa, ilk üç şahide "zina iftirası (kazf)" cezası uygulanır. Zina isnat edilenden had düşer. Çünkü Hz. Ömer, Muğîre (r.a)`in zinasına şahitlik eden üç kişiye zina iftirası cezası uygulamıştır (bk. ez-Zühayli, VI, 48; "Kazf" maddesi).
Biz hiçbir şeyi kendi gözümüzle görmedik. Başkalarının gördüğüyle de karar veremeyiz. Ne desek anlamsız. Ama düşüncem kadının da masum olmadığı yönünde. İlk tecavüzde bu cinayet gerçekleşmiş olsaydı kadın o zaman kahramandı :)
Saygılar hocam.
sami biberoğulları
Şu anda madem ki İslam Hukukuna değil, Medeni Hukuk dediğimiz hukuka tabiyiz onu bari doğru uygulayalım değil mi?
Evet kadın hiç de masum olmayabilir ki bendeki kanaat da budur. Ama öte taraftan bir kadını - onunla evli olsanız bile- cinsel ilişkiye zorlayamazsınız'' diyor mevcut hukuk. Ve bu kadın en azından son ilişkisinde buna zorlanmış. Bu durumda mevcut kanunlara göre kadına ceza indirimi yapılması lazım. Ama yapılmıyor. Oysa bir başka davada bir erkek '' On dakika boyunca karımın boğazını sıktım'' dediği halde ''Yaralama kastıyla darp'' diyor hakim ve ceza indirimine gidiyor. Olay bu...
Selam ve sevgilerimle.
Aynur Engindeniz
Öyle mide bulandırıcı bir hal aldı ki dünya yorumsuz kalıyorum. Allah hepimizi önce kendimizden sonra bütün insanlardan korusun.
Saygılarımla.
Ne olursa olsun kadinlari - ozellikle bu tarz konularda bir sekilde haksiz cikarmayi basariyorlar. Ve tabi hakim erkekse- gercekten dusununce çok komik. Yani hakim diyelim ki o gun karisiyla tartisti, kafasi bozuk ya da daha farkli bireysel sıkıntıları var. Nasil dogru karar verdiginden emin olabilirsiniz? Ya da karari tek kisiye birakmanin nesi adil? Cok tartisilacak bir konu. Ve ne yazik ki ulkemizde asla torpuleneyemecek bir erkek egemenligi zihniyeti. Ne yazik.
sami biberoğulları
Bence bu tür olaylarda hakimin cinsiyetinden daha çok hakimlerin bir kısmının vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmışlığının rolü var.
Selam ve sevgilerimle.
Çok üzücü durumlar.
iyi biliyorum bu davayı..... Haklı iken haksız durumlara düşmekten korusun
yaratan. Ben de daha yeni atlattım can sıkıcı bir durumu ve hala esas karar
kağıdı gelmiş değil. Zira her iki taraf için de temyiz yolu açık. Bekleyip göreceğim.
Bu arada Nurettin kimdi?
sami biberoğulları
Beyin Nurettin derken, el Şemsettin yazmaya kalkarsa oluyor böyle hatalar))))))))))
Öteki konuya gelince: Umarım sonuç kamu vicdanını yaralayan bir sonuç olmaz.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam ALLAH hiçbir kadını bu hallere düşürmesin Evli bir kadınla aşk yaşayan adam her ne olursa olsun benim gözümde suçludur Adalet ise tam tersi bir karar alıyor O kadının yaşaması bu durumda ölmekten beter Adaletin her zaman haklının yanında olup Haksızın karşısında olması dileğimle emeğinize sağlık saygılarımla
sami biberoğulları
Evet kadınların işi zor. Böyle bir duruma katlanmak zaten başlı başına ceza. Üstüne üstlük bir de verilebilecek en ağır hapis cezasının verilmesi neyle ifade edilebilir bilemiyorum:
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Beyin Nurettin derken, klavye Şemsettin yazmaya çalışırsa ne kadar uğraşırsanız uğraşın bir yerde mutlaka hata yapıyorsunuz. Yani aslında hem sehven hem de bilinç altı bir dürtü olarak yazılmıştır o Nurettin ))))))))))))
Dikkatiniz için tekrar teşekkür ederim. Düzelttim. Umarım başka yoktur. Zira tekrar tekrar okudum.))
Selam ve sevgilerimle.
Erdinn
Estağfurullah, saygı bizden.
hocam bu dünyanın dibi çıktı artık insnların insanlara yaptıkları affedilir gibi değil ama ben adaletin yerını bulmasını isterim hak haklı olanın yanında olur inşallah tebrıklerimle.
sami biberoğulları
Sağ olun var olun.
Selam ve sevgilerimle.
Sami Hocam
Yazınızı dan okuyup ve televizyondan izlediğimiz veya sosyal hayatımızda tanık olduğumuz kadınların hayatlarında ki dramı görünce kadınların ne kadar zor bir hayatları olduğunu daha iyi anlıyor insan.
Bir yandan yaşama tutunabilmeye çalışırken diğer yandan da onurlarını koruyabilmenin mücadelesini veriyorlar. Büyük saygı duyuyorum.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı sevgilerimle.
sami biberoğulları
Kanayan yaralarımızın birine parmak basayım demiştim. Bence bu gibi sorunlar daha sık dile getirilmeli.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
benim korkumda ya adalet yerini bulmazsa
daha kaç Sevimi kaybederiz o zaman
zor bir konuyu ustaca kaleme almışsınız hocam
paylaşıma teşekkürler, saygılar
sami biberoğulları
Her şeyden önce bu güzel yorum için çok teşekkürler.
Temyiz denen bir makanizmanın olmadığını düşünün bir an için. Ya da bu olaya feminist diye dudak büktüğümüz bazı kadınların sahip çıkarak Sevim için bir avukat tutmadıklarını düşünün. Ne temyiz olacaktı ne temyize giden olacaktı ne de başka bir şey. Hoş temyizden nasıl bir cevap geleceğini de bilmiyoruz.
Bir başka husus ise bu olay aslında 2002 yılında olmuş. Yani on üç sene önce olan bir olayın kararı daha yeni veriliyor ( 26 Kasımda ) Bu da adalet sistemimizin bir başka kanayan tarafı.
İnşallah gerçek adalet her ne ise o olur diyelim yine de.
Selam ve sevgilerimle.