- 479 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Her Şeyin Teorisi
Her Şeyin Teorisi
Başlangıcı bilinmeyen bir şeyin teorisi üretilemez!
İnsanın, varlığının nedenini veya nasılını araştırmaya başlaması “Bilinç” ile başlıyor! Bilinci oluşmamış insansı bir varlık, kendini ve evreni merak etmez! Besi çiftliklerindeki hayvanların, varlıklarını sorgulamadıkları veya “Neden, nasıl?” sorularıyla meşgul olmadıklarını bilirsiniz! Kaza yapmış ve etrafa besi hayvanları dağılmış bir manzara izlemiştim, kazadan yara almadan kurtulan hayvanların hala ortalığa saçılmış ot ve samanları yediklerini gözledim! Onlar için sadece “Yeme-içme ve neslin devamı için zamanı geldiğinde tetiklenme” var! Bilinç kadar ihtiyaç var! Sadece hayatta kalmak ve neslin devamına ihtiyaçlarının olması bilinçlerinin o kadar açık olmasıyla alakalı! Bilinç için ihtiyaca bakmak yeterlidir!
Bilincin en basit seviyesi “Varlık” sahasında yer almak! Tüm canlı-cansız varlıkların “Varlık” sahasında bulunması yani 3. Boyutta görünmesi, bir bilinç eseridir! Varlık sahasında ihtiyaçların çoğalmasıyla bilinç doğru orantılıdır! İnsan, evrenin bir misali gibi olduğundan ihtiyaçları evreni kapsar; evreni kapsaması evreni aşmasıyla alakalı! Aslında insana evren yetmez! İnsan bilinci, “Neden, nasıl?” sorgulamasını bu yüzden yapar! Hayvanların kökenlerini araştırmak gibi bir ihtiyaçları yok; geleceklerine dair bir kaygıları da yok! Mesela; ot, saman nerde bulsa orası onun mekanıdır! Geleceğe dair planlar yapmaz, akıbetinin ne olacağına dair endişeler taşımaz! En önemlisi de bu ihtiyaçlarının karşılanması için ya da gelecekteki durumu için bir “İlah” edinmeye ihtiyacı yoktur! İnsanlık, sınırsız ihtiyaçları ve kaygılarından dolayı kadim dönemlerde “İlah ve ilahlar edinme yolunu seçmişler! Bilinçleri geliştikçe ihtiyaçları da artmış, tüm Dünya kaynaklarına ihtiyaçları olduğu gibi uzay ve evrene de ihtiyaçları var! Bu nedenle keşifler yapmışlar ve yapıyorlar! Gelecek endişelerinden dolayı 3. Boyutun kararsız, ölümlü, eskime ve entropiye bağlı, göreceli (büyük-küçük; önce-sonra; zaman-mekan; iyi-kötü; az-çok) gibi göreceliliklerin sınırlamalarını da aşmak için 2. Boyutun “Levha” yazılım, ruh, data sahasına ilgi duyar ve 1. Boyutun tercih, ben, alanını bilmeye çalışır! “Hiç yoktan bir evren” teorisiyle meşgul olur! Evrenin nasıl var olduğuna dair teoriler üretir! Tüm bu izahların tıkandığı yere kadim dönemde “İlahlar” yerleştirilmiş. Bilinç arttıkça ilahların alanı da daralmış. Yeni teorilerde “Hiçten var olma” konusunda genelde ihtiyaç duyulur!
Hiçliğin keşfi, her şeyin keşfiyle ancak mümkün! Büyük, ne kadar büyük; küçük, ne kadar küçük? Sorusunun cevabı görecelilikte yani 3. Boyutta verilemez! Ancak göreceli eğreti çıkarımlar yapılır! Mesela; tenis topu, futbol topundan küçük şeklinde! Futbol topundan büyük bir tenis topu yaparsanız bu görecelilik de doğru fikir vermez! Maddenin en küçük parçası olarak bilinen “Zerre”, evrene ihtiyaç duyar! “Zerre, bütünün aynısı” Bir başka açıdan zerrenin ihtiyacı “Evren” kadar; evrenin ihtiyacı, “Zerre” kadar! Bu durumda, zerrenin küçük, evrenin büyük olarak bilinmesi tamamen görecelidir ve 3. Boyutun izafi aldatmasıdır! Zerre ve evren aynı ihtiyaç ve aynı hizada olduğunda 3. Boyutun göreceliliği de kalkar. Bu 2. Boyutta, 1. Boyutta ve boyutsuz hiçlikte mümkün! “Ben” boyutu, 1. Boyuttur yani tercih boyutu! Bu aynı zamanda evren boyutudur; hem de “Zerre” boyutudur! Yani evren, zerre ve ben aynı boyutta! Beden, 3. Boyutta; ruh 2. Boyutta! 3. Boyuttan bakıp “Her şeyin teorisini” izah etmeye çalışmak mümkün olmaz! 3. Boyutta yapılan tüm izahlar, matematik ve fizik denklemleriyle bir yere kadar olabilir! “Her şeyin teorisi” 1. Boyutta yani “Ben” boyutunda yapılmaya çalışılır! Bu dahi bene yani kişiye özel olur! Algılar aynı olmadığından ve bu teori algıya göreceli olacağından herkesi ikna edecek bir “Her şeyin teorisi” 3. Boyutta yapılamaz! Yapılanlarda da başlangıç noktasında ya kadim dönem tabiri ile “İlah” olacak ya da “Kendiliğinden”, sebepsiz bir başlangıç olacaktır! Kendiliğinden olmasını akla yatkın bulmayanlar, kadim dönmelerde “İlah” fikrini benimsemiş! Modern dönemlerde yapılan izahları sizlere bırakıyorum. Dinsel izahlar ve inançlar, gerçekten 1. Boyutta ise yukarıda bahsettiğim “Ben” boyutunda ise kişiye özel olacağından başkasınca doğrulanması gerekmez ya da yanlış olarak tespit edilmesinin bir geçerliliği olmaz!
Son tahlilde; bilinç, ihtiyaç alanını oluşturuyor! Bilinç arttıkça, özellikle gelecek ve geçmişe dair “Neden, nasıl?” sorularına cevap aranmaya başlıyor! Gelecek endişesi, geleceğe dair umut ve güvenli alanı üretiyor! Bu üretilen alan, “Ben” boyutuna dair ve kişisel oluyor! Evrende üretilen her şey de karşılık buluyor! O halde geleceğe ve geçmişe dair üretilen “Hayal”, aslında hayal olarak kalmıyor! 2. Boyutta, levhada, yazılımda, “Gerçek” oluyor! Kişi ürettiklerini, tüm boyutlarda 1. Boyutta, “Ben”, tercih ederek; 2. Boyutta, “Ruh” tasarlayarak, 3. Boyutta “Beden” yaşayarak gözlemliyor! Bilinç bu gözlemin tetikçisi! Yani “Ben”! Bilinç açıldıkça ihtiyaçlar da genişliyor ve evreni de kapsayacak kadar açılıyor! Yukarıda bahsettiğim kaza yapmış kamyondan etrafa savrulan ineğin ot yemesi ihtiyacının ne kadar basit olduğuna dairdi! Dünyaya hırsla saldıran insanların, 3. Boyuttaki madde sahasındaki sınırsız ihtiyaçları onların bilinçlerinin 3. Boyutu tamamen kapsadığını gösterir! 2. Ve 1. Boyuta hatta hiçliğe dair ihtiyaçlarını 3. Boyutta boğdukları için ihtiyaçlarının arkasında sefil olan insanlığın ihtiyaç çokluğu bilincinin 3. Boyutta geliştiğini ancak diğer boyutları perdelediğini gösterir! Bilinç, ihtiyaç alanını oluşturuyor! Demiştim ya işte 3. Boyuttaki ihtiyaçların fazlalığı bilinç için yeterli gösterge olmuyor! İhtiyaç, tüm boyutları kapsadığında “Bilinç” oluşmuş demektir! Bu durumda zaten hiçbir şeye ihtiyaç kalmaz! İhtiyaç, karşılanmış olacak! “Ben”, zerre ve evren bütünleşmesi zaten hepsini kapsamak olacak! Her şey zaten “Ben” im diyen için tüm ihtiyaçlar karşılanmış olur!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.