- 585 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Çay
Babasının cesediyle birlikte kendi çocukluk fotoğrafı ve bir de yıpranmış zarf içinde bir mektup. İşte hepsi bu kadardı hapishane tarafından ona bırakılanlar ve dünyada en sevdiği kişiden geriye kalanlar.
Merhaba Meliha,
Seni çok özledim güzelim. Beni merak etme, her şey yolunda. Derslerin nasıl gidiyor? Sakın onları aksatma. Ben iyiyim. Bak, bu gün hücre arkadaşım yeni bir fıkra söyledi, o kadar güldük ki. Dur sana da anlatayım. Adamın biri her gün meyhaneye gidip üç kadeh içki içiyormuş. Barmen “neden üç bardak sorduğunda?”
“Biz üç kardeşiz. Onlar gelemiyor. O yüzden onların yerine de ben içiyorum.” demiş. Aradan zaman geçer. Bir gün gider ve iki kadeh ister. Şaşkın barmen “Hayırdır. Yoksa kardeşlerinden birisi mi öldü? Sorduğunda, “ hayır, ben içkiyi bıraktım artık. ” söyler.
Gözlerini kapattı. Parmakları gevşedi ve babasından kalan son mektubunu elinde tutamadı. Mektup yere düştü. Kafasını yasladığı duvara çarpmak istiyordu, ama bunu yapmaya bile güç kalmamıştı yıpranmış vücudunda. Elinin arkasıyla gözlerini sildi. Çay bardağından bir yudum içti. Babasını mezara bıraktıktan sonra onun vücudundaki gördüğü morarmış dayak yerleri ve dudaklarındaki donmuş gülüşü hep gözünün önünde duruyordu.
“Nasıl olur bir insan son dakikaya kadar kendisini mutlu göstermeye çalışabiliyor” diye, düşündü.
“Baba, ne olur. Beni yalnız bırakma. İmzala gitsin artık.”
Babasını son ziyaret ettiği günü hatırladı, ahizeyi elinde tütüp camın arkasından babasının gözlerine yalvarırcasına baktığı o son görüşünü.
“Tamam kızım, ben imzayı atarım da. Uğrunda harcadığım ömrümü unutup düşüncelerimi ayaklarım. İstedikleri gibi din düşmanı ve vatan haini olarak yalan bir itirafta bulunup o tevbe dilekçesini de imzalarım. Ama idamdan kurtulup hapis cezasını çektikten sonra nasıl topluma dönebilirim? Nasıl alnı açık bir insan gibi yaşayabilirim sence? Ölüm öyle bir hayatı sürdürmekten daha iyidir, Meliha.”
Ayağa kalktı. Lavaboya gidip yüzünü yıkadıktan sonra odasına dönüp ve yere düşürdüğü mektubu tekrar eline aldı.
“Halkımızın geriye dönüp yürüdüğü yollara baktığında bir daha pişmanlık duymayacağı zamanın ne zaman olduğunu biliyor musun?
Aklı başına gelip iki çeşit tilkiye aldanıp sürü gibi peşlerinden gitmediği zaman. Birisi “Ay millet, vatan elden gidiyor” diye, bağırıp duran herifin peşinden ve diğeri de ağzını iki metre kadar açıp elini kulağının üzerine koyup “Kalkın ayağa, ne yatmışsınız. Dinimiz ayaklanıyor”diye, bangır bangır bağıran serserinin peşinden gitmediği zaman.
Evet, tatlım. Ne düşündüğünü iyi biliyorum? Biz uyurken o ikisinin karışımından bir hibrid tilki de ürettiklerini düşünüyorsun. Değil mi?
Biliyor musun Meliha? Din bir bardak sıcak çay gibidir bence. Akşam işten yorgun eve dönüyorsun. Kendini kısa süreliğine odana kapatmak istersin, sakin ve sessize bacaklarını uzatıp hiç bir şey düşünmeden çayını yudumlamak isterin. Ama eğer huzur vermiyorsa, içmem artık o çayı ben.“
Akşam babası üniversiteden yorgun dönmüştü eve. Belli ki yine ateşli bir konuşma yapmıştı öğrencilerine. Eve girer girmez “Meliha kızım, odama geçiyorum. Bana bir bardak çay getirir misin?” demişti.
- baba
- Ne var tatlım
- Sen, çayı bırakmalısın artık. Beraber oturup da muhabbet edip bir fincan çay içmezsek, artık çay içmenin ne anlamı var ki”
- Çay içme bizim kanımızdadır kızım, onu bırakmamız artık imkansız. Biliyor musun Meliha? Ben hala tek başıma odamda oturup çay bardağımı yudumlamayı seviyorum ama birisinin benim çay içmemi izlemesi canımı sıkıyor. İnsanların çay içmek için kafeye gitmelerini de bir türlü anlamıyorum. Toplum içinde çay içmekten nefret ediyorum.
İşte o akşam polis eve baskın yapmıştı.
“Meliha Vatan yalnız üzerinde yaşadığımız toprak değil. Bizler ömrümüzü cansız bir toprak uğruna harcamadık.
Vatandaş yolunda canını feda eden insanları unutturanlar biliyor musun kimlerdi, Meliha? Vatanı sadece toprak düşünüp her gün mülklerini, arazilerini arttıran insanlardı, halkın inançlarını kullanıp vatan ve din adına hırsızlık yapanlardı.
İnsan yalnız yaşayamaz Meliha. Ama bazı şeyleri tek başına yapmak zorundadır, örneğin odasına kapanıp bir bardak çayını huzur içinde içmek gibi bir şeyler.
Seni seviyorum. Hoşça kal, tatlım.”
Ayrılık, ayrılık, aman ayrılık
Her bir dertten olan, yaman ayrılık.
Evde tek başına oturmuş çayını içiyordu, Meliha. laptopundan çalınan ayrılık şarkısını dinlerken masanın üzerindeki çocukluk fotoğrafını izliyordu. Gözlerinden elindeki mektuba dökülen iki damla gözyaşının bıraktığı izleri takip ediyordu. Soğumuş çayını yudumlarken düşünüyordu.
“Acaba çay içmeyi bıraksam mı artık?”
Muhammed Ahmedizade
Çay Yazısına Yorum Yap
"Çay" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
muhammed1347
@muhammed1347
Çok teşekkür ederim saygı değer hocam. Okumanıza sevindim.