- 525 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karanlığın Bekçisi Part 1
Sevgili Kate, senden kalan bu acı hikayeyi yeni bir hikaye yazarak sonlandıracağım ve böylece karanlığa hapsolan, delice aşık olduğum zavallı ruhun karanlığın yeni bekçisi olarak bana daha fazla acı vermeyecek…
Sevgililerle …
...
Merhaba çocuklar bu Furkan ve size onun hikayesini anlatmak için görevlendirildim.
Furkan İstanbul’da doğdu ve hala yaşıyorsa şu an 40lı yaşların ortasında olması gerek… Kendisi de babası gibi çok iyi bir arkeologtu, belki de kendini hep eski çağlara ait hissetiği için eski ve antika şeylerle uğraşmaktan büyük zevk alırdı, hatta dinozor kemiklerini topladığını söylemişti bana bir ara. Hikayemiz ne yazık ki bilinmezliklerle dolu ve görünmezlikler hikayenin kalbini oluşturuyor. Ruh gibi, kötülükler ve mucizeler gibi… Ben öykü anlatırım; etkilendiğim öyküleri… Furkan’ın da hikayesi bunlar içinde.
Furkan kıvırcık saçlı, uzun boylu gencecik bir delikanlıydı bunları yaşamadan önce. Heybeti dağları korkuturdu ve destanlar vardı hakkında birsürü. Hiçbirini de yalanlamadı ama onaylamadı da, sanırım sessizlik onun için hep sığınak oldu. Birgün bir bakardın Kaf Dağına tırmanmış, birgün Nil Nehrinden karşıya geçmekle vakit geçiriyor. Birgün Mısır’da ertesi sabah kutuplarda gözlerini açmış. Sporun envari çeşidiyle ilglenirdi Furkan ve bir seyyah olarak birçok arkadaş edinmiş, bulunduğu ortamların haritalarını gözü kapalı çizebilen, aslanlara sözünü geçirebilen gerçek bir centilmendi Furkan… Onun haberi olmadan kuş uçmazdı kervanlardan ve rüzgarın hışırtısı bile kulağına bir musiki olarak dönerdi. Hayat okumayı gerçekten bilirdi ve nice topraklarda arkeolojiye o hayat verdi.
Büyük dağın dumanı büyük olur der büyüklerimiz. O bilgeliği de sevgiyi de suyun güzelliğinden ve kudretinden almış. Acısı da kendisi kadar büyüktü. Bu yüzden bir keresinde kimsenin aklına dahi gelmeyecek birşeyi yapmak istedi ve doladı boynuna atkıyı; ankayı ziyaret etmeye karar verdi. Böylece tüm acılarını dindirebilirdi, böyle düşündü. Dağ demeden taş demeden yanına da aldığı bir halatla o dağ senin bu ova benim gitti de gitti. Gitti gitti ama biryandan da ankaya soracağı soruları düşünüyordu. Yanında tabiî ki kurban edebileceği tek yadigar anıları ve acılarıydı böylece anka kuşu da ateşini daha kuvvetli közleyebilirdi. Onunla kahramanca konuşmak istedi ve bu yüzden aramadığı yer kalmadı ankayı. Mısır mı dersiniz, Arjantin mi hatta yoldayken içinde bulunduğu hal itibarıyla nirvanaya bile ulaştı ama sadece bu efsanevi kuşu bulamadı. Efsanelerin ardı arkası kesilmedi ve yolda tanıştığı insanlardan ankayla ilgili efsaneler de dinlemeye devam etti. Efsaneydi efsane olmasına ama zaten kendisi hakkında da efsane söylentilerini göz ardı edemediği için durmadı, devam etti. Ölümü bile göze almıştı çoktan. Hiç korkusu yoktu ne karanlıktan ne de aydınlığın nefes kesici şiddetinden ve dünyayı dolaştıktan da sonra Güneş Tanrısı Ra’nın ankanın yerini bilebileceğini duydu ve bu sefer Ra için yola koyuldu. Şeytanla ilk karşılaşmasıydı Furkan’ın ve onu yolundan etmek için yapmadığı numara kalmamıştı şeytanın. Mısır’a Ra’nın rahipleri için geri dönen Furkan burada yapılan kazıların sonucunun lanetle bittiğini öğrenmiş ve olay yerine giderken yolda gitmek istediği mekanın haritadan silindiğini duymuştu esrarengiz biçimde. Dosyayı mecburi kapatmak zorunda kalan Furkan ve evine İstanbul’a döndükten sonra bir müddet istiraya çekildi.
Kate’le ilk karşılaşmaları soğuk, dar ve karanlık bir sığınakta gerçekleşmişti. Ellerindeki fenerlerin pili bitmiş ve patikayı aydınlatmak için bol miktarda ateş yakılmıştı. Yüzeylerdeki sarkıtlar erimeye başlayınca içeride başta küçük sarsıntılar meydana gelmişti. Patika sallanırken Furkan’ın gözleri, okyanus mavisi bir çift göze takıldı ve istemeden büyük bir merakla onu izlerken buldu kendini. Bir sarsıntı daha gerçekleşmişti hemen hemen tüm buzlar eriyordu bu sırada ve yıllarca karanlığa gömülmüş bu gizemli patika büyük bir sarsıntıyla Kate Furkan’ın kolları arasında buldu kendini. Dikitlerden akan erimiş buz sesleri biran Furkan için dünyanın en anlamlı musikilerine dönmüştü ve evet ona çoktan aşık olmuştu bile Furkan.
Kate- Özür dilerim efendim, benim hatam
Furkan- Birşeyiniz yok ya? Lütfen dikkatli olun. Yapı karstik arazi üzerine kurulmuş belli ki. Buralarda böyle şeyler hep olur zaten.
Sessizce gülümsemişti Kate’e.
Kate- Merhaba ben Kate.
Furkan- Merhaba Kate, buralarda mı oturuyorsun?
Kate-İş nedeniyle Türkiye’ye yerleştim.
Furkan- Buna sevindim.
Furkan çok heyecanlıydı ve kendini tanıtmadığını fark etti heyecandan.
Furkan-Çok kabayım kendimi tanıtmadım. Ben Furkan. Bunlar da benim ekip arkadaşım.
Kate- Çok şanslısınız.
Furkan- Eee bana ekibinden söz etmeyecek misin Kate? Belki bize katılmak istersiniz.
Kate- Çok naziksiniz gerçekten ama sözleşmem var şirketle.
Furkan- Ne tür yapıtlarla ilgileniyordun peki?
Kate- Ben aslında yazı bilimi üzerine uzmanlaştım. Çeşitli bölgelerdeki eski yazıları inceledim ve sınıflandırmasını yaptım.
Furkan- Peki duvarın üzerinde ne yazıyor?
Kate- O mu? Çok önemli değil, muhtemel mamutlarla zamanında nasıl savaştıklarını resmetmişler burada.
Furkan dünyanın en iyi arkeolog grubuna sahipti. Çeşitli ırklardan toplama bir gruptu ve birçok şirket tarafından desteklenen birçok çalışmanın altına imzasını atmıştı.
Furkan- Olur da herhangi bir konuda yardıma ya da dertleşmeye ihtiyacın olursa bu numarayı arayabilirsin Kate.
Kate-Teşekkürler Furkan.
Furkan- Pazartesi Mojave Çölüne ayak basacağız, gelmek istersen konuk üyemiz olabilirsin.
Kate-Düşüneceğim Furkan bu teklifi.
Furkan- Sarsıntı bitti, çocuklar artık çıkabiliriz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.