şikayete gelmedim
Beşinci sınıflardan birinin öğretmeni izine ayrılmış. Okulda sınıfı olmayan öğretmenlerde var ama her nedense bu öğretmenler bu sınıflara girmiyordu. Dışardan öğretmen arıyorlar. Gerçekten inanılacak gibi değil. Öğretmenler odasına ilk girdiğimde çay içip örgü örenler Bursaya dışardan gelen yüksek bürokratların eşleriymiş. Gerçi benim için bulunmaz bir nimet. Çünkü onlar derse girseler bana ihtiyaç kalmayacaktı. Sınıfın genel durumu benim değerlerime göre fena değildi. Yalnız birkaç tane davranış bozukluğu sergileyen çocuklar vardı. İlk zamanlar öğretmenlerinden ayrı kalmayı içlerine sindirmekte zorlandılar. Beni tanıdıkça derslere katılım ve hazırlıklarda artmaya başladı. İki erkek öğrencim hariç. Bu iki öğrenci nerde ise her gün akşama kadar gerek birbirleri, gerekse diğer sınıfların öğrencileri ile didişip duruyorlardı. Bir gün bir ta-nesinin kulağından tuttum, elimde dede 30cm lik cetvel vardı. Cetveli göstererek bak senin kafanı kırarım dedim. Biraz sakinleşir gibi oldu. O derste hiç konuşmadı. Ertesi gün sabah okula gittiğimde müdürün kapısının önünde bekleyen bir bey, yanıma yaklaşarak öğretmenin sizinle bir konuyu konuşmak istiyorum dedi. Kibarca kendisini tanıttı. Öğretmenim dün benim çocuğun kafasına cetvelle vurmuşsunuz, mutlaka hakketmiştir. Aslında sizin başladığınız gün gelip çocuğumun durumunu anlatmam gerekirdi, Oğlum iki sene evvel evimizin önünde bulunan kamelyadan düştü ve kafatasında yaklaşık beş santim kadar bir yarık oluştu. Doktorlar bunun zamanla kapanacağını söylediler. Eğer bu açıklığa bir darbe alırsa ölüm riski var öğretmenim dedi. Başımdan kaynar sular aktı. Gerçi kesinlikle vurmamıştım ama o tecrübesizlik ve kızgınlıkla vurmuşta olabilirdim. Kendimi toparlayıp beyefendi kesinlikle vurmadım. Elimde cetvel vardı senin kafanı kırarım dedim. Korkutma amaçlı dedim. Öğretmenim ben çocuğumu tanıyorum. Oldum olası biraz yaramazdı. Ancak bu olaydan sonra biz üzerine varmak istemiyoruz ondan da cesaret alıyor dedi. Belli ki bu bey insan psikolojisinden iyi anlıyordu. Aslında kendince beni kırmadan ikaz etmeye çalışıyor ve tabiide aba altından sopa gösteriyordu. Yada ben o an öyle algıladım. Zil çalmış öğretmenler sınıflarına girmişlerdi. Bende konuşmayı bir an önce sonlandırıp sınıfıma gitmek istiyordum. Adam öğretmenim benim buraya gelişim şikâyet amaçlı değil sakın yanlış anlama. Sizinle hem çocuğumun durumu hakkında konuşmak ve bilgilendirmek hemde eğer mümkünse fen bilgisinden kurs aldırmak istiyorum.
“Duyduğuma göre branşınız fen ve tabiat bilgisi imiş” dedi. Şaşırmıştım. Adam benimle ilgili bilgi toplamıştı. Adama teşekkür ettim ve kararımı yarın çocukla size iletirim dedim. O güne kadar böyle bir kurs vermiş birisi değildim. Sonra kursu okulda veremezdim. Öğretmenim benim ev buraya çok yakın, istersen gelir sizi arabayla alırım isterseniz yürüyerekten gele bilirsiniz dedi. Gözlerini gözüme dikerek bu olaylardan dolayı derslerinden geri kaldı dersleri anlayamadığı içinde sınıfta yaramazlık yaparak kendini göstermeye çalışıyor. Sizden ricam bize yardımcı olun en azından bir süre deneyin olmazsa bıra-kırsınız dedi. Hem adamdan kurtulmak hemde birkaç kuruş daha kazanmanın bir zararı olmaz diye düşündüm pekâlâ tamama dedim. O zaman dersten sonra sizi alırım evi öğrenmiş olursunuz öğretmenim dedi. Tokalaşıp ayrıldık. Akşam son dersten çıkarken öğrenciye bu akşam bende size geliyorum dedim. Hiç bir şey sormadan tamam öğretmenim dedi. Beraberce dışarı çıktık. Adam okulun önünde bizi bekliyordu. Selamlaştık, arabaya binip 7-8 yüz metre ilerledikten sonra etrafı yüksel demir parmaklıklarla çevrili bir villanın önünde durdu. Arabadan indik öğretmenim benim ev burası dedi. Evin bahçesinde çok çeşitli ağaçlar vardı. Tabanı kaplayan çimler özenle biçilmiş, bahçenin orta yerinde de küçük bir şadırvan konulmuştu. Her yönüyle çok güzel gözüküyordu. Aralıklarla dizilmiş taşlar üzerinden geçip evin içine girdiğim zaman ağzım açık kalmıştı. Ev değil adeta bir müze gibiydi. Üs kata geniş mermer merdivenlerden çıktık.35 kırk yaşlarında bir bayan hoş gedin öğretmenim diye elimi sıktıktan sonra size çalışma odasını göstereyim buyrun dedi. İçinde çocuğa ait masa dolap ve diğer eşyalarının olduğu oldukça geniş bir odaya girdik. Adam öğretmenim benim fabrikaya dönmem lazım sonra görüşürüz deyip evin hanımı ile odadan ayrıldı. Çocuk üstündekileri çıkarıp astıktan sonra sandalyesine oturdu. Bende diğer sandalyeye oturdum. Biraz sohbet edip ondan sonrada genel bir durum tespiti yapmayı planlamıştım. Daha sohbet etmeye başlamadan evin hanımı elinde bir tepsi ile odaya geldi. Çok güzel demlenmiş sıcacık bir çay ve yanında nar gibi kızarmış kurabiyeyeler vardı. Öğretmenim isterseniz bir iki lokma bir şeyler yiyip ondan sonra başlayın dedi. Teşekkür ettim ve çayı yudumlayıp kurabiyeden bir lokma aldım harikaydı. O akşam fazla bir çalışma yapmadık. Biraz sohbet ettik. Noksanlarımızı gözden geçirdik. Sanırım bir ay kadar bir kurs verdim. Öğrencimde belirgin bir ilerleme kaydettik. Bende bu bir ay zarfında okuldan aldığım paranın nerde ise iki üç katı kadar para aldım. Aslında başlangıçta hiçbir ücret konuşmamıştık. Mennun kalmış olmalılar ki o kadar para ödediler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.