- 1389 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN NE İSTER ?
Akşamdan beri yağan yağmurdan sonra gökyüzü, yeryüzü her yer yıkanmış temizlenmiş,tazelenmiş gibiydi.Pencereden içeriye dolan mis gibi taptaze havayı taaa ciğerlerine kadar çekti.Uzun zamandır iç sesini dinlemyi unutmuştu.Hayır hayır unutmamıştı. İçinde avaz avaz bağıran sesi bastırmaya çalışmaktan yorulmuştu.
Pencerenin pervazına dayayıp başını masmavi gökyüzüne bakti. Bulutların beyaz beyaz kümelenişini ve bir uçağın bıraktığı beyaz bir yün çilesinden yuvarlanıp giden ip gibi o ince,beyaz çizgiyi uzun uzun izledi.
Yeterdi artık. Çocuktu,kocaydı derken hayatının içine etmişti.Tabii çocuklarını ayrı tutuyordu.Onlar başkaydı. Anneliğini unutmamıştı. Oğlu artık babasının kopyası koca bir delikanlı olmuştu.Kızı daha küçüktü o arkadaş olacak yaşta değildi henüz. Hep onlara kol kanat germiş, ne yaparlarsa o hep yanlarında olmuştu.Koca dersen tamamı tamamına yirmi, yirmi koca yıl ömrünü tüketmişti.
Geçmiş, film şeridi gibi aktı gözlerinin önünden.Yıllar ne çabuk geçmişti bunca hay huy arasında anlamamıştı bile.Çok gençti evlendiğinde sevdiğini sanmıştı. Çok da irdelememişti.
Güldü kendi kendine.İrdelemek mi? O zamanlar bilmezdi ki öyle şeyleri.Yakışıklıydı, iyi bir mesleği de vardı. Kendine aşık mıydı ? Bilmiyordu. Aslında kocası kimseyi sevmezdi.Aşık olma kabiliyeti yoktu onda. Tabii o zamanlar yakışıklılığından başka bu özelliklerinin kendisi de pek farkında değildi.Çok da düşünmemişti.Anne ve babasını onurlandıracak,çevresine karşı gıpta edilecek, güzel bir evlilik olacağını düşünmüştü.
lk zamanlar öyleydi.Ya da o öyle sandı.
Kabalıklarını,saygısızlıklarını hep görmezden geldi.Hep bir kulp bulup gülerek onu aklamaya çalışıyordu.Belki de başka türlü davranmayı henüz bilmiyordu.Kocaydı o.öyle olacak sanıyordu.Hem babası da öyle değilmiydi.Tüm erkekler belki de öyleydi.
Bazen,içinden yükselen isyanlarla kocasına karşı çıkıyor,daha iyi bir yaşama layık olduklarını söylemeye cüret ettiğinde ya alayla karşılaşıyor,ya da kaba kuvvete başvuruyordu kocası.
Neyi eksikti ki? Kimin hayatına özeniyordu? Herşeyleri vardı çok şükür.Nankörlük etmesindi. Didişmeler hep sonuçsuz kalıyorr,her seferinde duvara tosluyordu.
Kabullenmişti artık .Çocuklar falan derken aylar,yıllar mevsimler çarçabuk çoğu zaman farkına varamadan,kadın olduğunu unutarak ,anne,eş,gelin,evlat,komşu, arkadaş, çalışan kadın olarak yaşayıp, ona buna yardıma koşarken, belki de evden kendini uzağa atmak için koşuşturup dururken geçip gitmişti bunca yıl.
Artık kırklı yaşlara gelmişti. Çok geç olmadan dinlemeliydi içindeki haykıran kadını .
Yoruldum artık diye düşündü.Hayal kırıklıklarını yaşamaktan,duyarsızlıklardan,değer bilmeyen hodbin bir kocayla ömür tüketmekten yoruldum.Hoş çevresindeki evliliklerin çoğu da böyleydi.Herkes hakkına razı.Kimi ayıp olur diye ,kimi alışkanlıklardan kimi de parasızlıktan ruhsuz,sevgisiz bir beraberliği sürdürmüyorlarmıydı. Çoğunun kocası da aynıydı
kadın simsiyah saçlarını sarıya ya da kızılıla boyatsa adam farkına bile varmaz,akşam yemekte ne var diye homurdanırdı.Bütün bunları bilmiyor değil. Biliyor tabi ama bu kadar duyarsızlık ve ilgisizliği o artık kaldıramıyor. Diğer kadınların yetindikleriyle o yetinemiyor. Düşüncelerinden sıyrılıp,ben önüne ufak ufak atılan yemlerle doyacak kadın mıyım diye mırıldanıyor. Şunun şurasında daha kaç yıl yaşayacak ki...
Omzuna yaslanıp ağlayabileceği şefkatli,sevgi dolu,gözünün içine aşkla bakan,ona heyecanlar yaşatacak biri olsun istiyordu hayatında. Filmlere,romanlara konu olan aşklara imreniyordu hep.Aşkın peşine düşmek onun işaretlerini aramak kendini o bilinmez karanlığa atmak istiyordu.Kadınm ben kadın diye geçirdi içinden.
Böyle dalmış geçmişi düşünürken telefonun zilinin acele ve sabırsızca ard arda çalmakta olduğunu farketti. Silkinip hızla masanın üzerindeki telefona uzandı.
-Alo dedi isteksizce. Telefonun ahizesinden heyecanlı bir ses odaya yayıldı.
-Sana müthiş haberlerim var Hülya.Biliyor musun.Bize yol göründü. Seminer için İstanbul’a gidiyoruz. Sen ve ben düşünsene ne harika bir tatil olacak. Daireden ikimizi görevlendirmişler. Hazırlan Pazartesi giidiyoruz.Otobüs biletleri bile alınmış.Bavula bir iki eşya atarız ver elini İstanbul.Diyordu Nilgün.
İnanamıyordu tam da bunları düşünürken tam bunca yorulmuşken,tam da nefes alamaz bir halde bunalmışken bir heyecan bastı her yanını. Nihayet bu tekdüze dönen çarktan kurtulacak birez nefes alacaktı.
Hem de İstanbul hep görmeyi hayal ettiği şehirdi.Ne hikayaler,ne romanlar okumuştu sanki sokak sokak,cadde cadde tanıyordu. Gidince hiç yabancılık çekmezlerdi.
Ortaköy’de oturup, deniz kenarında bir bira ya da kahve içmek bile hayatını değiştirmeye yatecek gibiydi.O havayı solumak istiyordu. Öyle salak salak gezmemeli,çevresinde gelişecek yeni dostluklara da açık olmalıydı. İnsanları tanımak,hiç bilmediği, tanımadığı hayatlara dokunmak istiyordu.Hala genç ve güzeldi çok şükür.Kimse koca iki çocuk annesi olduğunu tahmin etmezdi.
Yoruldum ben yılların peşinde koşmaktan, çok yoruldum yorgun bedenimi ayakta tutmaktan.,yoruldum herkesin herşeyi kendimin hiçbirşeyi olmamaktan yoruldum diye düşündü.
Ah keşke beni anlayan omuzunda ağlayacağım, sabahlara kadar konuşacağım,onunla gülüp ağlayacağım beni çok seven biri olsaydı hayatımda bunca yorulmazdım.Her türlü zorluğa göğüs gererdim o zaman diye geçirdi içinden.
Canan Yönter