- 458 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bekleyiş
Şimdi evimdeyim. Masa başında oturuyorum. Bir kadeh şarap koydum önüme. Kırmızı. Neyse boş ver şimdi bunu. Bugün dışarı çıktım. Temiz, güneşli hava. Aklıma geldikçe içime çektim temiz havayı. Unutuyor insan nefes almayı. Kirli havalarda tutuk, kasıyorum kendimi. Ağaçlar canlı kanlı. Yemyeşil. Denizi görmeliydin bir de. Orada olduğu için minnettar kalırsın. Sessiz, sakin sokaklarda yürüdüm bir süre. Onu düşündüm. İçim içime sığmıyor onu düşündüğümde. Gerçek şu, o orada ben burada, ikimizde yalnızız. Ben ikimiz adına daha da yalnızım. Kim daha yalnız yarışması yapılsa dereceye girerim. Şakaklarım zonkluyor. Göğsümde bir ağrı. Bugün bir adam dikkatimi çekti. Ağır ağır yürüyordu. Bir banka oturdu. Uzun uzadıya bir panodaki afişleri inceledi. En az on beş dakika harcadı. Ona şunu söylemek istedim, “Kaz kafalı! Ne diye bu kadar boş bir adamsın, Allah aşkına. Dünyaya bir kere geliyorsun ve sen bu güzel anları banka oturup çok önemli bir iş yapıyormuş gibi panoya bakarak geçiriyorsun. Yapacak daha önemli bir işin yok mu senin, ha? Aptal, git kadınına, çocuklarına sarıl. Sonsuza dek yaşayacakmış gibi ne bu rahatlık!” Kızdım, içerledim gerçekten. Hem de on beş dakika boyunca! Böyle insanlara katlanamıyorum. Kaygısız tiplere. Sonra alışveriş merkezine gittim. Sinemada bir filme girdim. Berbat bir filmdi. Hani şu Amerikayı öven, karşısında kim varsa yeren türde bir film. Adı ‘Casus Köprüsü’ müydü neydi. Tavsiye etmem, sakın gitmeyin. Sonunu beklemeden çıktım zaten. Ellerimi cebime soktum, kaldırımları arşınladım. Sonra caydım. Epey uzun çünkü. Say say bitmez. Her şey tamam da bir o eksik. O eksik olunca da hiçbir şey tam değil gibi. Öte yandan hayatımı çalıyor benden bir şey sinsice. Görünmez bir hırsız. Bakıyorum bende öyle götürdüklerinin ardından. Şimdi oturuyorum masamda. Başka ne yapabilirim ki, yani demek istediğim beklemekten başka?