- 1044 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GERÇEK BİR DÜNYADA YALANLARLA YAŞAMAK ... (SON BÖLÜM)
[ hani derler ya ; dibine kadar yaşanmışlıklar, gerçekler, yalanlara bulaşmamak adına gerçekler ve doğrularını, değerlerini yaşatmak adına verilmiş mücadeleler ve bunların süzgecinden damıtılmış, insanlığa pozitif bir yol göstericilik ... Yazı içeriği ve amacı bu olunca, bakıyorsunuz, ne doğru dürüst okuyan, gönül veren, güç, kuvvet veren insan, ne de tek yorun yazanınız olmuyor... Yazı içeriğiyle bu kadar mı yabancı düştü insanlarımız ! Diyorsunuz sonuçta.Benim karşı koyduğum dünya kadar yanlışlar ve yalan dolan işlerin yanında, yaşadıklarımın binde biri dahi olamayacak kadar ufacık bazı anılarım ve yaşanmışlıklarımın dikkate alınmamasını anlamaktayım. Toplumumuz aynen bu haldedir.Bu yazı dizisini sürdürmeye karar verdim. Okudukça o aynada herkes kendi yüzünü iyice görebilsin diye.Biliyorum illa ki birileri de okuyacaklar okuyorlar yazdıklarımı.Bu notu yazıya epeyce uzun saatler sonra ekledim.Sanırım anlaması gereken herkes anlamıştır kasdettiğimi ! ]
Efendim, yaşanmış gerçek yaşam öykülerimizle de sürdüreceğiz ve fazla da uzamasın diyorum bu yazı dizisi :) Yazının ilk yazıldığında girişi böyleydi.İnadına sürdürmeye karar verdim daha sonra.Buna çok fazla gerek duyan bir toplum yapısına sahip olduğumuzu tekrar tekrar düşünüp değerlendirerek.
3. BÖLÜM
Yıl 1989 lara gidiyoruz. Genç bir mimar olarak bir Belediye Başkanlığında mimar olarak göreve başlamışım, üzerinden 2 yıl geçmiş. Etüd Proje Şefliğinde toplam 5 mimar içerisinde en seri ve hızlı biçimde projeleri yapmak konusundaki azmim sayesinde, ödül olarak yeni gelen tüm projeler bana tevdi edilmişler ve o 2 yılda toplam 40 civarında projeyi tamamlamışım :)
3. yıla girerken, İhale iş ve işlemlerinin kontrol teşkilatlarında görevlendirilmem uygun görülmüş ve bir kaç Emanet İş ( taşeron işi ihalesi)nde Kontrol Mühendisi olarak görevlendirilmişim. Bir kademe üst amirim Kontrol Amiri.
Kontrol Amiri beyefendiyle görüşüyorum işi nasıl yürüteceğimiz hakkında
- " Sen yenisin bak kardeşim Müteahhitlerle doğru iletişim kuramazsın ben konuşurum onlarla " diyor sağ olsun.
- " Hak edişlerde senin hakkını da verirler ben ayarlarım " diyor.
Ulen bu adam doğru adam değil her halinden belli diyorum içimden, adamın yanına bir daha asla uğramıyorum.
Kontrollük işini yaparken , bir gözümü kapatmadan hakkını vererek yapıyorum. Müteahhit beyefendiler, Müdür ve Md. Muavinlerimize sürekli olarak hakkımda sızlanıp duruyorlar.
- " yahu nasıl adamdır bu, beton dökmüşüm bir merdiven basamağı var mış orada, onu bile minha etmiş " ( beton hacminden düşmek = minha etmek ) Ama sanırım o dönem iş hacminin aşırı yüksek ve Kontrol Mühendisi sayısının da yetersiz oluşu nedeniyle, şahsıma bazı Kontrollük görevleri verilmeye devam ediliyor.
Yıllar ve yıllarca süren Kontrol Mühendisliği görevlerimde , amirlerim ve daha üst mevkileri, makamları işgal eden zatı muhteremleri çok çok yakından tanıma fırsatım oluyor mecburen. Gördüklerimi ana maddeler halinde yazayım ki konu daha da fazla uzayıp dal budak sarmasın :
1- Efendim işin en önemli esası, kediye ciğerin teslim edilmesi olayı. Bir başka deyişle, kuzuyu kurda teslim ediyor bu amirlerim malesef olay bu.
Kontrol teşkilatları( Kontrol Mühendisi ve Kontrol Amiri ), Kesin hesap Şeflikleri ve daha üst amir makamlar( Fen İşleri Müd. Mua. ve Fen İşleri Müdürü ), Başkan Yardımcısı ve Belediye Başkanı ; bir silsile halinde ortak bir amaç doğrultusunda görev yapmaktalar. Bu görev, Belediyeden ihale işi verilen Müteahhit ya da Taşeron kişilerin, iş yaparken yapmaları gereken imalatları eksik , yetersiz ve vasıfsız biçimde yaparak bol miktarda kâr etmeleri gibi bir büyük ortak insani! amaç . Bu kişilerin pek çoğunun namazında niyazında abdestli namazlı kişiler olduğunu gördüğümden, bu işleri hayır amacıyla, sevap kazanmak için yaptıklarını sanıyorum mecburen.Şaka bir yana, gerçek dindar insanlarımızı tenzih ederek söylemeliyim ki, bahsettiğim insanların sahtekarca ibadet reklamlı dindar görünümlü münafıklar olduklarına o zaman da bu gün de ben inanmaktayım.
2- İnsan zekasının, aklının zor alabileceği her türlü yollar kullanılarak, bir Müteahhit firmanın yaptığı işler, imalatlar karşılığında alması gereken hakedişler şişirilerek örneklemek gerekirse alması gereken 100 ise, bu en az 200 e kadar şişiriliyor.
Bunun pek çok yolları kullanılıyor olsa da, en temel ortak özelliği, o firmanın, fiili olarak yaptığı imalat miktarlarının şişirilmesi. Yapması gereken imalatları yapması gereken miktarların en az yarısı kadar çalmak suretiyle yarısı kadar ya da daha da azını yapmasının sağlanması, bunun görmezlikten gelinerek, imalatların tam ve eksiksiz yapılmış olduğuna dair her türlü tutanakların tutulması ve ödeme evraklarının da buna göre imzalanması. E haliyle adam yaptığı iş karşılığının 2 katı para alacak , ve afedersiniz eşek de değil ya, kazancın paylaşımı ilkesiyle kazan-kazan , birimiz hepimiz içinnn uygulaması yürürlüğe konulmuş ve vahşice uygulanmakta sizin anlayacağınız.
3- Bir Fen İşleri Müdürünün, kendi belediyesinde iş yapan bir özel Müteahhit firmanın emrinde kiralık olarak çalışan 5 adet kamyonu olması, Yanındaki Md. Muavininin de Kontrol Teşkilatını arazıde dolaştırmakla görevli Müteahhit firma tarafından konulması gereken şoförüyle beraber özel binek araçları arasında 3 adet kendine ait binek aracı bulunduğunu da bu sayede öğrenmiş bulundum üzerinize afiyet.
Bunlar elbette kazan-kazan sistemi kapsamında, iki tarafın da bal tutan parmağını yalar deyimindeki gibi kazanmasını sağlayan, ancak, imalatları yaptıran Devlet ve imalatlardan faydalanacak olanın da o Devletin Milleti olduğunu düşünürseniz, o kazançlar, Devletin ve Milletin büyük miktarlarda kayıpları sağlanarak edinilmekte. Bu yüzden "haram, zehir,zıkkım" grubuna giren kazançlar halinde ceplerine girmekte.
E doğruluk, dürüstlük, hak , adalet bu işlerin neresinde o halde? diyeceksiniz o zaman. Hiç bir yerinde ... Yalan, dolan, sahtekarca imalat belgeleri şişirilerek oluşturulan sahtekarlık belgeleriyle yapılan işlemler hepsi. Müteahhitler ve İdareyi temsil eden Kontrol Teşkilatları silsile yoluyla Belediye Başkanına kadar bu kazan-kazan çarkının dibine kadar içindeler ve hallerinden de müthiş derecede hoşnutlar. İşte araya bazen uyumsuz kişiliklerde benim gibi adamlar karışınca bazı tatsızlıklar yaşıyorlar yaşıyoruz elbette ama bu adamlar çok güçlüler ve elimden çok da fazla bir şey gelemiyor. Kendi kontrollüğümdeki işlerde , imalatlardan çaldırmadan, çırptırmadan yaptırıyorum ve hakedişlerde de şişirilmemiş yapılan imalarlar koyuyorum. Müteahhit firmalar, benim kontrollüğümde yapılan işlerden doğru dürüst para kazanamıyorlar. Gidip şikayet ettikleri üst amirler Müd. Mua. ya da Müdürler de bana diş geçiremeyeceklerini bildiklerinden :
- " Abi sen bu adamın kusuruna bakma idare et. Bu işten de kazanamasan da olur.Sana çok ihale veriyoruz diğerlerinde telafi ederiz. Bu işten kazanamadıysan tamam bize de bir şey verme napalım adam böyle moloz çıktı " filan diyorlardır arkamdan :) Olacağı o çünkü.( Allahından bulsunn! diyenleri dahi olabilir :) )
4- Konuyu daha da fazla uzatmamak için daha da kısa başlıklarıyla bu faslı geçmek istiyorum. Meslek hayatım boyunca uzun yıllar yetkili görevlere de geldim ve uzun yıllar da o yetkili görevleri de sürdürebildim. Gördüğüm şu oldu. Fiilen yaşayarak gördüğüm diyorum yanlış anlamayınız :
Bir Belediye Başkanı, çoğu zaman birden çok Müteahhit firmayla gizli bir ortaklık kurmuştur.O müteahhit firmalara pek çok ihale işlerini ihale edecektir. Müteahhit firmalar o işleri imalat miktarlarından çalarak eksik imalatlarla yaparak, hak edişlerinde de alacakları hesaplanırken fazlasıyla şişirilerek haram, zehir zıkkım kazançarı kazanılacak ve Müteahhitlerle Belediye Başkanı, Başkan Yardımcıları ve diğer yetkili zevat arasında tatlı tatlı kazan-kazan mutlulukları dahilinde paylaşılacaktır. Yalan, riya, sahtekarca düzenlenen belgeler vs havalarda uçuşacaktır. Bu işi yapan bir belediye başkanı, emekli müftüdür ve Yardımcıları da 5 vakit namazlarını hani kessen aksatmayan dindar görünümlü insanlardır. Ama malesef uygulama budur ve bu işler aynen bu biçimde yürütülmektedir.
Haramdan, zehirden, zıkkımdan burunlarını çıkaramadıkları içine gömülmüş ye babam ye modunda mutlu mesut günahkarlıkları sürdürürken, ağızlarından yüce Allah’ın adını düşürmediklerini birebir yaşamış biriyim.Yazımda bahsi geçen hiç bir kişi ile ilgili tek bir isim veya Belediye ismi vermedim ancak, bilinmelidir ki, bu makamlar mevkiler isimler hepsi de bende mevcut ve kayıt altındalar.Gerektiğinde özel olarak gereken kişilere daha detaylı bilgileri veririm sıkıntı olmaz :)
Ha, sanki hep dindar görünümlü sahtekar kişilere yönelik eleştirilerim var izlenimi oluşmamalı. Ben birebir yaşadıklarımı yazıya dökmekteyim. Görev yaptığım bir önemli belediyede de, asla dindar görünümlü dahi olmayan, dindar dahi olmayan farklı tarzda hayat felsefelerine sahip hatta din imanla ilgisi ilişiğini dahi asla kuramamış Belediye Başkanlarıyla da çalıştım. Ve inanınız yukarıda yazının başından beridir yazdığım her konudaki her türlü hokkabazlıkların aynen devam ettiğini, sadece en üst amir makamların adının , şahsının değiştiğini ama o çirkin çıkar ilişkileri çarkının asla değişmediğini de yine ben kendim yaşayarak gördüm.
Çirkin çıkar ilişkilerinden oluşan çarkların asla bir dişlisi de ben olmadım. Bu nedenle de sevilmeyen adam olmayı göze aldım ve de sevilmedim de ... İtilip kakıldım ve erken yaşta da emekli olmaya zorlandım...Eh ne yapalım beni de Allah sevsin :)
Bütün yanlışların içinde göbeğinde bulunan ortamlarda dahi, insan yalansız, riyasız, doğru ve dürüst kalabilir ve yaşayabilir.Anormal büyüklükte servetlere sahip olmayı asla hayal etmedim. Sadece helal ekmeğimi kazanmak için çalışmaktı amacım. Maaşımı hak etmeye çalıştım daima. Devlete ve Millete asla bir zarar vermeden maaşımı hak etmeye ... Ben bunu başarabildim ise herkes de başarabilir. Bu yazımla insanlarımıza vermeye çalıştığım mesaj da, sadece budur...
Hakkımı arayabileceğim üst idari makamlar ve idari mahkemelerin de benim yanımda yer almayacaklarını, kurulu düzenin güçlü temsilcilerinin çıkar ilişkileri çarklarına kurban gideceğimi de iyi bildiğimden, emeklilik süremi doldurduğum gün, emekliliğimi istedim ve devlet görevimden ayrıldım.
Doğruluk, dürüstlük, hakka hukuka uygun görev yapmak , o kişilerin genel olarak devlet kurumlarında itilip kakılarak dışlanmalarına neden olmakta. Malesef, kurulu sistemin çarkları da, yapılan haksizlıkların sahipleri hakkında yasal işlemleri yapabilmemize izin vermemektedir .
Bu yazı dizisini burada sonlandıralım şimdi.
Yüce Allah hepimize hayırlı yaşamlar ve hayırlı kazançlar nasip etsin inşallah. Samimi dileğim yalnızca budur.
Saygılarla ...
YORUMLAR
Mert dostum
Yazı dizinizin son bölümünü yayımladığınız ilk anlarda okumuştum o ‘an itibariyle yorum yazmadım sonrasında da meşgaleden aklımdan çıkmış gecikmeli yorum oldu kusura bakmayın.
Dostum dilerim bizim ülkemizin insanı da yalan söylemeye gerek duymayacağı ve kendisine söylenilmiş yalanlara inanmak zorunda hissetmeyeceği despotizme karşı koyacağı öz güven duygusunu geliştirir ve doğruyu araştıran, gerçekle yüzleşmekten korkmayacağı kültür ve bilgi seviyesine ulaşır.
Sanırım o zaman yaşadığı toplumda yalan söylemesini gerektiren sosyoekonomik sosyopsikolojik olumsuz şartları ortadan kaldıracaktır. Ama onun için önce demokrasi kültürüne ve insan haklarına saygılı olma bilincine ulaşması gerekir.
Anlamlı ve düşündürücü yazı dizisini ilgiyle okudum kaleminize emeğinize sağlık
Saygı sevgilerimle
Mert YİĞİTCAN
Saygı ve sevgiler.