- 339 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MERHAMET ENGELLİ-LER
Elindeki baltayla yaklaşan karartıyı görüyordu ama hiç kımıldamadan bekliyordu gözleri kapalı. Uyuyormuş gibi yapacak yanına yaklaştığında tepesine çökecek ve baltayı elinden alacaktı .
Eve hırsızlık için giren birisi olmalıydı. Yatağın içinde adeta taş kesilmişti. Çok iyi karate biliyordu ve oldukça iri yarı bir vücuda sahip olmasına rağmen yine de ölüm korkusu tüm bedenini sarmıştı. Yaklaşan gölge ufak tefek çelimsiz bir kadına benziyordu. Evet yanılmıyordu bu bir kadındı.
Biraz daha cesaretlenmişti şimdi. işte tam zamanı diye düşündü ve fırladı yataktan. Önce başının üzerine inmek üzere kalkmış olan baltayı kavradı sapından ve aynı anda tekmeyi savurdu kadının karnına. Kadın iki büklüm yerde kıvranıyordu. Bir tekme daha, bir tekme daha. Bu sefer bacaklarına bacaklarına vurdu defalarca...
Bir kolu olmamasına rağmen çok iyi döğüşüyordu genç adam. Kolu omzundan itibaren kesilmişti bir iş kazasından sonra. Bir yıl kadar bir zaman olmuştu kolu kesileli.
Kadın yerde acıyla kıvranırken ışığı yaktı ve kadının yüzünden çorabı çekti çıkardı. Tanınmamak için kafasına çorap giyen bu hırsızın hakkından gelmişti işte. Üstelik tek koluyla...
Fakat bu nasıl olurdu. Bu kadın kendi karısı Hülya olamazdı. Ama işte yanılmıyordu. Hayretler içinde ve büyük bir şok içinde iğrenerek bakıyordu karısına.
-Allah senin belanı versin!..
Eli ayağı sinirden zangır zangır titriyordu. "Tüüüü senin yüzüne!.." Diyerek ağız dolusu tükrüğü savurdu yerden kalkmaya çalışan, senelerce bir yastığa baş koyduğu hayat arkadaşının yüzüne!
-Allah asıl senin belanı versin!..
Bir taraftan ağlıyor bir taraftan kanayan burnunu siliyordu elinin ayasıyla. Dudakları da patlamıştı. Öfkeden eli ayağı zangır zangır titreyen kocasının bir tokadıyla tekrar yere kapaklandı.
-Dur vurma!..Yeter vurma, ben senin iyiliğini istedim sadece," diyerek bağırmaya başladı Hülya; eliyle yüzünü kapattı kendisini korumak için.
-Böyle tek kolla yaşamanı istemedim, erkeklik gururuna ağır geleceğini, engelli bir insan olarak mutsuz bir hayata katlanamayacağını düşündüm. Seni sevdiğimi için, sana kıyamadığım için öldürecektim seni.
-Kadın sen bela mısın, ne saçmalıyorsun?
-Hayvan herif! Unuttun mu karnımdaki çocuğu zorla alırdığın günü. Sen de aynı savunmayla gelmiştin benim karşıma. "Engelli bir çocuğu doğurmak istemen zalimlik" demiştin. "Çocuğunu seven bir anne asla engelli bir çocuğu dünyaya getirmez. Bu şartlarda acı çekerek yaşayacağına ölmesi daha iyi." Demiştin ve beni tekme tokat, zorla götürmüştün aldırmaya. Şimdi de sen aynı durumdasın.
Doktor; Bir kolu yok. Ama aldırmanızı asla tavsiye edemem. En büyük kul haklarındandır sakat doğacak diye savunmasız minik bir bebeğin yaşama hakkını elinden almak." Derken sen "Ben çocuğumun iyiliğini istiyorum. Vicdanım el vermiyor. Sakat bir çocuğun dünyaya gelmesine." Demiştin. Unuttun mu? Sen unutmuş olabilirsin ama ben asla unutmadım!..
Adam duydukları karşısında elinde balta öylece kalakalmıştı...
-Aynı şey işte! Aynı şey! Aynı şey!
-Ölmen lazım! Ölmen lazım!
-Ölmen lazııııımmm!
Uyanmak istese de uyanamıyordu. Hülya sürekli tekrar edip duruyordu. Eşinin sesini bastırmak istercesine çığlık atmaya başladı. Ama sesi adeta içine kaçmıştı.
-Ölmen lazım! Ölmen lazım!
Karısı dürterek uyandırdığında kan ter içindeydi. Hemen kolunu yokladı. Çok şükür kolu yerindeydi. Vicdanının sesini duymamak için kulaklarını kapattı gayri ihtiyari.
Karısına sarılıp gözlerinden akan yaşı sildi çaktırmadan. "Sadece bir kabus gördüm. Hadi uyuyalım."
Çok ihtiyacı vardı uyumaya. Vicdanını uyutmak ve her şeyi unutmak istiyordu.