- 863 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
Suriye’de Yaşam Devam Ediyor..!
Suriye’de iç savaş tüm hızıyla sürüyor. İç savaştan kaçan yaklaşık 2,5 milyon Suriyeli ülkemize sığındı. Bunların bir kısmı sınır bölgelerindeki çadır kentlere yerleştirildi, oralarda yaşıyorlar. Büyük bir kısmı ise ülkemizin her tarafına dağılmış durumdalar. Aç sefil acınası bir yaşam sürdürmeye çalışıyorlar. Bir kısmı da kapağı Avrupa ülkelerine atmaya çalışıyor. Zannediyorlar ki oralarda daha iyi bir yaşama kavuşacaklar. Hayatlarını çoluk çocuk riske atıyorlar. Bulabildikleri botlarla falan denize açılıp Yunanistan’a geçmeye çalışıyorlar. Televizyonlarda her gün üzücü deniz kazası haberleri duyuyoruz.
Peki Suriye’de kalanlar?
Suriye tamamen boşalmış değil ki..! Orada kalıp yaşamını devam ettirenler var. Onların yemesi, içmesi, ihtiyaçları da var elbette. Ne yapıyorlar peki?
İlk Suriye iç savaşı başladığında ekonomik olarak en büyük zararı sınır vilayetlerimiz gördü. Çünkü Suriye ile yaklaşık 10 milyar dolarlık bir sınır ticareti vardı. Bu bir anda bıçak gibi kesildi.
Sonra…
Savaşta da olsa insanın ihtiyaçları bitmiyor ki! Oradaki insanlar da ihtiyaçlarını gidermek zorundaydılar. Güneyde meşru Suriye yönetimi vasıtasıyla ihtiyaçlarını temin edemeyeceklerine göre geriye tek seçenek kalıyordu: TÜRKİYE.
Suriye’de artık kibrit çöpü bile üretilmiyor. İnsanlar tüm ihtiyaçlarını Türkiye’den karşılıyor. Zengin Suriyeliler bütün birikimlerini Türkiye’ye aktarmış durumda. Halep’teki 1700 kuyumcunun bir tanesi bile açık değil bu gün. Düğünlerini bile Türkiye’de yapıyorlar. Nakit paralarını Türk bankalarına yatırmışlar, ziynet eşyalarını bankaların emanet kasalarına koymuşlar.
Başka.. İlginç olan o kadar çok şey var ki…
Savaştan önce Halep’in sabunları ünlüydü mesela. Fransa’nın Marsilya şehriyle birlikte dünyanın en büyük sabun üreticisi Halep’ti. Bu nedenle Suriye’nin önemli ihraç kalemlerinden biriydi sabun. Yılda 25 bin ton katı sabun üretiliyordu. Şimdi, bir gram bile üretim yok. Bizim Hatay’da da öteden beri sabun üretiliyordu. Halep’teki üretim sıfıra inince o boşluğu bizim üreticiler doldurmaya başladı. Yüzde otuz kapasite artırmalarına rağmen mal yetiştiremiyor bizim sabuncular.
Başka da var.. Hatay’dan Suriye’ye bu güne kadar hiç odun sobası satılmamış. Şimdi sobayı kapan götürüyor Suriye’ye.
Kısa vadede savaşın sona ereceği yok.
Ama…
Yaşam devam ediyor…
Suat Zobu
02.12.2015ankara
YORUMLAR
Velhasılı, ustam, karışıklığa, kalkışmaya, maceracılığa hevesli her Türk vatandaşının, böyle bir yangın çıktığında memleketinin tutuşmayacak bir köşesinin kalmayacağını, bunun da sadece Türkiye'ye zarar vereceğini, böyle bir söylem halindeyken aynı zamanda kendi vatandaşlığının meşruiyetini kaybedeceğini, böyle bir söyleme gösterilen reaksiyonun tartışmasız haklı olacağını, kısacası bin düşünüp bir söylemenin namus borcu olduğunu bilmesi gerekiyor...
Daha başka soğukkanlı şeyler yazmaya çabalayarak, "Bize bir şey olmaz abi!..." sorumsuzluğunu sergilemenin bir vicdan sorunu olacağını da diyelim, Suriyelilerin yürek sızlatan durumlarının ötesini düşünmek bile istememize yettiğini dile getirelim...
Sağolasın, varolasın, ustam...
Selam ve saygılarımla...
devletimizin yetkili adamları adam olsaydı,
bir şekilde üç günde şamda cuma namazı kılmayı düşünürken sayın cbaşkanımız, anlatırlardı veya düşünürlerdi üç yılda veya otuz yılda böyle bir hayalin gerçekleşmemesi sonucunda
bu olayın ülkeye devlete millete verdiği hem manevi hem de maddi yükü nasıl taşıyabileceğimizin planlarını yapmış olurlardı.
2023 den 2073 ten bahsedenler daha önündeki üç yılı göremiyor sonucu çıkmaz mı buradan
hem büyük devlet olma hem de tarihi ümmet bağı hem millet bağı olan kardeşlerimizin böyle bir duruma düşebileceklerini öngörürlerdi..
bu öngörüyle çadır kentler kuracaklarına suriyeli kardeşlerimiz için yeni bir şehir kurulacak toprakların, bölgelerin alt yapısını hazır etmeleri gerekmez miydi..
hangi şehrin meydanına çıkarsak çıkalım suriyelilerin dramına şahit okuyoruz.
yazın samsuna gitmiştim bir haftalığa,
parklarda oynayan suriyeli çocukları görünce,
ve yaşadığım kentte,
ve duyumlarını aldığım diğer kentlerdeki suriyeli kardeşlerimizi görünce...
hallerine şahit olunca...
kimi kızıyorsun, neden vatanlarından kaçtılar,
kimi aşırılıklarını da görünce için bir hoş oluyor, misafir olarak gördüklerinin yaptıklarına...
lakin suç onlarda mı...
onlar da bizim gibi halk...
ister zengin ola ister fakir...
devletler ne diye kurulur, devletimiz ülkemiz ne diye var
insanın lanet edesi geliyor böyle bir ülke yönetimine,
1900lerin başında balkanlardan geriye gelmek durumunda kalan kardeşlerimizle ne farkları var..
bilmiyourm üstadım...
makam mevkii dağıtmaktan siyasiler..
devletin devlet kurumunun öngörülebilirliğin ne olduğunu sanki düşünen yok...
işleri güçleri laf sanki...
insan çaresiz kalıyor..
bir taraftan arapdüşmalığı yapanlar mı dersin
bir taraftan politik olarak hezeyanlara kapılanlar mı dersin...
rabbim yardımcıları olsun
ne gelir ki bizim elimizden...
bir tarafta da kendi durumumuz belli...
yüzde 80 imiz anca karnını doyurabiliyor...
yüzde 80 imiz maraba...ister işçi ister memur ister küçük esnaf
umudumu var allah aşkına yarına yarınlara dair..
bankaların kölesiyiz..
herşeyimizi kredilere bağlamışız..
düşününce ne diyeceğini ne yazacağını şaşırıyor insan
son zamanlarda bu konuylaokuduğum en güzel yazılardandı yazınız..
kaleminize sağlık hocam..
keşke böyle yazılar daha da çoğalsa...
selam ve saygılarımla
Kıymetli dostum Suat hocam
Rabbim kimseyi ülkesinden evinden ayırmasın gerçekten Suriyelerin işi çok zor dilerim en kısa zamanda her şey yoluna girer o insancıklarda ülkelerine dönerler.
Çok boyutlu ve anlamlı bir yazı kaleme almışsınız
Emeğinize sağlık
Saygı sevgilerimle
Selam Suat abim.
Bu savaşın ekonomik olarak Türkiyeye faturası çok büyük. Resmi rakamlara göre 2.5 milyon mülteci Türkiyede yaşıyor.avrupa sekizyüzbin mülteci için birbirine girmiş durumda. Avrupada yaşayan mültecilerin durumu çok berbat durumda. Kamplardan dışarı çıkmaları yasak. Tekrar Türkiyeye göndermenin yollarını arıyor.
Şuanda karın tokluğuna hepsi köle gibi çalıstırılıyor.
Allah sonumuzu hayrelesin.duyarlı yüreginize selam abim.
Selam ve sayğılarımla.