- 1130 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYAT SENİ SEVİYORUM
HAYAT SENİ SEVİYORUM.Bir mart ayının fecr saatlerinde ,hiç hatırlayamadığım ve gerçek yaşamın karanlık haznesinden merhaba demişim popoma vurulan iki şaplakla.Oradaki rahatımın bozulmasındanmıydı ilk ağlayışım.Belkide ne kadar süreceğini bilmediğim yolculukta duracağım istasyonların bilinmeyen olmasından mıydı?.Veya çok üzüldüğümden mi yoksa sevindiğimden miydi ?Bunun bir türlü çözemiyorum algılayamadığım için düşüncelerimde.Sadece şimdilerde hayatın bir sahne,yaşamın bir oyun ,
kendi senaryomda ise hem senarist hemde baş rolde bir aktirst olduğum.Çok güzel oyuncular yetiştiriyor hayat bu dünya sahnesinde. Kime sorsan oyunculuk kötü şey oysa; hepimiz bu sahnelerin oyuncusu değil miyiz habersiz.
Yaşamın türlü rollerindeyse , iç iç geçmiş eğrelti otu misali her şey umut-umutsuzluk, beklenti ve beklentisiz repliklerimiz. Yetebilir olmanın gücü güç katarken bize, aslında başka taraflardan çalıveriyoruz kendine yetebilmek adına. Hayata gurûri bir bakış. Çokça günahın cezbinde, yasağın elmasında, sevişmekten yorgun beden terinin kekremsi tadında...Cenin pozisyonunda, vicdani bir takipteyiz kendimizle baş başa... En çok da zamandan çalıyoruz.Ömürler, duraklar bir bir geçerken oysa zaman ne kadar da dar. Halbuki ozanın da dediği gibi iki kapılı bir handayız. Gidiyoruz GÜNDÜZ,GECE!!!.
Her gün yeni bir şeyler öğretiyor hayat… Her gün biraz daha büyütüyor içimdeki çocuğu... Eskiden pembe pencerelerden bakardım dünyaya… O zaman dünya bembeyaz bulutlardan gecelerimi süsleyen masallardan ibaret sanki…
İşte , yerine göre bir öyküdür hayat...
Bir varmış, bir yokmuş” diye başlar şu kısacık ömrümüzde.
İçine neleri sığdırdığımızı fark edemediğimiz, uğruna upuzun acılar çektiğimiz şu kısacık ömrümüz…
Seyrederken yansımalarımızı gerçeklerde, gerçek nedir bilmediğimiz ömrümüz bir rüyadır bazen en güzel yerinde aniden kalkıp uyandığımız. bir savaştır diğer dünyayı kazanmak için çabalarımız.Bazende, çözülmeyi bekleyen sessiz ve asude akan bir nehirde,kükreyen bir aslanda,kabına sığmayan yürekte bir bilmecedir adeta.Hepimiz yaşıyoruz, anlamını bilmediğimiz hayatta… Ya da birçoğumuz gerçekten de anlamını bulmaya çalışmıyoruz bu toz bulutu evrende. Bize uzun gibi gelen ancak tarih bazında kısacık olan ömrümüzde o kadar şeyler yaşıyoruz ki. Bir anlasak hayatın manasını belki de yummak istemeyeceğiz göz kapaklarımızı… Çabalamalı insan anlamalı etrafını, duymalı aşkın feryadını, bir dokunsa titremeli insan sevginin gücüyle, ağlamalı kaderin öcüyle...
Gerçek hayat gizli kapılar ardında aslında hiç bilmediğimiz-hiç görmediğimiz ve hiç işitmediğimiz romanın ötekilerin de. Kimimizin pişmanlıkları-kimimizin keşkeleri.Tek bir gerçekse; PİYONlarıyız hayatın. OYSA:
Heyhat.Bitiyor ömür,geçiyor hayat.“Evet, şu güzerân-ı hayat, bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.” (Bediüzzaman)..
İnsan bir nimeti kaybetmeden anlayamıyor. Bazen oluyor ki, bir dakikayı arıyoruz. Öyle bir zaman gelecek ki, bu günü çok arayacağız. Hayat üç gün derler, ama geçmiş ve gelecek günlerin bize bir faydası yok. Geriye sadece bir gün kalıyor.
Öyle ise soralım bir hayat kaç gün?
Hayat bir gündür..
O da belki bu gündür.İşte bu yüzden eğer bugünse "Hayat" ömür kandili sönmeden bugünü yaşamak yerine ,yarına odaklanmak ne kadar doğrudur? İster sarayda yaşa,ister saman üzerinde, bütün yolların mecburi çıkış noktası her canlı için aynı yerdir.Mevlânâ hazretleri dünyanın gerçek yüzünü şöyle ifâde eder:
“Bu dünya hayatı, rüyâda define bulmaya benzer. Sabah kalkınca ne define kalır, ne de başka şey!.. Ölümle daldığı uykudan uyanmış bulunan insanoğlu da hakikat ile rüyayı birbirinden ayırır ama nâfile!".. Elde bir şey kalmamıştır,su gibi akıp giden kocaman gibi gördüğümüz ömrün bitiminde.Düşünülecek çok şey varken; Dünyada elde ettiklerimizin kıymetini bilmeyip¸ ulaşamadığımız nice şeylerin derdine düşmekteyiz işte bu kısacık ömürde.
"Gönlümün gül bahçesi de harâb oldu. Artık bundan sonra bülbüller dilsiz¸ sessiz¸ sadâsız kaldı ve ötmez oldular.
Bu gönül hânesi¸ sevgilinin vuslatıyla onun cemâline kavuşup sevinçli ve güleç iken¸ şimdi günler geldi geçti; kavuşma günleri ne güzeldi; o güzel ve neşeli zamanlar artık birer hayâl ve rüya gibi oldu. ".Boş kubbede,hoş bir seda ile iz bırakabilmek adına,sevgiler tüm dostlara,tüm doğaya ve tüm güzelliklere...EDA(AŞİYAN052)