- 3501 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YİRİK YAŞAR'IN MEYHANESİ
YİRİK YAŞAR’IN MEYHANESİ
Her halde Keskinliyim diyen herkes bilir Yirik Yaşar’ı. Hatta Keskin’de kalmış, Keskin’i bir kaç günlüğüne de olsa ziyaret etmiş, ülkemizin her yöresinden orta yaş üstü insanlarımızın çoğunluğu da tanır Yirik Yaşar’ı. Şunu da söylemek isterim bu konuda. Ülkemizin büyük bir bölümünü gezdim gördüm. İnanırmısınız Keskine gelmiş, Keskini tanıyan insanların bana sordukları ilk soru Yirik Yaşar olmuştur
.
Yirik Yaşar’ın böylesine tanınmış olmasının asıl nedeni meyhane kültürünün son temsilcilerinden biri olmasıdır. Yirik Yaşar meyhane kültürünün özüne hep sadık kalmış, " gönül ne mey ister ne meyhane, gönül muhabbet ister mey bahane" deyişine bağlı kalarak işletmeciliğini sürdürmüştür.
Nedir meyhane kültürü? Meyhaneler isimleriyle anılmaz, o meyhanenin işletmecisinin ismiyle anılır. Mesela Agopun meyhanesi, Yirik Yaşar’ın meyhanesi gibi.
Yirik yaşarın meyhanesi altmış yetmiş metre kare bohem bir salondan ziyade; Oğuz boylarından Ömer Hayyama, Hacı Bektaş’tan Neyzen Teyfik’e ve ondan da günümüze kadar uzanan bir kültürün yaşatıldığı ve öğretildiği bir okuldu.
Meyhane yaşamı insanın yetişmesinde, olgunlaşmasında, toplumsal statü kazanmasında önemli bir basamak olmuştur hep. Eline diline beline sship ol ilk düsturdur meyhane kültüründe. Sohbet müzik eğlencedir meyhane hayatı. Meyhane kültüründe sevgi, saygı, hoş görü edep adap vardır. Büyüklere saygı vardır. Olgunluk vardır. İçki içmenin kuralları vardır meyhanede. Sarhoş olup bağırıp çağırma, ona buna sataşma gibi çiğlikler yoktur meyhanede. Bir de o gün konuşulanlar hep orda kalmıştır. Ertesi gün unutulur konuşulanlar meyhaneci dünyasında. Bir de mukallit insanlar vardır müdavimler içerisinde. Onların sohbetlerinde bulunmak apayrı bir keyiftir.
.
Ne demiş hayyam:
Önce kendine gel, sonra meyhaneye;
Kalender ol da gir kalenderhaneye.
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur.
Çiğsen, başka bir yere git eğlenmeye
Ömer Hayyam bu dizelerinde meyhane müdavimliğinin yolunu açıkça göstermiştir.
Gençlik dönemimdenn hatırlarım Yaşar amcayı. Nurlar içinde yatsın. Yirik Yaşar hiç bir zaman para peşinde olmamıştır. Ne kadar zengin ve itibarlı olursa olsun meyhane adabına uymayan müşterisini hep koymuştur kapının önüne. Her gece eğlence muhabbet vardı Yiriğin meyhanesinde. Can atardım meyhanede girip eğlenmeye. Ama yaşımın küçük olması bana bu zevki hiç tattırmadı. Kimi zanan meyhanenin karşısındaki duvarın dibine oturur, saatlerce kendi kendime ortak olurdum içerdeki eğlenceye. Akşam hava kararmaya yüz tuttuğunda abdallar enstrümanlarıyla düşerdi meyhaneye. Davul zurna, saz, keman sesleri inletirdi gece yarılarına kadar ortalığı. İçki kadehleri tokuşturulutken söylenen söz "şerefine" dir. rivayetlere göre şerefine sözcüğü şöyle doğmuştur.
Zamanın zaman olduğu dönemlerde, içki içmek bir adap, usül işiymiş.
İçki masasına oturan ağır abiler içmeye başlamadan önce kendi aralarında şu anlaşmayı yaparlarmış
" Arkadaşlar bu meret şişede durduğu gibi durmaz, her ne kadar yakın ahbap olsak da, bir süre sonra çenemizin bağı çözülür ve olmadık şeyler söyleyip sonradan pişman olacağımız şeyleri anlatabiliriz. Bu masada konuşulan ve anlatılanlar sadece ve sadece bu masada kalacak, söz mü?
Söz!..
Şerefine mi?
Şerefine!!.. "
O günlerde belki de bir yeminmiş bu "şerefine" sözü..
İşte tüm hikaye bu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.