- 343 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÂHTA MEZARLIĞI –2
MAZİYE YOLCULUKLAR – 62
Sevgili babam Mustafa Cantekin, vefatından sonra herkes senin yaptığın hayırları ve iyilikleri anlatıyor… Güzelliğini konuşuyor…
Sana layık bir evlat olmak için çalışıyorum…
Senin güzel yaşamına, temiz adına leke getirmemek için elimden geleni yapıyorum…
Sevgili annem, babamla yine yan yanasınız…
Yiğit ağabeyim Mehmet Cantekin, bu yaşa kadar senin çizdiğin güzel yolda yürümeyi kendim için ilke edindim…
Kâhta sevdanı sürdürmeye çalışıyorum… Yüzlerce Internet sitesinde Kâhta ile ilgili şiirlerim, yazılarım yayınlanıyor… Kâhta’mızı ve güzel insanlarımızı anlatmaya, tanıtmaya çalışıyorum…
Genç hemşerilerimize çocukluğumuzun güzel insanlarını anlatarak, onların da örnek bir kişilik kazanmalarına uğraşıyorum…
Yardımsever, mert, dürüst, vefalı ve namuslu bir gençlik özlemin, özlemimdir…
Senin için gazetelerde, dergilerde ve kitaplarda yazılar, şiirler yayınlandı… Adına türküler yapıldı… Acımız büyük ama her zaman seninle gurur duyduk…
Sevgili Hamit Evci ağabey, Nazife abla yanına geldi… Kemal Evci de burada…
Kalkın, çocukluğumdaki gibi minderlere karşılıklı oturalım… Sen güzellikleri anlat Hamit Ağabey, biz de güzelliklerden nasibimizi alalım…
Merhaba Sevgili Osman Bakırcıoğlu Amca… Merhaba Sevgili Nusret Bakırcıoğlu ağabey…
Merhaba Sevgili okul arkadaşım Yusuf Bakırcıoğlu… Seni çok özledim… Seninle birlikte ders çalıştığımız evinize gittim…
Kardeşin Yüksel sizin olduğunuz albümü getirdi… Beni maziye götürdü…
Yusuf, inan seni ve aileni hiç unutmadım… Sizleri hep saygıyla andım… Saygıyla anacağım…
Amca çocuklarını gördüm… Onlar da iyi çocuklar…
Bedriye yengenle sarıldık… Maziyi konuştuk… Bedriye ana iyice yaşlanmış…
Sevgili Emin Özdemir, mahallemin futbolcu ve temiz yürekli genciydin…
En son 1982 yılında Adıyaman spor oyuncusu olarak Afyon’a maça geldiğinizde seni görmüştüm… Otel odasında görüşmüştük...
Tahsin Terzi de vardı. Bir gün sonra oynadığınız maça gelmiştim. Bu bir maça ilk gidişimdi.
Afyon sporlu yöneticiler hakemi ayarlamışlardı… Dokuzuncu dakikada sizin bir oyuncunuza kırmızı kart gösterdi. On kişi kaldınız… On kişi ile bir gol atarak öne geçtiniz… Çok geçmeden hakem aleyhinize penaltı verdi. Durum bir – bir oldu… Siz bir gol daha attınız… Çok geçmeden hakem aleyhinize bir penaltı daha verdi. Durum iki – iki oldu… Maçın sonlarına doğru bir gol daha attınız… Maç galibiyetinizle bitecekken hakem bir penaltı daha verdi… Durum üç –üç olunca düdüğü çalıp maçı bitirdi…
O maçta en büyük golü ben yedim… Maçı izlerken, beni gören 12 Eylül ispiyoncularından biri ihbar etmiş…
Afyon ili Tınaztepe’de beldesinde öğretmendim… 1982 yılı Cumhuriyet Bayramına iki gün vardı… Bayram kutlamalarında görevli öğretmen olarak okulda çelenk hazırlıyordum…
Askerler beni okuldan aldılar… Evimi aradılar… Bir şey bulamadılar… Beni sıkıyönetim komutanlığına götürdüler… Büyük bir koğuşta eksi on beş derecede dokuz gün beklettiler…
Dokuzuncu gün Adıyaman’dan gelen ekibe teslim ettiler…
Adıyaman’a iner inmez bizi karşılamaya başka bir ekip geldi…
Gelen ekip amiri, l982 anayasası oylamasını kast ederek, “bir hayır oyu daha eksildi” dedi…
Bir gece Eskisaray polis karakolunda kaldım. Oradan işkence merkezi Pirin Palas’a götürdüler…
45 gün işkence gördüm… Mahkemeye çıkarmadan önce “işkencede konuşmadın, seni bırakırlar” diye polisler benimle dalga geçti…
O an tutuklanacağımı anladım…
Mahkemede tutuklandım. Birkaç ay yattım. İlk mahkemede tutukluk halim kaldırıldı…
Afyon’a döndüm… Bir hafta daha öğretmenlik yaptım…
“Görülen lüzum üzerine 1402 sayılı yasa ile görevine son verilmiştir” cümlesi ile görevden alındım…
Bir yıl sonra bu uydurma davadan beraat ettim…
Dava açtım… 1990 yılına kadar mesleğimden uzak kaldıktan sonra görevime döndüm… Şimdi emekliyim…
Sevgili Emin Özdemir, mezar taşında Peroş, Burçin, Burak, Burcu isimleri var… Peroş (Pervin) sevgili eşinmiş… Burçin, Burak, Burcu da çocukların…
Sevgili eşin Pervin kız kardeşimi aradı… Sohbet ettiler… Burcu kızın bu yıl üniversiteye başlayacak… Gözün aydın… Eşin, çocuklarını kimseye muhtaç etmemiş. Okutuyor…
Sevgili Dayım Sadık Çorman ve yengem Sultan Çorman, birlikteliğiniz mezarda da sürüyor…
Sizler ne güzel insanlardınız… Sizleri çok sevdim… Uzatın ellerinizi öpeyim…
Sevgili Dayım Osman ve yengem Hanım… Sizin de ellerinizden öpüyorum…
Sevgili Dayım Mehmet Çorman, sana gelmeden sizin eve uğradım… İsmihan yengem saçta yufka pişiriyordu… Gelinlerin, torunların avluyu doldurmuştu… Hepsi iyilerdi… Sen merak etme onlar işini bilir…
Merhaba Sevgili Bedir Eken ve Osman Eken… Osman Amca, YİBO yapılırken ben senin yanında çalıştım… Sen inşaatın çavuşuydun… Ben senin işçindim…
Ortaokul öğrencisi bir işçiydim… Harç karıyordum, taşıyordum… Yevmiye 12,5 lira alıyordum… O yıl okul masrafımı ve harçlığımı oradan çıkardım…
Öğretmen oğlun Mahmut Eken’i geç tanıdım… İyi bir arkadaştır… Çok sevdim… Allah ona ve çocuklarına uzun, sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir ömür versin…
Merhaba Sevgili Celal Alkan… Kalk bir fotoğraf çek… Çektiğin resmi suya koy… Becerikli ellerini seyredeyim…
Kâhta’da siyah beyaz vesikalıkların yüzde kaçını sen çektin… Hiç hesapladın mı?
Okullarda, resmi dairelerde hep senin çektiğin resimler var…
Mazimizin güllerinden biriydin Celal Amca…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.