- 318 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tarihî Roman, Romanda Tarih
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
Tarihî Roman, Romanda Tarih
Tarihi romandan, romanı tarihten ayıramazsınız. Tarih varsa, roman vardır. Roman; tarih olduğ için kaleme alınır. Tarih; insanları, şehirleri, yaşam tarzlarını, medeniyetleri, savaşları, barışı… ele alır. Romanda da; insan unsuru, şehirler, yaşam biçimleri, savaşlar ve barış… yer alır. Demem odur ki; tarihsiz roman, romansız tarih olmaz. Tarihsiz roman, talihsiz romandır!
Tarih, roman türünün vazgeçilmez konularındandır. Son zamanlarda ülkemizde çok sayıda tarihi roman yayınlandı. Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Fatih, kanuni, Yavuz gibi tarihi şahsiyetler, bir çok romanın konusu oldu. Büyük tarihi olaylar, tarihi şahsiyetler, roman olarak sıkça okuyucunun önüne geliyor. Bunların film ve dizi olarak halka ulaşması da çokça görülmektedir.
Tarih ne kadar romanlaşabilir? Roman ne kadar tarihleşir? Tarihi gerçeklerle edebi gerçeklik ne ölçüde örtüşür? Tarihin alanı ile, edebiyatın alanı en fazla hangi türde kesişir?
Şu gerçeği asla göz ardı etmemek lazım; tarihte Edebiyat, edebiyatta tarih, tarihte roman, romanda tarih ve edebiyat…üçü, ayrılmaz üçüz kardeş gibidir. Eğer edebiyatı tarihten çekip alırsanız, ortada vahşet görünür! Roman da, bir edebi tür olduğuna göre, onun da, mutlaka edebi bir üslup içinde ele alınması, insanların, tarihi şahsiyetlerin edep ve namusunu ayaklar altına alan çalışmalara yer verilmemesi, kutsal değerleri ön planda tutulması şarttır.
Yazılan bazı romanlarda, bizim kültürümüze, tarihimize, dini değerlerimize aykırı bir yol izlediği, “popüler kültür” denilen ve bizden olmayan imaj ve yazıların kaleme alındığı çokça görülmekte ve ne yazık ki, bunların da çok satanlar listesinde yer aldığını müşahede etmekteyiz!
Sanal ve uydurma sahneler, uçuk, kaçık ifadeler, ucundan kıyısından, köşesinden bucağından kopartılan ve “kopyala yapıştır” anlayışıyla ele alınan, satılık beyinlerin yazdığı romanlara, “roman” demek bile yanlış.
Kitap yazmak, roman ve hikaye kaleme almak, edebi bir tür meydana getirmek; “ben de bir kitap yazayım, ben de hikaye ve roman çalışması yapayım da adım duyulsun, şanım yücelsin…” mantığıyla ortaya çıkmak, en azından, ilme, edebiyata, tarihe, ilim adamlarına, kültür sevdalılarına, insanlığa büyük hakarettir!
Bu ve benzeri konuların ele alındığı, üç gün boyunca, işinin uzmanı, ehil kişiler tarafından tartışıldığı; “III. Milletlerarası Tarihî Roman ve Romanda Tarih Bilgi Şöleni” Türkiye Yazarlar Birliği ve Konya Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle 27-29 Kasım 2015 günleri arasında Konya’da yapıldı.
Türkiye Yazarlar Birliği, konuyla ilgili ciddi çalışmalara ihtiyaç olduğu düşüncesiyle böyle bir program düzenliyor. Bu 3. Sü. 1.si, Topkapı Sarayı’nda, 2.si Dolmabahçe Sarayı’nda yapıldı. Her iki yılda bir yapılıyor ve yapılmalı.
Bu yıl, ilk defa “Tarihî Roman Ödülleri” verildi. Üç değerli yazarımıza ödülleri takdim edildi. Ne mutlu! Ödül alan romancılarımız; Melahat Ürkmez, İsmail Bilgin ve Beyazıt Akman. Ödül alan yazarlarımızı kutluyor, daha nice romanlara ve ödüllere hak kazanmalarını temenni ediyorum.
“Marifet, iltifata tabi” denir. Bu, her alanda, her yerde geçer akçe olan bir uygulamadır. Eğer, iltifat edilirse, marifet sergilenir. Satışa sunulmayan mal, zayidir, boşa gitmiş demektir. Yazarlarımız için de aynı durum söz konusu! Yazarlara, edebiyatçılara, ilim erbabına, kültür adamlarına… gerekli iltifat gösterildiği zaman, onlardan çok güzel eserler görülecektir. (01 ARALIK 2015)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.