- 1471 Okunma
- 9 Yorum
- 1 Beğeni
MODERN OLMAK ADINA SAÇMALAMAK!!
Günümüz dünyasında yaşayan her toplum, her millet ve her ülke 21.yy’ın standartların da barış içerisinde çağın gelişmiş demokratik şartlarına sahip olarak yaşamayı ister.
O ülkelerin milletlerini oluşturan bireyler de doğal olarak dışlanmadan, kendi kültürel değerlerinden kopmadan, demokratik ve ekonomik gelişmişlik düzeyine sahip olarak hayatı sürdürmeyi isterler. Toplumları oluşturan bireylerin bu talepleri ve istekleri çok insani, normal bir davranış olduğu gibi aynı zaman da çok sağlıklı bir düşünce biçimidir.
Ancak bu durum ile ilgili bizim ülkemize baktığımızda bu sağlıklı ve doğal düşünce refleksinin doğal olmayan farklı bir şekle ve eyleme dönüştüğünü görebiliyoruz.
Günümüz Türkiyesinde buna verilecek en somut örnek, toplum kesimlerinin kültürel farklılıklarının düşünce zenginliğinin ve ülke dinamizminin bir unsuru olduğunu bilmek ve görmek yerine inkâra dayanan tek tip düşünen ve tek model yaşam kültürüne sahip insan yaratmaya çalışan on yıllardır süregelen sakat siyasi anlayışın despotik uygulamaları neden olmuştur.
Modern bir ülke kurmak adına, Müslüman olan ve başta öz ve öz Türk insanı olmak üzere toplumun diğer unsurları kültürel köklerinden ve geleneklerinden koparılmak istenmiş siyasal ve etnik köklerini inkâra zorlanmış olması kültürel gelişim adına büyük hata olmuştur.
On yıllarca modernlik adına toplum (düşünsel anlamda) ilkelliği yaşamak zorunda bırakılmıştır.
Dinsel, kültürel ve siyasal düşüncelerimizden kaynaklanan dünya görüşlerimizin farklılığı bizim zenginliğimiz ve en temel gücümüzdür. Önemli olan bu gücün bilincinde olmak ve doğru kullanabilmektir. Dindar olmak adına bilimi ve teknolojiyi ret etmek ne kadar ilkel ve akıl dışı ise müstehcenliği de modernlik olarak görmek ve anlamakta o kadar ilkelliktir. Yobazlık adına gündelik yaşantımızda her iki akımı da görmek mümkündür. Bilimsel anlamda dünyanın yuvarlak olduğunun bilmeyen dindarların dindarlığı ne kadar tartışılırsa, ilimden uzak müstehcenliği modernlik sanan ancak ülkesinin başkentinin yedi gölgeden hangisinde bulunduğunu bilmeyecek kadar cahil olmakta, modernlik adına o kadar yobazlıktır.
Bunun dışımda ki günümüz Türkiye’sin de yaşamsal ve kültürel farklılıklarımızın oluşması da son derece normaldir. Bu süreçten korkmamak gerekir. Çünkü bu durum demokrasi kültürümüzün gelişeceği sancılı da olsa doğal bir geçiş süreçtir ve bir gün mutlaka doğal dengeler kendi yerini bulacaktır. Bu sancılı süreç maalesef on yılların yanlış siyasi uygulamalarının doğruyu bulmak adına olması gereken kaçınılmaz ve kesin sonucudur.
Yaklaşık on yıl önce sosyal hayatımdan tanıdığım arkadaşım Mustafa ile telefonla görüşüp Beyoğlu istiklal’de buluşmak üzere randevulaştık. İşlerimin erken bitmesi üzerine randevu saatinden yaklaşık iki saat önce istiklale gelmiştim. Randevu saatine kadar olan süreyi değerlendirmek için Beyoğlu’nun arka sokaklarında ki butik sanat galerilerini gezip çeşitli sanatsal ürünlerin sergilendiği vitray çalışmalarını, yağlı boya resimleri, ahşap oyma sanatıyla ilgili vesaire çeşitli galerileri gezip sanatçıların eserlerini görüp keyifli zaman geçiriyordum. Ne zaman istiklale gitsem her fırsatta bu sanat galerilerini gezmeyi çok severdim. O günde öyle yapmış bu sanat galerilerini geziyordum ki, ilgimi çeken daha önce görmediğim ilginç şeylerin sergilendiği bir sanat galerisinden içeri girdim. İçeri girdiğimde ilk önce dikkatimi çeken şey dükkanın tam ortasında yere kadar uzanan üzerine krem renkte saten örtü serilmiş yuvarlak bir masa ve üzerinde duran komple kırmızıya boyanmış bir çekmece olmuştu. Bir anlam veremesem de pek fazla kafa yormamış üzerinde durmamıştım. Galerinin diğer bölümlerinde sergilenen farklı eserlere yönelmiştim (eser derken) tanımlayamadığım için eser diyorum. yoksa gördüğüm şeylerin sanat eseri olup olmadığı tartışılır. Antikacı desem değil teknik sanat eserleri desem hiç değil. Örneğin eskiden evlerimizde soba ile ısınırken kullandığımız kömür maşasını almış maşanın iki demir uzantısının arasına belli aralıklarla metal çubuklar kaynatmış ve çeşitli ebatlarda ki metal çubukları farklı renklere boyanmıştı. Bir başka rafta bildiğimiz çaydanlığın ibiğini demir testeresiyle kesmiş yine aynı çaydanlığın yan tarafına lehimlenmiş şekliyle sergilenen bu ve benzeri ev eşyalarını tuhaf şekillere sokulmuş ve bunlar birer sanat eseri olarak satılmak için sergileniyordu. Üzerlerinde fiyat etiketi olmayan bu eşyaların fiyatları sorulduğun da ederini öğreniyorsunuz. Yani başka bir deyişle adamına göre fiyatı değişe biliyor ve hayli astronomik rakamlardı. Ben bu sanat eserlerini (!) izlerken serginin sahibi olan orta yaşlarda top sakalı uzun saçlı bey de az önce gördüğüm kırmızı çekmeceyi sanat bilgini müşterisine nazikçe tanıtıyordu. Galeri sahibiyle sergiyi gezen adam ve yanında ki kadının kulak misafiri olduğum konuşmaları evlere şenlikti.(aklımda kaldığı kadarıyla karikatürize etmiyorum benzer cümlelerle konuşmaları şöyleydi.)
-Üstadım muhteşem bir derinlik kazandırmışsınız kutlarım.
-Sağ olun efendim elimden geldiğince içsel derinliği vurgulamaya çalıştım.
Adam yanında ki kadına dönerek hayatım görüyorsun değil mi? müthiş bir eser enteresan bir çalışma
-Evet evet harika bir baş yapıt.
Bu tarzda süren entel sohbetin ardından
Onlar galeride ki diğer eşyalarla ilgilenmek üzere masadan uzaklaştığında bu kez ben çekmecenin üzerinde olduğu masanın başına geçtim ve masanın etrafın da küçük adımlarla dolaşıp acaba benim göremediğim neyi gördü bu ibneler diye kırmızıya boyanmış çekmeceye öylece aval aval bakmaya başladım. Kendi kendime yahu bildiğimiz çekmece muhtemelen eski bir gardolabın veya bir şifoniyerin çekmecesi tek özeliği her tarafının kırmızıya boyanmış olduğu hayret bir şey diye düşünürken galeri sahibi kadınla adamı galerinin kapısından uğurladı. Galeri de yalnızca ikimiz kalmıştık galeri sahibi yanıma gelerek çekmecenin olduğu masanın üzerine (satıldı)yazan bir karton parçasını koyunca artık dayanamadım.
-Üstadım bu çekmeceyi az önce çıkan çifte sattınız mı gerçekten?
Adam gereğinden fazla nazik ve eli kolu kırılgan bir şekilde
-Evet efendim satıldı.
-Hayırlı olsun ne kadardı bu çekmecenin fiyatı?
-Yedi yüz elli bin (yeni para birimine göre yedi yüz elli lira)
-Ne!?? Yedi yüz elli bin mi!? Yani az önce giden çift bu çekmeceye cidden o parayı verdi mi? şaka yapmıyorsunuz değil mi?
Ben bu şekilde konuşunca o kibar ve kırılgan adam gitti yerine normal bir ses tonuyla konuşan bir adam geldi.
-Niye şaka yapayım arkadaşım gayet ciddiyim.
- Arkadaşım doğrusu ben bu çekmeceye on lira bile vermem helal olsun sana
Deyince sanırım adam samimi ve açık sözlü konuşmamdan olsa gerek- çay içer miyiz? Dedi
-Vallahi sen bu çekmeceyi o fiyata sattıysan yemek bile ısmarlasan yeridir.
-Ne demek ısmarlayayım tabi
-Yok yok espri yaptım demli bir çay içeyim yeter zaten fazla vaktim yok arkadaşla buluşacağım.
Adamın megafondan çay söyleme şeklide hayli enteresandı.
-Huuoop, şevki iki çay bir türbanlı diğeri transparan.
Anladım ki adam tam benlik isminin İhsan olduğunu öğrendiğim galeri sahibi ile sohbetimiz boyunca öğrendiğim şeylerde hayli ilginçti. Normalinde Jeoloji mühendisiymiş boş kaldığı zamanda da bu sanat galerisinde bu tür ilginç tasarımlar yaparak fahiş fiyatlarla satıyormuş sohbetimiz devam ettikçe adamın gırgır ve kafa dengi bir olduğunu iyice anladım. Ev eşyalarından tasarladığı ürünlere kendince bir tanımlamada getiriyormuş örneğin arasına metal çubuklar lehimlediği ve çeşitli renklere boyadığı kömür maşası erkeğin cinsel organının ereksiyon haline geçmiş şekliyle baş kaldırışının bölünmüşlüğünü ifade ediyor deyince
-Benimle kafa yapmıyorsunuz değil mi? Yani müşterilerinize bunu böylemi anlatıyorsunuz?
-Ne müşterisi lütfen onlar müşteri falan değil sanat bilgeleridir.
-Sanat bilgeleri mi!? Helal olsun ne diyeyim bu işi iyi biliyorsunuz peki şu ibiğini yana lehimlediğin çaydanlık ne iş?
-Ne iş olacak hayatın alışa gelmiş şekilde akıp gitmeyeceğini sembolize ediyor.
-Diyorsun?
-Yerse .itiraz eden mi olacak böyle millete böyle sanat
-Yav öyle deme belli ki, insanlar sanata ve sanatçıyla ilgi duyuyor bu güzel bir şey değil mi?
-Boş ver be arkadaşım ne sanatı ne sanatçısı adamlar cahilliklerini örtmek için(tahsil seviyesi olarak değil) parayla kültürlü almaya çalışan tipler kendi ceddini unutan binlerce yılık medeniyetini yok sayan bir milletten ne beklersin. Onların da sanat anlayışı da bu kadar olur.
-Galiba haklısın neyse bana müsaade tanıştığımıza memnun oldum.
-Bende memnun oldum.
Sanat galerisinin sahibi İhsan arkadaşımın son söylediklerinde haklı olduğu şeyler olsa da
Binlerce yılık devlet geleneğinden gelen medeniyetler kurmuş milletimiz zengin Anadolu kültüründen beslenmiş ve yüce İslam dininin aydınlıkçı öğretilerini benimsemiş insanıyla uygar dünyanın medeni toplumlarının arasında ki hak ettiği yeri mutlaka alacaktır.
Cumhuriyet tarihi boyunca askeri vesayete dayalı siyasi süreç, toplumu demokratik manada pasifize etmiş ve ezberci eğitim sistemiyle, sorgulayamayan, araştırmayan, kendisine öğretilenle yetinen, dikte edileni kabul eden öz güven duygusunu kaybetmiş nesilleri yetiştirmiştir. Bunun paralelinde aynı şekilde siyasi otorite de pasifize edilmiş demokratik manada siyasi bir irade ortaya koyamamıştır. İşin kötüsü haddi ve yetkisi olmadığı halde bazı kurum ve kuruluşların suç işleyerek aldıkları emir gereği sivil iradeye istedikleri ‘an demokrasi dışı müdahale etmesini toplum kanıksamış ve bu anti demokratik eylemi normal kabul etmeye başlamıştır. Zoru gördüğünde şapkasını alıp kaçan iradesiz siyaset adamlarına alıştırılmıştır. Doğal olarak da bu ruh haline sahip toplum dirayetli siyasi kararlar alan devlet adamlarını yadırgamıştır.
Örneğin, terörü bahane eden ve terörle ilgisi olmayan Türkmenleri yani kendi öz kardeşlerini sudan sebeplerle bombalayan ve defalarca uyarılmış olmasına rağmen hava sahasını ihlal etmiş bir ülkenin (Rusya’nın) angajman kuralları gereği savaş uçağının düşürülmüş olmasından dolayı (toplumun bir kesimi ) infiale kapılmış ve öz güven duygusunun eksikliğini dışa vurmuştur.
Elbette nefsi müdafaa dışında savaş ilkelliktir. Yapılansa sadece evrensel hukuktan kaynaklanan egemenlik haklarının korunmasıdır.
Kaldı ki, dünya yüzyıl öncesinin dünyası olmadığı gibi ne Rusya eski Rusya, ne Türkiye eski ‘’Türkiye’’dir…
Biz görmemekte dirensek de tüm dünya şunu görüyor. Türkler binlerce yıllık köklü bir kültüre sahiptir yüz yıl önce savaşın galibi olduğu halde hileyle ve cebren masada topraklarını kaybetse de Türkmenlerin bölgesi olan Musul ve Kerkük’ü eninde sonunda Türkiye’nin sınırlarına dâhil edeceklerdir.
Evet 21.yy Türkiye’nin yüzyıllı olacaktır. Yeter ki modern olmak adına saçmalamayalım ve özümüzden kopmayalım. Kendimize ülkemize ve insanımıza güvenelim, inanalım.
Ceddimizden utanmadan ve hiçbir komplekse düşmeden geçmişimizle tarihimizle yüzleşelim.
Bizler birlik beraberliğimizi koruduğumuz, farklı fikirlerimize rağmen birbirimizi sevdiğimiz sürece, başaramayacağımız hiçbir şey yoktur. Çünkü bizler bu kadim toprakların, köklü kültüründen beslenmiş asil ve soylu insanlarıyız.
Modern olmak tarihine ve kültürüne sahip çıkmakla mümkün olur aksi taktir de kömür maşasını allayıp pullayıp erkeğin bölünmüşlüğü diye verirler insanın eline hem de iyi bir paraya….
Serhat BİNGÖL 29.11.2015
YORUMLAR
Sevgili Serhat.
Ben o İhsana bayıldım. Tam benlik birisiymiş. Ben o İhsandan bir kaç bölüm yazı çıkartırdım valla))
Çok güzeldi. Hem zevk alarak hem de içinden bazı dersler alınacak bir yazı. Kutlarım.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Sorulardan biri ülkemizin bölgeleri çeşitli renklere boyansa kaç renk kullanılması gerekir sorusu a-2 b-4 c-6 ve d-7 şıklarından seyirci joker hakkın kullanarak seyirci sayesinde 7 –d şıkkı diyerek doğru cevabı verdi bir zahmet uzatmayayım diğer sorularda aşağı yukarı bu basitlikteydi. Joker haklarıyla geldiği ve elendiği soru da hangisi kolsuz elbisedir oldu.
a-ceket b-jile c- gömlek d-roptöşabır üniversite öğrencisi çift joker hakkını kullandıktan sonra cevabı d-şıkkı oldu kısaca bu eğitim sisteminin yetiştirdiği bireyden oluşan bu toplumla ilgili bu yazı gibi binlerce yazı kaleme alınsa azdır. Yani İhsan bey gibi insanlar bu ülkede daha çok ekmek yer.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla
Serhat kardeşim yazını iki kez okudum sen gibi düşünen yüreklere terçüman olmuşsun, Sen gibi derken biri de benim.. Dik yazan kalemini her daim takdir ediyorum.
Ülke olarak daha doğrusu '' modern ve demokrasi'' diye diye Ülkenin düştüğü durumdan bu iki kelime bizi kurtaramayacak. 13 yıldır demokrasi diye diye içerde yatan yazarı, aydını, polisi, memuru demokrasinin bir olgusu haline geldi..
Ülkeler arası cezaevlerinde bir yarışma yapılsa genel kültür olarak inanıyorum ki Türkiye 1. gelir..
Düşündüren bu yazınız için kutlar saygıalrımı sunarım
Esen kalın..
Serhat BİNGÖL
Naçizane yazılarım da bildiklerimi gerçekler doğrultusun da yazmaya çalışıyorum ve bunu yaparken de genel anlamda fikir paylaşımında bulunmaya özen gösteriyorum. Bu kaleme aldığım yazıda da modern bir toplum olmak adına yaşadığımız kültürel yozlaşmaya dönük olumsuzluklara ve toplumsal öz güven kaybına dikkat çekmeye çalıştım.
Orta Asya dan Anadolu’ya kadar binlerce yılık devlet geleneğinden gelen ve bu topraklar da son şeklini almış köklü bir medeniyetin müthiş kültüründen beslenmiş yüce İslam dininin aydınlıkçı öğretilerini kendine rehber edinmiş insanların nesilleri olarak. Zengin kültürümüzün ve medeniyetimiz ışığında sağcı, solcusu, muhafazakarı, demokratı, vs her siyasi kesim den gelen insanlar, özünden kopmada kendi kültürüyle geliştirdiği demokrasi bilincine sahip olarak bilimle ilimle ve teknolojiyle uğraşmalı ve bu doğrultuda modern olmalı düşüncesindeyim.
Tabi bu düşünce zorlamayla olmaz bilgilendirmeyle olur. Aksi halde yazımda belirttiğim gibi modern olduğunu zanneden çiftin kültürlü olmak adına kırmızıya boyanmış sıradan bir çekmeceye avuç dolusu para dökmesi kaçınılmaz olur. o zaman kültürlü olur mu onu bilmem ama binlerce yıllık kültüründen bir haber olan insanların veya toplumun komik duruma düşmesi kaçınılmaz olur. Yazımda bunu anlatmaya çalıştım. Amacım doğrudan siyasi bir mesaj vermek değildi. Dolayısıyla bu noktada hadime düşmez ama birilerine tercüman olabiliyor ve sizin gibi değerli bir hocamın iltifatına tabi olabiliyorsam ne mutlu bana
Yorumunuza içten ilginize gönül dolusu teşekkür ederim.
Saygı sevgilerimle
Gerçekten enteresan bir çalışma olmuş.
Çok dersler var içinde.
Keşke,
daha çok insana ulaşsa idi ve bu samimi cümleler,
daha çok insanın bu günlerde iyice karışan düşünce denizinde doğru yöne esen rüzgarı olsaydı.
Tebrik ediyorum.
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza teşekkür etmeden önce sayfamı ziyaretinizi fırsat bilip sizin yazılarınızı özlediğimizin notunu düşmüş olayım.
Hocam içerisinde ilginç ironilerin olduğu anı yazımı beğenmenize çok sevindim gerçekten de toplum da modern olma adına bilgisizlikten ve öz güven eksikliğinden kaynaklanan riyakârlığa varacak düzey de siyasi kültürel ciddi yozlaşmalar söz konusu. bir arkadaşımdan öğrendiğim (ismini vermeyeyim çünkü ben okumadım arkadaşımdan duydum) Atatürkçülüğüyle öne çıkan ünlü bir tiyatro sanatçısı kendi facebook’ sayfasında Rusya ile Türkiye savaşacak olursa savaşa gitmem bu ülke dindarlara kalacağına Ruslar işgal etsin daha iyi diyen bir açıklama yapmış. Eh tabi arkadaşımda vermiş veriştirmiş. Birlik beraberlik gerekecek öyle bir anda düşmandan yana olan böyle bir açıklama yapabilen zihniyetin milli mücadele yıllarında İslama ve Müslümanlara ve hatta Osmanlının siyasi ve kültürel mirasına neler yapmış olabileceklerini tahmin etmek çok zor değil. Başka bir deyişle tarihçilerin resmiyeti olmayan evrak ve o yıllarda yaşamış insanların iddialarına dayanan belgelerin doğruluğu konusunda ki sorular insanın kafasında dolaşıyor ister istemez.
Son cümle maalesef uydurulmuş bir tarih ve kendi kültürünü tarihini bilmeyen, hatta inkâr eden nesiler yetiştirmekle övünüp duruyoruz
Yorumunuza eksik etmediğiniz samimi ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Gökhan hocam
Profil resminizi görünce bu küçük notu düşmek istedim. Hocam, çok karizmatik çok yakışıklısınız bunca zaman bu güzel simanızdan bizleri niye mahrum ettiniz? Neyse sorgulamak hadimiz değil elbet. Dostum o mübarek sakallarından saygı ve sevgi ile öperim Rabbim nazarlardan korusun.
Sevgili kardeşim yazınızın başını ve ortasını çok mükemmel buluyorum sonu biraz ırkçılığa kaçıyor bırak iraktaki türkmenler irak ta suriye deki türkmenler suriye de rahat etsinler mesela kıbrıs türkmenleri türkiye yi ne kadar seviyor ne kadar türkiye ile birleşmek istiyor onu söyle merak ettim doğrusu benim tek isteğim türkiye sizinde belirtiginiz gibi öncelikle türkiye de yaşayan halkları bir biri ile çatıştırmak değil bir biri ile baristirmak gerek duyarlı yüreğini kutlarım saygılar sevgiler
Sevgili kardeşim yazınızın başını ve ortasını çok mükemmel buluyorum sonu biraz ırkçılığa kaçıyor bırak iraktaki türkmenler irak ta suriye deki türkmenler suriye de rahat etsinler mesela kıbrıs türkmenleri türkiye yi ne kadar seviyor ne kadar türkiye ile birleşmek istiyor onu söyle merak ettim doğrusu benim tek isteğim türkiye sizinde belirtiginiz gibi öncelikle türkiye de yaşayan halkları bir biri ile çatıştırmak değil bir biri ile baristirmak gerek duyarlı yüreğini kutlarım saygılar sevgiler
Serhat BİNGÖL
Sizin yorumunuzdan sonra dikkat ettim ırkçı demeyelim ama evet yazının son bölümünde ki birkaç satır mili duyguların yoğun olduğu satırlar olmuş sanırım bunun nedeni de bildim bileli içime sindiremediğim Türk'ü Kürdü kim varsa Anadolu insanın hakkı olan o toprakları İngilizlerin 1922 de hileyle ve cebren almaları olmuştur.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı sevgilerimle.
Beşeri Aşkların Şairi
Serhat BİNGÖL
Günümüz Türkiyesinde öyle enteresan şeylerle karşılaşmak mümkün ki, sizin de dediğiniz gibi gerçekten de tam Aziz Nesinlik
Aslında yazımda anlatmaya çalıştığım yaşanan bu trajikomik olayları da normal kabul etmek gerekir. Çünkü toplumda ciddi bir kültürel asimilasyon söz konusu ve bunun sonucu olarak ta insanlar da ileri boyutlarda bir kompleks gelişiyor. Naçizane sosyal çevremde öyle insanlar tanıdım ki, kültürlü olmayı sosyal statüsüyle özleştiren modern görünmek adına saçmalayarak yazıda geçen kırmızıya boyanmış çekmeceyi alan çift gibi ve üstelik başka birinin anlam yüklediği abuk sabuk bir eşyaya avuç dolusu para dökebiliyor. Bu şekilde kendini kültürlü zanneden ve akıl dışı işler yapan insanlar azımsanmayacak kadar çok. Toplumda ki bu kültürel kirlilik temizlenir ya da düzelir mi? sanırım onun için epeyi bir zamana ihtiyaç var.
Yorumunuza, eksik etmediğiniz ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı sevgilerimle
Değerli kardeşim, konusuyla, kurgusuyla, somutluğuyla ve gerekliliği ile güzel bir yazı eklemişsin... Ah bir de yazım ve noktalama hatalarını bu kadar sık yapmasan!... [ "Türkiye'sin de" değil, Türkiyesinde mesela...]
İsabetle teşhis ettiğin gibi, sanat algısındaki yozlaşma ile toplumsal yozlaşma arasında bir ilişki, bir paralellik vardır... Bu durum, biçim-öz proplematiği olarak karşımıza çıkıyor; boyanmış bir ahşap çekmeceye yüklendiği söylenen anlam, sanatçının açıklamasına ihtiyaç duymadan, diğer öznelerin alımlamasını/algısını da içerecek bir bütünlükle somutlanıyor olmalıdır... Yani senin dalga geçtiğin kadar bir 'münasebetsizlik' ne taraftan baksan görünüyor burada... Sanatçı (!) bu durumu en özlü biçimde dile getirmiş zaten: "...böyle millete böyle sanat!..."
Öyleyse, hep şikayetçi olduğumuz, toplumsal bir çok algı eksikliği ve çarpıklığının nedeni, sanat eğitiminin yetersizlikleri, handikaplarıdır, neden demeyelim?...
Müziğimizin üstüne ölü toprağı atıldığını bilmeyen mi var?...
Sn. Cumhurbaşkanı bu soruna da işaret etti, geçen günkü bir konuşmasında...
Değerli kardeşim, dilerim burada uzun süre ve verimli olacak bir tartışmaya vesile olur emeğin...
Tebrik ederim.
Saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Belki sıklıkla aynı mazeretin arkasına sığınıyorum ama hocam yoğun çalışma hayatı olan bir arkadaşınızım dolayısıyla yazı ya da yorum yazabilmek için adeta boş zaman fırsat kolluyorum.
Fırsat bulabildiğim ölçüde yazabiliyorum değerli Abim Bedri hocamın tavsiye ettiği gibi yazılarımı demlendirmek gibi bir şansım olmuyor başka bir ifadeyle benim depolanmış yazılarım yok birkaç saatte kaleme aldığım yazılar olduğu için dil bilgisi kurallarından kaynaklanan yazım hatalarını kontrol etmek gibi fırsatım olmuyor yani yazılarım sıcağı sıcağına servis ediyorum..) bir başka hususta ben yazılarımı önce word' de yazıyorum (sanıyorum sizlerde öyle yapıyorsunuz) dolayısıyla bazen ben doğrusunu yazsam da bilgisayar kendi kafasına göre düzenliye biliyor örneğini verdiğiniz cümlede bunlardan biri ama yinede dikkat etmem gerekir haklısınız uyarınız için teşekkürler (emin olun şu cevabı yazarken bile aceleyle yazıyorum bir çok kişiye gidin başımdan diyerek ve bir çok işimi kısa zamanlı erteleyerek yazabiliyorum inanın ) işin kötüsü emekli olup bir kenara çekilip sindire sindire yazılarımı yazma şansımda yok )
Cevap yazıma kısa mola vereceğim acil çıkmam gerekiyor döndüğümde cevabımın devamını yazacağım
Saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı sevgilerimle
Serhat BİNGÖL
Maalesef onlarca yıldır milletimiz kendi öz değerleriyle korkutuldu öyle ki, kültürünü inkar edip medeniyeti kendisinden öğrenen milletlerin kültürüne hayranlık duyacak kadar şuursuzlaştırılan nesiller oluşturuldu. Eh böyle olunca da ülkesinde ki teröründe farklı olumsuzlukların nedenini de sorgulayamaz neden niçin denklemini kuramaz dolayısıyla sorunların kökenine inemez hale getirilmiştir buna ben ve sende dahiliz ama yazımda da dediğim gibi er geç bu millet zengin kültürünün farkına varacak bunun için belki biraz daha zamana ihtiyaç var.
Yorumunuza ilginize teşekkür ederim
Saygı sevgilerimle
Serhat seninki de iş mi yani?
Hem sanattan anlamıyor hemde tenkit ediyorsun.
Benimde bir sanat projem var.
Eğer gerçekleştirirsem kim bilir ona neler yazarsın?
Başımın açık kısmına resim yaptıracağım.
Dünya da ilk gez yürüyen sanat eseri olacağım.
Nasıl ama???
Sevgiyle öptüm gözlerinden.
Serhat BİNGÖL
Sanattan anladığımı iddia etmiyorum o düzeyde bir entelektüel de hiç olamadım zaten ama şunu iddia edebilirim. Kimin entelektüel olduğunu duruşundan yazısından söylemlerinden anlaya bilirim dolayısıyla sizin başınıza resim çizdirip yürüyen sanat eseri olma düşünceniz oldukça yaratıcı bir fikir olsa da sizin için geçerli değil. Çünkü siz zaten entelektüel yönü gelişmiş yürüyen bir bilgesiniz.
Fakat şu var ki entelektüel olmak adına kafasına değil de affedersiniz poposuna resim çizdirip gezenler var dolayısıyla sizin başınıza resim yaptırıp gezme fikri tenkit edilemeyecek kadar yaratıcı bir entelektüel fikir gibi geldi bana)))))
Mütevazı gönlünüzden kopup gelen keyifli yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı sevgilerimle ellerinizden öperim.