- 642 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Lütfen Vurmayın!
Üç gündür gözlüyorum; belirgin bir değişiklik var kendisinde…
Eskisi gibi sık sık gelmiyor. Gelse bile eskisi gibi değil. Neşesiz…
Önyargısız masum çocuklar gibi hoplayıp zıplamıyor. Bacaklarıma sarılmıyor, üzerime sıçramıyor. Verdiğim ekmeği bile iştahla yemiyor.
Tedirgin.
Ve ürkek.
Başını eğiyor, kaş altından mahzun, mazlum bakıyor. Bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama bir bilebilsem!
Bilemediğim korkuları mı var acaba?
Ya da kendisini çocukken alıp büyüten öz sahibine çok, bana daha az zaman ayırmanın mahcubiyetliği midir bu?
Bir bilebilsem…
Az önce gelmişti.
Görmüştüm.
Yağmur çiseliyordu hafiften. Islak sarı saçlı başını sevmiş, biraz konuşmuştum kendisiyle.
Ne haber sarı?
O da dili döndüğünce bir şeyler söylemişti bana.
Ne olsun işte der gibi.
Dünden arta kalan yemekle bir dilim kuru ekmek vermiştim kendisine. Yemişti ama gene aynı ruh hali içindeydi…
Sonrasında…
Akşamüzeriydi. Yağmurlu bir günde eve kapanmış bilgisayarımda bir şeyler karalarken patlayan bir silah sesiyle irkildim. Hayırdır derken de Selami dayı geliverdi aklıma.
İki veya üç gün önce bakkala gittiğimde köy meydanında görüşmüştük kendisiyle. Nedenini bilemesem de o da sarı isimli köpeğin ruh hali içindeymiş gibi gelmişti bana.
Tedirgin.
Ürkek.
Islığıyla eşlik edip türkü söylemiyordu her zamanki gibi. Duyduğu her nağmede kollarını havaya kaldırarak parmaklarını şaklatıp oynamıyordu.
Oldukça neşesizdi…
“Sarıya bak,” demişti bana. “aç, susuz kalmasın…”
“Hayırdır dayı?”
“Şu millet illet be çocuk!”
“Öyle de…”
“Fesat. Hem de fitneci…”
“Lanet olsun!”
“Gelmişler kapıma, gözlerime bakmışlar bir lokma ekmek diye! Koparıp vermişim. Suç mu? Onlar da dost bilip sevmişler beni. Suçlular mı? Birdi, ikiydi, derken üç olmuşlar. Ben mi istedim, gelmişler kapıma. Üç köpeğe bakıyorum diye laf ediyor fesatlar. Kümesteki tavuklarını, folluktaki yumurtalarını yiyorlarmış. Yalan! Ben bilmez miyim onları? Yemezler! Yemezler çocuğum! Görürseniz söyleyin dedim, ben öldüreceğim kendi ellerimle…”
“Biliyorum dayı!”
“Dün kara köpeği öldürttüm ama…”
“Hadi be! Uyuz olmuş iyileşmişti kendi kendine. Fakirim. Kime?”
“Sizin Ahmet’e…”
“Neden ki?”
“Yalıkmış. Erkek köpekler peşinde. Bir sürü encek yapacakmış!”
“Ne güzel işte!”
“İyi değilim ben Tevfik. Gidiciyim...”
“Allah geçinden versin dayı!”
“Öyle değil be çocuk! İstanbul’a çocukların yanına gideceğim. Havalar soğudu kendime bakamıyorum artık, sadece o kadar.”
“Sen bilirsin de…”
“Sarıyı da vurayım demez mi?”
“Kim?”
“Ahmet. Aman aman dedim. O Tevfik kardeşin köpeği dedim. Bakıyor ona. Bakar, aç bırakmaz. Kulübe bile yapar kendisine, karda, kışta üşütmez. Karnı tok, sırtı pek köpek de tavuğa, yumurtaya saldırmaz…”
“Senin deyiminle ben de gidiciyim dayı ama neyse…”
Köy içinde silah niye patlar? Birisi köpek vurmuş olmalı. Köpek niye vurulur? Kuduz değilse keyif için. Vicdansız! Hangini vurdu acaba? Yavruları olanı mı, beyaz olanı mı?
Kalkıp ön cama gittim. Oluksuz saçaktan yağmur damlaları dökülüyordu yerlere. Islak yoldan peşi peşine koşarak giden iki köpek gördüm. Vurulan onlar değil. Sonra ev önünden yola doğru yürüyen süklüm püklüm sarıyı gördüm. O da değil ama bir bilseniz ne kadar korkmuş!
Ölüm korkusunu bilir misiniz? Hele bir arkadaşınız vurulup gözleriniz önünde can çekişerek öldü mü hiç? İnanın kelimelerle anlatamıyorum bunu. Hele insana sığınmış bir köpek için. Sahibinin terk edişine alışamayıp açlık orucu tutarak intihar edenini görmüştüm ama böylesini görmemiştim. Ne korkunç! Ve ne utanılası bir durum, biz insanlar için…
Doyunacak yiyeceği nasıl olsa bulurlar ama sevgimize ihtiyaçları var. Sokulun yanlarına ve yumuşacık başlarını okşayın. Korkmayın ısırmazlar. Bunu yapmıyor veya yapmıyorsanız bile ne başlarını okşayarak bir lokma ekmek verenleri, ne de o sadakatle seven dost yüreklileri lütfen vurmayın!
Sevgilerimle…
Tevfik Tekmen 26/Kasım/2015 Koruköy
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.