KÖKLER- 5.
TARİH BİR ÖYKÜDÜR...
1344...Tanrıları haçlıların hizmetindeydi. Gökyüzünde geceyi aydınlatacak ne ay, ne de yıldız, hiçbir şey yoktu; hizmetkâr tanrıları her ışığı siyah bir örtüyle örtmüştü. Papanın Venediklilerden ve Cenevizlilerden tedarik ettiği yüzlerce gemi Ege denizini aşıp da İzmir limanına dalıncaya kadar birer görünmez karanlık kesilmişlerdi. O gemilerden İzmir toprağına indirilen kara kılıklı Rodoslu ve Kıbrıslı katil Rumların sadist nidaları ve kanlı kılıçlarının şakırtısı duyulmaya başladıktan sonradır ki, İzmir limanını değil aydan, yıldızlardan, güneşten bile keskin bir ışık sardı. Limanda demirli her gemi ateşe verilmişti. Katil Rumların önünden kaçan ahali o hızla İzmir’i terk etti.
Aydınoğullarının en önemli şehri olan İzmir, latinler (Papa, Venedik, Rodos, Kıbrıs, Ceneviz) tarafından işgal edilmiş ve Aydınoğlu Umur Bey’in donanması yakılmıştı.
Halk, Aydınoğullarının diğer şehir ve kasabalarına sığındı.
Bizans’da, bir tarafta İstanbul’daki İmparator V.Yuannis Paleologos ve annesi Kraliçe Anna dö Savua, karşı tarafta ise yaşı küçük olan imparatorun vesayeti kendisinde olduğu gerekçesiyle Dimetoka’da taç takınarak imparatorluğun yönetiminde hak iddia eden Grandömestik Kantakuzen arasındaki iktidar kavgası bitmek bilmiyordu. Rumeli’deki Bizans toprakları Sırpların ve Bulgarların işgali altındaydı. Bizans günden güne eriyip yok olmaktaydı. İmparator V.Yuannis Paleologos’un annesi Anna, bu sıkışık durumlarında, özellikle de Kantakuzen ile mücadelelerinde destek olması için kızı Asporçe ile evli olan damadı Osmanlı Hükümdarı Orhan Gazi’ye yazdığı mektubuna henüz bir cevap alamamıştı. Kantakuzen ise aynı şekilde, bu sıkışık durumlarında yardımcı olmasını rica ederek dostu Aydınoğlu Umur Bey’e elçileri vasıtasıyla gönderdiği mektubuna olumsuz cevap almıştı. Umur Bey, cevabi mektubunda kendi zor durumları sebebiyle Bizans’a herhangi bir yardımı dokunamayacağını yazmış ve yardım için Osmanlı hükümdarı Orhan Gazi’ye müracaat etmesini tavsiye etmişti. Umur Bey’in kendisi de İzmir’in geri alınması için yardıma ihtiyaç duymaktaydı, bunun için bizzat kendisi giderek Saruhan Bey’e müracaat etmeyi kararlaştırmıştı.
Kantakuzen, Umur Bey’den umudunu kesince, batısındaki saldırgan Sırp ve Bulgar kuvvetleri ile doğusundaki V.Yuannis Paleologos kuvvetleri arasında iyice sıkışık kalarak telaşa düşmüştü. Karısı İrini, ona Umur Bey’in önerisini dinleyerek Osmanlı hükümdarına başvurmasını söylediğinde, umutsuzca, "İstanbul’daki casuslarımızın bildirdiğine göre imparatorun annesi Anna, bizden önce davranıp sultan Orhan’dan yardım talebinde bulunmuş; damadı mutlaka onun yardımına koşar," dedi.
Bu sıkışık döneminde mahiyetinde önemli bir kuvvet bulunan Bulgar Momiçilo adındaki cesur bir çete reisi, Kantakuzen’e ulaşarak, onun hizmetine girmek istediğini söyleyince, denize düş en yılana sarılır misali, Kantakuzen bu çete reisiyle iş birliğine dört elle sarıldı.
Aydınoğlu Umur Bey, hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz, süvarilerinin koruması eşliğinde komşu Saruhanlı Beyliğinin merkezi Manisaya doğru yola çıkmıştı.
Umur Bey, Manisa’ya giderek ziyaret ettiği Saruhan Bey’e ve bu ziyarette bulunan Saruhan beyin büyük oğlu şehzade Süleyman Bey ve diğer şehzade Fahrüddin İlyas Bey ile diğer Saruhanlı ileri gelenlerine, latinlerin İzmir’deki katliamlarını ve donanmasındaki gemilerini nasıl yakıp yok ettiklerini detaylarıyla anlattı. Onların bu acımasız baskınlarına karşılık olarak Latinlerin karşısında güçlü bir ordu oluşturmak için işbirliği içine girmelerini rica etti. Saruhan Bey bu öneriyi benimsemekle beraber, bunun için acele etmemek gerektiğini, şu an teyakkuz halinde bulunan Latinlerin biraz rehavete kapılmalarını gözlemek gerektiğini, bunun için de, dost Aydınoğulları Beyliğinin, Latinlerle bir mütareke yapmasının yararlı olabileceğini anlattı. Umur Bey makul bulduğu bu öneriye uyarak İzmir’i işgal etmiş olan Latinlerle bir mütareke için müracaat etmeyi kabul etti. Bu öneri doğrultusunda hareket eden Umur Bey, dönüşünden hemen sonra İzmir’e gönderdiği elçileri vasıtasıyla Latinlere mütareke talebini iletti. Latinler ise İzmir kendilerinde kalmak kaydıyla bu talebi olumlu karşıladı. Mütareke İzmir’de imzalandı.
İstanbul’daki casusları Osmanlı Sultanı Orhan’ın Anne Kraliçe Anna’nın yardım talebine hiç bir cevap vermediğinin haberini ilettiklerinde, Kantakuzen, dostu Umur Bey’in tavsiyesine uyarak ileri gelen devlet adamlarından oluşturduğu bir heyetle Bursa’ya yolladığı mektubunda Orhan beyden, Sırp ve Bulgarlar ile mücadelesinde yardımcı olmasını rica etti.
*
1345...Aydınoğlu Umur Bey, latinlerle yaptığı mütarekenin yarattığı boşluktan yararlanarak, dostu Kantakuzen’in yardımına koşmaya karar verdi. Fakat kendi donanması yakılmış olduğundan gemi talebiyle Karesi beyliğinin merkezi Balıkesir’e gitti. Karesi Bey, onun bu talebine olumlu yanıt verdi. Umur Bey, oradan Osmanoğullarının merkezi Bursa’ya da gitti.
Aydınoğlu Umur Bey, Osmanlı başkenti Bursa’ya ziyareti sırasında Orhan Gazi ile başbaşa yaptıkları sohbette konu dönüp dolaşıp Bizans İmparatorluğunun maruz kaldığı iç karışıklıklara ve dış saldırılara geldi.
Umur Bey, "dostum," dediği Kantakuzen’in Bizans’ın Avrupa yönünden maruz kaldığı Bulgar Devleti ve Sırp Devleti saldırılarına ve toprak kayıplarına dur demek için mücadele ettiğini anlatarak, "bunun için bizden yardım talebi olmuştur, ama ve lakin bizim bugünkü zor durumumuz nedeniyle kendisine yardımcı olmamız mümkün değildir. Kendisine bir mektup yazıp yardım talebini sizden yapmasının daha isabetli olacağını bildirdim," dedi.
"İmparatorun bize bir yardım talebi ulaştı, lakin yanıtımızı göndermekte acelemiz yoktur..." Orhan Gazi de elbette ki Rumeli’de olup biten her şeyden haberdardı. "Sırp İstefan Duşan’ın aşağı Makledonya’nın işgaline başladığı haberleri bize de gelmiştir. Öyle görünmekte ki, hududunu Balkanların güney sahillerine kadar uzatmış..."
"Bulgarlar da Sırplarla ittifak halinde Meriç nehrine kadar inmiş bulunmaktalar; ki, bu istilalar, Bizans’ın taht ve taç kavgaları zamanına tesadüf ettiğinden başarılı olmaktadır. "
Bir yandan Yani V.Yuannis Paleologos diğer yandan Kantakuzen, Sultan Orhan’ı kendi tarafla¬rına çekmeye çalıştıkça. Sultan Orhan, siyasî dehasını gösteriyor ve her iki tarafı idare ederek vaziyetin arzu ettiği gibi inkişaf etmesine gayret gös-teriyordu.
Orhan Gazi, "Bizansla aramızda hiç husumet kalmasın isteriz elbet... Osmanlı ile Bizans’ın arasındaki buzları eritmek ve iki devleti yakınlaştırmak için, Johannes Kantakuzenos’un kızı Theodora’yı Bursa’ya gelin etmek isterim; ne dersiniz?" diye sordu.
Umur Bey, "barışa ve dostluğa vesile olacaktır, inşallah! Hayırlı olsun," diyerek bunu olumlu bulduğunu belirtti ve isteği Kantakuzen’e bizzat ileteceğine söz verdi.
Orhan Gazi de, "bu şekilde aramızda kurulacak hısımlığın, her daim dost kalmamız ve birbirimize destek olmamız için vesile olacaktır," diyerek Kantakuzen’e yardım etmek için bu talebinin sonucunu bekleyeceğini söyledi.
Umur bey, latinlerle barış ortamı devam ederken aynı yıl Kantakuzen’in yardım talebi doğrultusunda Saruhan Bey ile Karesi oğlunun kuvvetleri de beraber olarak Ege denizinden Çanakkale yoluyla karşı Rumeli sahiline geçip Trakya ve civarına seferler düzenlediler.
Çete Reisi Bulgar Momiçilo, başlangıçta Kantakuzenin yanında yer almışsa da, sonradan Kantakuzen’in aleyhine dönmüştü. Umur Bey, başında birçok serseri bulunan ve İskeçe ile kuzey Yunanistan’a kadar Rodop mıntıkasına hâkim olan Momiçolo’yu mağlup ederek öldürdü ve buna tabi şehir ve kasabaları Kantakuzen işgal etti.
Umur Bey, dostu Kantakuzen’e, "Orhan Bey’in kızı Teodora’ya talip olduğunu, bu talebe olumlu karşılık vermesinin Osmanlı devletiyle diplomatik ilişkilere çok önemli katkı yapabaliceği, bunun imparator için pek faydalı olacağını ve Orhan’ın kendisi gibi samimi hisle mütehassıs olduğunu ve Orhan’ın Trakya sahili karşısında bulunmasına göre yardım süratle yapılabileceğinden emin olduğunu,"anlattı. Kantakuzen, Umur Beyin bu tavsiyesi üzerine Bursa’ya gönderdiği habercileriyle, kızını Orhan Gazi’ye vereceğini bildirdi.
Saruhan Beyin büyük oğlu Süleyman Bey, Dimetoka bölgesinde faal olan Bulgar şaki Momçilo’nun Haziranda bertaraf edilmesiyle sonuçlanan savaş sonrasında hastalanarak ölünce babası Saruhan Bey de bu olayın üzüntüsünden vefat etti. Yerine küçük oğlu Fahrüddin İlyas Bey geçti.
Temmuz ayı ortalarında imzalanan mütarekeden hemen sonra ortaya çıkan gelişmeler İzmir’in geri alınmasıyla ilgili umutları arttırdı. Yapılan mütareke ile İzmir’in sulhe kavuştuğunu sanan Papalık mahiyeti İtalya’ya döndü. Onun ayrılmasıyla birlikte Venedik ve Ceneviz donanması da İzmir’den ayrılınca, İzmir’in işgalinde Rodos ve Kıbrıs güçleri yalnız kaldı. Bu durumu fırsat bilen Aydınoğulları Beyliği v e Saruhanlılar ittifak halinde İzmir’i çok geçmeden geri aldılar.
Aynı dönemde Karesi beyliğinde babası Karesi Bey ölünce Demirhan hükümdar oldu. Kardeşi Dursun Bey, Demirhan tarafından öldürüleceğini düşünerek, onun beyliğine muhalefet ederek Osmanlılara iltica etti. Dursun Bey, biraderinin yerine hükümdar olmak isteyerek Orhan Bey’i tahrik etti. Şayet hükümdar olmak için kendisine yardım edecek olursa Balıkesir ile birlikte diğer bazı şehirlerini Osmanlılara vereceğini söyledi. Orhan Gazi Karesi seferini yaptı. Demirhan Bey, Orhan’ın hareketini duyunca Balıkesir’den Bergama’ya kaçtı ve orada muhasara edildi. Bu sırada kaleden atılan bir ok ile Dursun Bey maktul düştü. Nihayet teslim olmaya mecbur bırakılan Demirhan Bursa’ya getirildi ve Balıkesir, Manyas, Edincik, Kapıdağı ve havalisi Osmanlılara ilhak olunurken, Karesi beyliğine ait donanmaya da el konulmak suretiyle devletin deniz gücü arttırıldı.
Truva, Edremit körfezi havalisindeki bakiye kalan Karesi beyliği bir süre daha tutunabildi (ise de nihayet I.Murad zamanında o tarafları da tamamen işgal edildi. Karesi beyliğinin Marmara sahillerinde Kapıdağı, Erdek gibi yerlerin elde edilmesi Osmanlıların Rumeli’ye geçişleri bakımından çok faydalı olmuştur ve ancak bu sayededir ki Güney Doğu Avrupa’da yani Rumeli mıntıkasında fütuhat temin edilebildi. Karesi beyliğinin değerli emirleri de Osmanlıların hizmetine girerek Rumeli’deki fütuhatta pek mühim başarılar temin ettiler; bunlar Hacı İlbeyı, Evrenuz Bey, Ece Halil, Gazi Fazıl olarak tarihte ün aldılar. Bilhassa ilk ikisi Osmanlı tarihinde mühim yer işgal ettiler.)
YORUMLAR
Batı Anadolu'daki beylikler,
tarih derslerinde okutuldu bizlere lisede ama,
öyle merak uyandırıcı, ilgi çekici bir yöntem uygulanmadı sanırım.
Zira,
akımızda hep sönük kaldı bu konular.
Şimdi,
dostumuzun kaleminden okuyunca o günleri,
şiddetli bir merak uyandı bende.
Gidip okuyacağım, araştıracağım konuyu enine boyuna.
Hoş ve akıcı bir anlatımdı.
Tarih sevenlerin kaçırmaması gereken bir çalışma.
Kemnur
Üstat, ben Putin ile uğraşırken götürdün nerelerde gezdirdin.
Köklerde her şey var.
Can Dündar benzeri olaylar var.
Köklerin dallarının yeni oyunlarını görünce onlar daha masum.
Kardeş, evlat öldürülmelerini bu soğuk havada hatırlayınca daha çok üşüdüm.
Doğal gaz da kesilir yakında.
Emeklilere soba kömür dağıtsalar bari.
Sevgiler, selamlar üstat.