- 485 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yol'dan Önce
“Uzunca bir yolculuğa çıkabilirsiniz” diye yorum yapmışlardı rüyama, bir iki gün sonra uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Ben, ta bir ucundayım ülkenin, gideceğim yer diğer ucunda. Dünyanın bir ucundan bir ucuna gidiyor gibiyim. Hiç memleketimden dışarı çıkmadım ama bu yolculuk benim için yeni bir başlangıç olacak. Yaşadıklarım elle tutulur şeyler değildi. Her şey sanki bir anda gerçekleşti. Bir anda bitti her şey. Önce babam sonra annem ve ablam, hepsi rahmeti Rahmana kavuştu. Ruhları şad olsun. Artık bir evin tek bireyiyim. Buraya kadar yazdıklarımı evde kaleme aldım. Şu andan itibaren kara bir trenin küçük bir vagonunda yazıyorum.
İsmimi, cismimi anlatmaya gerek yok. Allah nasıl yarattıysa öyleyim. Bunu idrak edeli çok olmadı. Şu an rayların acıyla inlemesini dinliyorum. Sizde kulak verin, biraz sonra sizde duyacaksınız. Bu arada tren yolculuğu yapmayanlar bu sesi duyamazlar. Duysalar da bu acıyı anlayamazlar. Rayların inlemesi içimde biriken acıdan kaynaklanıyor. Dünya da bir başıma kaldım. İçimde ailemin acısı... Henüz gözyaşı dökemedim, ağlayamadım. İçimin ağrıyan yanlarına merhem bulamadım. Bir arayış içerisindeyim, bulduğumda ferahlayacağım. Bilinmez olan bu yolculuk, bilinmez, karanlık bir şehirde başlıyor. Ben bu küçük vagonda uyku ile uyanıklık arasında gidiyorum. Saatin kaç olduğu umurumda değil. Bir ara uyuyorum, gözlerimi açtığımda sabah olmuş. Nerede olduğumuzu bilmiyorum. Vagondan dışarı çıktığımda herkesin trenden indiğini fark ediyor bende peşlerinden iniyorum.
Deniz kenarında bir yerdeyim. Kimseleri tanımıyor, hiçbir yeri bilmiyorum. Bu şehirde uzun bir müddet kalacağımı biliyorum. Nereden bildiğimi bilmiyorum ama içimden bir ses böyle söylüyor. Omzumda bir el, ilk bakışta genç bir erkek eli gibi dursa da dikkatli bakınca kırışıklarında uzunca yaşamış bir ömrü görüyorum. Sıkıca tutuyor omzumdan. Yanıma oturuyor. Sessizce bakışıyoruz. Sonra kalkıp gidiyor. Peşinden gitmeyi düşünüyorum. Daha yerimden kalkmadan yaşlı adam kayboluyor. Gittiği yönde yürüyorum. Uzunca, cadde boyu yürüdüm. Bir arayış içindeyim demiştim. İçimde tarifi olmayan heyecanın adını koymak istiyorum. Uzakta bir bahçe var. Sanırım çay bahçesi, henüz bu şehre geleli yemek yemedim. Simit ve çayla yetineceğim. Çünkü cebimde birazcık param var, şimdilik idareli kullanıyorum. Bahçeye girer girmez gözlerim boş bir masa arıyor. Bulamıyorum. Tek kişi oturmuş bir hanımefendi önce bana bakıyor, sonra etrafına ve başıyla beni davet ediyor. İçimdeki heyecan biraz daha artıyor. Merhaba deyip oturuyorum. Kız yüzüme bakmıyor, ‘Hoş geldiniz’ diyor. ‘Sanırım bu şehrin yabancısısınız?’ diye sorunca nerden anladığını soruyorum içimden kendi kendime. Kız cevap veriyor ‘Sizi görmüştüm, aynı vapura binmiştik. Sizi daha binmeden önce de görüm, otobüsten inmiştiniz. Ta buralara kadar geleceğinizi tahmin etmemiştim. Görünce çok şaşırdım ve bu tevafuk beni aşırı derecede mutlu etti. Size bu şehirde yardım edebilirim. Sizin burada kimseniz de yok sanırım?’ Kız düşünceleri ile içimi okuyordu sanki. Hiçbir şey diyemedim. Sorusuna cevap da vermedim. Çayımdan bir yudum aldıktan sonra kız kalktı yerinden. ‘İstersen beraber gidip sana bir iş bulalım. Babam beni çok sever sana güzel bir iş ayarlar. Büyük bir şirketimiz var. Ne dersin?’ Kız sorularını sordukça ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Simit ve çayımı bitirdikten sonra kalktım. Kızla beraber çay bahçesinden çıktık ve taksiye binip şirkete vardık.
İsmimi söylemedim size ama kıza söyledim. Babası beni çok iyi karşıladı. Şirkette bir iş verdiler. Boş bir eve yerleştirdiler. Kız her sabah şirkete gelip nasıl olduğumu soruyor, memnun kalıp kalmadığımı merak ediyordu. Gönlüm gittikçe bu kıza kayıyor, içim alışıyordu. Birkaç ay sonra yaptığım işi ilerletmiştim. Kızın babası beni o işe şef olarak atadı. Kız bu duruma çok sevinmişti. İş çıkışları eve kadar yürüyoruz, bazen de dışarıda yemek yiyorduk. Böyle uzun bir zaman sürdü. Ben artık şirkette yardımcılığa yükselmiştim. Kız ve babası beni çok seviyorlardı. Bende çok seviyordum. Bir zaman sonra kız bana duygularını üstü kapalı anlattı. İçimde coşuyordu sevdalı cümleler. Dışarı çıkaramıyordum ama kızın da beni sevdiğini hatta âşık olduğunu anlamıştım. Kendi aramızda parmağımıza yüzük takmıştık. Bir akşam yemeğinde, deniz kenarında balıkçıda yüzüğü vermiştim. Çok sevinmişti. Babası bu durumu öğrenince o da çok sevindi. Kalbim uçuyordu sanki ayaklarım yerden kesiliyordu. Bir gün şirketten çıkmış eve doğru gidiyordum. Her akşam arabamla giderken bu akşam yürümeyi tercih etmiştim. Henüz ilk sokağı dönmüştüm ki karşımda sevdiğim kız. Yanında birkaç erkekle beraber güle oynaya gidiyorlardı. Aklıma ilk gelen kalbime ilk söylenen aldatılıyor olmamdı. Gözlerimi kapatıp elimdeki yüzüğü çıkardım. Ertesi sabah şirkete gittim. İlk işim kızın babasına gitmek oldu. Görevlerimden istifa ettiğimi söyledim. Çok şaşırmıştı. Nedeni sorduğunda, bu yerlerin bana göre olmadığını söyledim. Kızım ne olacak dediği an içeri kız girdi. İçimi parçalayan şu iki cümleyi söyledi:
“Beni merak etme baba, ben bununla yetinemem. Benim daha çok yüzük taktığım arkadaşım var.”
Hemen oradan ayrıldım. Kız, babası ile tartışırken ben çoktan bu şehre ilk geldiğim yere, ilk oturduğum o yere gelmiştim. O an aklıma yaşlı amca geldi. O zamana kadar aklıma gelmeyen o an aklıma geldi. İçimdeki o adı konulmayan heyecan kalbimi ölesiye hızlı çarptırıyordu. Denizin kıyısına oturmuş yaşadıklarım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu.
Son
Başlama: 08.11.2015
Bitiş: 22.11.2015
"Yol ve Yol’dan Sonra adlı öykünün öncesi niteliğindedir"
Hayrani Can
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.