4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1419
Okunma
Dur, Demeyi Bilmeyen Kadın…
Eşi arabayı kullanıyor, o görümcesiyle arkada oturuyordu. Kulağına fısıldanan sözleri dinliyordu sessiz sessiz ağlarken.
---Hastaneye gittiğimizde polis gelirse ayağım kaydı düştüm dersin.
---Sakın ağzından bir şey kaçırma. Herkese rezil oluruz.
---Israrla kocan mı dövdü dediklerinde inkâr et, düştüm de.
Kafasında bir havlu, burnunun üstünde başka bir havlu kan içindeydi. Aslında canı acımıyordu.
Peki, neden ağlıyordu?
O kadar insanın içinde yediği dayak yüzünden kendini ezik ve zavallı hissediyordu. Yüreği acıyordu, sızlıyordu. O acı gözlerinden damla damla düşüyordu yanaklarına. Dayak yediği o an sahne sahne gözlerinin önüne geliyordu. Ama diğer dayaklarda olduğu gibi dayak yemesine sebep olacak bir hatayı bulamıyordu. Sonradan öğrendiğinde sadece eşinin ona seslenmesini duymamıştı. Ev kalabalıktı. Kayınvalide, kayınbaba, görümceler, evli görümcelerin eşleri ve çocukları, anneanne hep bir ağızdan konuşunca o gürültüde nasıl duyabilirdi ki?
---Acıyor mu?
---Yok
---Kanama durdu mu acaba?
---Bilmem
Hiç sesi çıkmadı kadının oysa içinden konuşuyordu. Görümcesi duymuyordu. O yine dayak yediği anlara döndü. Herkes oturmuş sohbet ederken o akşam sofrasını hazırlıyordu. Elinde çorba kâseleriyle dolu tepsiyle gelip masaya yerleştirmeye çalışırken kafasına bir şey düştü. Canı yanmıştı. Şaşkındı, ne oluyor diye merak ederek arkasını döndüğünde siyah bir şemsiyenin tekrar kafasına doğru geldiğini gördü. Ve her yer birden kıpkırmızı olmuştu. Kadında kırmızı görüyordu. Hiçbir şey hissetmiyordu. Ne acı ne de öfke. Boş boş bakıyordu etrafına. Yüzünün kanlarının temizlemeye çalışanlar kanı durduramıyordu. Aralarında konuşuyorlardı.
---Çok kötü yarılmış kanama durmuyor.
---Hastaneye götürelim.
---Hayır olmaz. Polis gelir sorar oğlumun başı belaya girer. El âleme rezil oluruz.
---Ben tembihlerim söyletmem. Gitmezsek kan kaybından ölecek.
---Dikiş atılması lazım, bir hayli derin. Bu böyle olmaz.
Ne kadar sürdü bu konuşmalar, hangi ara arabaya binildi hatırlamıyordu. Görümcesi havluyu değiştirmiş yüzüne tampon yapıyordu. Kanama durmuyordu bir türlü. Hastane yakındı. Görümcesinin sözleri kulaklarında çınlıyor muydu, yoksa aynı sözleri tekrarlıyor muydu?
Anlamamıştı.
Kafasında bu dayak olayını durdurmak için bir fırsat olabilir diye düşünüyordu. Dudaklarında dökülecek kelimelere bağlıydı her şey. Bir an cesaretleniyor ‘’Yalan söylemeyeceğim, kocam beni bu hale getirdi.’’ Çeksin cezasını diyordu. Belki son olur.
Ya sonra?
İşte o sonrası onu daha çok korkutuyordu. Beyninde ki git gellerle hastaneye gelmişlerdi. Acil serviste hemen doktor ilk müdahaleyi gerçekleştirdi. Dikiş atılması gerekiyordu. Odada doktor hemşire ve kadın vardı. Dikiş atılırken yüzüne ve kafasına kararını vermişti. Bu son dayak olacaktı.
Odadan çıktığında eşi, görümcesi ve polis memuru onu bekliyorlardı. Eşi ve görümcesi ifade vermişlerdi. Olayı istedikleri gibi anlatmışlardı. Sıra kadındaydı. Polisle beraber başka bir odaya geçerken iki çift göz üzerindeydi. Görümcenin gözleri, tembihlediklerimi söyle diyordu. Eşininkiler ise tehditkâr bakıyordu.
Kadın polise verdiği ifadede ayağının kaydığını önce yüz üstü düşüp sehpanın kenarına çarpınca burnunun üstünün yarıldığını, dengeyi kaybedip geri düşüncede kafasının arkasını vurduğunu söyledi. Polis de daha fazla soru sormamıştı. Verdiği ifadenin altını imzalatıp odadan çıkmışlardı.
---Geçmiş olsun. Evinize gidebilirsiniz.
---Teşekkür ederiz.
Arabaya binip eve gelene kadar arabada nefes alışlar ve sessizce iç çekerek ağlayan bir kadın.
Ev halkı sonuçtan memnundu. El âleme rezil olmamışlardı.
Kadınsa eline geçen fırsatı değerlendirememiş. Korkmuştu. Korkularını yenip, dur demeyi öğrenene kadar dayak yemeye devam etti.
25.11.2015_________Seher_Yeli Seher Zerrin Ceviz Aktaş