KOZALAĞIN DİŞİLİĞİ
Fıstık çamlarının yaprakları diğerleri, gibi aşağı bakmıyordu . Yukarı doğruydu. Kaç yıllık acaba bunlar dedi Ümit’e. Dudağını büktü ,bilmem dedi. Soralım mı öğretmene. Sen sor dedi. İkinci teneffüste odasına girmeden yakaladı Neriman öğretmeni. Çamlar bir senin gördüklerinle sınırlı değil dedi öğretmeni. Çok çeşidi var. Kozalak dedi Zehra onlar da mı değişik? Değişiklik gösterenleri var.
Kozalaklar çamın dişi çiçeğidir.
Dişi çiçek mi ? Açtı kocaman gözlerini.
Uzun örgülü saçlı, pembe yanaklı bu öğrencisini başka türlü severdi Neriman öğretmen. Meraklı, soran sorgulayan bir çocuktu. Nasıl anlatacaktı şimdi dişi çiçeği. O sırada zil çaldı.. Canı istemese de sınıfın yolunu tuttu Zehra.
Çam ağaçlarından başka bir şey yoktu okul yolu üzerinde. Hem korkutan hem yoldaş olan. Dersler bittiğinde tuttu evin yolunu. Bir elinde çantası ,kafasında o gün öğrendikleri. Okuldan biraz uzaklaşınca elinin birini hafifçe yana açardı. Biri elini tutuyormuş gibi. O zaman daha azalıyordu korkusu. Niye ıssız demiyordu ama ,bu gökyüzünü göstermeyen ağaçlar bazen şekilden şekle giriyorlardı gözünde.
Şimdi bir de kozalağın dişiliğini görmeye çalışıyordu. Dişi , inek , ben, annem ….galiba onların da organı var bizler gibi. O sırada bir kozalak düştü önüne. Evirdi çevirdi imkanı yok bulamadı dişiliğini. Çantasına attı. Babam bilir nasılsa dedi. Bu akşam eve gelse de sorsam . Bu kozalak işi iyi olmuştu ,dönüş yolu kısalmış mıydı ne.
Eve ulaştığında yemek hazır mı dedi. Annesine özel şeyleri sormazdı. Kozalaktan da bahsetmedi.
Annesi yine başına tülbendiyle patates bağlamıştı .Başın mı yine dedi. Kafasını salladı annesi. Nohut mu dedi sevinçle , iyice acıkmıştı.
Köydeki sütler, kaymaklar yoktu burada. Yumurtalar da çillinin yaptıklarına benzemiyordu. Kocaman bahçesi olan bu eve köşk diyorlardı. Yakınlarda ev falan da yoktu. Köşk çok azametliydi ya galiba gecekondular yaklaşamamıştı yakınına. Köydeki kerpiç eve de benzemiyordu. Düz ayak girerdin duvarlar köyün havasını içeri çekerdi. Serin temiz havayı soludunuz mu dimdik kalkardınız. Burada da hava temizdi ama sanki biraz ağır gibiydi.
Köşke yaklaşmaya ürküyorum dedi Zehra annesine. Sanki beni istemiyor gibi. Ben buraya ait değilmişim gibi. Başladın yine dedi annesi. Baban bekçiliği bulamasaydı sen nereye ait olacağını görecektin. Baksana burası tertemiz bakımlı, tahtadan. Bizim köydeki Tezekli evimiz nerde bura nerde. Ama akşam diyecek oldu…. sus dedi annesi ye yemeğini Hadi. Bitir derslerini . Doğru ya diye mırıldandı gece işimiz var yine.
Bahçeye çıktı. Ihlamur ağacına salıncak kurmuştu babası. En çok burada rahat ediyordu. Ümit geldi aklına pembe yanakları. Birinci sınıftan beri ona dokunmak çok hoşuna gidiyordu da O hoşlanıyor muydu bundan emin değildi. Çantasından kozalağını çıkardı , yarın bunu O’na gösterecekti. O bulabilir mi dişiliğini kozalağın acaba diye düşündü.
Annesi bağırdı içerden hep bağırırdı zaten. Yanına seğirtti. Dön arkanı dedi elindeki şişlere takılı örgüyü tuttu arkasına. Ne örüyorsun haaa anladım ,hırka dedi sevinçle.
Yine dayanamadı,
- anne dedi “ dişi” ne demek ?
-Anası baktı sen , ben gibi doğuran kişi işte.
- İyi de bizim organımız var…..organı olmayan dişi olur mu ?
_ Git işine dedi anası. Daha çok küçüksün büyüyünce öğrenirsin.
-Ama ben biliyorum bazı şeyleri dedi Zehra….hani evde olduğunda babam karyola gıcır……
-.git başımdan deyip terliği fırlattı anası.
Demek gizli bir şeyler yapıyorlar. Ama ne ?
Bu dişi kozalak başıma iş açacak bu gidişle ded,i çantasının dibine yerleştirdi özenle.
***
Gece vardiyası mı anne ? Evet dedi annesi baban gece vardiyasında bu gece.
Benim görevim ne zaman başlayacak. Daha erken dedi annesi. Gitti biraz daha okudu Türkçe kitabını, nerdeyse bitirmişti okuya okuya. Ama şikayet etmiyordu bundan. Hele okulun en güzel çocuğu hikayesini kaç kere okumuştu. Hikayeleri okurken kendini köylerinde hayal ediyordu. Taşınırken kaybettiği bez bebeğini arıyordu. Tandırın önüne oturuyor birinin ekmek atmasını bekliyordu.
***
Nerede kaldın gözü çıkasıca! Diye bağırdı annesi. Koşturdu yanına. Pencerenin önündeki yerlerini aldılar. Başladı Zehra 1, 2, 3, 4, 5………….ışıklar gelip geçiyordu, Ankara Asfaltı hiç boş kalmıyordu. Sayıyor da sayıyor. Başı düşüyor arada …annesi bir elma uzatıyor.
Biz neden sayıyoruz bunları diyor annesine. Korkuyu kovuyoruz diyor annesi. Ben korkmuyorum diye diye dikleniyor.
***
Ertesi sabah ,erken daha dedi annesi ,daha kargalar şeyini yemeden düşüyorsun yola. Olsun ben ancak giderim dedi . Bu gün önemli bir gündü. Kozalağının dişiliği öğrenecekti. Hem de
Ümit’e gösterecekti onu. Eline almak isterse yanağından öpecekti.
Kozalak elinde bakıp duruyordu orasına burasına. Birden havaya uçtuğunu hissetti. Yere düşmeyeceğim zannetti. Sırtı yere çarpınca karardı her şey. Bağırıyordu birileri ambulans, çabuk , yaralı,…..Biri yaralanmış diyordu. Kim acaba. Eller hissetti üzerinde. Çok el ,sıcak, soğuk, nasırlı, yumuşak….Kocaman güneş gibi beyaz bir ışıkta….her yerini elliyorlar. Çok geç ,yapılacak bir şey yok diyor biri. Bu kozalak da ne arıyor burada ……
YORUMLAR
Ah be sonu üzdü. ancak korkuyu kovmak kısmı epik bir sahne gibiydi bence elinize sağlık