- 788 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
' KEREMETLİ İSKELESİ ' (1)
Fotoğraf:Yenice-i Karasu Yıkık Minare.Genisea-Yunanistan..
Biraz önce afiyetle yudumladığı Türk-Kahvesinin damağına sinmiş tadını,adeta diliyle koklayarak,iskelenin kahvehanesinden ayrıldı...Her sabah bir fincan kahvenin ona verdiği keyif,günü muhteşem geçirmesinin ilk şartıydı...
İleride kendisini bekleyen Yelkenli Geminin Rum Kaptanına,yüzünden hiç eksilmeyen gülücüklerle ’merhaba’ dedi..Sekiz-dokuz yaşlarında sanki onun küçülüğü olan,yüz hatlarıyla aynısı,torununun elinden sıkıca tutarak kaptanın ilgiyle gösterdiği yere oturdu...
Sabahları Kiremuti İskelesinden,Taşoz Adasına yapılan bu yelkenli seferleri,akşam üstüleri adadan,anakaraya olurdu.Her ne kadar resmi kayıtlarda Keremetli olsa da,ada halkının çoğunluğu olan rum insanları bunu’ Kiremuti’ olarak isimlendirirlerdi.Bu seferlerde;
adanın ihtiyacı olan malzemeler veya ada halkının ürettiği ürünler,yolcularla beraber taşınırdı...
’Hacı Hafız İsmail Efendi’ ne zaman içinde bir sıkıntı hissetse;bu tarihi iskeleden,yakında bulunan yerleşkelere,zamanının verdiği imkanda,kısa veya uzun süren seyyahatlerde bulunurdu..Eğer vakti sınırlı ise,her zaman ’Taşoz Adasını’tercih ederdi..Genellikle günü-
birlik olan bu yolculuklarda;Mahmatlıda kendine ait tezgahlarda ürettiği,yelkenli bezlerinin müşterisi olan;adanın,ünü Ülkenin dört bir yanına yayılmış,Rum gemi ustalarını,ziyaret
eder,onlarla hoş sohbetlerde bulunurdu...
Beldesinde uğraştığı işlerden olan ’arıcılık’ hakkında meslektaşları ile fikir alış-verişinde
de bulunurdu zaman,zaman bu deniz ortasındaki efsunlu kara parçasında..
Bu gizemli adaya yaptığı her yolculuk,onu rahatlatır,iç dünyasını tamir eder,tarifi anlatılmaz huzur verirdi..Dönüşlerinde de hep;’SEYYAHAT EDİNİZ,SIHHAT BULURSUNUZ.’kutlu sözünü bir gülümsemeyle hatırlardı..
İşte bu yolculuğu da onlardan biriydi..Küçük torunu Mestan Efendiyi de bu gezide yanına almış,neşe ile ona unutamadıkları anılarını aktarıyordu.Yetmiş yılı aşan hayatı da,bir resmi
geçit gibi gözlerinin önünden geçiyordu..Belirgin,önemli bir hastalığı olmamasına rağmen,Kavala-Sarışaban bölgesinin sevilen ve aranan ’Tütün Üretici Tüccarlarından’ oğlu Molla Mustafadan hep,’Baba sen gene de kendine dikkat et’ uyarısını alırdı ..
Söylemesi dile kolay.Tanzimatla büyümüş,I.ve II. Meşrutiyetleri yaşamış.Sivastopol
Savaşının olumsuzluklarını tatmış,93 Harbinin yıkımını gözleriyle görmüş,1897 yılındaki Türk-Yunan Muharebesinin muzafferiyetine en çok sevinenlerden olmuştu....
Bunlarla beraber Keremetli İskelesi onun,hassas ruhu üzerinde çok başka anlamlar taşı-
maktaydı...Dedesi Ali Faik Efendiden bir çok defa altı çizilerek,önemle,yüksek tonla
dinlediğine göre cedleri,daha Fatih Sultan Mehmet Han Döneminde,gemiyle bu iskeleye
ulaşmış,şu an yaşadıkları Mahmatlı Beldesinin kurucu ilk sakinlerinden olmuştu..Ondan
duyduklarına göre ’Mihmatlı Obasının’ mensuplarıydılar,yerleştikleri yere de bundan esinlenerek bu adı vermişlerdi..Özellikle kendisinin severek ifa ettiği Keten Dokumacılığını da göçtükleri yerden getirmişlerdi buralara kadar...
Rahmetli dedesinden çokça duyduğu ’Halep’ ismi hakkında,o zamanlar yeterince
ilgilenmediğinden,bu günkü öğrenmek istedikleri tabiatıyla cevapsız kalmıştı.Keşke derdi
zaman zaman;içimi kemiren bu günkü sorularımı sorabilseydim..Canım dedeme...
Gittikçe küçülen İskeleyi şehadet parmağı ile torunu Mestan Efendiye gösterip.’Mestan dedi
bu İskele Babanı tahsil için Mısıra gönderdiğimiz mekan...Ayrıca benim Hac Farizasına
çıktığım liman..Rahmeli Babaannenin bana gözleri nemli,hasretle el sallayışını hala unutamıyorum...’
Anakaradan yelkenli ile,bir kuğu gibi süzülerek aheste,aheste uzaklaşırken,çok uzaklarda silüetini zorlanarak farkettiği bir noktaya gözlerini dikti..Bir kaç damla yaşın,kendine göre bir hayli eskiyen gözlerinden,dudaklarına dokunup,beyazlaşan sakallarıyla ılık,bir o kadarda buruk temasını yaşadı....
Yenice-i Karasu dedi içinden..Hüznü ruh yamacının zirvelerine çıkmıştı..Duyguları adeta onu teslim almış,bilinmez bir yöne doğru sürüklüyordu..
Yenice-i Karasu:Rumelinin fethinden sonra Anadolu ve Mezopotamya topraklarından
Türkmen Boylarının bu münbit ovalarda,yüzde yüz kendi emek-kültürleriyle oluşturdukları ilk yerleşke.’Yenice Pazarı’ olarak ilk defa isimlendirilen,ecdad yadigarı şehir....
Koca Mustafa Paşnın Rumeli Beylerbeyliği döneminde (1498-1502) Medeniyetimizin damgalarının vurulduğu belde..Bir imaret,bir medrese,bir hamam,ellibeş dükkan,bir cami
ve bir o kadar da küçük yapı bu müstesna kente,hamiyyet perver devlet adamının hediyesi idi...
Yanından geçen Rodopların sevdalısı;insanımızın ’ Karasu’ olarak isimlendirdiği o çoşkulu
nehrin ismiyle tamamlanan kutlu sığınak...Yenice...
Neden hüzünlenmişti birden...Sıkıca tuttuğu torununun elini,farketmeden yavaşça bırakı vermişti...
Ama neden..?
Gemi Kaptanı Hristo Efendinin:
-Aman kuzim!Yine hüzünlendiniz..İsmayıl Efendi..İsmayıl Efendi..Bak torununda bundan
etkilendi..Açiniz gözlerinizi lütfen..
Hafiften kendine gelir gibi oldu...Ama tekrar yaşlı gözlerini anakaradaki o noktaya dikti..
Ah! Yenice dedi kısık ve titreyen bir sesle...
Ah! Yenice...
Hayatının önemli bir devresinin tadatını;sanki yaşlı gözlerle,heyecanla ve hüzünle izliyordu....
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kasım-2015
İstanbul-Kartal..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.