DÖNÜM NOKTALARI
Hayatın akışı içerisinde bazı olaylar ve kişiler çok önemli yer tutarlar.Onları bir türlü unutamayız.İyi anlamda olduğu gibi olumsuz manada da olabilir.Öğretmenler günü yaklaşmakta olduğundan ben de hayatımda dönüm noktası olarak adlandırdığım olayların kahramanları öğretmenlerimden bahsetmek isterim.
Hazreti Ali (r.a)’in “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum dediği” dediği gibi, ne yapsam hakkını ödeyemem dediğim öğretmenlerimden ilki, ilkokul öğretmenim.
Şehirden oldukça uzak bir dağ köyünde yaşıyorduk. Orada doğduk orada büyüdük.Arkadaşlarımla dere bayır dolaşıp, koşup oynadığım,yaylalarında koyun kuzu güttüğüm,pınarlarından soğuk sular içtiğim,bağlarında bahçelerinde çeşit çeşit meyvelerinden yediğim o köyde,yine sonbahar gelmişti.
Okulların açılma zamanı geldiğinden, ağabeylerim, arkadaşlarım çantalarını alıp okulun yolunu tutmaya başladıkları o günlerde benim de okula gitme zamanım gelmiştir diyerek köyümüzün ilkokuluna vardım.Aslen yakın köylümüz olan öğretmenim,-“sen kimsin ne yapıyorsun burada gel bakalım tanışalım –“diyerek yanına çağırdı.Kendimi tanıttım, babamın ismini söyledim.Benden iki yaş büyük olan ağabeyimi gösterdim.Kardeşiyim,okula yazılmaya geldim dedim.Bir buçuk iki yaşlarımdayken geçirdiğim ağır bir hastalıktan dolayı olsa gerek biraz çelimsiz kalmışım her halde,bana şöyle bir baktı “-senin okul zamanın geldimi ki-“dedi.Evet,ben yedi yaşındayım dedim.”Aç bakalım ağzını “diyerek ağzımdaki yeni çıkan dişlere baktı, tamam dedi.Adımı soyadımı önündeki deftere yazarak kaydımı yaptı.O zamanlar,nüfus cüzdanları doğumdan çok sonra çıkarılırdı.Ya her zaman şehre gidilmediğinden ya da lazım olmadığı düşüncesiyle çoğu arkadaşım nüfus cüzdanını ilk okulu bitireceği sene almıştır.Benim de o gün için elimde nüfus cüzdanım olmadığından ağzımdaki dişlere bakarak okul çağımın gelip gelmediğinin tesbitini yapmışlardı.Neticede kaydımı yaptılar okula başladım.İki sene o öğretmenim okuttu daha sonra başka öğretmenlerimiz oldu.Dersimize girmese de okulumuzun müdürü olmak hasebiyle bir de yakın köyümüzden olmasından kaynaklanan bir ilgiyle bizi takip edermiş.Okulu bitirdiğim sene babama demişki –“Ömer ağabey,Hakkı’yı okutacakmısın?Babam da, -“yok Ali hoca okutmayı düşünmüyorum zaten o okuyamaz”- diye cevap verince ,”sen onu okut, okur o ben ona güveniyorum” diyerek babamı ikna etmeye çalışsa da o zaman için faydası olmamış.Bazı arkadaşlarım aynı sene şehre gidip ortaokula kaydoldular.Ben o sene köyde kaldım.Bütün kış boyu köyümüzün imamından Kur’an-ı Kerim ve dini bilgiler öğrendim.Hatta rahmetli babam dedi ki “oğlum ben keçilerimizi güderim sen git Kur’an okumayı,dini bilgileri öğren”.Beş altı ay camiye devam ettim.Bu sefer camimizin imamı, bir Cuma günü babamı gördüğünde “Ömer amca Hakkı’yı okutmayı ihmal etme,onu ortaokula, liseye,üniversiteye nereye kadar gücün yeterse destekle okur o” demiş.Belki okuyabileceğimi o da biliyordu ancak imkan meselesi,en büyük ağabeyim Liseyi yeni bitirmişti.Belki onun için bazı arkadaşlarından borç almış henüz ödeyememişti.Mesele biraz da imkansızlıktı.
O sene kış ayları geçti, ağabeyim de göreve başladı.Yine bir yaz günü öğretmenimle karşılaşmışlar. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş.
”Ne yaptın Ömer ağabey,Hakkı’yı okumaya göndermedin mi” “
“-Yok Ali hoca okuyamaz o boşuna masraf etmeyelim”
-“Sen onu gönder,eğer okuyamazsa bir sene boyunca ne masraf etmişsen ben sana geri ödeyeceğim”
Babam,öğretmenimin bu ısrarlı tutumu karşısında bunda da bir hikmet vardır diyerek beni okutmaya karar vermiş.Eve geldi bana dedi ki “oğlum seni şehre göndersem okuyabilir misin” Ben de arkadaşlarım okuyabiliyorsa benim ne eksiğim var elbette okurum dedim.Ve o sene bazı arkadaşlarımla birlikte ortaokula kaydımız yaptırıldı.Ortaokul,lise, üniversite halen devam eden bir macera öyle başlamış oldu.
Hayatımın ikinci dönüm noktasında yine bir öğretmenim var.Hem ortaokulda hem lisede derslerimize gelen tarih öğretmenim,İdris hocam…Allah cümlesinden razı olsun hiç birinin hakkını ödeyemem.
Onunla özel tanışmamız, bir ders esnasında olmuştu. Kendileri ders anlatırken,ben defterin bir kenarına şiir yazmaya çalışıyordum.Dersi dinlemediğimi düşünerek,elimden defteri çekip almıştı.Yazdığım şiir dikkatini çekti.”Güzel yazmışsın amma derste yazma dersin haricinde bunu yapabilirsin,dersten sonra seninle bir görüşelim” diyerek defterimi geri verdi.Ben de bütün dikkatimi derse vererek en güzel şekilde dinlemeye anlamaya çalışıyordum.Zaten sevdiğim bir dersti.Kaldıki bu dersi tek ben değil bütün arkadaşlarım severdi.Dersten çok hocasını severdik.İdris hocamız okulda olduğu sürece hiç etrafı sakin olmazdı,mutlaka meraklı bir öğrenci grubu yakınında bulunur ya soru sorar ya da anlatılanı dinlemeye çalışırdı.O da anlatmaktan hiç yorulmazdı.
Artık yazdığım her yeni şiiri önce hocama gösterirdim. Onun teşvikiyle şiirlerim ilk defa haftalık bir gazetede yayınlanmaya başlamıştı.
Dersti şiirdi, sohbetti derken yıllar geldi geçti ve biz liseden mezun olduk.İdris hocamız,bir öğretmenden çok bir ağabey olmuştu adeta.O kadar sıcak kanlı o kadar samimi.Şimdi ayrılık zamanı gelmişti.Babamın kıt kanaat gönderebildiği harçlıkla zor –kolay bir süreç sona yaklaşmıştı.Liseden sonra okumak pek hesapta yoktu.Bazı memuriyet için lise mezunu olmak yetiyordu.Zaten imkanlar da kısıtlı olduğundan pek hayalim yoktu.Bir arkadaşımın teşvikiyle girdiğim üniversite sınavını kazanmıştım.”Kendini denemiş olursun” demişti.Denedik ve oldu.Şimdi ne olacaktı.Rahmetli babam,”oğlum ben ilerisine çıkışamam bir an önce göreve başlamalısın” diyordu haklıydı da.
Bazı işler için okula gelmiştim. Öğretmenimle karşılaştık
- “Hakkı, tebrik ederim üniversiteyi kazanmışsın”
-.Ben,-hocam teşekkür ederim ama her halde gitmeyeceğim-,dedim o günlerde de kayıt dönemi başlamak üzere.
-”Neden? herkes kazanmak için can atar sen kazanmışsın gitmem diyorsun.
-Ben sizin kaç sene dersinize geldim”?
-Beş sene,
”Peki bir tanenize bir tokat vurdum mu “?
-Hayır hiç hatırlamıyorum
-Ama şimdi seni öyle bir döverim, kimse elimden alamaz sen de elini kaldıramazsın. Ne demek gitmiyorum.
-Hocam,liseyi zor bitirdim Üniversiteye nasıl gideyim.Benim bir an önce göreve başlamam lazım.
-Anlaşıldı sen git, kaydını dondur, en azından hakkın kaybolmasın,seneye gider okursun.Eğer üzerinde azıcık hakkım varsa bu sözümü dinlersin.
Israrla gidip kaydımı yaptırmamı ya da dondurmamı istiyordu.Neticede okula gittim şartları araştırdım.Bir takım cazip imkanların olduğunu görünce hocama telefon ettim.”Kaydını yaptır gerisini merak etme”diyordu.Kaydımı yaptırdım.
Hayatımda yeni bir dönem başlamıştı…
Hocamın teşvikiyle başladığım o okul bitti, üstüne iki okul daha bitti.Halen devam eden bir öğrencilik sürecimiz var.
Zaman zaman bir araya geldiğimizde hocam hakkınızı nasıl öderim dediğimde,-“Hakıcığım,vatanına milletine dinine faydalı bir kişi ol bu yeter” diyor.
Böyle idealist, böyle fedakar öğretmenlerimizin Rabbim sayılarını artırsın diyorum.Bu öğretmenlerimin şahsında tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.