- 426 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşamayı namazın içinde arayın
ÖYLE ÇOK PAZARLIK ETTİM Kİ SENİNLE EY RABBİM..
"SEN" çağırınca,
Kendime ayırdığım vakitlerden çalındığını düşündüm.
Ezan okununca, sevdiklerimle geçirdiğim zamanların azalmasından korktum.
Vakit girince, içim "cız" etti hep.
Ayak diredim, "az sonra kılsam da olur!" dedim..
"Az sonra"larım
"Çok sonralar"a döndü.
Geç kaldım,
Geç kalmaktan,
Utanmadım.
Sonunda ayaklarımı sürüye sürüye vardım huzuruna.
Pazarlığımı;
Vaktin daralmışlığını bahane ederek yeniden ileri sürdüm.
Kaçıyordu namaz ya; o yüzden çabucak kıldım,
Selam verdim,
Hemen kalktım, Rahatladım....
Oysa rahatlığımı "SANA" borçluyum.
Ağrımayan her bir dişim kadar,huzur borçluyum SANA...
Damarlarımın her bir noktasında pıhtılaşmayan kanım kadar,sükûnet borçluyum SANA..
Tenimin kaşınmayan her bir noktası kadar rahatlık borçluyum SANA...
Dişlerim ağrıyacak olsa her biri için harcayacağım zaman SENİN...
Kanım pıhtılaşıp damarlarım tıkanacak olsa, her defasında ızdırap ve korkuyla geçireceğim saatlerin hepsi SENİN...
Tenim her noktasında yırtılacakmış gibi acıyacak olsa
kendi kendime dar geleceğim huzursuz günler SENİN...
Gün oldu; usandım.
Sabrımı tükettim; Tükendim.
Benden istediğin zamanı çok gördüm.
Benden istediğini, benim için istediğini bile bile,
huzurunda huzursuz durdum.
Fazla buldum namazın rekâtlarını;
kısaltmak için bahaneler aradım.
Günümü delik deşik etmeni,
İşimin arasına kesintiler sokmanı,
Hayatımın ortasına duraklar koymanı, Uykumu bölmeni, Lüzumsuz gördüm.
"Beni bana bırak’larla durdum huzuruna;
İçim başka bir yerlerin türküsünü söylerken,
Ben seccademde, belki sadece bedenimle, mıhlı kaldım.
Oysa SEN,
Dileseydin,
Dar edebilirdin zamanı Bana!
Bir uçurumun dibine savrulmuş bir arabada çaresizce
SANA yalvartıyor olabilirdin beni.
Korkulu bir savaşın orta yerinde ateş ve kan kusan bombaların altında,
Günümü de,
İşimi de,
Uykumu da,
Hatta rüyalarımı da
Delik deşik etmelerini takdir edebilirdin.
Düşmeyen bombalar kadar,
Uçuruma savrulmayan arabalar kadar,
Genişlik borçluyum SANA...
İçten pazarlıktı benimkisi.
Öyle içten ki kendime bile söyleyemedim.
Gözlerimle birlikte gönlümü de secdene kilitlemeyi çok gördüm.
Kendimi sıfırlamayı,
Benliğimi hiçe indirgemeyi Beceremedim.
Ensemde kaderin sıcacık nefesini hissedecek,
O teslimiyetin vadisine inemedim.
Acelem vardı;
Alnımı koyduğum gibi, Kaldırdım seccadeden.
Bütün benliğimle aşağı inemedim.
İşim vardı,
Secdemi kısaltıp zaman kazandım.
Secdeye kalbimi de sığdırmaya çalışmadım.
Uykum vardı,secdemi sığ bırakıp uykumu derinleştirdim.
İtirafımdır...
Bencilliğimi de sırtıma alıp rükûlarda eritemedim.
Bedenim eğilirken huzurunda,
"Emrolunduğum gibi Dosdoğru olma"nın ağırlığını sırtıma almayı erteledim.
"Sırası değil’di;
"hele dur; sonra da olurdu.
En Sevgili’yi (s.a.v.) bir gecede ihtiyarlatan emri üzerime alınmadım.
SEN dileseydin,
Çocuğumun cılız nabızlarının eşliğinde,
Loş ve neşesiz bir yoğun bakım odasında,
Gözümü de,
Gönlümü de, Umutsuzca,
Çaresizce,
Ürpertiyle,
Korkuyla,
Bir monitörün ekranına kilitleyebilirdin.
Dileseydin,
Yeryüzünün sükûnetini bir anda kesip,
Küçücük bir duvar kıpırtısının gölgesinde,
Mini mini bir sarsıntının beklentisi içinde, Saçlarıma aklar düşürebilirdin.
İçten pazarlık mı denir buna?
SEN bilirsin...
SENİNLE ettiğim pazarlığı.
Kendime sakladığım ve hatta kendimden de sakladığım sır bu.
Dilime bile değdirmekten korktuğum,
Ağzıma almaktan utandığım öyle bir sır işte.
Fısıldaması bile acı veriyor ya...
Meselâ, uzayınca Fatiha, uzayınca sûre,
heceler sanki özgürlüğe giden yolu taşlar gibi kestikçe,
"Bitmez şimdi bu namaz!" dediğim çok oldu.
Ama içimden...
Kimseler duymadı.
Bir SEN duydun beni ey RABBİM.
Sırrımı bir SEN bildin.
Kendimi lüzumsuz hissederken seccadenin üzerinde..
Dudağım anlamına yetişemediğim kelimeler için oynarken,
SEN beni söylediğimden fazlasıyla duydun,
Söyleyemediğimi de,
Dile getiremediğimi de bildin.
Ruhumu alıp uzaklara gittiğim halde,
Bir bedenimi bıraktığım halde huzurunda,
Kovmadın beni, Yakınlığında tuttun.
İtirafımdır;
Öyle anlatıldığı gibi Özleyebilmeyi beceremedim henüz namazı...
"Aradan çıkarmaya çalıştığım" oldu,
Geçiştirdiğim oldu namazı...
Bir "sorun"du çözdüm, hallettim.
Selam verip sonra hayatı yaşamaya başladım...
Yaşamayı namazın içinde aramalıydım.
Namazı yaşamımın içine sığdırmalıydım oysa.
Bilemedim,
Kafa tuttum,
Ayak diredim,
Pazarlık ettim;
Ama "SEN" Utandırmadın,
Yine yine yine
Huzuruna aldın beni.
Her secdede rahmetinle okşadın alnımı.
Her rükûda "Aferinler" fısıldadın gönlüme.
Her vakitte yeni bir sayfanın aklığına çağırdın ruhumu.
Yüzüme vurmadın. Azarlamadın. Aşağılamadın.
Hepten umut kesmedin benden.
Yok saymadın.
Utandırmadın.
Pazarlık ettiğimi SENİNLE bir SEN bildin EY RABBİM.
Kimselere söylemedin.
Sırdaşım SENSİN
Bir SANA açabilirim içimi.
Bir SENİN beni
ayıplamandan korkmam.
Ben işte böyleyim;
Yine "bana ait"lerin hesabındayım.
Başka kime söyleyeyim?
Başka kimin anlayışından medet umayım?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.