- 419 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YUSUF BAKIRCIOĞLU
MAZİYE YOLCULUKLAR – 56
Mevsim bahar… Aylardan Nisan…
Mis gibi bahar havasıyla ciğerlerimi buluşturmak için balkona çıktım… Güne Güneş’le birlikte “günaydın” dedim…
Masmavi gökyüzünde bir tek bulut yok…
Akdeniz’in yüzüne güneş vurmuş ayna gibi parlıyor…
Mersin- Silifke yolunda trafik yoğunluğu yeni başlıyor…
Bir gökyüzüne, bir denizin yüzüne bakıyorum…
Bahçemizdeki güllerin, çiçeklerin gelen kokusu bu güzel sabaha güzellikler katıyor…
Maziye yolculuğa başladım…
Kâhta’yı düşünüyorum…
İki katlı kerpiç evimizin avlusunda açan gülleri suladığım günler aklıma geldi… Nar ağacını, dut ağacını canlandırdım gözlerimde…
Sokağımızın mert, dürüst güzel insanlarını tek tek anıyorum… Birlikte yaşadığımız güzel günleri büyük bir özlemle yeniden yaşıyorum…
Gurbet ellerinde yine sıla hasreti yüreğimi sardı…
Dalmışım o güzelim günlere kulaçsız… Sen güzelsin Kâhta’m… Seni yeniden yaşamak güzel… Sen, anılarımın sultanısın… Can bedenden çekilmeyene kadar solmayacak gülümsün…
Güneş yakmaya başlayınca çalışma odama geçtim… Bilgisayarı açtım… Posta kutusuna gelen mesajlara baktım…
Gelen mesajlardan birini aşağı alıyorum:
Merhaba Mahmut Abi,
Sana eski yılları hatırlatacak bazı resimler gönderiyorum,
Saygılarımla...
Meyro
Heyecanla resimlere baktım... Orta okulda sınıf arkadaşım, sıra arkadaşım sevgili Yusuf Bakırcıoğlu’nun resimleri...
Günaydın Yusuf arkadaşım...
Sevgili Yusuf, orta okuldan sonra ben Besni öğretmen okuluna gittim...
Gurbet yolculuğum başladı... Gurbetle birlikte fırtınalı yıllara adım attığımı bilemezdim...
Kâhta’ya dönüşlerim hep kısa sürdü... Gurbetten her geri dönüş, uzun yolcululukların başlangıcı oldu...
Her yolculukta dayanılmaz acılara göğüs germeye çalıştım...
Sevgili arkadaşım, bütün çilelere babamın demirci örsü gibi direndim... Kırıldım ama eğilmedim...
Onurumla ömrümü tamamlamaya çalışıyorum...
Kâhta’ya dönüşümde seni sordum... Almanya’ya gittiğini söylediler...
Zaten arkadaşlarımızın çoğu güz yaprakları gibi gurbet ellerine savrulmuştu...
Çocukluğumuzu tamamlamadan hazan mevsimi bizim için başlamıştı...
Değişik illerde, değişik ülkelerde Kâhta özlemiyle kavruldu çocuklar, gençler, anneler, babalar...
Kâhta’ya dönüşlerimin birinde yine seni sordum...
Almanya’da trafik kazasında, gençliğinin baharında, seni yitirdiğimizi öğrendim...
Aradan yıllar geçmişti... Ben yeni duyuyordum...
Sevgili Yusuf, yıkıldım...
Acıları kelimelerle anlatmak zordur...
Kelimeler gözyaşları ile ıslanır... Hıçkırık bir yumruk gibi boğazında durur... Hüngür hüngür ağlamak istersin ağlayamazsın ya işte öyle oldum...
Sevgili arkadaşım, Kâhta orta okulunda artık ders zili bizim için çalmıyor... Birlikte okuduğumuz arkadaşlar, öğretmenlerimiz kim bilir nerelerdeler...
Arkadaşlarımızın, öğretmenlerimizin çoğunun yaşayıp yaşamadıklarını bile bilmiyorum...
Öğrenciler, asker şapkasına benzer şapkaların altında ezilmiyor...
Seninle gölgesinde ders çalıştığımız su kulesi artık yok...
Su deposuna tırmandığımız demir merdivenler nereye atıldı, kimlere satıldı, bilmiyorum...
Sevgili Yusuf, su sesinden ne çok zevk alırdık... Su kulesinin etrafı park yapılsaydı, su kulesi de anıları yaşatan bir sembol olarak gökyüzüne yükselseydi ne güzel olurdu...
Bizim top oynadığımız su kulesi altındaki tarlalar arsa oldu...
Arsalara evler, dükkanlar doldu...
Üzüm yediğimiz bağlar ve etrafındaki bademler söküldü... Yerine yeni mahalleler kuruldu... Köylerden, çevre ilçelerden insanlar geldi, yerleşti...
Seninle demet demet nergiz topladığımız tarlalar da elden gitti...
Seninle çıktığımız Nemrut yolculuğunu hiç unutmadım... O yolculukta yaşadığımız güzellikleri bir daha yaşayamadım...
Kahta; Horik, Ariket, Şehbaba ve Aysadık ile birleşti...
Yüzdüğümüz Kâhta çayı baraj gölü oldu... Baraj parası alanların çoğu hayrını göremedi...
Genç yaşında Kemal Evci’yi yitirdik...
Ahmet Bulut beni aradı... Nevzat Tekin’nin vefat ettiğini söyledi.
Çok geçmeden Ahmat Bulut’un vefat haberi geldi...
Ne oluyor bize sevgili Yusuf...
Bana gelen resimlerden en çok etkilendiğim, Nevzat’ın saz çaldığı senin de tatlı tatlı sazın tellerine baktığın resim oldu... Ben senin o yaşını biliyorum... Diğer resimlerin altında ismin olmasaydı tanıyamazdım... Almanya’da son günlerinde çektirdiğin resimlermiş...
Sevgili Yusuf, Kemal Evci, Nevzat Tekin, Ahmet Bulut’la bir masa kurun... Bir sandalye de benim için masaya koyun... Kemal size şiir okusun... Nevzat saz çalsın... Ahmet bulut mangalda et pişirsin... Sen de şakalarınla ortama neşe kat...
Ben de yakında aranızda olacağım... Sizin için yazdığım şiirleri, yazıları okurum... Çocukluğumuzun acı tatlı anılarını, o güzelim günleri birlikte anarız...
Seninle birlikte Mejo ile yaptığımız o elle anlaşma sohbetlerini tekrarlarız...
Teneffüslerde damada ceket giydirme oyununu yeniden oynarız...
Yazdığımız kompozisyonlarda o-u harflerini doğru yazıp yazmadığımızı birlikte kontrol ederiz...
Şiir defterime yazdığım mısraları yine sen bana okursun...
Domatesi tenekeye dizeriz... Biberi tele takarız... Fırına atarız... Sıcak pidelerle açlığımızı bastırırız... Çocukluğumuzda olduğu gibi dostluk sofrasının tadını çıkarırız...
Bekle Yusuf, ayrılığın hasretini o dünyada gideririz...
Seni çok özledim... Bizim orada da sınıfımız olur...
Seninle aynı sınıfı ve aynı sırayı paylaşacağız...
Seni çok seviyorum sevgili Yusuf, can arkadaşım...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.