- 1060 Okunma
- 13 Yorum
- 1 Beğeni
-BİR VEFATIN ANATOMİSİ-(2)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ölüm kuşkusuz hayatın bir gerçeğidir. Şairin “an gelir Attila ölür” Dizesinin hükmüdür. Yine “Dünya Sultan Süleyman’a kalmadı” Sözü de meşhurlardandır. Kimi zaman yolda yürürken, bazen bir rahatsızlığın vesilesiyle yahut bir trafik kazasında vefat ederiz.
Ne var ki, ülkemizde sıkça görülebildiği üzre bazı ölümler şaibe yüklü bulutları da beraberinde getirmiyor mu acep? Bir sis perdesinin ardından izliyorsunuz. Olgular dünyasına merhaba diyorsunuz. Hani deyim yerindeyse klasik Allah rahmet eylesin mesajı dairesinde yaklaşmak ve bakmak olaya kifayet etmiyor. Cevapları ancak vadinin puslu karanlığında saklı sorular zihinleri kaplar hemen.
Merhum araştırmacımız Aytunç Altındal’ın hayatı da komplo teorisi kapsamında ele alınıp, değerlendirilebilecek olayları incelemekle geçmiş bulunmaktadır. Kendisini okuyan ve izleyenleri önce bir hayret ve heyecan duygusuna sevk edip, ardındansa dünya üzerinde meydana gelen olaylara daha serinkanlı ve kuşkucu bakılmasını mümkün kılan bir atmosferde kendinizi bulduğunuz bir süreçler manzumesinin dile getiricisi olduğunu söylemek herhalde mübalağa olmayacaktır. Vefatı ve birbiri ardınca anlatılanlarda kuşkusuz bu minvalde cereyan etmektedir. Şu kadar ki, bu sefer ne bir hayret, ne de bir heyecan duyuyorum. Üstat bu çerçeveye bizleri alıştırmadı mı?
Bu bağlamda biraz eskilere uzanıyorum. Adına ilk rast geldiğim çalışmasının hiçte ismi etrafında oluşan imajı desteklemediği aklıma geliyor. 1970’li yılların başlarında yayınladığı “Türkiye’de Kadın” Başlıklı araştırması, asıl bu kitabı yıllarca beni hayrete düşüren bir muamma olarak kalır. Açıkçası, toplumsal cinsiyet araştırmalarının kaynakça kısmında alfabetik tasnif bazında A. Bebel’den önce mi gelirdi A. Altındal diyerek zihnimi şöyle bir yoklamıyor da değilim.
Ancak bu şekil düşünerek muamma çözülmüyor. Son yıllarda kendisine sorulan bir soru üzerine verdiği cevap tatminkâr olabilir mi? Türkiye’de, laiklik algısını en çok destekleyen, besleyen değişimin kadın kavramı etrafında geliştiğinden söz eder. Hani Cumhuriyet dönemiyle birlikte tüm kurumlarda meydana gelen laikleşmenin en çokta laik kadın motifinde karşılığını bulduğunu söylemektedir. Bu tanımlamanın gençliğinde ülkemizde kadın konusuna eğilmesinin nedenine dönük yapılmış sofistike bir açıklama olarak düşünülmesi de elbet imkansız değildir. O zamanlar sol bir anlayış dairesinde eğilinen böylesi bir konu başlığı yazarın bilinen genel çizgisinin dışında kalmış görünebilir. Fakat uzun yıllar Hıristiyanlığın, Kilisenin, Laikliğin tarihi üzerinde çalışmalar yapan; bir kelimeyle Avrupa kurumları üzerinde yoğunlaşan Aytunç hocanın gençliğinde yaptığı farklı görünen bir araştırmasıyla bu bütünlüğü bozmadığı bilakis tesis ettiği de düşünülebilir.
Yine yıllar önce bir televizyon programında siyasi yönelimiyle ilişkili söyledikleri dikkatimi çekmiş bulunmaktadır. Yaptığı çeşitli yorumları paradoksal bulan sunucunun peki kendinizi siyasi bakımdan nerede görüyorsunuz şeklindeki sorusuna hafızam beni yanıltmıyorsa ihtilalci, solcu, hilafetçi ve cumhuriyetçi biri olarak kendimi tanımlayabilirim demesi bende hoppala! Buyur buradan yak duygusu uyandırmadı değil. Açıkçası kafa karışıklığına düşmüş biri olarak gördüğümü söyleyebilirim. Devamında ise Atatürk’ün de saltanata karşı ama hilafetten aslında yana olduğunu söylemesi daha da şaşırtıcı olmalıdır. Kuşkusuz nutuk çekmeksizin “Nutuk” Üzerinden de incelenmeye ve irdelenmeye muhtaç bir husustur.
Yıllar içerisinde Aytunç Altındal’ın araştırmaları siyasi tarihin en alengirli konuları üzerinde yoğunlaşır. Dünya tarihinin labirentleri arasında dolaşır. Başı dumanlı dağları aşar. Yalçın kayalıklar, sarp zirveler onu döndürmez. Vatikan, Opus Dei, Tapınakçılar, Siyonizm, İsrail, Nazi Almanyası gibi konularda birbirinden ilginç bilgiler verir ve yorumlar yapar.
Aytunç Altındal bir bakıma Occidentalist ya da Garbiyatçıdır. Bir önceki yazımda belirttiğim üzre dünyada asli olgu Oryantalizm veya bizdeki kullanımıyla Şarkiyatçılık olmaktadır. Garbiyatçılık ise buna izafen zihinlerde uyanan tali bir kavramlaştırma olarak da düşünülebilir. Nihayet merhum hoca da bu kulvarın piri değil midir?
Yıllar boyu izlediğim ünlü araştırmacımızın yakın tarihimizin köşe başı konularına yönelik yaptığı değerlendirmelerde dikkat çekici hususlardır. Atatürk’ün vasiyeti, hilafete bakışı, harf ve dil inkılabı, Atatürk ve masonluk gibi konularla ilgili söylemleri üstte de arz ettiğim gibi hararetli tartışmaların kapısını aralayacak cinstendir.
Öteden beri dikkatimi çeken bir husussa rahmetli Altındal’ın açıklamalarının farklı kesimlerde yaptığı yankılanmadır. Açıktır ki, değerlendirme yaptığı konuya bağlı olarak tanımlamaları farklı kesimlerde kabul görebilmekte ya da ret edilebilmektedir. Konu ve düşünce bizlik ise tadından yenmez olurken bazen de yok canım, ne alaka moduna geçeriz. “İnsan bilmediğinin düşmanıdır” Sözü de akla gelebilir. Şüphesiz bilimin tartışma üzerine kurulu dünyası da göz ardı edilmemelidir.
Peki, Aytunç hoca zehirlendi mi? Vefatı günlerinde, polonyum radyoaktif maddesiyle öldürülmüş olabileceği bahsinin açıklık kazanması zamana muhtaç dense de hiçte mantıksız durmuyor. Kanser rahatsızlığının ilk evreden son evreye hızlı geçiş yaptığı hususu üzerinde durulması manidardır. Geçtiğimiz yıllarda eski bir KGB ajanının İngiltere’ye iltica ettiği bir dönemde polonyumla zehirlendiği, kısa sürede öldüğü, zehrin toprağa karışması boyutunda tabutunun bile özel yapıldığı akıllara gelecektir.
Sözün özü seçkin bir entelektüel ve düşünce adamı Aytunç Altındal’a Allah’tan rahmet dilerken; fikirlerin fikirlerle etkisiz hale getirilebileceği, dile geldiği üzre bu bir suikast ise eğer bilakis insanların daha büyük bir tutkuyla gerçekleri öğrenme arzusunu kamçılayacağı hususunu akıldan çıkarmamak gerektiğini vurgulamalıyım. Nihayet eserlerinin daha çok okunması ve asıl şimdi artan bir ilgi odağı halini alması günümüz toplumundan beklenmeyecek bir mistifikasyon mudur? Böyle yaklaşmanın insanlıktan ümidi kesmekle bir ve aynı şey olacağını düşünüyorum. Dahası yeryüzünün tüm şeytani güçleri ve şer odaklarıyla zıddiyet halinde sessiz bir çoğunluğun mevcudiyetini gönlümde duyabiliyorum.
L.T.
YORUMLAR
levent taner
Katılımınız dolayısıyla onur duydum
Saygı ve selamlarımla...
Naçizane yazımı günün yazısı olarak değerlendiren kıymetli "Edebiyat Kurulu" başkan ve üyelerine şükranlarımı sunarken, gerek sayfama ziyarette bulunma nezaketi gösteren gerekse güzide beğeni ve yorumlarıyla sayfamı taçlandıran değerli hocalarımı da saygıyla selamlıyorum.
Mekanı cennet olsun. Bu vesile ile konu hakkında derin bilgiye vakıf olduk. Teşekkürler.
Günün değerli seçkisini tüm yüreğimle kutlarım. Kaleminiz daim olsun efendim.
Daimi saygılarımla...
levent taner
Yüreğiniz ve çehreniz hiç solmasın dilerim
Saygı ve selamlarımla...
Öncelikle güne gelen yazınızı içtenlikle kutluyorum.
(İlkini eklediğinizde de gözden kaçmış onu da şimdi okudum)
Bahse konu ettiğiniz yazarı hiç tanımıyorum (bu benim ayıbım)dolayısıyla da
yazılarını okumuşluğum yok. Ama mutlaka değerli bir şahsiyetti Allah'tan rahmet
sevenlerine sabırlar dilerim.
Ayrıca bu ülkede artık bizi şaşırtabilecek ne var sorarım?
O kadar kanıksadık ki her şeyi bir veya iki gün konuşup, sonra unutup paketleyerek
bir kenara koymuyor muyuz her şeyi?
Sevgiler,
levent taner
Yüreğinizi ve çehrenizi hiçbir şey soldurmasın dilerim
Saygı ve selamlarımla...
Aytunç Altındal için Allahtan rahmet diliyorum..Işıklar içinde uyusun.
Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum Levent bey ve bu konudaki başarılarınızı,değindiğiniz konuları takdir ediyorum..Bu günün yazısı için ayrıca kutlarım sizi.Başarılarınızın devamını diliyorum..
Sevgi ve selamlarımla..
levent taner
Ben de sizi kutlarım içtenlikle
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Vatikan,masonluk,siyonizm,tapınak şövalyeleri ve daha başka karanlık
merkezlerin yaktığı ışıkla kısmende olsa seçilebilmesine olanak sağlayan
Aytunç Altındal,tüm coğrafryalara zehir akıtan kanalları belge ve karinelerle
işaret edip göstererek,başta Türkiye olmak üzere,islam dünyası,
hatta tüm insanlık için hatırı büyük bir hizmette bulunmuştur.
Fener rum patrikhanesinin gerçek yüzünü,patrik ve avanesinin ve onlara
enerji sağlayanların ne yaman fırıldaklar olduklarını,keza; Fethullah Gülen'in
masonik bir proje olduğunu seslendirenlerin ilk'i olmasada ilk'lerden olduğunu
zaman-zaman hatırlamaktayım.
Zehirlenerek öldürüldüğü çok güçlü ihtimal olan bu birinci sınıf erkek için dua
ve niyazım şu olacaktır: "Allahım! Tepesinde Hz.Ali bulunduğu,ilim ve cesaret
sahibi gayet imtiyazlı güruha Aytunç Altındalıda kat! Rütbesi yüksek şehitlerden
say!"
Merhuma Allah(c.c)dan çok rahmet diliyor,hatırlamamıza vesile olan Levente beye
teşekkür ve tebriklerimi yolluyorum.
levent taner
Yürek sesiniz dilerim hiç susmasın
Saygı ve selamlarımla...
Allah ' rahmet etsin.Rabbim rahmetiyle mükafatlandırsın. dostluk ve vefa adına güzel davranış.yazınıza ve size sevgi ve selamlar diyorum. saygılar.
levent taner
Yürek sesiniz her zaman farklı bir renk ve desen cümbüşüdür bilirim
Katılımınız onur bahşeder insana
Başarılarınız daim olsun dilerim...
Ölüm bir tesadüftür. Duyguların kendine sağır olduğu bir beden ,ve yüzünü evvelden hep inkara çeviren beden. Akıl dünyasının kayıtsız tek ittifakını yapan ölüm.
Öncesiz bir yasa önünde sonrasız bir kanun olan ölüm, bir tükeniş mi, yoksa bir var oluş mu ? Bütün bir varoluş kanunu, yok oluşun neresinde ? Öncesiz ve sonrasız olan beden mi, ruh mu? Bütün alemi var eden akıl, yoksa bizdeki akıl mı? Evrene anlam veren akıl, karşılığın da kendine ne alacak.
’Önce evren ,
sonra kavram, maddeden çoğalır anlam.
Varlık yenilendikçe ,kelâm üstünü başını yeniler’
Atilla İlhan
Evet ! Her ölüm bir doğum, her ben bir seni doğurur. Kelam hakikati yıkadıkça, hayat nedenleriyle bir sonuca varacak. İyi ki ölmek ve öncesi doğmak var. Yoksa tükenmeyen şey ,bitmez ve devamlılık bir zindan doğuracak.
Tebrikler...
sevgiler...
levent taner
Sayfanın en taşkın zekâlarından olduğunuzu düşünüyorum
Toplumlar genel de bu tip zihinsel yapılara mesafeli bakar
Oysa doğa taşkınlığı barındırıyor, kabul etmek gerek bunu
Azgın nehirler, şelaleler, tayfunlar, kasırgalar, tsunamiler vs.
Siz de öyle bir zihin ve benlik görüyorum
Yaptığınız yorum da yer verdiğiniz söylemlerde zıddiyet yok değil
Ama bu karşıtlıkların çarpışması sizi hangi senteze, nasıl bir yapılanmaya götürecek
Onu da yıllar göstersin bırakalım da
Dizelerini örneklediğiniz Attila İlhan'da zenginliklerle dopdoluydu vesselam
Düşüncesine, yaklaşımına katılmadan da haz duyduğum zekâlardandı
Mesela, yer verdiğiniz dizelerine yedirdiği düşünceye mesafeli bakarım
Ama yabana atmam hiç bir dem
Çünkü benim demimi alabilmem açısından besleyici ve gerekli olur
Katılım ve katkınızdan dolayı şükran duyduğumu söylemek bile yersiz
Saygı ve selamlarımla...
Rabbim mekanini cennet etsin
Rahmetiyle sarsin sarmalasın
güzel sizi okumak
saygiyla
levent taner
Her harfin anlam kazandığı ve kattığı bir dünyadan seslendiğinizden haberim var
Saygı ve selamlarımla...
Değerli bir yazarimızı yine değerli bir yazarımızdan okumak güzeldi.
Değerli eserlere imzasini atmıs yazarlar öldükten sonra da yaşayanlardır.
Aytunç Altındal'a Allahtan rahmet dilerim.
Emekle bizlere sunduğunuz paylaşim için teşekkürler Levent Bey
Selamlar
levent taner
Yaşamınız güzelliklerle dopdolu geçsin dilerim
Saygı ve selamlarımla...
Aytunç Altındal'ın teorilerinin vehim olmadığı, dünyayı ekonomik olarak etkileyen küresel güçlerin dinî, felsefi, kültürel ve tarihi ilişkilerinin olduğu, konjonktüre damgasını vuran ulusal ve uluslararası olayların perde arkasına bakılmaya çalışıldığında şaşırtıcı organik ilişkilerin saptanabildiği bugün daha net görülebilmektedir...
Benzer araştırmacıların sergilemeye devam ettikleri bu ilişkiler ağının dizilere konu olması da yadırganmıyor artık... Kurtlar Vadisi hiç de yeni yetmelere yönelik aksiyon şöleni değildir... Yabancıların sayısız dramatizasyonlarını hatırlamaya bile gerek yok...
Yani Müslüman Türk'e de 'Hasta Adam' muamelesi yapılamaz artık... Bizi ilgilendiren gerilimlerin nedeni de bu değil mi?...
Kutlarım, üstadım... Bilgi ve birikiminizden yararlanırken onur duyuyoruz...
Selam ve saygılarımla.
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum
Saygı ve selamlarımla...
AYTUNÇ ALTINDAL
Dolu dolu bir bilgeydi.
Biliyor, bildiğini de çekinmeden bildiriyordu.
Allah rahmet etsin.
Bu güzel insanı anma, ölümüyle ilgili bilgilenme fırsatı verdiğiniz için ,
teşekkür ederiz.
Sağ olun. Selamlarımla...
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duygularımı iletmem bile yersiz
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...