Ölüler Diyarı 1.Bölüm
Mahşer... Benim mahşerimde en ufak bir gürültü yoktu. En ufak bir sarsıntı hissetmedim. Zira kıyametim de öyleydi. Benim kalemlerim kırılalı bir uzun mahşer oldu. Bir sessiz kıyametle kurtuldum.
Adam da öyleydi. Önce kapıya yalpalayarak geldi. Kapıyı açamadı. Şanslıydı anahtar yerini buldu. Sarhoştu ayakları evi buldu. Kapıdan girince odaya yöneldi. Solundaki boş koltuğa baktı. Aynısını dün de yapmıştı. Hatta aynısı 365 gün yapmıştı. Ve hatta iki yıldır aynı şeyi yapıyordu. Önce boş koltuğa bakıyordu sonra yüzüstü yere kapaklanıyordu. Yüzü alışmıştı. Yer alışmıştı. Parkeler, halı...
İki koca yıl ve öncesindeki 245 gün şimdiki boş koltukta biri vardı. Her gece önce saçlarını savuran ardından gülümsemesini duvarlardan sektirip adamın gözlerine çarptıran, öpücüğünü tam dudağına konduran bir kadın.
Koltuk boş kalmaya, parkeler ve halı salyalı bir yüze alıştı da... Adam alışamadı.
Neredesin be adam! Uyan!
Şaşırdı. "Nasıl yani!" Düşündü. "hayal herhalde."
Uyansana aptal!
Aptal mı? Gözleri açıldı. Nasıl aptal?
Aptalın daniskası.
Daniska? O ne be.
Kalksana. Uyan.
Ağzının salyasını sildi. Bu ses...?
Bu kadar içilir mi bee. Yine uçuşlardasın.
Kafasını sese doğru çevirdi.
Sessizlik...
Bomboş oda. Gözlerini ovuşturdu. Diğer tarafa baktı.
Sessizlik... Kimse yoktu.
Yarım dakika süren uyku sersemi mayhoş bir mutluluk dışında hiç birşey yoktu.
Hava aydınlanmakla kararık durmak arasında bocalarken o sehpadan destek alıp doğruldu. Duvardaki resme bakarak yarı uykulu, yüzde seksen sarhoş bir ses tonuyla "Sen geldin zannettim." Gözleri doldu. Resme uzanıp yerinden çıkardı. Yatak odasına doğru gözlerini resimden ayırmadan yürüdü. "Ama gelmiştin sanki."...
Resmi bir yastığa kendi başını bir yastığa koydu. "Sana geleceğim..." Gözlerini yavaşça kapadı. Derin sessizlik... Uyku...
+Merhaba.
-Merhaba?
+Beni tanımadın mı?
-Malesef. Kimsin?
+Ben senim.
-Bana benzemiyorsun.
+Ben çok uzun yoldan geldim. Karından haberlerim var.
-Karımdan mı? Karım öldü mü?
+Senin karın zaten ölü. Öldüğünü biliyorsun.
-Ha evet ölü. Sen de mi ölüsün.
+Hayır. Ben senim. Sen ölü müsün?
-Bilmem. Değilim heralde.
+O halde ben de ölü değilim.
-Anladım.
+Yalan söyleme hiçbir şey anlamadın.
-Evet anlamadım.
+Gözlerini aç.
-Açamıyorum. Ama bir dakka. Gözlerim kapalı değil ki.
+Gözlerin kapalı. Onları aç.
-Şaka mısın Ben. Ha bu arada sana Ben diyebilir miyim?
+Ben zaten senim.
-Sana sen mi diyeyim?
+Çok yoruldum. Karının neden öldüğü anlaşıldı. Bana Ben diyebilirsin.
-Sen de bana Sen de.
+Hayır ben senim sana sen diyemem çünkü sen de bensin.
-O zaman ikimiz de Beniz.
+Tamam ben de sana Ben diyeceğim.
-Anlaştık. Nerede kalmıştık. Ha gözler. Evet açamıyorum. Kalp gözünden falan mı bahsediyorsun?
+Hayır Ben. Normal gözlerinden. Bedenindeki gözlerinden. Yataktaki yatan senin gözlerinden. Aç şunları artık!
-Ben yatakta mıyım? Ama değilim.
+Bu kadar aptal mısın cidden?
-Hey öteki kendine hakaret etme. Anlamaya çalışıyorum.
+Sadece şu gözlerini aç.
-Hang...
+Sakın hangi gözlerimi deme.
-Tamam sustum.
+Yarın herşeyi detaylıca anlatacağım. Bu gecelik bu kadar. Önemli işlerim var.
-Benim önemli işim olmaz ki.
+Ama benim olur. Üçe kadar sayıcam ve uyanacaksın.
-Dur! Yada neyse devam et.
+Bir... İki... Üç...
(devam edecek...)
Bahattin BERKDİNÇ