Düğünde ağladım
Düğünde ağladım öyküsünü okudum. Beni neden ilgilendirdi ise foto romanını çizmeye karar verdim. O zamanlar bankaların verdiği küçük defterlere bile bir şeyler çizerdim.
Daha sonra ara ara kısa şiirler yazdım yanlarına.
Öykü kilisede evlenen iki kişi görüntü olarak var.Öyküyü anlatan bu evlenenlerden birinin sevgilisi.Bu durum onu çok üzüyor.Düğünde kendini tutamayıp ağlıyor.Öyküyü resimlemek
istedim. Küçük bir deftere mi yoksa daha büyük bir deftere mi tam anımsayamıyorum
çünkü böyle resimlerle foto roman şekline getirdiğim bir kaç öykü var. Bir ikisinin öyküsü bana ait.
Öykü şöyle:
Onun düğününe gitmeye nasıl karar verdim bilmiyorum. Mevsimlerden yaz mıydı yoksa kış mı
anımsamıyorum. Üzerimde o zamanlar çok sevdiğim siyah renkli bir pantolon, kırmızı bir ince
kazak ve üstünde yine siyah bir gömlek. Bir araç ve bir sürü ses gereksiz bulduğum. Yüzler
gülümseyen, sinsice seni izleyen, aldırmaz görünen, yerli yersiz gülen. Kimse bilmiyor ki kalbimi kerpetenle sıkıyorlar adeta. Damat benim sevgilim. Durumumu hissettirmemeye belli
etmemeye çalışıyorum. Benim için her şey çok olağan sanki. Beni çok iyi tanıyan arkadaşım
bile güzel rol yapıyor. Belkide benim üzülmemi istemiyor.
Bir gurup halinde kilisenin önünde içeri girenlere bakıyorum. Onlardan biri olmayı tercih ederdim şu an. Değilim işte. Benim. İçinde bulunduğum ruh halini anlatamam. Kilisenin tavanı üzerime çökmüş de altında kurtulmayaçalışan bir böceğim. Ayaklarıyla basıp eziyor herkes. Sesler insanlar tepemde geziniyor. Ben dışarı çıkmak için bir pencere bir aydınlık yer
arıyorum.
Bir ara başımı kaldırdığımda gelini ve babasını görüyorum. Gelinin babasını, gelini, çevremde
bulunan hiç kimseyi sevmiyorum. Bu işkence bitsin. Damat ölsün, gebersin, dünya yıkılsın hatta. Bu ayaklar altındaki böcek benim.
Nasıl ayağa kalktım gülümseyerek elini sıktım onun. Nasıl tebrik ettim. Gülerek geline elimi uzattım bilmiyorum. Anımsadım onlar ayakta yan yana, el ele dururken gözlerimden kalbime
damlayan gözyaşıydı. Bu sahneyi filmlerde görür aldırmaz geçerdim. Bu bir film sahnesi değil
acı bir hayat deneyimiydi. Daha sonraları bende oluşan hasarları tamir etmekle geçecekti ömrüm.
Gelin çiçeğini attı mı bilmiyorum. Damadın arkadaşlarından birinin gözlerini benden ayırmadığı kaldı hafızamda. Çok kızmıştım. Kontrol memuru musun demiştim içimden. Sana ne?
Eve geldiğimde çok yorgun aynı zamanda da duygusuzdum. Bütün sinirlerim alınmış gibi gülümsüyor, bundan sonraki hayatına bak diyordum. Oh şimdi bak ne rahatsız. Onlar çeksin evliliğin sorumluluğunu, yükünü. Bir kuş kadar özgürsün dedim. Rahat bir uykuya daldım..
Tümünü çizmedim öykünün. Yarım kaldı. Bazı karelerde resimlerin üstüne yazdım iç konuşma
olarak. Bir kaç arkadaş ve yakın akrabamdan başka kimse görmedi, okumadı öyküyü.
18. 11. 2015 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Merhaba Nazik, öykü düşunce olarak da akış olarak da çok güzel.
Keşke o alt notu yazmasaydın. Böyle yapmakla düğünde ağlayan kişinin bizzat kendin olduğunu anlatıyorsun.
Ağlamaya gelince, o çok derin bir his, duygu boşalmasıdır. Bir insan için diğer insan ağlayabilir. Bu onun zayıf olduğu anlamina gelmez. Derinden sevmiştir, yüreği yaralıdır.
Kavuşmasa bile sevdigi icin ağlamak ayıp değildir. Asıl kayıp sevgiyi hiç tatmamaktır :-)
Cok beğendim, çok güzeldi.
Tebrik ederim, sevgilerimle.
glenay
Haklısın,
son bölümü yazmamalıydım.
Çok teşekkür ederim Emine,
sevgilerimle..
Enteresan bir çalışma olmuştur.
öyle kolay değildir herhalde resimli roman hazırlamak.
Çocukluğumda bolca okuduğum resimli romanlardan biliyorum.
Hayranlıkla seyrederdim ressamların attığı her çizgiyi.
Resme hayat vermek, ses vermek için,
ne inanılmaz manevralar yaparlardı.
O güzellikleri getirdi aklıma hikaye.
Ve,
tabi ki hüzünlü aşk hikayelerini de.
glenay
Keşke resimli öyküler yapmaya devam etseydim gerçek anlamda.
Ben de severdim resimli romanları.
selamlar..
ilgiyle okudum. öykü buruktu ama yaşanabilecek hüzünlü olaylardan biriydi.
burada kafama takılan bu öyküyü resimleyen veya resimlemeye çalışan yazardı herhalde. Ama asıl önemlisi sonunda dile gelen yazara ait duygulardı.Neden ağladığı muamma...Kimse için ağlanmaz savına katılmıyorum...aşkı tanımamış galiba yazar.
Yorumum böyleydi sağlıcakla Nazik Hanım
glenay
Öyküyü yeniden ele alıp yazmalıyım galiba.
Bütün yazdıklarım gerçek yalnız,
düğünde ağlayan öykü yazarı ben değilim.
sondaki düşünce benim ama.