KLEPTOKRASİ...
"Kleptokrasiyle yönetiliyoruz anasına yandığım!"
"Kleptokrasi mi? O da ne beyav..."
"Kleptokrasi, iktidar sahiplerinin ülkeyi soyup soğana çevirdiği yönetim biçimidir. Sözcük, Türkçeye ’hırsızlar hükümranlığı’ olarak çevrilebilir. Böyle bir ülkede kör, topal bir demokrasi söz konusudur ve bu durum kalkınmanın önündeki en önemli engeldir, çünkü yasalar hükümranların menfaatleri doğrultusunda düzenlenir. İnsan haklarını çiğneyen, baskıcı bir rejim uygulanır. Etnik milliyetçiliği, ırkçılığı ya da dini kullanarak geniş kitleleri yönlendirmeleri, bu tür yönetimlerin en karakteristik özellikleri arasındadır. Ülke kalkındırılmaz, ama hükümranlar ve yandaşları bireysel kalkınmalarında sınır tanımazlar. Bunlar en iyi yerlerde, en iyi biçimde yaşarlar."
"Biz adam olmayız. Öyle adamlar gavurda neden çıkmaz da, hep bizi bulur ki?"
"Gavurda da çok. Ülkelerini Kleptokrasi ile yöneten ünlü hükümranlar ve edindikleri servetlere birkaç örnek vereyim:
-Endonezya devlet başkanı Suharto (15 Milyar ile 35 Milyar Dolar arası)
-Filipinler devlet başkanı Ferdinand Marcos (5 Milyar ile 10 Milyar Dolar arası)
-Zaire (bugünkü Kongo) devlet başkanı Mobutu Sese Seko (5 Milyar Dolar)
- Nijerya devlet başkanı Sani Abacha (2 Milyar ile 5 Milyar Dolar)
--FKÖ lideri Yaser Arafat (1 ile 10 Milyar Dolar arası)
Bu listeye Yugoslavya ve Sırbistan devlet başkanı Slobodan Milošević, Haiti devlet başkanı Jean-Claude Duvalier, Peru devlet başkanı Alberto Fujimori, Ukrayna başbakanı Pavlo Lazarenko, Nikaragua devlet başkanı Arnoldo Alemán, Filipinler devlet başkanı Joseph Estrada gibi bir çok ismi de ilave edebiliriz..."
"Bak sen şu Allah’ın işine! Herifler az buz da götürmemişler, iyi mi? Saydıklarının hepsi de bizim gibi gariban ülkeler nedense... Hepsi de ’başkanlık’ sistemiyle yönetiliyormuş. Desen ya bizimkilerin anayasayı değiştirip ille de başkanlık sistemini getirelim demesi boşuna değil... Bizim angut milletimiz de iyi olur deyip adamlara zemin vermek çabasında... Allah akıl fikir vere...""
"Kleptokrasinin hakim olduğu ülkelerin ortak özelliği, yerli sanayinin ve tarımın çökertilerek halkın büyük sermaye gruplarının kucağına oturtulmasıdır. Ücretler düşük tutulur, bürokraside işler rüşvetle yürütülür, vs., vs..."
"Sen Kleptokrasiyi değil, bu memleketi anlatıyorsun vallahi! Ama hala tepemizde durmaları, durabilmeleri de bu vatandaşa müstahak hani!... Bana kalsa hepsini tepemizde değil, cezaevinde tutarım...""
"Kleptokrasilerde hükümranların ve yandaşlarının dokunulmazlıkları vardır, cezaevine kolay kolay düşmezler. Cezaevlerindekiler ise yeteneği, bilgisi, görgüsü, öğrenimi büyük suçlar işleyemeye yetmediği için, yani küçük suçlar işledikleri için, az çaldıkları için, küçük yankesicilik ve dolandırıcılıklar yaptıkları için tıkılmışlardır oraya. Atalarımız ne demiş? "Bu diyarda büyük adam varsa, bil ki küçük adamların sürüsüne bereket!" demiş... Demiş mi, dememiş mi, tam bilmiyorum, ama ben demiş oldum işte; ne de olsa ben de bir ata sayılırım. Benim dediğimi ciddiye almıyorsanız, hiç olmazsa Ziya Paşa’nın dediğini alın! Ne demiş Ziya Paşa: ‘Milyonlarla çalan mesned-i izzette serefnaz, / Birkaç kuruşu mürtekibin cayı kürektir.’ demiş; yani, Çalınca, milyonla, milyarla çalacaksın ki, büyüklüğün belli olsun, demek istemiş... Aziz Nesin üstad da aynen, ’İçerdeki mahkumlar, asıl gerçek ve çapları büyük suçluların dışarıda rahat yaşarlarken, onların yerine hapiste yatarlar. Nasıl milletvekilleri halkın vekilleriyse, nasıl avukatlar sanıkların vekilleriyse, içerdeki mahkumlar da gerçek suçluların vekilleri olarak cezaevlerinde onların cezalarını çekerler,’ demiş. Eh! Bunlardan öte laf olmaz artık..."
"Öyle... Çok şikayet ettin, bu adam tehlikeli deyip gerisin geriye sokarlar içeri yine haaa...""
"Ben, Kleptokrasi rejiminden kat’iyyen şikayet ediyor filan değilim. Haşa! Valla billa, iki gözüm aksın, böyle bir şikayetim yok! Onlardan benim payıma düşen cezayı çekip, daha dün sabah çıktım içerden; biraz da başkaları çeksin. Mesela Sami Biberoğulları hoca, Bedri Tokul komutan, filan çeksin...Hep benim gibi ufak tefek dolandırıcılıklar yapıp üç kuruş ekmek parası kazananlar çekmeyecek ya, biraz da onlar gibi namus kukumaları çeksin canım! Değil mi ama?"
*
YORUMLAR
Kemal hocam, hikayenizi okudum. Üzülerek diyebilirim ki hikayedeki listenin en tepesinde benim ülkem olacaktı. Düşüncelerinize saygılar.
Kemnur
Kemnur
İtiraf edeyim ki,
ilk bölümü sonuna kadar okuyamadım.
Hikaye güzeldi ama.
1974 yılında,
Babaeski'de başımdan geçen bir olayı hatırlattı bana.
Belki ben de bir gün kaleme alırım onu.
Bu günlerde,
okumak da, yazmak da zor geliyor nedense.
Mevsim dönüşünden herhalde.
Kemnur
Aha bu yazdıkların abey, bizim burada yaşanıyor... Biz yaşıyoruz da görmüyoruz.. Gözümüze soktun. Aha bir daha okuyayım. İsimleri tek tek hatırlarım.
Abey sen çok sağ ol. İsimlerini hatırladıklarım bizim çobanlar. Abey onlar çobansa biz sürüyoruz. Çok kalabalık sürü. Aziz Dedeye sorayım, biz yüzde kaç ederiz.
Bir de cebime bakayım. Bu da ne, astarını da almışlar abey.
Donuma bakmayayım. o da gitmişse yandım. Utanırım. Sıkılırım.
Abey sürü olmaktan neden utanmıyoruz ki.
Sürü olmak güzel bir şey mi?
Mahpus damına atmazlar değil mi?
Eline sağlık Abey. Beni düşündürdün. Vay be bende düşünecek birazcık beyin kalmış. Sayende öğrendim.
Kemnur
Kleptokrasi rejiminin yöneticilerinde kleptomani eğilimi de var mıdır acep?
Hani inceden inceye; becerikliliğin, yakalanmamayı başarmanın hazzını mı yaşarlar şuuraltlarında
Malum, insanoğlunun şuuraltı bir tür kanalizasyon boşluğu, ne ararsan
Vaktiyle "id" diye tabir eder ya bir pisikiyatrist
Bu itliği başka türlü tanımlayacak bir kuçukiyatrist var mıdır bilinmez
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket hocam
Saygı ve selamlarımla...
Kemnur
Böyle bilimsel bir girişten sonra ;
"Dur bakalım Kemal dostum bir yerlere gelecek ama, hayırlısı" dedim.
Daha ben ölmedim kardeş...
Üsküdar'a geç. Kız kulesinin karşısında askeri gazino vardır.
Benim selamımı söyle. Oradan ye, iç. Benim hesabıma yazdır.
Ben uğrar öderim.
(Tabii gazino hala duruyorsa, dursa bile beni 25 seneden sonra hala tanıyan varsa)
Başka mı?
Başka ne olsun? Yok birde altına şoförlü bir araba, Şişli de birde daire alayım.
Git işine kardeşim sabah sabah...
Ben bir garip emekliyim. Üstelik kredi borcum da var.
Uyku tutmadı. Bu yazıda ilaç gibi iyi geldi.
Saat sabahın dördü. Tekrar yatıyorum. İnşallah uyurum.
Selamlarımla öptüm gözlerinden...