- 535 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Truvalı Helen, Meneleus ve Veganizm
Elimde soğuk meyve kokteylimle şezlonguma uzanmışım hava mis gibi deniz kum güneş ve karayipler. Truvalı Helene benzeyen güzeller güzeli kadının yanımdaki şezlongda olmasıda bonus. Bütün bunlara rağmen olmaman gereken bir yerde olduğum zamanlarda ki gibi hissediyorum içimde bir abukluk var. Bu arada uzaktan tanıdık bir müzik sesi geliyor evet çok iyi biliyorum bu sesi Truvalı Helene dönüyorum birde ne göreyim benim Helen Meneleus olmuş üstelik pis pis gülerek amca baba yarısıdır evladım demesin mi. Olayın şokunu atlatıp koşmaya başlıyorum. Sıcak kumlardan soğuk denize ambiyansı bunlar hep peşimde yarı çıplak Meneleus. Bari Paris kadar şansım olaydıda Heleni bir kere öpeydim diye düşünüyorum.
Ter içinde fırlıyorum sızıp kaldığım koltuktan müzik sesinin geldiği yer açık kalan tv ve Meneleusun beni yarı çıplak takip etmesinin sebebi. Nuri Alço ağabeyin Türk sinema tarihindeki sex filmleri kuşağının bir alt versiyonu olan kızları iğfal etme yolları kuşağına ait filmi oynuyor. Anlamıyorum ki neden bir ülkenin film sektörü bu kadar eğitici filmler çeker. Tecavüzcüler ihtisas yapıyor resmen bu yapımları izleyerek.
Meneleusun kabusumun dışında beni takip etmediğine emin olunca saate bakıyorum bir insan on dakika uzanmayı planlayıp nasıl üç saat uyur. Üstüne üstlük gerçek dünyada Helenim olabilecek kadınla olan ilk randevuma kırkbeş dakika geçikmişim.
Hemen telefona sarılıp Yasemini arıyorum muhtemelen açmaz ancak açarsa belki işi kotarabilirim. Yorgun bir sesle yanıtlıyor beni
üstelik tam ben özür dileyecekken o özür diliyor.
Sesimi çıkarmıyorum her kaliteli erkeğin yapacağı gibi önenli değil işlerini hallet umarım iyisindir gibi şeyler geveliyorum. İyiki uyumuşum muhtemelen gitmiş olsam tepkilerim çok farklı olurdu. Yarım saat içinde yanıma geleceğine söz verip beklemem için benden söz alıyor.
Hemen yerimden kalkıyorum elimi yüzümü yıkayıp kendimi sokağa atıyorum. Üst baş gibi konulara pek takmasamda ilk randevu önemli. Üstümdekiler zaten sevgilim olan bir kadına gitmek için yeterli lakin sevgilim olmasını planladığım kadın için yetersiz. Yetersizliğimi kapatan nokta ise geç kalmışlık suçunu ilk itiraf edenin Yasemin olması. İçimde bir özgüven patlaması olmasada bir sorunda yok. Zaten hali hazırda yarı çıplak Meneleusun etkisi altındayım.
Buluşacağımız yer evime yakın olduğu içinde şanslıyım. Büfeye uğrayıp bir Camel Soft istiyorum.
Büfeyi işleten Mustafayla tanıdıktan öte olmamızın sebebi Camel Softtur sigaralar üzerine felsefe yapmayı hep sevmişimdir. Sigaraya Camel Softla başlamış biri olarak onu üç ay parlakahmet ( parliament ) ve iki ay malbush ( marlborra ) kısa süreli olarakta davidoff ve kentle aldatmış olmanın pişmanlığı hala üzerimdedir.
Büfeciden Naneli şeker de istiyorum
gevşek gevşek
- o abi manita işi ha
- o nerden çıktı lan
- abi sen ne zaman sigarayla beraber naneli şeker alsan iki üç gün sonra yanında bir kadın oluyor
- vay şerefsiz benimi takip ediyorsun
- ayıp oluyor abi görüyorum işte hem bişey diyim mi sana Melike ablanın kızı sana yanık
- o kim oğlum
- ya abi şu karşı butikteki kız
Kafamı çevirip karşıya bakıyorum nişantaşı butiklerine benzemeye çalışan bir butikçiğin kapısında muhtemelen yirmi beşlerinde bir esmer güzeli
- güzel kızmış ama olmaz üstelik böyle yangın olmak falan itfaiye erimiyim ben hem sen nerden biliyorsun bunu gelip sana söylemediya
- yok abi bizim hanımla arkadaş ordan biliyorum
Aklım Yaseminde olduğu için olayı pek önemsemeden çıkıyorum büfeden
Beyaz eşya mağazasının ordan geçerken suriyeli çocukların mağzanın çamındaki tvlere hayran hayran baktığını görüyorum. O sırada içerden çıkan kodaman arkadaş kovalıyor çocukları.
Sinirleniyorum çocuklara uzanan herkese herşeye sinirlenirim
- ne yapıyorsun diye bağırıyorum adama
Tepkimden ürkmüş olacak ki önce susuyor sonra anlıyorum ilk kez böyle bir tepki alıyor. Zira Türkiye içim suriyeliler bir zamanların Almanyasındaki Türkler gibi ucuz işçi asgari üçret bin üçyüz tl oldu olacak tartışmaları arasında karın tokluğuna çalışıyor Suriyeliler merdiven altı sanayilerde müteahhitlerin inşaatlarında. Biz onların hayatlarını kurtarıyoruz çünkü yerli kölelerden daha ucuza geliyor Suriyeden gelen köleler. Üstelik sağda solda biz kurtardık biz yaptık al yaptık sözüm ona g20 deyiz.
Adam üzerindeki şaşkınlığı atınca bana dönerek
- sen bunları bilmezsin hocam bunlar arsız hırsız sürekli buradalar fırsat kollayıp içeriden küçük eşyaları çalıyorlar iki kere yakaladım.
Susuyorum adama diyecek lafım yok onun açısından haklı. Benim açımdam haksız olsada suçlu değil. Çünkü küçük burjuva hep kendini korumak ister. Küçük burjuvaların sorunu herhangi bir iktidara yaslanarak bir şekilde ekonomik olarak hızlı yükselmeleri ancak eski yaşamın verdiği etki ile ya düşünce olarak eskisi gibi kalıyorlar yada parayı görünce azıtıp küçük dağları ben yarattım havasına giriyorlar.
Bişey diyemediğimi gören adam içeri dönüyor ben aval aval yürüyorum. Sorun büyük burjuvada değilde küçük burjuvada Fransız ihtilali dahil halkın değil küçük burjuvazinin büyük başlara karşı ihtilalidir. Bu nedenle ilk Fırsatta Kral ve Kraliçe asılmış halkın bir şekilde geri dönüp etrafında birleşmesi ihtimali olan figürler ortadan kaldırılmıştır.
Yaseminin taahhüt ettiği yarım saatin bitmesine dört dakika otuz üç saniye kala varıyorum lokantaya restoran yada restorant demekten hiç hazzetmem. Şansıma içerisi dolu değil mekana hakim bir masaya oturup beklemeye başlıyorum bekliyorum bekliyorum on dakika sonra Yasemin kapıdan giriyor. Onu görünse iyiki uyumuş olduğumu yineliyorum kemdime on dakika beklemeye bile tahammül edemiyormuşum meğer.
Hoşgeldin hoşbuldum hoşgittin faslını bitirdikten sonra siparişlerimizi veriyoruz orman kebabı benim seçimim. Yasemin vegan olduğu için bu seçime bozuluyor. Ben onun seçimlerine hiç takılmıyorum oysa. Bir liralık filiz makarnayı burada yedi katına yiyen bir vegan. Yemeklerimizi beklerken bana niye geç kaldığını anlatmaya başlıyor.
Midesi boş olan her canlı gibi onu dinliyorum ama olmuyor. Çok önemli birşey anlattığı kesin. Gülümseyerek onu anladığıma inanmasını sağlayacak cevaplar vererek mutlu ediyorum Yasemini. Anladığım ise yolun yarısında elbisesine öküzün birinin araçıyla baştan aşşağı çamur sıçratması.
Eve dönmesi duş alması giyinmesi derken zamanın geçmesi.
Kendimi kınayarak onun geç kalmasının benim uykumdan daha önemli olduğuna karar veriyorum. Sevecenlikle olayın anısıyla titreyen ellerini avuçlarıma alıyorum. Gözlerinin hüzünlüyken daha bir güzelleştiğini görmek içimi ısıtıyor.
Çünkü gülerken herkes güzelleşir asıl güzellik hüzünlüyken var olandır.
Bu sırada siparişlerimiz geliyor orman kebabının Yasemini alt etmesi insanın buzul çağında nasıl hayatta kaldığının en büyük kanıtı.
Onun benim siparişimden hiç memnun olmadığı açık. Ben ise kebabımım güzelliğini tadıyorum.
Bir ara Yaseminin bana bakarak
- nasıl yiyebiliyorsun onu dediğini duyuyorum
cevap vermem gerek oysa yemeğimin boğazıma dizilmesinden nefret ederim.
- sen nasıl makarna sebze vb yiyorsan bende o şekilde yiyorum
Yasemin hiç dururmu durmaz tabi
- ama sağlıksız
- nasıl yani
- fazla et işte
- fazla yemiyorum ki
- hiç yemesen keşke ben misal evde et pişse eve giremem
bu söz aslında ilerisi için bir uyarı evlenirsek yada beraber yaşarsak evde et yemem yasaklanıyor. Onu toplum gerçekleriyle vurup konuyu kapatmak için
- biliyormusun Türkiye dünyanın en vegan ülkelerinden biri diyorum
- o nasıl oluyor
- çok basit misal avrupanın et tüketimi bizim beş katımız üstelik kırmızı et ve zeka arasındaki bağı inkar edemezsin. Bakliyat deme aynı şey olmadığını biliyorsun.
Yani bu ülkede aslında zorunluluktan vegan olmak zorunda olan milyonlar var.
Susuyor susması kabullenmesinin değil bunlardan haberi bile olmadığının belirtisi. Zira bu kısa tartışmanın ardından ipler kopuyor
Bir vegana aşık olur evde et yememeyi dahi kabul edebilirim ama hem vegan hem toplumundan bu kadar uzak birine olmaz. Orman kebabıda güzel olmamıştı zaten sebepsiz ayrılığımızın sebebi işini beceremeyen aşcıydı.
Planlamama göre en azından gece yarısına kadar sürmesi gereken ilk randevumuz kırk dakikada bitiyor.
Buluşurken sarılan biz ayrılırken sadece tokalaşıyoruz
Zira birbirimizi pek açmadığımız kesindi.
Yılgın adımlarla eve doğru ilerlemeye başlıyorum büfeden 3-5 bira alıp geceyi Menomenle geçirmeye karar vermiştim. Büfeye girdiğimde Mustafa durumumu farketmiş.
- olmadı galiba abi
- Olmadı be Mustafa hem sen şu abi lafını bi bırakmadın aramızda bir yaş var açım zaten ver biralarımı gideyim
- Abi bak ne dicem madem açsın boşver birayı bize gidelim bu akşam dolma var kavurma var. Laflarız biraz üstelik bizim kız bu ara biraz sorunlu onunla ilgili şeylerde söylersin.
Mustafa benden bir yaş küçük olmasına rağmen adamın 6 yaşında çocuğu var. Bende erkenden evleneydim keşke derim hep bu yüzden.
Mustafaya olan öfkem geçmişti bile.
- Hadi o zaman aslan mustafa kapatta gidelim şu batakhaneyi
Mustafa hem kepenkleri indiriyor hem bana laf yetiştiriyordu
- abi ne batakhanesi ya zorla satmıyoruz ya üstelik vergimizi veriyor her yasaya uyuyoruz.
- ama mustafa alkol kötülüklerin anasıdır
- o öyle değil abi para hırsıdır o
- haklısın takılıyorum kızma yahu
Yolda Mustafayla siyaset din diyanet ekonomi eğitim konuşmadığımız şey kalmadı. Eve vardığımızda kapıyı Mustafanın eşi değilde butikte ki kız açınca şaşırmadım değil.
Yakından daha da güzelmiş diye düşünürken Mustafa
- efendim abi diyerek beni kendime getirdi
- yok bişey diye geçiştirsemde Mustafanın gülümseyişi herşeyi anlatıyordu.
İçeriye geçtiğimizde Mustafanın kızı Elifle ilgilenmeye başladım. Çocuğum olmasada çocukların tepesinden inmediği bir adam olmak bana mutluluk veriyordu.
Ve o an sofraya geçiş utanmasam yaşasın yemek yemek diye bağıra bilirdim...
Mustafanın eşi kavurma konusunda çığır açmıştı. Dolmalar geldiğinde ise hayatımın en güzel günlerinden biri haline dönüşmüştü yarı çıplak Meneleusla başlayan zaman.
Dolmalar Yeşimin eseriydi yani butikçi kızın.
Üstelik kavurmada yiyordu ve et yemenin bu ülke için bir lükse dönüşmüş olduğunı bilecek kadar mantıklı bir şekilde konuşuyordu. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmesemde eve dönerken Yeşimi evine bırakır halde buldum kendimi. Mutluydum Yeşimi görmeye devam edeceğim kesindi.
Yeşimi evine bıraktıktan sonra Mustafayı aradım
- Mustafa alkol kötülüklerin anası mı daha çözemedim ama sen adamın dibisin.
- Biliyorum abi
- az mütevazi olsana oğlum
- abi benim kişiliğim bu beni böyle kabullen
- tamam eşine selam yarın sabah konuşuruz...
Yürürken içimde ki değişikliği fark ettim artık içmek istemiyordum
lakin bu ülkenin hala adaletsiz olduğunu unutmamıştım
YORUMLAR
İskenderiyeli Menelaus 'a izafe edilen Menelaus teoremi düzlemsel geometride üçgenler üzerine bir teoremdir. A, B ve C noktalarından oluşan ABC üçgeninde BC, AC ve AB doğruları üzerinde bulunan ve üçgenin köşelerinden ayrık D, E ve F noktalarının aynı doğru üzerinde olabilmesi ancak ve ancak:
frac{FB}{FA} cdot frac{BD}{DC} cdot frac{CE}{EA} = 1
denkleminin sağlanması ile mümkündür.
Bu denklemde, örneğin AB, eksi değer alabilen doğru parçalarını simgeler. Örnek olarak AF/FB kesiri sadece DEF doğrusu AB kenarını kestiğinde artı değer alabilecek şekilde tanımlanmalıdır, çünkü sadece bu durumda iki doğru parçası aynı yönde ölçülmektedir ve bu durum diğer kesirler için de geçerlidir. Matematikçiler arasında bu teoremin yanlış olduğu üzerine süregelen bir şaka vardır (bunun yerine daha doğru olan Ceva teoremi nin kullanılması gerektiği söylenir).
(vikipediden aldım, maksat bilgi olsun)
şimdi bir ilk buluşma örneği vermek istiyorum. (söz konusu ben değil bir arkadaş)
kaldırımda yürüyolar. kız "konuşsana" diyo. bir anda ağzından "direkler" kelimesi çıkıyo. "ne direği?" diye soruyo kız. "elektrik direği, telefon direği, baksana her yerdeler... ve orta direk, ne yana dönsen orta direk." kız "ben karşıya geçiyorum" diyo. "peki, kendine iyi bak."
yazı güzeldi.